- 1106 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BİLGİ TOPLUMU’NUN NERESİNDEYİZ?
BİLGİ TOPLUMU’NUN NERESİNDEYİZ?
Ali AKSAKAL
Şüphesiz ki insanlık tarihini yönlendiren ve şekillendiren en önemli ve temel etken bilgidir. Bilgi,günümüzde üretimin birinci temel faktörü haline gelmiştir.Bilgi birikimi,teknoloji ile birlikte,bilgi toplumunun özünü ve itici gücünü oluşturur.
Bilgi; sistemli bir şekilde (yazılı/basılı/görüntülü, vb. )herhangi bir iletişim aracı ile diğer insanlara aktarılan, bir deneyin sonucunu gösteren olgu ve fikirlerle ilgili düzenli ve sistemli ifadeler bütünüdür.
. Sadece hayati ihtiyaçlarımızın karşılanmasına yönelik pratik ve gözlemlerimize dayanan bilgiye sıradan bilgi/ basit bilgi.
. Kur’an, vb. ilahî kaynaklardan sağlanan bilgiye naklî bilgi/manevi bilgi,
. İlmî yöntemler kullanılarak deney ve araştırmalar sonucunda elde edilen, sebep-sonuç ilişkisinin izahını yapabilen bilgiye de ilmî bilgi/bilimsel bilgi diyoruz. Bizim bahsedeceğimiz de bu bilgidir.
İlk insanlar,deneme-yanılma yoluyla elde ettikleri sıradan bilgi ve tecrübelerini kendilerinden sonrakilere aktarma arayışı içinde; konuşma baş-ta olmak üzere, geçmişteki anıları/olayları hatırlatan bazı işaretler(duman, tamtam,vb.), sonra resim/heykel ,vb., gibi çeşitli iletişim araçları geliştirdiler. Ancak,bunlarla kısa süreli bilgi iletimi sağlanabiliyordu, uzun vadeli ve kalıcı olamıyordu.
Biriktirilen bilginin sağlıklı bir şekilde gelecek nesillere aktarılabilmesi yazının, kağıdın ve matbaanın bulunması ile ivme ve hız kazanmıştır.
. M.Ö.3500 yıllarında Sümerler Çivi yazısını,
. M.Ö.1800 yıllarında Mısırlılar Hiyeroglif yazısını,
. M.Ö.1250 yıllarında Fenikeliler düzenli ilkyazı olan Fenike yazısını ve alfabesini bulmuşlardır.
. Daha sonra,yazı Avrupa’ya da geçmiş ve geliştirilmiştir.
. İtalya’da M.Ö.700 yıllarına ait “Marsilliana Tableti” ve “Fibula İğne-si” üzerinde, sağdan sola doğru yazılan ve Türk oldukları (Adile Ayda, vb) çeşitli batılı ve doğulu ilim adamlarınca iddia edilen Etrüskler tarafından bırakılmış kalıntılar bulunmuştur. Bu yazı, 23 harfli Roma Yazısı’nın da kaynağı olmuştur.
. Orta Asya’da Türklere ait en eski yazı örneği 5.yüzyıla aittir ve halen Viyana Müzesi’nde sergilenmektedir.
. 7-8.yüzyıllarda Uygur Türkleri de alfabelerini düzenlemişler / kullanmaya başlamışlardır.
. Daha sonra Göktürk alfabesi,10.yüzyıldan itibaren Arap alfabesi ve 1928’den sonra da Latin alfabesi kullanıyoruz.
Yazı bulunmuş, bilgiler kil (toprak) tabletlere yazılmaya başlanmış, hatta M.Ö.626’da Asur Kralı tarafından ilk tablet kitap kütüphanesi Ninova’da kurulmuştur.
105 yılında Çinli Tsia-Lun’un kağıdı bulması ve diğer kıtalara yayılması, bilginin iletilmesini biraz daha kolaylaştırmıştır.1000’li yıllarda Türkler de kağıt imal etmeye ve kullanmaya başlamışlardır.
Yazının ve kağıdı icadından sonra, matbaanın da bulunması, bilginin üretilmesi, iletilmesi, evrenselleşmesi ve paylaşılması konularında en önemli katkıyı yapmıştır ki bu hususta da Uygurlar’ın katkısı hem bizim hem de dünya kültür tarihi açısından çok önemlidir.
Kimi Batılı ilim adamları, baskı sanatını; ilk önce Çin ve Kore’de kullanıldığını iddia ederken, kimileri de baskı tekniğini/matbaayı ilk geliştiren-lerin Uygur Türkleri olduğunu ilmi delillerle ispat etmişlerdir. Turfan bölgesindeki Tun-huang (Bin Budha) Mağarası’nda, Batılı ilim adamlarınca 1902-1907 yıllarında yapılan arkeolojik kazı ve araştırmalarda; Uygur bölgesinde ahşap harfli klişelerle basılmış kitaplar ve baskı araç/gereçleri bulmuşlardır. Bu ilim adamlarının başında Dr.A. Gründwedel, Dr.Van le Coq, Dr.Aurel Stein, Paul Pelliot ve Dr.Thomas Boassert gelmektedir. Hatta, Dr.Boassert, Uygurların sadece klişe baskı tekniğini değil, matbaayı da bulduklarını ileri sürmektedir.
Baskı teknikleri 700-800 yıl sonra Avrupa’ya gelmiş ve 1450 yılında Alman Johann Gütenberg, madenî harfli ilk matbaayı kurmuş ve geliştirmiştir. İşte bu matbaa, İbrahim Müteferrika tarafından 1727’de Osmanlı Devleti’ne getirilmiş ve ilk olarak 1729’da Mehmet Vanî’nin Vankulu Lü-gatı’nı basmıştır. Matbaanın ülkemize geç girmesinin sebebi de bazılarının iddia ettikleri gibi din ve ulema değil, tamamen ekonomik ve sosyal sebeple-re dayanmaktadır ki bu da ayrı bir konferans konusu olabilecektir.
Sosyologlar, toplumların gelişim aşamalarını şöyle sıralamaktadırlar;
- İlkel Toplum(M.Ö.800-600/M.S.500)
- Tarım ve Avcılık Toplumu(600-1768)
- Sanayi Toplumu (1769-1900)/James Watt’ın Buhar makinesı/
- Sanayi Ötesi Toplum (1900-1950)
- Bilgi Çağı Toplumu (1951-1980)
- Bilgi Toplumu (1981- )
Bilgi Toplumu ;
-İleri derecede araştırmaya yönelmiş,
-Bu araştırma ve deneylerinde ilmî yöntemleri kullanan,
-Araştırma ve geliştirmeye çok büyük maddî kaynaklar ayıran,
-Elde ettiği sonuçları kapsayan geniş bir bilgi hazinesine sahip,
-Elde ettiği bilgileri biriktiren, düzenleyen, yorumlayan
- Bu bilgileri ortaya koyduğu hedeflere ulaşmak için, geliştirmek ve hatta değiştirmek için kullanan topluma denir.
Bilgi Toplumu’nun altyapısını oluşturan dinamikleri şöyle özetleyebiliriz:
1.Güçlü ve yaşayan/kullanılan bir dil.
2.Kaliteli bir eğitim/öğretim sistemi.
3.Her alanda kurulmuş ilmî ve yüksek teknoloji enstitüleri.
4.Bilgi kaynaklarına çabuk, kolay ve doyurucu şekilde ulaşımı sağla-
yan bilgi ağları.(Kütüphaneler arası,vb.)
5.Çok güçlü ve yeni teknolojik gelişmelere dayalı sanayi ve bunun so-
sonucunda meydana getirilen yeterli bir GSMH, yani ihracata büyük önem veren, enflasyonu sıfıra indirmiş bir ekonomi.
Bilgi çağının altyapısı 1950’li yıllarda oluşturulmaya başlanmış, Bilgi Toplumu olma yolunda ilk adımı ABD atmıştır.1956 yılında ABD’deki teknik ve yönetim alanında çalışan beyaz yakalıların sayısı, mavi yakalılar denilen işçilerin sayısını aşmış olması, bunun delili sayılmıştır.
1957’de SSCB’nin Sputnik’i,1969’da ABD’nin Apollo’su ve 1981’den itibaren yine ABD’nin Uzay Mekiği denemeleri, 1951-1980 yıllarını Uzay Çağı olarak adlandırılmasına sebep olmuştur. Bu aslında uzay çağı değil, Bilgi Çağı idi. Uydular sayesinde bilginin sınırları yıkılmış,bilgi asıl kimliği olan evrensellik ve paylaşılabilirlik özelliğine tam anlamıyla kavuşmuştur.
Bilgi, günümüzde üretimin birinci temel faktörü haline gelmiştir.Daha önceleri üretimin temel faktörlerin sıralaması;
1.sermaye, 2.emek, 3.hammadde, 4.bilgi idi.
Mesela; bir bilgisayarın üretiminde bilginin payı %70
emeğin payı %12
sermaye+hammaddenin payı %18 ’dir.
Bilgi Toplumunun Temel Özellikleri
Bir toplumun, Bilgi Toplumu aşamasında olup-olmadığını anlamak için ;teknolojik, sosyal, ekonomik, siyasî ve kültürel ölçütlere/kriterlere göre değerlendirmek gerekir.
1.Teknolojik Ölçüt:
Bir işi gerçekleştirmeyi sağlayan ana güç kaynağı bilgi teknolojisinin fabrikalarda, iş yerlerinde, eğitim kurumlarında ve ev-lerde geniş ve yaygın bir şekilde kullanılması.
2005’de DİE tarafından yaptırılan “Hane Halkı Bilişim Teknolojileri Kullanımı” araştırmasının sonuçlarına göre;
Türkiye nüfusunun % 17.65’i bilgisayar kullanıyor.
% 13.93’ü internet kullanıyor.
Türkiye’de internet kullananların % 27.68’i evde
% 36.62’si Internet Cafelerde
% 43.28’i işyerlerinde kullanıyor.
Türkiye’de GSYİH’nin % 0.7’si Ar-Ge için harcanmaktadır.
Türkiye’de Ar-Ge’de çalışan araştırmacı sayısı milyonda 341 kişidir. (Tablo 4-5)
2.Sosyal Ölçüt:
Bilginin, toplumun hayat seviyesi ve ekonomik refahını yükseltmede önemli bir etken olarak kabul edilmesi, toplumda bilgi bilincinin oluşması, bilgi kullanıcısı olarak herkesin en üst seviyede bilgiye erişimi sağlayabilecek araç ve gereçlerin var olması, bilgisayar kullanımının her kesimde giderek yaygınlaşması.
Bilgi kaynaklarına ve bu kaynakların toplandığı, düzenlendiği ve kulanıcıların hizmetine sunulduğu yerler olan kütüphaneler, arşivler, bilgi /belge merkezlerine olan ilginin çok artması.
Herkesçe bilinmektedir ki Türk insanı okumayı/araştırmayı sevmiyor, yazılı ve basılı bilgi kaynaklarından çok, sözlü ve görüntülü kaynaklara daha çok önem veriyor ve takip ediyor. ( Tablo 4-5)
3.Ekonomik Ölçüt:
Ekonomide, bilginin anahtar rol oynayacağının kabul edilmesi; bilginin kaynak, hizmet, üretim ve katma değer üreten iş alanlarında etkili bir şekilde kullanılması.
Ekonomik yapıda: işgücü dağılımında sanayi kesiminde azalma, hizmet kesiminde artış olur.
Türkiye’de, kesinleşen 2004 yılı DİE verilerine göre işgücü dağılımı;
-Hizmet sektörü % 47,2
-Tarım sektöründe % 32,7
-Sanayi sektöründe % 20,1
Dünya Ülkelerinde Kişi başına düşen milli gelir (ABD Doları)
Norveç : 85.444
Katar : 71.676
İzlanda : 53.228
İrlanda : 52.484
Danimarka : 50.808
ABD : 44.315
Türkiye : 5.202 (2006 tahmini 5600)
4.Siyasî Ölçüt:
Bilgi edinme özgürlüğünün, toplumsal olaylara bilinçli bir katılımın ve genel fikir birliğinin oluşmuş olması.
Bilgi edinme özgürlüğü sadece güvenlik ve toplum için sakınca doğuracak durumlarda, devlet tarafından kısıtlanabilir.
5.Kültürel Ölçüt:
Bilginin kültürel değerinin ve öneminin kabul edilerek, milletlerin ve bireylerin gelişmesi için bilgiye önem ve değer verilmesi.
Bilgi ve kültür hizmetlerinin gelişmesi için devlet desteğinin artması.
Ancak, bir çok olumlu yönlerinin yanında, Bilgi Toplumu seviyesine ulaşmanın bazı olumsuz yönleri de ortaya çıkmaya başlamıştır.
1. Üretim ve hizmet sektöründe bilgisayar ve ona dayalı robotların kullanılması (otomatik/el değmeden üretim), istihdamı olumsuz yönde etkilemektedir. İşsizlik oranının giderek artması, gelecekte sosyal patlamalara/ huzursuzluklara sebep olabilecektir. Mesela; Bilgi Toplumu’na ulaşmış ABD’de işsizlik oranı %5.7 (15 milyonu) yi aşmıştır ve bu sayı her yıl artmaktadır. Türkiye’de işsizlik oranı %9.1 (6.552.000 kişi işsiz, âtıl işgücü:%13,6))
2. Devletler ve toplumlar, bilgi ve teknoloji savaşını kendi lehlerine çevirebilmek için, sınırlı olan doğal kaynakları çok hor kullanmaktadır ki bunun sonucunda; tarlalar çoraklaşmakta, çevre (deniz, hava, vb.)kirliliği artmakta, doğal güzellikler tahrip edilmektedir.ABD,1992’de imzaya açılan İklim Değişikliği Çerçeve Protokolü (Kiyoto Protokolü)’nü halâ imzalamamıştır.Türkiye de imzalamadı.
3. Gelişmiş ülkelerle, az gelişmiş ve geri kalmış ülkeler arasındaki ekonomik ve sosyal fark, giderek korkunç bir şekilde artmaktadır. Bu da gelecek için iyi bir gelişme değildir.
4. İlmî ve teknolojik gelişme, beraberinde savaş ve adaletsizliği de getirmektedir. (Nükleer, kimyasal, vb. silahların geliştirilmesi)
5. İlmî ve teknolojik gelişmenin bir ürünü olan uydular aracılığı ile haberleşme sistem ve araçları o kadar yaygınlaşmaktadır ki namahrem, sır ve sınır kavramları ortadan kalkmaktadır. Uydudan,yerdeki karıncanın bile hareketleri izlenebilmektedir.Gerisini düşünün artık!..
6. İlmî gelişmeye paralel olarak, manevî/ahlâkî alanda gelişme olmadığı için, insanlar her şeyi madde ile ölçmeye, günün gün etmeye çalışmakta, ne yaparsam kârdır anlayışı yaygınlaşmaktadır.ilmî ve teknolojik gelişme artarken, insan oğlunun azgın ve vahşî ihtiraslarının önüne nasıl ve ne ile geçilecek? Burada dinî ve ahlakî eğitim devreye girmelidir.
Bilgi Toplumu’nun, olumlu ve olumsuz yönlerini özetledikten sonra,konumuzun başlık sorusuna geçebiliriz.Türk Milleti olarak,
“Bilgi Toplumu’nun neresindeyiz?” Bu sorunun cevabını, Bilgi Toplumu’nun altyapısını oluşturan dinamikleri ve teknolojik, ekonomik, sosyal kriterlere göre vermeliyiz.
1. Güçlü ve yaşayan/kullanılan bir dilimiz var mı?
Türkçe güçlü bir dildir, bu gücünü yok etmek üzere Tükçe’ye bilerek veya bilmeyerek saldırılar düzenlenmektedir, bu saldırıların etkisiz hale getirilmesi ise hayati önem taşımaktadır.
Öncelikle Türkçe; matematiksel ifadelere çevrilebilecek kurallarla tanımlanabildiğinden, gerçek bir bilim dilidir.(Halbuki İngilizce böyle değil) Belirli ekler ve belirli seslerle, belirli anlamlarda kelimeler türetilebilmektedir. Hatta, kelime türetme ve kök bulmaya yönelik hazırlanmış bilgisayar programları, Türkçe’nin bu özeliklere sahip yegâne dil olduğunu ispatlar.
Kısaca; düşünen, çalışan ve bilgi üretebilen insanlardan oluşacak, bilgi toplumuna ulaşmış bir Türk toplumu; ancak, Türkçe’nin yaşatılması ve her alanda en etkili bir şekilde kullanılması sayesinde ortaya çıkabilir. Türkçe eğitim almış, kimliğini unutmamış bilim dünyasında sayısız başarılar elde etmiş, dünyanın en genç profesörü olan, sayısız devlet nişanı alan Oktay Sinanoğlu buna örnek gösterilebilir. Kimya, biyoloji, matematik ve fizik alanlarında devrim yaratmış çalışmalarını Türkçe bilime sahip çıkmasıyla gerçekleştirebildiğini belirtmekte, Atatürk’ün bıraktığı mirasa sahip çıkmaktadır. Böyle ilim adamlarına çok muhtacız.
2. Kaliteli bir eğitim/öğretim sistemimiz var mı?.
En verimli yatırım, insan yetiştirmek için yapılan eğitim yatırımıdır. Bir ülkeyi ancak bilgili, faziletli, milliyetçi ve çalışkan insanlar kalkındıra-bilir. Bir milletin istiklâli gibi istikbâli de ilim alanında gösterdiği başarıya bağlıdır. Millî eğitim politikamızın temel felsefesi; dışarıdan ithal yabancı metot modeller yerine, kendi öz kültür ve değerler sistemi ile tarihî gelişimimizin izlerini taşıyan bir eğitim sistemini benimsemektir.
Millî eğitimimizin; a) Hedefi ve karakteri millî
b) Metodu ve muhtevası ilmî olmalıdır.
Millî eğitim konusunda; Batılı/gelişmiş/bilgi toplumu seviyesine ulaşmış ülkelerle aramızda uçurumların olduğunu rakamlar söylüyor. (Tablo 1,Tablo 2-3-4)
Millî eğitim konusunda, içinde bulunmaktan gurur duyduğumuz Türk Ocakları da olumlu katkılar yapmıştır. Dr.Halil Aytekin,Türk Yurdu Dergi-si (9,Ağt.1988)’nde yayınladığı bir makalesinde, Türk Ocakları’nın Türk Millî Eğitim Sistemine yaptığı etkileri şu şekilde değerlendirmektedir;
a- Milliyetçilik prensiplerinin talimatnamelere girmesi.(1912’den iti.)
b- Okul programlarında Türk tarihine yer verilmesi.(1913’den iti.)
c- Okullara sosyoloji derslerinin konması.(Ziya Gökalp’in gayretiyle Selanik İttihat ve Terakkî okullarına kondu.)
ç- Azınlık ve yabancı okulların yıkıcı ve bölücü faaliyetlerine karşı tedbir alınması.
d- Dilde sadeleştirme gayretleri.
e- Ders kitaplarını yeniden tanzimi hususunda tartışmaların başlatılması.
Prof.Dr.Mümtaz Turhan,Prof.Dr.Erol Güngör,Prof.Dr.Necmettin Hacıeminoğlu’nun Türk Millî Eğitim Sistemi hakkındaki görüş ve önerileri sanki günümüz için hazırlanmış reçetelerdir.
Bütün eğitim kademelerinde yabancı dil ile eğitime son verilmelidir. Hiç bir gelişmiş ülkede bizdeki kadar yaygın bir yabancı dil ile eğitim yapılmamaktadır.
3. Her alanda kurulmuş ilmî ve yüksek teknoloji enstitülerimiz var mı?
TÜBİTAK ve buna bağlı araştırma enstitüleri/merkezleri, sosyal ve diğer alanlarda da açılmalıdır.Sayıları çok yetersizdir.
4. Bilgi kaynaklarına çabuk, kolay ve doyurucu şekilde ulaşımı sağla-yan bilgi ağları.(Kütüphaneler arası,vb.)
Her türlü bilgi/belge merkezleri, arşivler ve kütüphanelerin sayısı ve kalitesi artırılmalıdır.Halk Kütüphaneleri yaygınlaştırılmalıdır.Çünkü, Bilgi toplumlarında, Halk kütüphaneleri halkın üniversiteleri olarak
adlandırılmaktadır.(Tablo 5)
5.Çok güçlü ve yeni teknolojik gelişmelere dayalı sanayi ve bunun sonucunda meydana getirilen yeterli bir GSMH, yani ihracata büyük önem veren, enflasyonu sıfıra indirmiş bir ekonomimiz var mı? (Tablo 6)
Cari açığı tarihinin en yüksek seviyesine çıkmış, enflasyon canavarını henüz yenememiş, işsizlik oranı çok yüksek bir Türkiye ile bilgi toplumuna ulaşamayız.
6.Millî birlik ve beraberliği ön planda tutan, millî kültürü toplumun her kesimine yaymayı amaçlayan bir millî kültür politikamız var mı?
Her gelen iktidar tarafından değiştirilen, yaz-boz tahtasına çevrilen, bütçeden en az payı alan kültür politikamız ile de bilgi toplumuna asla ulaşamayız.
Tablo
4
HDI
Sıra Ülke Sabit Telefon hattı (1000 kişiye) Cep Telefonu hattı (1000 kişiye) Internet Kullanıcıları (1000 kişide) patent sahibi sayısı (1 milyon kişide) İsim hakkı ve lisans ücreti (kişi başına dolar) Ar-Ge Giderleri (GSYİH’nın %’si) Ar-Ge’de çalışan araştırmacı (1 milyon kişide)
8 ABD 606 617 630 281 178.2 2.6 4484
21 Almanya 661 864 500 156 61.7 2.5 3261
26 Kore 542 761 657 738 37.6 2.6 3187
30 Çek Cumhuriyeti 338 1054 470 29 5.6 1.3 1594
54 Bulgaristan 357 609 283 11 0.9 0.5 1263
61 Malezya 179 587 397 .. 0.8 0.7 299
65 Rusya .. 517 111 133 1.6 1.3 3319
81 Çin 241 258 73 .. 0.2 1.3 663
92 Türkiye 267 484 142 .. 0 0.7 341
Not: 2006 yılı onunda Türkiye’de Cep tlf abone sayısı 53 milyon 450,Pazar payı da 14 milyar ABD Doları.
Tablo 1. Eğitim kademelerine göre kamu ve özel kurumlarda öğrenci başına düşen harcama (ABD $) (1997)
Ülkeler Okulöncesi İlköğretim Ortaöğretim Yükseköğretim
Almanya 4 288 3 490 6 149 9 466
ABD 6 158 5 718 7 230 17 466
Avusturya* 4 867 6 258 8 213 9 993
Fransa 3 462 3 621 6 564 7 177
İngiltere** 5 312 3 206 4 609 8 169
İtalya* 4 462 5 073 6 284 5 972
Japonya 3 096 5 202 5 917 10 157
Meksika 979 935 1 726 4 519
Yunanistan** x 2 351 2 581 3 990
Türkiye x 869 428 4.248
Tablo 2. Konsolide Devlet Bütçesi İçinde Eğitim Harcamaları (Cari Fiyatlarla)
YILLAR KONSOLİDE BÜTÇE (000) M.E.B. BÜTÇESİ (000) KONSOLİDE DEVLET BÜTÇESİ ORANI (%)
1989 32.933.446.000 2.%7.077.000 9.01
1990 64.400.354.000 8.506.541.000 13.21
1991 105.987.150.000 14.943.536.000 14.10
1992 208.545.328.000 30.357.203.000 14.56
1993 400.710.000.000 57.506.445.000 14.35
1994 826.396.307.000 93.911.410.000 11.36
1995 1.341.978.053.000 136.506.629.000 10.17
19% 3.568.506.822.000 257.603.140.000 7.21
1997 6.361.685.500.000 512.234.445.000 8.05
1998 14.789.475.000.000 1.243.108.000.000 8.40
1999 27.143.467.196.000 2.131.808.500.000 7.85
2000 46.%8.000.000.000 3.350.330.000.000 7.13
2007 10.4
A.P.K.Dairesi Başkanlığı İstatistiklerinden Alınmıştır
Tablo 3. GSMH’den Eğitimin Aldığı Pay
YILLAR
1989 GSMH
230.369.900.000
, GSMH ORANI (%)
1.29
1990 397.177.500.000 2.14
1991 634.392.800.000 2.36
1992 1.103.604.900.000 2.75
1993 1.997.322.600.000 2.88
1994 3.887.902.900.000 2.41
1995 7.854.887.200.000 1.73
1986 14.978.067.300.000 1.71
1997 29.393.262.100.000 1.74
1998 53.012.780.600.000 2.34
1999 78.806.000.000.000 2.70
2000 124.967.000.000.000 2.70
MEB A.P.K.Dairesi Başkanlığı İstatistiklerinden Alınmıştır.
Tablo 5 HALK KÜTÜPHANELERİ İSTATİSTİK KARŞILAŞTIRMALARI
Ülke Adı Nüfusu Kütüphane Kaç Kişi Kitap 1 Kişiye Ödünç Verilen
Sayısı Düşüyor Sayısı Düşen Kitap Sayısı
İngiltere 60 milyon 4100 15.000 131 mil. 2.20 515 milyon
Hollanda 15 “ 1750 9.000 44 “ 3.00 180 “
Avusturya 7 “ 2451 2.855 11 “ 1.50 17 “
Finlandiya 5 “ 992 5.000 40 “ 8.00 100 “
Türkiye 70 “ 1432 50.000 13 “ 0.19 5 “
Salihli 85.000 1 85.000 20.238 0.24 33.539
Tablo 6 Dünya Ülkelerinde Kişi başına düşen milli gelir (ABD Doları)
Norveç : 85.444
Katar : 71.676
İzlanda : 53.228
İrlanda : 52.484
Danimarka : 50.808
ABD : 44.315
Türkiye : 5.202 (2006 tahmini 5600)
YORUMLAR
Bilgi toplumu olmak !
Her ülkenin önde gelen ilk daimi hedeflerinden olsa (olmalı) gerek . . . fakat ülkemiz ! ! !
Tabi bunun yanında ülkemiz yabana atılacak kadar da geri kalmadığı; fakat bizde daha çok bilgi karmaşıklığı vee bilgi yığınlığı var ... bunlar düzeltilmeden bilgi toplumu olamayız . . .
Saygılarımla . . .
Bilgi toplumunun bilgisizliğindeyiz.ne kadar uzak olursak o kadar bilgisiz bir toplumuz aslında...İçinde olamamak toplumsal anlamda üretememek sığ kaldığımızın işaretidir diye düşünüyorum.Üstad en az sizin kadar yazmak istedim.ama bazen kendime hakim olamıyorum onun için kısa kesiyorum.duyarlı yüreğinize selam olsun.saygılarımla.
Ali Aksakal
Selam ve sevgilerimle Ali Aksakal