- 650 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
LİDERLİK ŞART MI ?
’ Türk dünyasının lideri olmak ’ , ’ Ortadoğu’nun lideri olmak ’ !
Sık sık gündemimize getirilen önemli konular. Bazen tamamen millî duyguların yoğunluğundan, bazen de sırf gündem saptırmak, bazı hataları örtbas etmek amacıyla kaşınır bu rüyalar.
Peki ; şart mıdır, ille de lider olmamız ? Tabii ; bir de olmamız mümkün müdür, olursak ne olur diye de irdelememiz gerekiyor.
Ben bir akademisyen ve bu konularda bir uzman olmadığımı da belirtmek istiyorum tekrar. Fakat bu ülkede ellibeş yıl yaşamış, en azından lise öğrenimini başarılı tamamlamış, İstanbul’un üç büyük üniversitesinde belli süreler okumuş biri olarak, pek sıradan da bir vatandaş sayılmam hani. En azından, siyasilerin kolay kandırabildikleri, kandırabileceklerinden değilim yani. Yanlış anlamayın ; akademisyen niteliğindeki, çok saygı duyduğum bazı kişiler, benim gibilerin bu konulara girmemem gerektiğini söylüyorlar . Oysa, bu ülkenin vatandaşı olarak, hepimizin bir şeyler söyleme hakkımız olmalı. Olayların o kadar dışında kalırsak, günümüz çoğunluğu gibi, ’ kolay güdülür ’ duruma geliriz. Benim de asla kabullenemeyeciğim şey, böyle, kolay güdülmek .
Özal döneminde ve hatta bu günkü iktidarın ilk yıllarında, Türkî cumhuriyetlerle yakın işbirliğine gidilmeye başlanmıştı. Amacın da Türk Birliği olduğu açıkça dile getiriliyordu. Ne oldu , bu günlerde neden sümen altı edildi, bu birlik sözleri ?
Çünkü o ülkelerin hemen hepsinde, Rusya’nın üsleri var. Rusya, onların hiç birini elinin altından bırakamaz. Bırakmadı ve karşımıza dikildi de zaten. Biz de birlik sevdamızı bir başka bahara erteleyip, ikili ilişkilerimizi artırmaya çalışmakla yetindik.
Şimdi ; Ortadoğu’da liderlikten dem vuruluyor. Bu konuda bize gaz veren Arap ülkeleri de yok değil hani. Diğer tarafta da, Azerbaycan vermişti o gazı.
Liderlik, o kadar kolay mı sizce ? Önce ; içimize bir bakalım : Ülkede huzur var mı ? Halkın refahı, geçim düzeyi ne durumda ? Cumhuriyet tarihimizin en sıkıntılı günlerini yaşadığımızı , hangi aklî selim sahibi inkâr edebilir ? İçeride ; yarın ne olacağı, kesinlikle belli değil ! Böyle bir durumda ; Ortadoğu’nun liderliğine oynamak ! Tam zamanı, değil mi ? Evet, gerçekten tam zamanı. Çünkü, gündemin saptırılması, halkın dikkatinin dağıtılması gerekiyor. Tıpkı ; ameliyat edilecek hastaya narkoz verilmesinin şart olduğu gibi.
Ortadoğu’nun lideri olmak için, sadece İslâm ülkesi olmamız yetmez. İsrail’e kafa tutmak da yetmez üstelik. Bir Suudi Arabistan var. Bir de Mısır var . İran’ı saymayalım isterseniz. İkisinin arkasında ABD var. Özellikle Suudi Arabistan çok güçlü ; zengin ve refah. Üstelik, bizim gibi gücünü ispat etmeye de ihtiyacı yok.
İsrail’e kafa tutarak, ABD desteğini yitirmiş bir Türkiye’nin, Ortadoğu’nun liderliği için ne kadar şansı vardır ? Diyelim ki ; Rusya ve İran’ın da desteği olsun. Yeter mi ? Bir defa biz ordu ve ekonomi olarak ABD’ye ve Avrupa’ya aşırı derecede bağımlıyız. Bu bağımlılık öyle pek yabana atılır bir şey değil. Silâh bakımından, yedek parça bakımından bağımlı olmak, kolay vazgeçilebilecek bir şey midir ?
Diyelim ki ; güçlendik. ABD’ye bağımlılığımız bile bitti. İsrail’e de tokatı atıp, Arap ülkelerinin alkışını, takdirini hak ettik. Bizi liderleri gibi görmeye başlayanlar bile oldu. Rusya da arkamızda olsun. İran da bizimle beraber. ABD ; Suudi Arabistan’ı, Mısır’ı, İsrail’i üzerimize salmayacak mı, bizi rahat mı bırakacak ? ABD bıraksa, onlar bırakmayacak !
Bu rüyalardan vaz geçsek. Belâlardan uzak dursak. Sahip olduğumuz vatan topraklarında, komşularımızla iyi geçinerek, halkımızın refahı, mutluluğu ve huzurunu amaç edinsek, ordumuzu da ülkenin güvenliği için, caydırıcı güç olarak güçlendirsek ; daha iyi olmaz mı ?
Düşünün biraz : ABD halkı mı, yoksa Belçika, İsveç, İsviçre, Hollanda vb. ülkelerin halkları mı daha mutlu ? Ne olur, küçük bir Amerika olmasak da halkımız mutlu olsa. Büyük ülkelerin düşmanları eksik olmaz. Fırsat olduğunda ; ABD’yi bir kaşık suda boğmak isteyen kaç devlet var dünyada ? Diğerleri için bunu düşünen herhangi biri var mı ?
Aklî selim olan, büyümeyi değil huzuru, güveni ve refahı ister.
Ben de bu ülkenin bir vatandaşı olarak ; huzur, güven, refah istiyorum. Tüm ülkelerin insanlarının, yeryüzünde yaşamaya, en az benim kadar hakları olduğuna inanıyorum. Hepsiyle de barış içinde yaşamak istiyorum. Hiç birinin bizden korkmasını, bize köle olmalarını falan istemiyorum. Beni ve ülkemi sevmelerini istiyorum.
Evet ; ben bir Türk’üm. Müslümanım ! Ama herşeyden önce de insanım ! Ve insanlığımla da gurur duyuyor, insanlığımı kaybetmek istemiyorum...
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Evet huzur içinde yaşamayı kim istemez ki? Tabiki hepimizin, hepimizin diyorum, çünkü çoğunluğun sesi huzur ve refah içinde yaşamaktır. Her şeye itiraz edersek doğru hangisidir? Bu da insanın kafasını karıştırıyor. Bir politikaya şiddetle karşı çıkılıyorsa, ki çok çıkılıyor. O zaman doğru polikikayıda üretmek gerekmez mi? En azından, siz yapılması gerekenleri, açık yüreklilikle açıklamışsınız.
kutluyorum... Sevgiler...
Evet, huzur içinde yaşam olmalı. Bireyler daha pozitif olmalı ki, güzel bakan güzel bulsun. Felaket senaryolarının kimseye faydası yok. Herşeye itiraz etmek, muhalefet değildir. " geçmiş icraatlara itiraz ediyorum, bugünkülere itiraz ediyorum. Bundan sonraki tüm icraatlara da şimdiden itiraz ediyorum. Benden başka gelecek tüm iktidarlara itiraz ediyorum." Şimdi ki mantık bu galiba.
Bırakında, güzel günlerin geleceğine dair hayallerimiz elimizde kalsın. Onlara da yasak yok ya!