- 5510 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
AYAĞINI YIKAMAK İSTEMEYEN KÜÇÜK TAVŞAN
Bir ormanda tavşan ailesi yaşıyordu. Anne tavşan ve baba tavşan on iki çocuklarıyla çok mutluydu.
Minik tavşancıklar ara sıra ormanın yakınında bulunan çayırlığa giderler, orada hoplayıp zıplayarak bol, bol yeşil ot ve yonca yerlerdi. Ormanın ortasından yemyeşil bir dere geçiyordu. Sabah yataklarından neşeyle kalkan tavşancıklar güle oynaya bu dereye gelirler, ellerini yüzlerini ve ayaklarını yıkarlardı. Akşam olunca yine bu derede ellerini, ayaklarını yıkamaktan büyük keyif alırlardı.
Biri hariç. En ufakları olan tonton yıkanmayı hiç sevmezdi. Sudan nefret ediyor, üstüne biraz su sıçrasa kıyametleri koparıyordu. Onun bu huyunu bildikleri için fazla ısrar edemezlerdi. O yalnız başına bir taşın üzerine oturup onları beklerdi.
Minik tavşancıklar her akşam çoraplarını yıkayarak evlerinin bulunduğu ağacın dallarına asarlar, sabah olunca temiz çoraplarını daldan alıp giyerlerdi.
Günler birbiri ardına geçip gidiyordu. Tonton bir şeyi çok merak etmeye başlamıştı. Yanına gelen diğer kardeşleri çok kısa bir süre geçmesine rağmen, birçok sebepler söyleyerek onun yanından ayrılıyorlardı. Tonton bu duruma çok üzülüyordu. Ama bir türlü cesaret edip de “bana neden böyle davranıyorsunuz?”diye sormaya teşebbüs edemiyordu.
Yine böyle bir gün eli yanağında, bir taşın üstüne oturmuş kara, kara düşünürken baba tavşan biraz uzaktan onu izliyordu. “Bu yavrunun halinde bir gariplik var ama nedir?”diye kendi kendisine soruyordu. Usulca Tonton’a yaklaştı ve gayet yumuşak bir ses tonuyla ona sordu:”Tontoncuğum neden bu kadar üzgünsün ve yalnız başına oturuyor, kardeşlerinle oynamıyorsun?”diye.
Tonton sanki derin bir rüyadan ayılır gibi dalgın, babasına bakarak :”Babacığım kardeşlerim ne zaman yanıma gelseler, bir bahane bulup hemen yanımdan uzaklaşıyorlar. Ben onların yanına gidince, yine aynı şekilde davranıyorlar.”dedi ve yutkundu. Gözlerinden süzülen yaşlar yanaklarına doğru akmaya başlamıştı.
Babası çok kısa bir an düşündükten sonra derin bir nefes aldı. Yavru tavşanın gözlerinin içine bakarak şu sözleri söyledi:”Evladım, kardeşlerin elbette seni çok seviyorlar ve seninle oynamak istiyorlar. Ancak sana her yaklaştıklarında çoraplarının kokusuna dayanamadıkları için yanından kaçıyorlar.”
Tonton bu cevaba çok şaşırmıştı. Çünkü kendi ayak kokusuna öyle alışmıştı ki, bu kokunun farkında bile değildi. Ama diğerleri daima temizlendikleri için hemen kokuyu fark ediyorlardı.
Tonton çok utanmıştı. Hemen dereye koştu. Çoraplarını çıkarıp yıkadı, kuruması için yakındaki bir ağacın dalına astı. Ardından ayaklarını ovalaya, ovalaya yıkadı, tertemiz yaptı.
Kuş gibi hafiflemişti. İçinden şarkılar söylemek, neşeyle dans etmek geliyordu. Hop, hop hoplayarak kardeşlerinin bulunduğu çayırlığa gelmişti bile.Minik tavşancıklar onda bir fevkaladelik olduğunu görür görmez fark etmişlerdi.Tonton pırıl pırıl,ışıl ışıl görünüyordu.” Tavşancıklar hemencecik onun çevresini sardılar. Hep birlikte el ele tutuşup halay çekmeye başladılar.
Tonton artık çok mutluydu!
Herkes çok mutluydu!
Tavşancıklar hep beraber şu şarkıyı söylüyorlardı:
Of! Of!
Ayak kokusu öldürdü bizi…
Kırıldı burnumuzun direği!
Of! Of!
Ayağını yıkamazsan,
Bulamazsın yanında kimseyi…
Cici çocuk ol;
Elin yüzün tertemiz!
Ayakların tertemiz!
Çorapların tertemiz!
Tertemiz ayaklarla,
Biz her yere gideriz.
Her gece, uyumadan,
Ayaklarımı yıkarım.
Çoraplarımı değişir,
Temiz çorap giyinirim.
Herkes öper sever beni,
Buna ne çok sevinirim!
Gülhan Çeliktaş
YORUMLAR
Ne güzel bir yazı. okuyunca çocukluğumu anımsadım. Karda kışta ayaklarımı bir gece yıkamadan yatarsam, uyuyamazdım.
Güzel ve akıcı anlatım. Çocukların ve de temizliğe önem vermeyen büyüklerin okuması dileğimle. Bazen öyle kokular oluyor ki, gerçekten insanın burnunun direği kırılıyor.
Kutluyorum... Sevgiler...