- 1574 Okunma
- 20 Yorum
- 0 Beğeni
Çizdim Oynamıyorum!
Hiç korkmadım ölümden. Azrail’in soğukluğu, buz gibi nefesi beni hiç ürkütmedi. Emanet olan ruhun teslimi gördüm son nefesi. Zamanı geldiğinde “Buyur” der ve “Bedeni toprağa bırakır gideriz” diye düşündüm.
Bu demek değil ki yaşamayı sevmedim ya da sevmiyorum. Aksine; çok seviyorum, dünyanın güzelliklerini de, çirkinliklerini de… Çirkinliklerin olmayacağı bir dünyada, güzelliklerin değersiz kalacağına inandım ben. İnsanların, tıpkı dünya gibi, güzellikler ve çirkinlikler kutuplarının arasında, karınca misali sürekli hareketliliğini yaşadım ve izledim geniş kürede. Gün olup eziyetlerle, çirkinliklerle doluşan hayatlar, bir başka gün olduğunda güzelliklerde tavan yapabiliyordu. Zaten yaşama heyecan getirip sevdiren belki de buydu.
Yarın ne getirecek? Meçhul… Az sonra ne olacak? Bilinmez… Dün ne oldu? Bugünden başlayan yarınlar için, ibret alınacak güzellikler ya da çirkinlikler yaşandı…
İşte size dünya… İşte hayat… Özeti yukarda.
Ölümden korkmadım dedim en yukarda ya; yanlış anlaşılmaya sakın! Kendim içindi o korkusuzluk… Çevrem, ailem, akrabam, dostlarım, sevdiklerim için hep korktum, hep titredim. “Onlarsız nasıl yaparım?” diye sorguladım kendimi…
Hayatın acı tecrübeleri geldi sonra… İstatistikler oluştu yüreğimde, beynimde, ruhumda.
12 ay içinde dördüncü ayı kaldırmak istedim yeryüzünden. 11 ay olsun geçirdim içimden yılları. Kaşgarlı Mahmut’dan bu yana ne kadar sözlük varsa, içinden “Nisan” sözcüğünü kaldırmak istedim. Nisan ayını “Ölüm ayı” gördüm! Sevdiklerimin çoğunu nisanda yolcu ettim sonsuzluğa…
Çeşitli yılları içine alan zaman diliminde; 14 Nisan’da dedem, 15 Nisan’da amcam, 16 Nisan’da babam, 17 Nisan’da kuzenim, 19 Nisan’da çok sevdiğim bir arkadaşım… 30 günlük nisanda beş tane canım kadar sevdiğim insan yok oldu dünyamdan.
Hiç unutmadım babamın sözlerini mart bitimine yakın… “Nisan geliyor” derdi ve eklerdi: “Kayıpsız atlatır mıyız ki?”
Atlatamadı, atlatamadık… Kendisi de gitti sonsuzluğa nisanda.
Ya dün yaşadıklarım? Beni çileden çıkaran, “Neden böyle bir dünyada yaşıyorum” dedirten, cinnet seviyesine getirten olaylar…
Babama ve tüm sevdiklerime, babamın ölüm yıldönümü olan 16 Nisan’da Kur’an-ı Kerim okutup dualar yaptırmak istedim. Bankaya uğradım, para çektim ve alışverişe çıktım. Önce lokum, şekerleme türü şeyler almak için bir tanıdık dükkâna gittim. Sahibi güler yüzle karşılayıp yer gösterdi. Ben çayımı isterken meramımı da anlattım elbette. Paket hazırlandı ve getirildi. Sahibi kahkahayla gülerek; “Baban, atan ölmemiş olsa biz bu parayı nasıl kazanırdık? İyi ki öldüler mi desem ki?” der demez, ellerimin ve dudaklarımın titrediğini, gözlerimin karardığını hissettim. Tabii almadan çıktım ve başka işyerinden aldım… Ama ömrümün bir kısmını o “Dostum” dediğim dükkânda bırakarak…
Kur’an okumak için tanıdık bir emekli din adamının yanına gittim sonra. Anlattım durumu. “Tabii!” dedi, “Allah rahmet eylesin! Şu emeklilikte bu ölümler olmasa biz de aç kalırdık!”
Düşündüm! Ne yapsam? Hakaret etsem; yapım müsait değil… Gülsem; adam bana “Deli!” der… “Gerek yok.” dedim sadece ve çıktım. Çıkarken gözlerimden gözlüğüme damlayanları silmekteydim.
Vazgeçtim herşeyden. Bugün mezarlara gideceğim ellerimde çiçeklerle… Kendim okuyacağım, fakirleri gezecek, gerekenleri yapacağım.
Ama daha bitmedi ki!
6 Eylül doğum günümdü. Gerek günlük yaşantımdan, gerek beni tanıyanlardan, gerek internette tanıştıklarımdan, kısaca hiç kimseden kutlama almamıştım. Hadi o doğum günü idi ve diyelim ki hiç kimse, doğduğum için, beni tanıdıkları için memnun değildi… Ama ya bu? Ölüm!
Bugün gece yarısı sonrası, hayatta en çok sevdiklerimden biri olan bir arkadaşımla internette karşılaştım. Dışarıda yağmur, fırtına, yıldırım müthiş… Her yıldırım düşmesinde modem kapanıyor ve tekrar bağlanıyorum. Zor şartlardayım ve bunalmışım iyice. Henüz 01.00’e gelmek üzere saat. Paylaşmak istedim arkadaşımla yukarda anlattıklarımı. Söyledim, bugün babamın gece saat 01.30’da ve tam o saatte rahmete kavuştuğunu. Ama konuşma başka konuya yöneltildi! “Duymamıştır” dedim, bir kez daha tekrar… I ıh! 4 kez daha tekrarladım ve pes ettim…
Şimdi aklıma geldi birden… Ben bu satırları sadece kendimle paylaşmak için yazdım. Sabaha karşı başladım ve sabaha yakın bitirdim. Ama beni birazcık tanıdıysa dostlarım; asla bir başsağlığı yorumu almak için yazmadım.
Ben sadece olanları paylaştım. Dünyayı ve yaşam tarzlarını paylaştım. Duygularımı paylaştım.
Galibiyet ya da mağlubiyet umurumda değil benim! Kim galip? Kim mağlup? Hemen diyeyim... Hırs mağlup! Galip mi? Galip yok.
Bu duygulardaki hayatı ne mi yapıyorum? Hiç bir şey! İstemiyorum böyle bir hayat ben!
Çizdim! Oynamıyorum!
17 Nisan 2009
YORUMLAR
Hiç korkmadım ölümden. Azrail’in soğukluğu, buz gibi nefesi beni hiç ürkütmedi. Emanet olan ruhun teslimi gördüm son nefesi. Zamanı geldiğinde “Buyur” der ve “Bedeni toprağa bırakır gideriz” diye düşündüm.
tek korkum sevdiklerimin ölümüydü.
sizde nisan da olan bizde kış aylarıydı babaannem,amcam,babam,dayım ,annem...
kışları sevmemem üşümem çokça bundandır sanırım.
sonra bir gün arkadaşımın biri kızını kaybetti.onun yerine koyamadım kendimi.hep empatiyle yaklaşmıştım insanlara .
bu konuda empati kuramadım.yapamadım.ve neye dua ettim bilirmisiniz.sıralı ölüme.rabbim verdiği emanetini alacak bir gün
ne olur sıralı olsun . geldik gideceğiz.hatta hazırız bile yarım asır dile kolay
:))
teşekkür ederim paylaşımınıza
sevgi ve saygılarımla
Nisan ayı ,en sevdiğim aylardandır, kızım nisan ayında doğdu.
Nisan ayında sevdiklerinizi arka arkaya kaybetmenize inanın çok üzüldüm...
Güzel ve anlaşılırdı yazınız.
Selamlar saygılar
Turgay COŞKUN
Teşekkürler...
Selamlar...
Ölümleri aylara yüklemek hiç düşmemişti aklıma.Her ayda ölmek zor elbette.
Ama irkildim yine de.Nisan ayını çok sevdiğimden belki de.
Kızım olsa adını Nisan koyacaktım.Nisan'da ölmek istemem mesela.
Son tahlilde;
"Bu duygulardaki hayatı ne mi yapıyorum? Hiç bir şey! İstemiyorum böyle bir hayat ben!
Çizdim! Oynamıyorum!"
Ben de oynamıyorum.On puan.
Selam saygı.
Turgay COŞKUN
Çok güzel bir yorumdu. Çok teşekkürler dostum...
Selamlar...
Ne yazacağımı bilemedim,yazmaya da zorunlu hissettim kendimi...Ölüm...Bana tanıdık gelen tek gerçek...Öyle çok sevenim toprak altında ki...Ateş düştüğü yeri yakıyor ve bu duyguyu tadan anlıyor...Hayat yozlaşıyor,insanlar yozlaşıyor,duygular yozlaşıyor...Siz nisanı çıkarın takvimden,ben ağustosu...Başsağlığı dilemeyeceğim, dediğin gibi amacınız başsağlığı mesajı almak değil,sizi çok iyi anlayabiliyorum...Bundan sonraki hayatınızda olabildiğiniz kadar mutlu olmanız dileği ile...Sevgi
Turgay COŞKUN
Acınızın tazelenmesini istemezdim yazımla. Şu an acınızı yüreğimde hissettim inanın...
Sessiz kaldım... Adım gibi...
Sevgiler...
Bu yazı benim içimi acıttı. Gerçekten de, ateş düştüğü yeri yakıyor. Aynı yıl, hem annemi, hem kardeşimi, hem de babamı kaybettim. Benim de onların arkasından gidesim geldi. Sanki dünyada yapayalnız kalmıştım. Hiç kimse, benim acılarımı benim gibi yaşamadığı gibi, yaşadığım acıya saygı bile duymayışları, beni öldürüyordu. Bir de, sizin anlattığınız olay, gerçekten çok vahim. Biz en yakınımızı, canımızı kaybetmişiz, onların kazanacakları parayı düşünmeleri, insanı bir kez daha öldürüyor. Bu gün okuyup da, güne yakıştırdığım ikinci yazı bu. Tebrikler... sevgiler...
Turgay COŞKUN
Duygularımı en iyi şekilde paylaşmışsınız. Teşekkür ederim...
Sevgi ve selamlarımla...
Bu yazı benim içimi acıttı. Gerçekten de, ateş düştüğü yeri yakıyor. Aynı yıl, hem annemi, hem kardeşimi, hem de babamı kaybettim. Benim de onların arkasından gidesim geldi. Sanki dünyada yapayalnız kalmıştım. Hiç kimse, benim acılarımı benim gibi yaşamadığı gibi, yaşadığım acıya saygı bile duymayışları, beni öldürüyordu. Bir de, sizin anlattığınız olay, gerçekten çok vahim. Biz en yakınımızı, canımızı kaybetmişiz, onların kazanacakları parayı düşünmeleri, insanı bir kez daha öldürüyor. Bu gün okuyup da, güne yakıştırdığım ikinci yazı bu. Tebrikler... sevgiler...
Turgay COŞKUN
Duygularımı en iyi şekilde paylaşmışsınız. Teşekkür ederim...
Sevgi ve selamlarımla...
Yazı hak ettiği tüm övgüleri toplamış. Söylenecek bir söz kalmamış. Tam puanımla, Saygılar.
Turgay COŞKUN
Sevgi ve selamlarımla...
O sevimli miniciğimize de ayrıca sevgiler... :)
Ne denir böyle bir yazının sonunda ? İnsanlığın düştüğü durum mu, sizin hayâl kırıklığınız mı, yoksa anlatma beceriniz mi ; hangisi önemli bizim için ? Tabii ki insanca duygularınız. Yenilmeyin lütfen ve pes etmeyin insanlığınız adına ! Biz utanırız o insanlığını yşitirmiş olanların adına.
Turgay COŞKUN
Selamlar...
Ölüm tarihlerinin aynı ayda ve gün aşırı olması ilginç. babanız da “Nisan geliyor” geliyor diye endişelenmekte çok haklıymış ve içine doğan o nisan günlerinden birinde de kendisi vefat etmiş. mekanı cennet olsun!
İnsanlar artık çok duyarsız... Hep, bana, bana! diyorlar halbuki dinimizde hiç öyle şey var mı? Ateş düştüğü yeri yakar! peygamber efendimiz, bir gün bir yerden geçerken ağlayıp dövünen bir kalabalık görmüş, sormuş: Ne oldu? diye. bir ana genç yaştaki oğlunu kaybetti herkes ondan ağlıyor demişler. Aradan aylar geçmiş. Bir gün efendimizin yolu yine oraya düşmüş, bakmış ki kalabalıktan eser yok ama 'ana' hala aynı yerde ağlıyor. O zaman: ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar demiş. Ne de doğru demiş ama...Başkalarının acısı bazen karşıdakilere su harıltısı gibi geliyor derlerya gerçekten çok doğru ama ne olursa olsun en azından bunu acı günlerinde karşıya yansıtmamak gerek...
çok çok güzel bir yazıydı.
saygılarımla...
Turgay COŞKUN
Ve son cümleniz. Evet... Hiç değilse cenaze zamanında saygı gösterilip susmak gerek...
Selamlar...
harikasınız yazarım....
şu mübarek Müminler bayramında, ihya olduk inş...
Rabbimde sizi ihya etsin...
kutladım çoook...duamla....hayırlı cumalar diliyorum....
Turgay COŞKUN
Size de hayırlı cumalar...
Selamlar...
bu yazı bana bir şeyi daha iyi hatırlattı
ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR
babamı kaybettiğim zaman, güya başsağlığı dilemeye gelmiş arkadaşlarımın, kahkaları, giyimleri ve makyajları çok üzmüştü beni, demek böylesi de oluyor taziye dilemenin diye düşünmüştüm. İşte bazıları da böyle bir düşüncesizlik içinde
Geçmişlerinize, geçmişlerimize Allah'tan rahmet diliyorum
güzeldi anlatımınız, bizden di hepimizdendi
kutluyorum yürekten
saygılarımla
Turgay COŞKUN
Cenazelerde maalesef heryerde o tür olaylar oluyor. Düğüne gelir gibi süslenmeler, abartılı kıyafetler, gülüşmeyi bırakalım kahkahalar... Ben babamın mevlüdünde okuyan hocaya kısa kes demiştim. Ki Hatay'da yadırganır kısa kesilmesi. Ama o gürültünün sinir edici çıldırtan sonucundan iyidir demiştim.
Teşekkürler güzel dileklerinize...
Selamlar...
merhaba...
üzülme, başkalarına odaklı şekillendirme hayatını, sen ol, kendin ol, kendini bil… Neden okuyorsun, nelere çalışıyorsun? Ölünce gözüne ve ağzına dolan toprak yığınlarından başka seninle birlikte kişiliğin girecek mezara, yaptıkların ama bir de, ve en çok da nasıl bir insan olduğun… O yüzden kendini bil.
"İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır"
yukarıdaki yazıyı biryerde okumuştum,sanırım hayatımızda başkalarının ne yaptığıyla ne dediği ile çok fazla alakadar olup kendimizi üzüyoruz...tüm ölmüşlerinize Allah'tan rahmet diliyorum nur içinde yatsınlar..
saygılar
eflatun
Turgay COŞKUN
Selamlar...
Değerli kalem..
Eğer Ölüm olmasaydı ne olurdu...!
Hz. Süleyman(AS) "peygamber" ALLAH teala ona eğer isterse ölümsüzlüğü ihsan edebileceğini buyurur... Hz Süleyman malum tüm yaratılanlara hükmetme özelliğine yetkisine sahip Peygamber... ve tüm canlıları toplar onlarla istişare eder... her canlı fikrini söyle... hemen hemen hepisi ölümsüzlüğü tercih etmesini telkin eder.. sadece Baykuş Karşı çıkar...! ve nedenini sorar...
Baykuş... Aynen şöyle der Ya Süleyman sen yaşlanacaksın yeni gelen nesillerin oyuncağı olucaksın... sana hakkettiğin saygıyı göstermeyecekler Tarihi bir eser gibi seni görecekler.. sen bu sevdandan vazgeç...!
İnsanoğlu elinden geldiğince..gerçek hayata yol alma zamanı geldiğinde arkasından iyi şeyler bırakabilmeli..
Yine çok güzel bir yazı ...yüreğinize sağlık...Saygılarımla..
Turgay COŞKUN
Zaten yaşamak demek, mal, para bırakmak değil; bir yararlı iş bırakmaktır.
Sevgiler...
Ölümün soğuk yüzünü ilk babamda yaşadım. Hiç bir ölüm yıkmamıştı onun yokluğu kadar. Ama....
İlk mevlidinde bir taraftan Kur'an-ı Kerim okunurken; diğer taraftan bizim acımızı paylaşacaklarına dedikodu yapanları görünce anladım. Ateş sadece düştüğü yeri yakıyormuş.
Mükemmel kaleme alınmış bir yazı.
Sizi okumayı bu yüzden seviyorum işte; anlatmak istediğinizi mükemmel anlatıyorsunuz ve o duyguyu veriyorsunuz.
Turgay COŞKUN
Zaten sınıflanmış ya... Gerçekten üzülenler, seyredip, dedikoduya gelenler ve sevinenler olmak üzere...
Benim yazılarımı okumayı sevmeniz bana gurur veriyor. Çok teşekkür ediyorum...
Sevgi ve selamlarımla...
Turgay COŞKUN
Selamlar...
tuhaftır hep şunu sormuşumdur kendıme, ölümün mutlak bir sonuç olacagını ve zamanı gelınce kutsal kıtaplarda soylendıgı gıbı her nefs'e ugrayacagını, en yakınımızdakılerde olacagını bıle bıle nasıl oluyorda çıldırmıyoruz....
guzel bır yazıydı yuregınıze saglık. dostcakalın..
Turgay COŞKUN
Selamlar...
Tabi ki, bu duygu dolu yazıyı okuyunca insan "Nasıl bir yorum yapsam" diye düşünüyor. Öncelikle babanıza Yüce Yaratıcı'dan gani gani rahmet diliyorum. Bu arada "Ölümü" menfaat olarak görenleri kınıyorum. Ölümden korkmamanıza gelince...Size katılıyorum. İnsan eğer doğru ve güzel yaşamışsa korkmamalı. Ölmek, yani yeniden doğmak. Hepimiz için kaçınılmaz son. İşte, bir merhabayla başlıyor hayat ve bir elvedayla son buluyor, araya ne sığdırırsak. Toprağa konulduğumuz kefen, tıpkı bir ipek böceğinin kozası gibi. Zamanı gelince o kozadan, yaptıklarımıza göre ya rengarenk kelebekler gibi çıkacağız, ya da simsiyah bir yarasa görünümde. Ya da ölümle toprağa düşen bir tohum gibi olacağız, zamanı geldiğinde hak etmişsek kardelenler gibi bembeyaz alnımız dik çıkacağız cennete, ya da günahlarımızla birer kırmızı gelincik gibi açacağız cehennem ateşinde ... Ölümün getirdiği tek üzüntü sanırım yakınlarımızdan br süreliğine de olsa ayrı kalmak. Çok ama çokanlamlı yazınız için sizi Tebrik ederim.
Turgay COŞKUN
"Ölümün getirdiği tek üzüntü sanırım yakınlarımızdan br süreliğine de olsa ayrı kalmak.".
Çok teşekkürler...
Selamlar...
Bu kalem daima okunur.
Kalite bir yazı okudum.
Tebrikler.
Tam Puan.
Saygı ve selamlar.
Turgay COŞKUN
Selamlar...
Bir yazı yazmıştı Can DÜNDAR." Kendi ölümümü gördüm ve gizlice izledim "
"Kendi ölümümü gördüm. Ben beyaz kene içinde giderken önce annemim haykışlarını gördüm içim yandı, ardından çocuklarım geliyordu baş ucuma. B"aba neden bıraktın bizi, bizim çok ihtiyacımız vardı daha sana" diyerek ağlayışlarını görünce bir başka parçalandı yüreğim, Eşim siyal elbiseler içinde gözleri yaşlı, " can yoldaşım nasıl bırakabilirsin beni" diyerek ağlıyordu. O zman btün bedenimin yaralar içinde kaldığını hissettim. Mezara konduğumda, sevenlerimin nasıl bir acı içinde olduklarını görünce. bedenimin paçalandığını duydum. O zaman vaz geçtim sevdiklerimden önce ölmekten. O zaman ben yaşamalıyım ve sevdiklerim ile birlikte olmalı, onlara acı çektirmemelyim diye düşündüm" diyordu.
Zamanımız gelince öleceğiz ama neden bu ölüm erken olsun. Hep bu soryu sormuşumdur kendime.
Yine güzel ve yine anlamlı idi yazınız. Ölüm ne olursa olsun ürkütücü geliyor bana. Saygılar
Turgay COŞKUN
Dikkatimi çekmiştir; ilahi bir sonuç olmasına rağmen, ilahiyatçı da üzülür ölüme, din adamı da, ayyaş da, serkeş de.... Belki de dünyadaki ortak payda olduğundan kim bilir?
Selamlar...