- 562 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ANAYASA DEPREMLERİ
İlk ismiyle Kanun i Esasi.
Yeni ismiyle Anayasa…
Anayasaların hazırlanıp yürürlüğe konulması konusu, ülkemizin gündemine girdiği batılılaşma hareketlerinden itibaren hep önemli olaylara sebep olmuş, ya da önemli olaylardan sonra gündeme oturmuştur.
Sultan Abdülaziz Han’ın şehit edilmesi ve batı hayranlarının iktidarı ele geçirmesi gibi depremler üzerine 1876 da gündeme gelmiş, Sultan 2.Abdülhamit Han’ın iktidara gelmesi neticesinde büyük tartışmalardan sonra, ilk Kanun i Esasi kabul edilmiştir. Bu anayasaya göre yapılan seçimler neticesinde oluşan meclis, 2.Abdülhamit Han’ın muhalefetine rağmen 93 savaşı dediğimiz 1877 Osmanlı-Rus savaşına karar vermiş, kısa sürede felaketle sonuçlanarak çok büyük toprak ve itibar kaybına sebep olmuştur. Birinci Meşrutiyet olarak adlandırılan olay kısaca budur.
Yahudilerin İsrail devletini kurma ideallerinin gerçekleşebilmesi için İttihat ve Terakki cemiyetini desteklemeleri sonucunda oluşturulan ortamla 1908 yılında Kanun i Esasi değiştirilerek yürürlüğe koyulmuş, seçimler yapılarak yeniden meclis teşekkül ettirilmiştir. İkinci Meşrutiyet de budur. Komitacı ruhuyla iktidarı ele geçiren İttihat Terakki partisi 1909 yılında 31 Mart oyunu ile ihtilal yapacak, 2.Abdülhamit Han devrilecek ve böylece Osmanlı Devleti’nin yıkılması ile sonuçlanan 10 yıllık felaketleri doğuracak depremlerin fitili ateşlenmiş olacaktır.
Osmanlı Devleti ile, Saltanat ve Hilafet’in tarihe intikal etmesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasını müteakip 1924 yılında son şekli verilen yeni bir Kanun i Esasi (Teşkilat ı Esasiye Kanunu) kabul edilecek, 600 yıllık gelenekler rafa kaldırılıp millete yeni bir yaşam tarzı dikte edilecektir.
Arada yapılan değişiklikler yeni bir anayasa mahiyetinde değildir. Ancak 1960 ihtilali ile bir deprem yaşanmış, darağaçları kurulmuş, Başbakan ve Bakanlar idam edilmiş, yeni bir anayasa hazırlanarak halkoylaması ile kabul ettirilmiştir.
20 yıl sonra ise bu sefer yeni bir ihtilal, yeni baskılar, yeni depremler yaşanmış 1982 de yeni bir anayasa yazdırılıp halka kabul ettirilmiştir. Halen de çeşitli değişikliklere uğramış olsa bile, bu anayasanın aksayan yönlerinin sancıları çekilmeye devam edilmektedir.
Dikkat edilirse hemen hemen tüm anayasalar, ya bir deprem sonrası yapılmış, ya da yapılan anayasaların depremi toplumu derinden etkilemiştir.
Bugün de milletimizin büyük sıkıntıları vardır. Toplumumuzun belirli kesimler temel hak ve hürriyetler konusunda büyük problemler yaşamaktadır. Devletin organları devlet anlayışına ters olacak uygulamalar içine girebilmektedir. Devlet organları birbirinin ayağına çelme atma yarışına girmiştir. Eline silah verilmiş olanlar olanlar, onu görevleri doğrultusunda değil, çıkarları doğrultusunda kullanmaya kalkışabilmektedir. Milletimiz evladına sahip çıkmakta zorluk çekmektedir. Bütün bu ve benzeri problemlerin çözümü ise yeni bir anayasa hazırlanmasını şart kılmaktadır.
Milletimizin üçte iki çoğunlukla yasama görevi verdiği ve 10 yıla yakın süredir ile görev yapmakta olan AKP iktidarının bu konudaki tutumu enteresandır. Geçtiğimiz yıllarda bu konuda adımlar attılar. Taslaklar hazırlandı, tartışmalar, görüşmeler yapıldı. Her ne hikmetse birden bire geri adım atılıp bu konu buzdolabına kaldırıldı. İktidar, milletin lehine yapması gereken iyileştirmeleri bir türlü yapamamakta ve bahane olarak da, falan kurumdaki falanların buna mani olduğu mazeretini işaret etmektedir. O mazeretleri ortadan kaldıracak olan yeni anayasa çalışmalarına ise bir türlü geçmemekte, kısır bir döngüye girmiş gözükmektedir.
Merak etmemek mümkün değil. Neden böyle yapmaktadır?
Acaba kendilerine bu konuda çekirdek görünümlü çikolata paketleri mi hediye gönderilmektedir?
Acaba Ergenekon iddianamelerine geçtiği söylenen video kasetler mi masalarına konmaktadır?
Yoksa “kolektif akıl” gereği mi böyle geri adım atılmıştır. Gerçi geri adım atmalarına alıştık. Ama bunun sebebi nedir?
Yoksa yapmaları gerekip de hala yapamadıkları “gençlerimize öğrenim haklarının gerçek manada tanınması, kılık kıyafet dayatmalarının sona erdirilmesi, din ve vicdan hürriyetinin tam ve kamil manada uygulanması, manevi kalkınma, sanayileşme, tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi, bu ve benzeri konularda açılımların gerçekleştirilmesi” icraatlarının yapılamamasına mazeret olarak göstermek için mi anayasa konusunda geri adım atılmıştır.
Ya da dışarıdan BOP- BİP benzeri proje sahipleri mi bu konuda fren yaptırmışlardır.
Bunları anlamak mümkün değildir.
Yeni bir anayasa hazırlanması için, tarihte hep olageldiği gibi büyük bir toplumsal deprem bekleniyor olabilir mi?
Milletimiz tarihinde ilk defa depremsiz sarsıntısız, ihtilalsiz bir anayasa yapıp kabul etme fırsatı yakalamışken bu fırsatı heba edenleri asla affetmez.Sorunların çözülemeyişini devlet kurumlarının ideolojik davranmasına bağlayıp erteleyenlere, ama yeni bir anayasa hazırlanması konusunu da gündemlerine almayanlara bunun hesabını sandıkta sorar.
Her şey gayet açık değil mi?
www.ekremsama.com
YORUMLAR
Yazın bilgilendirici ve gayet güzel ama hiç bir şey gayet net değil.
Türkiyede bulanık suda balık avlama sevdasında olanlar var. O nedenle suyu devamlı bulandırmakta. Fakat bunlar kim? hangi tür bir balığın peşindeler? Neya güveniyorlar? Askerden ne bekliyorda oyuna dahil etmek istiyorler. Darbe işlerine ne denli yarar?
Pek çok suru var cevapsız. O nedenle Türkiyede herşey hiçbir zaman net olmadı. Aksine herşey maskeli.
Saygılar.