- 1281 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
Uçuşan Sözcükler
“ Abicik, hani bana söz verdiğin yazı?” dedi karşılaşınca. Çok düşündüm; ama hatırlayamadım.
Eh yani! İş mi benimkide? “Hatırlamadım” da denmez ki! Vardır yine de çaresi mutlaka…
“Benden bir sürü yazı istedin. Hangisi önce olacak bilemedim ki… Net bir şey söylemek hiç adedin değil yani.” deyip güya tatlı sert çıkışırken, kendimi kandırmanın çabalarında olduğumu biliyor ve bıyık altından da gülüyordum. Nasıl kırabilir ve nasıl unutabilirdim? Çok değer verdiğim bir kardeşçikti…
“Ama ben senden bir tane yazı istemiştim.” der demez, suçlu insanın yapacaklarını yapıp, taarruza başladım. “Hadi ama… Nazlanma da tam yazma heyecanım varken söyle de yazayım.” derken, emindim ki, bu kez bıyık altından gülen kardeşçik idi.
“Peki abicik… Belki de birden fazla istemişimdir. Söyleyeyim bari…”
O kadar kuzu kuzu bir ifade ki gel de şaşma…
Kandıramayacağım kadar zeki ve hazırcevap kız, kanmış görünerek abiciğine jest yapar ve abicik de bunu bilir; ama o anı kurtarmıştır işte.
“Öyle bir yazı yaz ki abicik, sözcükler birbirine hiç değmesin ve her sözcük havada uçuşsun.”
Dedim ya; zeki kız, hazırcevap kız… Kanmış gibi görünüp, kendini unutturup, bir kuvvetli kroşe ile göz şişirmek buna denir. Görmesem de yüzünü, zevkten dört köşe olduğu, içinden ya da kahkahayla güldüğü kesin belli şu an… Söz de verdim… Çare ve kaçacak yer yok.
Aklıma geldi o an mehteran havası… Nasıldı?
“…Haydin Gazanfer, umman-ı safter.
Bir elde kalkan, bir elde hançer
Serhadda doğru ey şanlı asker!” deyip, o tüyleri diken diken eden müziği de hayalimde söyleyip, kılıcımı kalkanımı, pardon, kâğıdımı kalemimi alıp düştüm yola…
Ben düşerken yola, muzip edalı kız kardeş gülücüklerini arkamdan duyar gibi olsam da, güya ciddiyetimi muhafaza ederek ve hiç ardıma bakmadan, yürüdüm Mehteran Marşıyla…
……………………………………………………….
Boğaz’ın köpüren suları kış mevsiminde bir başka güzellikler sunar bana. Macera arar ruhum… Binmeli Eminönü’nden bir vapura, geçmeli Kadıköy’e. İşim mi var Kadıköy’de? Yo yo, hiç bir işim yok. Olsun…
İste jetonu gişeden. Adam hiç yüzüne bile bakmadan, robot duyarlığı ve çabukluğunda ittirsin eliyle jetonu sana, ver bozulmamış parayı, al önceden hazırlanmış bozuk parayı. Minicik jeton elinde ilerle ve at kutuya jetonu. Az madensel ve çok teknolojiksel bir sesi duy, geç turnikeden. Huzurlu ama telaşlı insanların vapur bekleme sabırsızlığını seyredeyim derken, kulakları sarsan bir korna sesiyle irkil ve kalın halatların dolanmasıyla birlikte tahta köprüyü beklemeden, ulusal cambazlık diplomalı, hoplayan insan manzaralarını seyreyle. Fırsat bulup da geçince vapura, çık üst kata, açık havada ayaklarını uzatıp otur bir yerlere.
Tüm bunları başarabilmenin mutluluğunu damarlarımda dolaşan kanda hissederken ve köpüklü dalgaların beyazlıklarında hülyaları kurarken; bir resmin, tiyatro perdesi açılırcasına dalgaların kar gibi köpükleri üzerinde yavaş yavaş açılışını görüp, daldım seyre.
İç içe geçmiş iki kalp idi. 2 yürek boğazın ak köpüklerinde… Matematikteki X ve Y kümeleri gibi iç içelerdi. İyice baktım, birleşim ve kesişim kümelerini gördüm. Tüm vapur koşuştu manzaraya.
Erkekler kızlara anlatıyorlardı; “Bak aşkım işte bu 2 kalbin birleşimi aşktır”.
Kızlar durur mu? Erkeklere soruyorlardı; “O birleşim kümesinde benim yerim neresi?”.
Ben de “Ya sabır!” deyip “La havle…” ile devam ederken, bir çift geldi yanıma. Dudak hareketlerinden ve yönelişlerinden bana seslendiklerini anladım.
“Hey! Dede, sen güngörmüş bir seksenliksin. Sen bu kalplerin neresindesin?” dediklerinde bir sağıma, bir soluma baktım ve seksenlik aradım. I ıh… Yoktu. Alınmadım üzerime, devam ettim izlemeye. O da ne? Hanım kız, omzuma doğru, parmaklarını vurma eylemi denemesi yaparak ve hatta vurarak, “Dede sana sorduk hey! Sen neresindesin?”. (Kahkaha sesleri)
“Çocuklar siz birleşim kümesindesiniz değil mi?” dedim kontra bir soru ile… Cevap gecikmedi tabii… “Evet… Aşığız biz… Aşkımızı yaşarız…”
Eh… İyisiniz işte…
“Ben de o X ve Y kümelerinin kesiştiği ufacık yerdeyim. Sizin orda aşk, benim o minicik yerde de sevgi var güzel kızım.” (Kahkahalar) “O kesişime kolayına kimse giremez ha. Zordur sevmek.” (Daha büyük kahkahalar)
Kahkahalara geldi martılar. Baktılar, baktılar; onlar da kahkahacılara kahkaha attılar. Martı kahkahası bastırdı diğer kahkahaları.
Bana da bir nazar attılar…
Fırtına koptu o an Boğaz’da. Vapur bir sağa bir sola derken, yatıverdi yana ve dökülüverdik Boğaz’a. Çifte yürekler çekti bizi, terk etmedi azgın sulara. Doluştu herkes birleşim kümesinin kocamanlığında; aşkın rahatlığına… Ben kaldım kesişimin minicik sevgi tabanında.
Gök gürledi, şimşek çaktı, yıldırımlar uçuştu. Karardı bulutlar… Aşkın gülen yüzünde asıldı suratlar. Can derdindeydi artık âşıklar. Bıraktılar ellerini, kaçıştılar sağa sola. Sallanıyordu, dayanamadı aşk kümesi...
Az önce “Dede” sesini duyunca geldi Dedem Korkut… Boy boyladı, soy soyladı… Baktı bana. “Evlat” dedi, “Senin adını boş ver. Bulunduğun yer sevda adını ala ve öyle anıla. Herkes de gıpta ile baka”
Dedi ve gitti Dedem Korkut…
…………………………………………………….
- Abicik, müzik bitti, sessizlik var…
- Kocaman vapur gitti… Müzik ne ola?
YORUMLAR
Merhaba...Öyle güzel,öyle içten yazmışsınız ki,siteye birkaç dakika önce üye olmama ve daha kendimi yabancı gibi hissetmeme rağmen yazınıza yorum yapmadan geçemedim...
Gök gürledi, şimşek çaktı, yıldırımlar uçuştu. Karardı bulutlar… Aşkın gülen yüzünde asıldı suratlar. Can derdindeydi artık âşıklar. Bıraktılar ellerini, kaçıştılar sağa sola. Sallanıyordu, dayanamadı aşk kümesi...
Gürlerken gök,çakarken şimşekler,düşerken yıldırımlar,koparken fırtına,o kenetlenmiş eller bırakılıyorsa can derdine,öyle aşk olmasın.Bırakın aşk kümesinin kesiştiği minicik noktada sevginiz sonsuza kadar, her daim büyüyerek orada kalsın...O minicik noktaya ne sevgiler sığar...Yüreğinize sağlık...Sevgi
Turgay COŞKUN
Demek ki artık ben de "Hoşgeldiniz" diyebiliyorum. :)
Beğeniniz, güzel sözleriniz yazma konusunda teşvik edici sözlerdi... Çok teşekkürler...
Sevgi ve selamlarımla...
Değerli kalem...
olurda bu kadar olur..duru bir anlatım işte bu ...kalem uçuşmuş ama MUHTEŞEM uçuşmuş...
Güzel olduğu kadar da bir o kadar özel ...
Yüreğinize sağlık..Saygılarımla..
Turgay COŞKUN
Sizin de yorum yapan yüreğinize sağlık...
Sevgi ve selamlarımla...
Haklı olarak zihnimden “aşk mı”, “sevgi mi” gibi bir sorgulama geçti.Aşk, geçicidir En fazla birkaç yıl içinde yatışır Korundukça eskir Sevgi, zamanla yenilenir… kalıcıdır… Sonsuz ve içtendirZaman içinde anlamı ve önemi artar Sevilen kişiyi tüketmez, onun yaşam damarlarını muntazaman onarır Gittikçe derinleşir ve artar Zamana bağlı olarak kendisini tüketmez. Ama son olarak belirtmek gerekir ki, aşk da çok basit bir durum değildir. İki günlük üç günlük ucuz çarpılmalara isim olarak verilecek kadar basit değildir İkisi de insana özgü, ikisi de insani… ama son söz… kıyas yapılacaksa…! Elbette sevgi…! Mükemmel bir anlatımdı Turgay bey, bende de böyle uçuşan düşünceler oluşturdu:) teşekkürler.. sev . giler..
Turgay COŞKUN
Bu sözden daha iyi anlatamazdım yorumunu...
Sevgilerimle...
Akıl dolu bir yazı.
Mantık arıyorsun aslında mantık yok.
Ama o kadar mükemmel kurgulanmış.
Çaresiz acaba bende kesişimde mi kaldım diyorsun.
Yine mükemmeldi yazınız...
Turgay COŞKUN
Yazınızı okuyunca kızımın "anne ben sana, bana bir şiir yazar mısın demiştim ama sen hiç öenmesememişsin. Şimdi ben ne yapacağım, öğretmenime şiirler vermem gerek" dediğini anımsadım.
Bana söylemişti ama ben unutmamış, yazmamıştım. Çünkü onun yazmasını istiyordum ve kızım zorda kaldığında mutlaka yazardı şiir oturup. "Ben unutmadım, yazmamamın nedeni, senin yazmanı istememdi Eminim sen güzel şiir yazarsın" dedim. Oturdu ve bir şiri yazı öğretmen ile ilgili. O şiirn yalnız kelime hatalarını düzenleyip öğretmenine verdiğinde öğretmeni çok mutlu olmuş ve kızıma teşekkür etmiş şiirni de yarışmaya göndermişti. Sonuç mu? ilkde ilk üçe girdi. Şimdi il dışına gidiyormuş şiiri.
Çocuklar öyle akıllılar ki. Bizden neyi nasıl isteyeceklerini ve bizim nasıl davranacağımızın farkındalar değil mi?
Yazınızda kelimeler gerçekten havada uçmuş ve bir birine hiç değmemiş.
Çok özel bir yazı idi. Teşekkür ederim paylaşımınız için. Saygılar yüreğinize
Turgay COŞKUN
Yazı için yorumunuza ayrıca teşekkürler ediyorum...
Selam ve saygılarımla...
:))))
gerçekten uçuşmuş sözcükler
beğeni ile okutuyor kendini
kutluyorum yazarı
saygılarımla
Turgay COŞKUN
Teşekkürler...
Selamlar...
Çok hoş bir anlatım ve paylaşım olmuş. Okuyucuyu içine alıyor.
Tebrik ederim.
Turgay COŞKUN
Selamlar...
Turgay COŞKUN
Mesajı vermek kadar almak da önemli yazılarda biliyorsunuz...
Selamlar...
Can derdine düşen aşıklar elleri bıraktılar. Hepsi kendi canının derdine düştü. Peki sevgide mi bıraktı?
Güzel bir yazı, gerçekten sözcükler havada uçuşmuş ve bir slayt gibi beyaz kağıda dökülmüş.
Kutluyorum... sevgiler...
Turgay COŞKUN
Teşekkürler Emine Hanım... Güzel olmasa da, güzeli aramaya çabalayan biriyim kalemimde...
Sevgiler...
Turgay COŞKUN
Hiç aşk demedim hayatımda. Hep sevgi dedim. Ya da sevda dedim. Bildim ki; aşk kavramında bir fatih var ve fethedilecek bir yürek var. Fatih fethi bitirince, tatminle usanıp geri dönüşü var.
Allah herkese kalıcı ve kavgasız bir yurt olan sevgi yurdunu nasip etsin...
Amin... :)))
Selamlar...