- 815 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLÜM
Çok yakın bir arkadaşımın annesi, hep derdi ki, “ Bir şeyin olmasından korkarsan, onu çağırırsın “.
En büyük korkusu, kendisi hayattayken, evlat acısı yaşamaktı. Oğlunu kaybetti.
İnsan, her türlü acı ile başa çıkabilir. Ama evlat acısı ile yaşamak, korkunç bir şey olmalı. Allah, hiçbir kuluna bu acıyı yaşatmasın.
Ölmek, doğmak kadar doğal bir olgudur. İnsan yaşamının başlangıcı doğum, sonu da ölüm olarak isimlendirilir. Doğumumuz, isteğimiz dışında gelişen bir eylemdir. Tanrı’nın takdiri ile yeryüzüne geliriz. İlk çığlımızı attığımız andan itibaren de bize verilen bir armağanı, yaşamaya başlarız.
Ölüm, aynı doğum gibi, bir takdirdir. Ölüm’ün Tanrı’nın takdiri dışında, bir başka kişi tarafından, gerçekleştirilmesi eylemi cinayettir. Tanrı’nın verdiği canı almak, hiçbir kul’un hakkı değildir. Hatta, kişinin kendisinin bile değildir, olmamalıdır. Bu eylemi gerçekleştiren kişi de, katildir.
Fiilin ve failin hiçbir savunması yapılamaz, hiçbir mazereti olamaz. Haklı görülemez.
Ecel, geleceği önceden bilinmeyen, kestirilemeyen, düşünülmeyen tek misafiri yaşamımızın.
Yaşam kurgularımızın, hayallerimizin, planlarımızın içine dahil etmediğimiz, tek seçenek.
Ama geliyor. Ya kendiliğinden, ya da birini, bir olayı kullanıyor, aracı olarak.
Bütün bu söylemlere rağmen, birinin, birisini öldürme isteğini, anlayabilirim.
Hadi dürüst olalım. Hepimizin etrafında, bu duyguyu yaşatan, birileri vardır.
“ İndiriversem kafasına, bir sopa “ dediğimiz, kişi veya kişiler, vardır mutlaka.
Ya da çok öfkelendiğimiz bir anda “ Ya sabır “ çekip, kendimizi kötü bir eyleme girmekten alıkoyduğumuz, on’a kadar sayıp, sakinleşme sürecini yaşadığımız, çok olmuştur.
“Olmadı, olmaz, ben böyle hiç hissetmedim, hissetmem” demeyin.
Araba kullanıyorsanız, yalan söylüyorsunuz demektir.
Çalışansanız, yalan söylüyorsunuz demektir.
Hatta evliyseniz, yine yalan söylüyorsunuz demektir.
Şehirde yaşıyorsanız, külliyen yalancısınız demektir.
Bizler, toplum olarak, kolay anlaşılır insanlar değiliz. Her özelliğimizi bir yana bıraksak ta göz ardı edemeyeceğimiz, en duygusal yanımız, kahraman yaratmaktaki becerimizdir.
Kahramanlarımızı da, genellikle, öldürülenler arasından seçeriz. “Toplum olarak, böyle bir zaafımız var “diye, düşünüyorum. Tanıyor muyuz, daha önce ismini duyduk mu, kişi hakkında bilgimiz nedir? Bizler için, hiç önemli değildir. Kişinin öldürülmüş olması, bizim için yeterlidir. Hele bir de etrafımızda, birkaç kişi, maktulü tanıyorsa, bizim için olay bitmiştir. Hemen bir topluluk oluşturur, olayı kınamaya koşarız. Kendimizi maktul ile o kadar özdeşleştiririz ki, dilini, dinini benimseyiveririz.
Hemen aklıma geliveren örnek; Hrant Dink cinayeti. Ben, affınıza sığınarak söylüyorum ki, öldürülünceye kadar, kişiyi tanımıyordum. Hala da tanımıyorum. İsmini bile duymuşluğum yoktu. Ne kendisinin, ne de Agos gazetesinin. Cahillikse, ki sanıyorum öyle, binlerce insan tanıyıp ben tanımıyorsam, bu cahilliktir, suçu tamamen bana aittir. Dürüstçe söylemem gerekirse, maktule Tanrı’dan rahmet, ailesine sabır diledikten sonra, kendi adıma, olayı kapattım. Bir cinayete kurban gitmesi, yaşam hakkının elinden alınması, dışında tepkimi çekecek bir durum göremedim.
Ölümler, toplumlar üzerinde, değişik tepkilere yol açar. Tepkilerin yönlenmesi, genellikle, toplumun içinde bulunduğu psikolojik durumla, ilintilidir. Hatta bu konuda, görsel ve yazılı basının payı, inkâr edilemeyecek kadar, büyüktür. Medya isterse, bir ölümden, binlerce trajedi üretebilir. Ya da bunun tam tersi, şaşıracağınız boyutta, nefret doğurabilir.
Münevver Karabulut cinayetinin, toplum tepkisi açısından, mükemmel bir örnek olduğu düşüncesindeyim. Son aylarda işlenen, bu şekil cinayetlerin, halk üzerinde yarattığı öfke duygusunun, toplumsal bir eyleme dönüşmesine, en güzel örnek.
Bu cinayet, beni çok etkilemiş ve günlerce düşünmeme sebep olmuştu. Suçlunun ailesi, beni çok tedirgin etmişti, en başından itibaren.
Hadi, bunu empati ( bu sözü çıkarandan da Allah razı olsun. Eskiden yerine ne kullanıyorduk acaba? ) yaparak, birlikte, düşünelim.
Oğlum / kızım la arabadayız. Ehliyeti yok / var. Arabayı o kullanıyor. Dikkatsizlik / panik / acemilik sonucu bir canlıya çarptı. Çarptığı kişi yaralandı / ağır yaralandı / öldü.
Ne yaparız?
Ben olarak, yanıt verirsem:
“ Arabayı, ben kullanıyordum “ derim.
İçgüdüsel olarak vereceğim ilk tepki, bu dur. Koruma duygusu.
Bir ebeveynin en doğal duygusudur, çocuğunu korumak.
Ebeveyn, hangi durumlarda böyle bir eylem içine girmez?
Eğer, çocuğu bunu sürekli hale getirmişse.
Eğer, kasti ve bilerek birilerinin canını yakma eylemi içindeyse.
Eğer, toplum içinde yaşaması, toplumun diğer bireyleri için, tehlike oluşturmaya başlamışsa.
Eğer, toplumdan uzaklaştırılması gerekiyorsa.
Eğer, bir şekilde kontrolden çıkmışsa.
Her ne kadar bizim çocuğumuz olsa da yanlış, yanlıştır. Çok zor olduğunu tahmin ediyorum ama yapılması gereken, yapılmalıdır.
Bu aile de işte bu beni çok rahatsız etti. Ebeveyn olarak yer almadılar, çocuklarının yanında. Sanki “ Öf ya, yine mi? “ der gibi bir tavır içindeydiler.
Duygusuz, yüzeysel, maddi.
Sanki hep bir şeyler oluyor, onlar da bunu, ört bas etmek zorunda kalıyorlar gibi.
Yani, anlatabiliyor muyum? Ya da anlatmak istediğim duyguyu, yakalatabildim mi, size de?
Bir şey eksik.
Çok önemli bir şey.
Duygu.
Zaten eksik olan şey, duygu olduğunda, böylesi zorlaşmaz mı, kelimeler ve ölümler?
Eser Aslanlı
izmir
YORUMLAR
["Ölüm, aynı doğum gibi, bir takdirdir. Ölüm’ün Tanrı’nın takdiri dışında, bir başka kişi tarafından, gerçekleştirilmesi eylemi cinayettir."]
Sanırım burada bir yanılsama, kelime sürçmesi mevcut.
Hani halk arasında kullandığımız bir cümle vardır "öldürmeyen Allah öldürmüyor" diye.
Mesela boğaz köprüsünden bu güne kadar sayısız intihar girişimi olmuştur. Vaka kimi niyazi olmuş, kimisi kaldığı yerden devam etmiştir.
Mesela öyle trafik kazaları görmüşüzdür ki, kaza kanıtı olarak ortada iki cant kapağı, bir adet ayna mahruti dişlisi, direksiyon simidi, dikiz aynası, amartisör yayı ve bir poşet boş bira şişesinden ibaret bir vahim manzara. Allah, Allah yahu bunlardan nasıl bir araba teşekkül olur dersin, bir bakarsın seyyarelerden hiç kimsenin burnu bile kanamamış.
Mesela herhangi bir şahıs, herhangi birisine beslediği husumetten dolayı öldürmek teşebbüsü ile kulağının dibinde kesekağıdı patlatsın istediği verimi alamayabilir, fakat öyle bir an gelirki, punduna getiripte maktul adayının "hapşuu"rduğu bir anı kollayıp "çok yaşa" demese bir bakarsın muradına nail olmuş.
Yazının özünden uzaklaşıp ortalığı fazla sulandırmadan şunu ilave edebilirim, işin içinde "ölüm" olduğunda insanoğlu sahip olduğu bütün melekelerine, üstün vasıflarına rağmen "5N1K" ya cevap bulamıyor. "Kader" mevzu hala bütün gizemi ve büyüsü ile "imanın şartlarından" bir tanesi, işin içinden bir türlü çıkamasakta
Saygılar, selamlar
Doğmak gibi ölümde bir başlangıç benim için...Ama ölenin ardından kalanlar sabredebilse,bu kadar acı olmasa gitmeleri...
Ecel ile ölümden başlayıp,cinayete giden,oradan da bir babanın evladını korumasına uğrayan ölümler cinciri...Size katılıyorum,ebeveynler olarak çocuklarımızı koruma altına alırken,ileride daha büyük yanlışlar yapmasına yol açabiliriz.Sevgiyle kalın...Sevgi
puanlamakla kalmak istedim.ama olmadı.bir kez daha okudum bir kez daha
ölümün soğuk yüzü .hele hele bu yakınlarımızda gerçekleşince.
on altı yaşımdayım.henüz lise iki öğrencisi.taparcasına sevdiğim bir babam var.kendisi 45 yaşında evlenmiş.herkesin dede olduğu bir yaş.o baba olmanın tadına varıyor.üç kardeşin en küçüğüyüm.dizi dibinden ayrılmam babamın.annemide severim ama babam .farklı bir sevgi belki hem bir dede gibi hem de baba gibi seviyorum.yorulmasına üzülmesine kıyamıyorum.gözünün içine bakıyorum velhasıl.
soğuk bir kış gecesi .sıkıntılı zor geçen bir gece nedensiz bir sıkıntının sabahı kalp kriziyle kaybettim babamı.biliyormusunız günlerce ağlamadım.sadece düşündüm .ta ki yağmurlar yağmaya başladığında uyandım .
babamın üzerine yağmur yağıyordu.ıslanacaktı ...üşüdüm işte o gün çok üşüdüm.hala da üşüyorum
teşekkürler eser hanım ,teşekkürler
nertenn tarafından 1/15/2010 11:02:25 PM zamanında düzenlenmiştir.
Eser Akpınar
Anlatmak istediğiniz duyguyu tam olarak bende yakaladım diyemem ama değindiğiniz bir nokta ile ilgili bende birşeyler söylemek isterim. Hrant Dink olayı sadece bir ölüm,abartılmış sıradan bir cinayet olayı değildi. Bu gibi cinayetler özellikle ses getirmesi için secilmiş isimlerlerden oluşuyor. Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Çetin Emeç gibi sayabileceğimiz daha bir çok faili meçhulllerde olduğu gibi, suçları bir kesime yıkma, kargaşa yaratma Türkiye'nin ayağını kaydırma gibi, ardında kirli planlar vardı... Ve Hırant Dink olayında, tetikçi çocuk yakalanmış olsa da bildiğim kadarı ile henüz azmettiricileri belirgin değil...
Saygılar
Çok düşündürücü bir yazı...
Ölüm, öldürme, suç, suça teşvik, suçlu koruma, katil, katledilen hepsi içiçe... Ve bu kargaşadan bir yüzakı anlatımla çıkış...
Ben böyle özetledim toplam yazıyı. Bir başarı var ortada. Evlatlardan alınmış olay, Hrant Dink, Münevver ve herbirinin güzelce irdelenmesi.
Kısa ve öz... Çok güzeldi...
Sevgiler ve selamlar...
Eser Akpınar
Ölüm kelimesi insanoğluna hep soğuk gelmiştir.Aramızdan birilerinin eksilmesi, gideni dünyada tekrar görememek,bir de bu ölen,insanın canın bir parçası olan evladı olması ,ana babayı her zaman yıkar.Rabbim kimseye evlat acısı yaşatmasın.
Cinayetin hiç bir zaman mazur gösterilemeyeceğine inanırım.Nefsi müdafaa hariç,Münevver Karabulut cinayeti hepimizi çok üzdü ve şaşırttı.Bu olayda şunu gözlemledim;küçük yaşına rağmen ,maddi imkanlar müsait olduğu için,evden uzaklaştırılıp,yurt dışında sevgisiz geçen çocukluk.Sınırsız para,hiç bir kısıtlama olmadan,gelecek kaygısı taşımadan ,elde etmesi gereken hiç bir hedef olmayınca ,aykırı şeyler yapma hevesi.Ailedeki bazı şeyleri düzeltme bıkkınlığı benim de dikkatimi çekmişti.Saygılar,yüreğinize sağlık...
Sizden okuduğum değişik tarz bir yazıydı. Ya da ben öyle algıladım.
Güzel bir yazı ama içinde kafayı çatlatırcasına yoran faraziyeler var. Soruyor, cevaplıyorsun ben olsam diyerek.
Ve bir çok şeyi yargılıyorsun.
Olması gerekenle yapacaklarımızı mukayese ediyorsun.
Bir beyin ve duygu Jimnastiği.
Dikkatle okunmalı yoksa anlamak zor olur.
Akıcı ama çok kolay bir yazı deüil.
Tebrikler.
Saygı ve selamlar.
Eser Akpınar
Sevgili Eser hanım. Benim bu konuda hiç empati yapmama gerek yok. Çünkü bire bir yaşadım. Bu yaşadığım olayı "oğlum" başlıklı yazdığım ve burada da paylaştığım yazımda anlattım.
Oğlum ile eşim trafik kazası geçirdiğinde ve eşimden haber alıp, oğlumdan haber alamdığımda akli dengemi yititdiğimi hissetmiş ve konuşamaz duruma gelmiştim.
Hiç bir kimsenin bu acı olayları yaşamasını temenni etmiyorum hele ki bir anne ve baba hiç ama hiçö yaşamasın. Evladının arkasından annenin yaşama tutunması o kadar zor ki.
Ben evladıma kavuştum ama yıllar önce yaşanan bu olayı düşündükçe hâlâ tüylerim diken diken olur.
Bu gün yine düşündüren bir konuyu getirmişsiniz gündeme. Teşekkür ederim paylaşımınız için. Sevgiler yüreğinize.