- 787 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ARAP'LARI ÖPELİM Mİ ?
İsrail ile ipler gerildi !
Özellikle son yaptıklarından sonra, hiç kimse tepkisiz kalamaz ve verilecek tepkilere itiraz etmez. Hatta çoğumuz tepkileri yetersiz buluruz ve daha fazlasının yapılması gerektiğini savunuruz.
Ben de daha fazlasının yapılması gerektiğini savunanlardan biriyim. İş ,o duruma geldiyse, onlar bize ahlâk dersi vermeye, ülkemize hakaret etmeye kadar işi vardırmışlarsa, büyükelçimizi geri çekmeli, hatta diplomatik ilişkilerimizi tamamen askıya bile almalıyız.
Fakat, olay uluslararası bir konudur ve kestirip atmak o kadar da kolay değildir tabii.
Bence olayın irdelenmesinde yarar var.
Günümüzün iktidar partisinin iş başına geldiği ilk günlerde, siyasî çevrelerde, ülke siyasetinde bir eksen kaymasının olacağını dile getirenler hayli fazlaydı. Oysa iktidar, ani bir manevrayla AB yanlısı göründü ve herkesi şaşırttı. Yıllardır, bütün dünyayı şaşırtacak şekilde AB yanlısı gibi görünen politika izledi. İsrail ile de öylesine yakın ilişkiler kuruldu ki
Arap ülkelerinin tepkisi bile çekildi.
Son günlerde ani bir eksen kaymasının gündeme geldiği apaçık ortada. Askerden zarar gelmeyeceği, yargının gücünün yetmeyeceği, tabanın fikrinin de bu yöne kaydığı görülünce, eksen kayması hızlı bir şekilde uygulamaya konmaya başladı.
Hükümetin en doğru bulduğum, komşularla sıfır problem politikası kesinlikle ülkeye yarar getirir. Fakat bu sıfır problem, başkalarıyla yoğun problem hatta belâ uğruna mı olmalı ? Arap’ların dostluğunu kazanmak için, mutlaka İsrail ile bu hale mi gelmeliydik ? ’ Onlar istedi ’ diyenlerin sayısı epeyce olacaktır. Hatta ’ İsrail’e ölüm ’ naraları atanlar da..
Sarkozy, Merkel bu ülke için az şey mi yaptılar? Onlara verilen tepki yeterli miydi ? PKK’lı olduklarını, pişmanlık duymadıklarını, üzerine basa basa, bağıra bağıra ilân ettikleri halde, affedilen, hiç bir ceza verilmeyen teröristlere karşı niçin böyle bir tepki gösterilmedi ? Bir belediye başkanının, devlete ettiği ağır küfürler karşısında verilen tepki nerede ? Apo, dost sandığımız İtalya’nın bir gazetesinde, köşe yazısı yazıyor ve Türkiye devletine hakaretler yağdırıyor; tepkiler nerede ?
Burada şunu sorgulamak gerekiyor ; her şey oy uğruna mı ? Kürtlerden oy umulduğu için mi, onlara tepki verilmiyor ? AB’ne karşı aciz miyiz de onlara sesimiz çıkmıyor ?
İşin gerçeği de bu zaten. Dindaş olduğumuz Arap ülkeleriyle iyi ilişkiler kurmanın, onlarla kaynaşmanın bile gerekli olduğuna itiraz edilemez. Üstelik, kurulacak iyi ilişkiler sonucunda, yatırımlarını ülkemize kaydırmaları çok da yararlı olur. Fakat, asıl amaç tabanın desteğini alıp, oy kaybını azaltmak için, havaya naralar atıp, birilerinin dostluğu uğruna, başkasının düşmanlığını pekiştirmek ise, burada bir yanlış vardır. İktidarın tabanı, İsrail’in aleyhindeki her söze prim verir. Arap’lara verilecek her selama da primleri vardır mutlaka.
Hesaplar, ülke menfaatine göre değil de oy hesabına göre yapılırsa, bizim çekeceğimiz ’ one minute ’ lere, başkalarının çekecekleri ’ last minute ’ ler olabilir !
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Yazınızı okudum. Kotü değil ama aynı fikirde değilim. Benim yazmayı düşündüğümü Şahan Çoker kardeşim gayet geniş izah etmiş. Araplar bizi sattı, onlara çoban lazım gibi okuyucu düşüncelerine de gülerim sadece.
Sıfır sorun politikası çok güzel bir şey ama karşınızdaki istemezse ne yapacaksınız?
Saygı ve selamlar.
Ben hükümetle ,Davutoğlunu ayrı yere koyuyorum.ve genel geçer siyaset anlamında düşünmüyorum..yıllar önce yazdığı stratejik derinlik kitabını arkadaşların okumasını ve ondan sonra olanı biteni birdaha değerlendirmesini temenni ederim..Hem aramızdaki sağırlar diyaloğu, Hem de muhalefet yapmanın alternatifsiz ve önermesiz bir şekilde hain edebiyatına dayanmasının ciddi anlamda dezenfarmasyon kirliliğinden kaynaklandığını düşünüyorum.Halk gerek iktidar gerekse muhalefet adına ekonomik çıkar savaşlarında taraf haline getiriliyor..ya da geliyor..Bunda okumayan bir halka sahip olmamızın büyük payı var çünkü görsel zekayı tv ler üzerinden basın üzerinden çalıştırıyorlar..Ama dış ilişkiler konuşulacaksa konuşan tarafların mutlaka bu konuda teknik donanımı asgari düzeyde olmalıdır..tarih ve siyaset bilgisi birazda dünyada bu gün olan biten konusunda..bunun için hiç bir yerde kolay kolay fikrimi yazmıyorum..kimsenin borozanı olmamak ve düzeysiz hakaret yada iltifata maruz kalmamak ve şahan hoca şuncu denilmemesi için..gerçektende günlük siyasete taraf değilim..yazıyı okuyunca sabah sabah şeytan dürttü iki satır altına karaladım arkadaşım..en azından doğru olana doğru, yanlış olana ve olabileceğe yanlış deme dürüstlüğüyle yazılmış bir yazı gördüm..katılır yada katılmazsınız ama ltf stratjik derinliği okuyun..orada yazılanların büyük bir kısmının uygulandığını göreceksiniz..
"Türkiye 'yi çevreleyen yakın kara yakın deniz ve yakın kıta havzaları coğrafi olarak dünya anakıtasının merkezini tarihî olarak da insanlık tarihinin ana damarının şekillendiği alanları kapsamaktadır. Soğuk savaş sonrası dönemin getirdiği dinamik uluslararası ve bölgesel konjonktürde en yakın havzasından başlayarak dışa açılması kaçınılmaz olan
Türkiye 'nin stratejik derinliğinin yakın kara yakın deniz ve yakın kıta bağlantıları ile yeniden tanımlanması ve bu derinliğin jeopolitik jeoekonomik ve jeokültürel boyutlarının dış politika parametreleri olarak kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.
Modernite Avrupa-merkezli bir tarihî sürecin eseriydi; küreselleşme ise kaçınılmaz bir şekilde başta Asya olmak üzere bütün insanlık birikimini tarihin akış seyrinde tekrar devreye sokacak unsurlar taşımaktadır. Tarihî birikimi etkin bir açılıma temel sağlayacak toplumların öne çıkacağı bu süreçte Türkiye Tarihî derinliği ile stratejik derinliği arasında yeni ve anlamlı bir bütün oluşturma ve bu bütünü coğrafî derinlik içinde hayata geçirme sorumluluğu ile karşı karşıyadır. Stratejik açıdan mihver bir ülke olan Türkiye bu sorumluluklarının gereğini yerine getirmesi durumunda yeni dengelerin oluşacağı daha istikrarlı uluslararası konjoktürlere daha uygun şartlarda giren merkez bir ülke konumu kazanacaktır. "
kitabı bu mihvele oturtmak mümkün..
yazınızı bizle paylaştığınız için teşekkür eder saygılar sunarım..
şahan çoker tarafından 1/13/2010 9:39:23 AM zamanında düzenlenmiştir.
Fikret TEZEL
Önce güçlü olmak gerekiyor. Sonra tam bağımsızlık. Rest çektiğimiz İsrail ve ABD, en önemli askeri işbirliği içinde olduğumuz ülkeler. Bizim onlar kadar dinimize sahip çıkamadığımız ve uygulayamadığımız elbette ki gerçek. Öyle olmasa ne diye Cuma değil de Pazar günleri tatil yapıyoruz ? Bakın futbol maçlarına ne zaman ara veriyoruz ? Noel tatilinde. Çünkü yabancı oyuncular ülkelerine gitsinler diye. Oysa hangi dini bayramımızda maçlar oynanmıyor ? Niye Ramazan'da ara verilmiyor ? Bu bizim acizliğimiz işte. Ama biz o kadar acizi ki ; Kurban'da koç, yılbaşında hindi kesiyoruz. Adamlar da glüyorlar bize.
Ben, komşularla iyi geçinmeyi savunuyorum. İsrail'le iyi geçinmemiz gerekmiyor ama restleşmenin, çıkacak bir savaşta Araplarla birlikte savaşa girmenin de bir anlamı yok. Hele bir güçlenelim. Ülkenin yarısı aç bu gün.
O kadar zavallıyız ki, ne batılıyız ne doğulu. Ama ikisininde etkisi altındayız.Hükümet batıya yönelse, AB uşağı diyorsunuz. Doğuya yönelse "şeriatçı" diyorsunuz.orta yerde kalsa ne olduğu ortada...Bir karar verilsin yani.
Haçlı birliğinin hala devam ettiğine inanıyorum. Adamlara helal olsun. Hristiyan birliğini hiçte laikliğe aykırı bulmuyorlar. Mahkemelerde, olmayan şeref ve namusları üzerine değil, kendi kutsal kitapları üzereine yemin ediyorlar. Okuduğum kadarıyla bütün kanunları da İncille çatışmayacak şekilde ayarlanmış. İngilterenin yazılı bir anayasası bile yok. Genellikle katolik inanışına göre uygulanan teamüllerden ibaretmiş. Oysa bizim devlet görevlimiz açılış kurdelasını keserken besmele çekiyor diye, yobaz ilan eliyor bu ülkede.
Araplar yüzünden dünya savaşını kaybettik. Bütün müslüman ülkelerindende kargaşa ve savaş hali varken, doğrusu suudi arabistan da nasıl bu kadar refah seviyesi yüksek sakin bir hayat var düşünüyorum doğrusu. Özcümle bu dünya ülkelerine bir çoban lazım. O da Türkiye olacak inşallah. O yüzden, inadına "one minute!"