UZUN YÜRÜYÜŞÇÜ
UZUN YÜRÜYÜŞÇÜ
Gece sessizliğini yırtan bir telefon sesi. Israrla çalıyordu. Bu tür telefonlar hayra alamet değildir. Arayan arkadaşımdı.
- Alo, kiminle görüşüyorum.
Kendimi tanıttım.
- Özür dilerim. Ben Veysel, bu saatte rahatsız ediyorum.
- Hayrola!
- Yalçın abiyi kayıp ettik.
- Ne? Nasıl olmuş?...
Uykum bölündükten sonra, bir daha uyuyamam. Yalçın Abiyi düşündüm.
Konya’da doğmuş, Mevlana ile yoğrulmuştu. İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik
Fakültesi’nden mezun olduğunda, elektriksiz köyden çıkan ilk elektrik mühendisi olmuştu. İstanbul yaşamında bir dönüm noktası etkisi yapmış. Üniversitenin Talebe Birliğine başkan seçilmişti. Fransa’dan esen gençlik rüzgarlarının estiği zamanlardı. O rüzgarlardan etkilenmişti. O da bir köy çocuğu olarak en çok Çin’den etkilenmişti. Mao, uzun yürüyüşü, Kültür devrimi. Yine o yıllarda açılan, özel okulları protesto etmek için, uzun yürüyüşü düzenleyenlerdendi. İstanbul’dan Ankara’ ya kadar 441 km’lik yürümüştü. Adına yakışır, dik duruşu, onu sarp bir kaya yapmıştı.
Amerika’nın 6. Filo’sunun gelişini, protesto edenlerin ön saflarda yine o vardı. Örgütlü mücadeleyi, önemseyip, örgütsüz olanlara, öksüz çocuk olarak davranırdı. Yaşamını kazanmak için memuriyetten, gazeteciliğe kadar bir çok alanda çalıştı. Arkadaşları ile bir çok gazete, dergi, çıkardı. Birçok defa tutuklandı, yargılandı, cezaevlerinde yattı. Ekonomik sıkıntılarla boğuştu. Arkadaşları tarafından dışlandı. Seçtiği yolda, kimseye, hiçbir zorluğa aldırmadan yürüyordu. Küçük bir partide, yıllardır beraber olduğu arkadaşları ile mücadeleye devam ediyordu.
Ekonomik sıkıntıdan kıvrandığı halde hiç kimseye yakınmamış. Elbiselerini eskiciden alıp, tadilat yaptırarak giydiğini tesadüfen öğrendim. Kiralık küçük bir dairede oturur, eve gelen misafirleri kabul edemezdi. Tek lüksü dudağından düşürmediği sigarası idi. Zaman zaman içtiğimiz de oldu. Bir keresinde, şarap içiyoruz. Arkadaşlardan biri, devrimcilerin içki ile mesafeleri nasıl olmalı demişti.
- Bırak devrimciyi, bütün insanların içkiye yaklaşım da diğer besinlere yaklaşımı
gibi olmalı azı yarar, çoğu zarar. Azı dostun, çoğu düşmanın olur.
Sonra eklemişti.
- Anadolu üzüm zengini bir ülke. Bu ülkede içkilerin tarihinde dinler cüce kalır.
Hristiyanlar bile şarabı kutsayıp, ekmeği şaraba banmışlar. Fransızlar nasıl ölçülü
içiyorlarsa, devrimciler de ölçülü olmalıdır.
Arkadaşlarının çoğu, dönek olmuş, kimi gazetelerde bir köşe kapmış, kimi köşe dönmüştü. Holding sahibi olanlar bile vardı. Bir çoğu televizyonlarda önemli görevlere gelmişti. Yurt dışına gidenler bile ondan şanslıydı.
Ondaki dürüstlük; düzenbazları, hırsızları korkutuyor. Korkusuzca bildiği yolda gitmesi, korkakları iyice korkutuyordu. Onu tanıyanlar ona bir teklifte bile bulunamıyor, gel yanımızda çalış diyemiyorlardı. Sarp bir kaya oluşu, onu yalnız kılıyordu. Çevresindekilerle yetinmek ona yetiyordu.
Ukala görüntüsünün altında, alçak gönüllü bir hoşgörüsü vardı. Son karşılaştığımızda, dördüncü kattaki evinin mutfağını karıncalar basmış, ne yapabiliriz diyordu.
Bir arkadaşımız
- Abi, karınca için bereket derler.
- Bereketi biz tarlada bile görmedik ki, evimize gelsin.
- Çocuklar öyle bir öneri getirin, hayvanlar zarar görmesin.
Nevzat :
- Abi, bizim eve de dadanmışlardı. Annem yollarına kahve serpti, bir daha
gelmediler.
Memleket sevdası başına vurmuş. Sabahlara kadar yazı yazmalar. Toplantılar, sorunlar. Başını kaşıyacak vakti bile yoktu. Son zamanlarda midesi ile arası hiç iyi değildi. Sigortalı olduğu için, sigorta hastahanelerine gidiyor. Gastrit, ülser başlangıcı, reflü demişler, ilaçlarla başlarından savmışlardı. Aslında midesinde çok kalbi hastaymış. Kalb için gittiğinde bile başında savdılar. Otele geldikten sonra kalp krizinde gitmişti. Oysa bir düzen partisinde aday olsa. Bugün bir milletvekili, bakan olması içten bile değildi. Bu tür teklifleri şiddetle ret etmiş, önerenleri pişman etmişti. Özgürlük tutkunu bu insan, istediği gibi yaşadı. Özgürce, dimdik, efendisiz, ağasız, paşasız. Teklifleri kabul etse en donanımlı hastanelerden cekaplardan geçer. Tedavisini yurt dışında yaptırabilir, daha iyi tedavi imkanları bulabilirdi.
Uzun boylu, uzun yürüyüşçünün hazin sonu gözlerimi doldurdu. Ne zaman hatırlasam burnumun diğeri sızlar gözlerim dolar, ağlamaklı olurum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.