- 2821 Okunma
- 32 Yorum
- 0 Beğeni
Dayak
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ağlayarak girdi kapıdan içeri. Telefonda sesinin iyi olmadığını fark edince, onu daha fazla yormamak adına sorgulamamış, hemen gel demiştim. Gözü morarmıştı hafifçe, saçlarını gözünün üzerine doğru düşürmeye çalışmış ama gizlemekte fazla başarılı olamamıştı. Zaten akan gözyaşlarını silmek için sürekli saçını kaldırıyordu. Sarıldım ona, sadece sarıldık, ikimizde hıçkırıklara boğulmuştuk, bir süre devam etti ağlamamız. Hadi gel mutfağa dedim bir kahve yapalım konuşalım. Omuzları düşmüş, elinde mendili beni takip etti. Kahve yapmak için cezveye uzanırken ne oldu diye sordum. Yine gözyaşları içinde “bu sefer çocukların yanında dövdü beni” dedi. “Kurtaramadım kendimi, bir anda üstüme çullandı, çocuklarımın yeter baba! öldüreceksin annemi diye bağırdıklarını duydum, sonrada kapıyı çarpıp çekip gitti” dedi. Hemen arkasından çocukları giydirip anneannelerine bıraktığını, onlara görünmeden sıkı sıkı evde olanları kimseye anlatmamalarını tembih ettikten sonra çıkıp bana geldiğini söyledi.
Uzun zamandır tanıyordum onu. Zaman zaman eşinin olumsuz davranışlarından bahseder, önceleri sadece korkutmak amacı ile üzerine yürüdüğünü, içkili olduğu zamanlarda ise tartakladığını ancak o hamleleri savuşturmayı başarabildiğini anlatırdı. Ama bu sabah tam kahvaltı sırasında yani eşi ayıkken meydana gelmişti dayak olayı. Tamamı ile hazırlıksız yakalanmıştı. “Bu sefer ki sebebi ne imiş?” diye sordum. “Ne olacak, para” dedi, “bizim tek derdimiz para” diyerek anlatmaya devam etti;
“Dün akşam beni kendi göndermişti ev sahibine, kiranın bir süre daha gecikeceğini söylemem için. Ne zorlukla gittim o kapıya, hep anlatırım bilirsin ev sahibinin densizliğini, adam kapıyı açıp beni görünce gözleri başka bakıyor bana, kadın hisleri bu hiç yanılmaz, ev sahibinin derdi para değil ki biliyorsun işte anlatmıştım sana. Bunu bile bile gittim eşim gönderdi diye.”
“Ne önemi var paranın Şengülcüğüm gel otur şuraya, bir de kahve yap, ne zamandır bir kadın elinden kahve içebildiğim yok biliyorsun canım” dediğini duyunca midem bulanmaya başladı. Alelacele söyleyeceklerimi söyleyip uzaklaştım adamın yanından , bu kadar sorunum varken bir de ev sahibinin densizliğini çekemezdim. Akşam yemeğini suskun bir şekilde yedik, çocuklar odalarına çekildi bizde bir süre sonra yattık.
Sabah erken uyandım. Çocuklar okula gitmeden önce birkaç lokma birşeyler yesinler diye mutfağa koştum hemen. Çocuklar da giyinip gelmişlerdi arkamdan, en sonunda o da geldi mutfağa, bir anda saçımdan yakalayıp, O ananın üçaylığını alacaksın, ne yapıp edip o parayı alacaksın diye bağırıp, vurmaya başladı. Hemen elimdeki çaydanlığı çocukların üzerine dökülmeden tezgahın üzerine koyup, ellerimle yüzümü örterek korunmaya çalıştım. Büyük kızım bağırarak yanıma gelmiş, diğerleri mutfağın uç köşesine sinmiş korku dolu gözlerle bizi izliyorlardı. Vurdu vurdu yorulunca da nereden bulursan bul, sakın para bulmadan eve gelme, diye bağırarak kapıyı çarpıp çekti gitti. Annem ne yapacaktı, rahmetli babamdan kalan üç beş kuruşluk üçaylık ile hasta kardeşimle birlikte geçinmeye çalışıyordu. Bir de şimdi ben mi anne o parayı bana vereceksin diyecektim.
Sanırım bu adam beni hiç anlamayacak. Anlasa zaten bir kadına el kaldırmaz, hele para için dayak atmazdı. Artık benim boyumu aştı bu sefer ki olay, gelirken yolda düşündüm, ben boşanacağım dedi.
O anda daha çok üzüldüm, o pırıl pırıl bakan üç çocuğa mı yanayım, yoksa gencecik yaşta arkadaşımın çektiği acılara mı.
Kahvesini acelece içerek “hadi” dedi, “bir avukat ağabeyimiz var aile dostumuz olan, beni ona götür, hemen bitsin bu işkence”.
Sakinleştirmeye çalıştım, kendine de Ona da biraz zaman tanımalısın, her dayak yiyen hemen evini bırakıp gider mi dedim. Aslında dayağın tasvip edilir yanı yoktu ama üç çocuk ve ayrıldıktan sonra yaşanacak olan maddi manevi olumsuzlukları düşünüyordum. Şengül şuan ki durumunda bunları düşünemiyordu. Yangına körükle gitmeyi hiç sevmez, elimden geldiğince her zaman daha sakin ve daha pozitif olmayı denerim. Bu iş yine bana ve eşime düşüyordu. Şengül’e hadi sen dinlen, rahatla biraz vakit geçsin daha sakin kafa ile yeniden düşünelim dedim. Onu içerdeki kanepeye gönderdim. Eşimi aradım durumu anlattım. Şengül bu sefer kesin kararlı boşanacağım diyor başka bir şey demiyor, erken gelmeye çalış biz biraz durumu düzeltmeye çalışalım dedim. Ama dayağın affedilir telafi edilir bir tarafı yok ki. Önce ben kendim affetmeyi kabul edeyim, sonra arkadaşıma kabul ettirmeye çalışacağım ama olmuyor ki, onun anlattıkları film şeridi gibi geçiyor gözlerimin önünden, ellerin kırılsın Hasan dedim içimden. Bu sefer nasıl çözeceğiz bakalım bu durumu, zar zor da olsa götürüyordunuz işte şu beraberliği, üç çocuğun hatırına, şimdi ne yapacaksın bakalım.
Şengül birkaç gün bizde kaldı. Çocukları aldık annesinden, onlara bir şey fark ettirmek istemiyorduk. Bu arada eşim Hasanla konuşup uygun bir dille onu çok hatalı olduğuna ikna etmeyi başardı. Eşimde ben de dayağı hiç kabullendiğimiz halde, üç çocuğun hatırına yok saymayı tercih ettik, olabilirmiş gibi gösterdik ayrı ayrı ikisine de. Bir daha olmayacağının sözünü defalarca alarak Hasan’dan. Aslında ikisi de birbirlerini seviyordu, ah! şu parasızlık bu kadar bellerini bükmeseydi.
Hasan eşine çiçek, çocuklara hediyeler alarak geldi akşam bize. Kapıyı Şengül ve çocuklar açtı. Çocuklar hasretle babalarının boynuna sarılmış, bir yumak olmuşlardı. Şengül’ de boynunu bükmüş çocuklarına bakıyor, gözyaşlarını içine akıtıyordu bu sefer.
Yemeğe oturduğumuzda hep başka şeyler konuştuk, dayak olayı yaşanmamış, her zaman ki aile sohbetimizmiş gibi.
Gitme vakitleri geldiğinde, Şengül boynuma sarılarak, “iyi ki varsın, iyi ki o gün boşanmak için avukata gitmeme izin vermedin, yuvamı kurtardın, üç çocuğumun geleceğini kurtardın, seni çok seviyorum canım arkadaşım, iyi ki sizler hep yanımızda oldunuz” dedi.
Yılgındı, ezikti, hayatın olumsuzluklarına küskündü, ama üç çocuğu vardı. Sorumluluklarını biliyordu.
Kapıyı onların arkasından kapatırken, tekrar muhasebe yapmaya döndüm kendimle.
Acaba gerçekten doğru mu yapmıştık ?????????
YORUMLAR
yazılara pek bakmıyorum doğrusu...sayfanıza girince merak ettim açtım sayfayı...iyi ki açmışım...
çok güzel ve ders alınması gereken bir hikaye okudum sayfanızdan...
"kıssadan hisse" aldım hissemi gidiyorum...
sabreden derviş, muradına ermiş....
murada erenlere bu işte vesile olma ne güzel....
başarınızı ve gönül güzelliklerinizi kutlarım....
selam ve muhabbetle...
hayatın içinden di bazen çaresiliklerimiz.
zaman gösterecektir elbet iyi veya kötü olduğunu,
şimdilik en mantıklısı olanı yapmışsınız kanımca...
herkesin bir daha şansa ihtiyacı vardır derim hep.
insan oğlu bu hata bizler için.
inşallah tekrarlanmaz.
dayağı tasvip eden birisi değilim ama,
kişinin açizliğini gösteriyor.
umarım sonu iyi olur.
güne düşen yazınızı kutlarım.
saygı ile.
Yaşam...Şartlar ve ekonomik sıkıntılar....Kötülüklerin temeli.Bir Ülkede Ekonomik denge yoksa, eğitim göstermelikse, birileri çıkıp kadınlar dövülebilir diye fetva verirse işte böyle bir çok acılar yaşanır.Sosyal adalet ilkesi olsa biriler işsiz kalmayacak,işi parası olduğu halde eşini şiddet uyguluyorsa hemen yasalar yakasına yapışacak ...İşte o zaman uyumlu sağlıklı aile yapısına kavuşuruz ama maalesef bu durum böyle sürüp gidecek. Toplumsal yaralar maalesef artarak devam ediyor.Bunu sebep olan nedenler hızla çoğalıyor.Allah sonumuza hayır getirsin.
Yüreğine sağlık...Şairem (Kardeşim)
Mükemmel olmayan bir yaşamı mükemmel bir dille anlatmışsınız.Tebrikler.
Yapılan müdahale doğru.
Başka bir çıkar yol da gözükmüyor düşülen o girdaptan çıkmaya.
Eğitimle,yazmakla okunmayla bu sorunları da aşacağız toplum olarak.
Tıpkı yazıda anlatılan olay da olduğu gibi sabırlı olup zamana yaymakla.
SAYGILARIMLA.
Günümüzde bir çok kadının yaşamış olduğu olayı en gerçek ve en acı şekilde anlatmışsınız sevgili şairim. Yaptığınızın doğru oılup olmadığını soruyorsunuz. Bence yaptığınız doğru. Neden mi? Çünkü hiç bir kadın bir başka kadının dayak yemeyeceğini istemediği gibi, yuvasının yıkılmasını da asla istemez. Elinden geldiği kadar her iki tarafı da ikna etme çabasına girer. Bu çabasında başarılı olur ya da olmaz belli mdeğildir ama, zaten kadın kendisi vercektir kararını.
Kadın iki defa af eder ama üçüncü affı yoktur. Bunu yaşadığımız bir çok olay gerçek şekilde göstermiştir. Umarım Hasan'ın aklı başına gelir ve bir daha aynı hataları yapmaz.
Kutluyorum kaleminizi ve sevgiler yüreğinize.
Çok güzel bir dava yazı...
Öncelikle haklı ödülünüzü yürekten kutlarım
Fakat hikaye gerçekten çok acıydı.Özellikle ev sahibine gönderilmesi bir kadın için dayaktan daha acı darbedir.
Ve birde üç çocuğunun babası tarafından işlenilmiş en büyük suç
Kadına hakaretten dayaktan daha çok bu itelenmek ağır gelir...Satılmanın bin çeşit yolu varmış
Koca profilde tamamıyla idamlık bence...Onursuz bir erkek nasıl sevilir 3 degil 6 çocuğu olsa bir kadını kocası ev sahibine peşkef nasıl çeker hangi şeref ve haysiyetle git annenin üç aylığını al der
Ya kadın bu çaresizlikle kadın elinden kahveye hasret olan evsahibine oyuncak olsa nasıl bir dirayetle sonrasında 3 yavrusuna sahip çıkacak böyle ucuz satılmışken
Ne yazık ki erkek egemen toplumda çok kızdığım bu tip konularda
Böyle erkeklerin kendini satmasını daha uygun buluyorum...
Ve gerçek payının çok fazla olması düşüncesiyle
Keşke boşansaydı diyorum
Ve evliliğin hak, ayrılığın sünnet olduğunu var sayarak
Böyle iğrenç bir hayatın en başta o 3 pırıltıya zarar vermesi beni üzdü
Yazıklar olsun...Hayatı bu hale çeken namus kavramları
Yüreginize kaleminize saglık
Var olun
Duyarlı yüreğinizi kutlarım can bu yazmış olduğunuz hayatın bir gerçeği ve bunun gibi binlercesi var, keşke yoksulluk ve parasızlık olmasa her zaman söylerim bir bayanın ekonomik özgürlüğü olmalı hayatın bizlere neler getireceği belirsiz onun için her zaman kızlarımızı okutup kendi ayaklarının üstünde durmalarını sağlamalıyız eğer arkadaşınızın ekonomik özgürlüğü olsaydı dayak yediği için çocukları içinde olsa afetmezdi, çünki hata hatayı doğurur umarım bundan sonra ki hayatında yine aynı şeyleri yaşamaz Allah yardımcısı olsun, kaleminiz daim ve dik olsun....
Her şeyden önce içinde yaşadığımız dünyanın çirkin bir fotoğrafıdır kaleme aldığınız olay, dünyanın dedim çünkü sadece ülkemizde yaşanmıyor bu acz..
Bu anlamda yürekten kutluyorum var olun.
Durum kritiğine gelirsek sizin yaptığınız yaşanan süreçte yapılması gerekenmiş onu yapmışsınız, ben eminim ki daha sağlıklı bir çözüm üretilebilseydi bu seçilmezdi.
Seçilen çözüm kesinlikle sağlıklı değil kaldı ki bunu sizde ifade ediyorsunuz ama kadının kendi hayatını idame ettirebilme noktasına gelmediği her yerde ve zamanda sizin önerinizden gayrı kurtuluşu yoktur...
Önemli bir yazıydı paylaşıma teşekkürler.
Acı ama gerçek.
Dayak olayı gerçekten affedilir ve sindirilebilir bir şey değil. Fakat diğer taraftan da çocuklar var. Dağılmış bir ailenin çocukları olmak mı, yoksa evde hergün anne-baba kavgası dayağı izleyen bir çocuk olmak mı? Hangisi daha zor?
Bunun gibi bir çok soru ve sorular. Toplumsal bir yaraya parmak basmışsın yine ablacığım.
Üzülerek ve severek okudum.
Sonsuz sevgilerimle...
Can yüreklim, bu ne güzel bir yazı böyle, cümleler o kadar harika ki, insanı sıkmadan akıveriyor. Yazın ne kadar güzelse, dayak olayı da o kadar kötü. Bir koca, dayak bir yana, işi gücü olmayan karısına 'para bul da,nereden bulursan bu' diyorsa, burada benim aklıma soru işareti takılmadan olmadı. Yani ne tarafa istersen, o tarafa çekebilirsin. Bir de, kadın olsun erkek olsun, güçlü olan zayıf olanı ezmemeli. Bu bir evlilikten çok, güç gösterisi olur.
tebrikler, can yüreklim. 10 puanı verdim gitti.
sevgiler...
Ben böyle dayakcı ve ''nereden para bulursan bul bulmadan gelme'' diyen adamdan kurtulmasına yardımcı olmaya çalışırdım.
Ama “iyi ki varsın, iyi ki o gün boşanmak için avukata gitmeme izin vermedin, yuvamı kurtardın, üç çocuğumun geleceğini kurtardın, seni çok seviyorum canım arkadaşım, iyi ki sizler hep yanımızda oldunuz” dediğine göre, çok doğru yapmışınız...
Bence bitmeli bazı şeyleri bitire bilmeli insanoğlu ama nerde ah şu bizdeki insan sevğisi insancıl yaklaşım ah keşke olmasa ama var işte bana sorarsanız iyi etmediniz şikayet etmeli sonrada aynı an içinde bitirilmeliydi insan neyse o dur odunsa odundur keresteden odun oldugunu gören varsa o da onun bakış açısıdır ama odundan kereste çok olur görende yani ALKIŞLIYORUM YÜREKTEN
...Olumlu yakalaşımızınzı taktirle karşılıyorum.Ama gerçek neden sadece para olmasını isterdim..Dayak erkek eğemen toplumlarda var olan bir olgu, af edilir bir yanı yok. Bende olsam sizin gibi pozitif davranırdım,sonuçta çocukların geleceği söz konusu..Ancak parasal sorunu kadının üzerine yüklemesi olayı çok farklı boyutlara taşıyabilir....Tabiki bu konudada söz aldığınıza göre denemeye değer....
Bu ekonomik sistemde malesef böyle aile dramları yaşanıyor ve yaşanmaya devam edecek gibi...
Umarım ders almıştır...En kötü barış , savaşmaktan iyidir...Kutlarım saygılar....
Olanlar...Olması gerekenler...
Toplum gerçeği...,
Bir yanlıştan daha büyük yanlışlara giden yol...
Haklı olmak yetiyor mu,daha büyük mağduriyetlerin önüne geçme
imkanı var mı,sosyal kurumlar oluşturulmuş mu...
Çok geniş bir konu.
Tartışmaya sayfalar yetmez.
abdulhadi bay tarafından 1/11/2010 12:39:14 PM zamanında düzenlenmiştir.
Acaba gerçekten doğru mu yapmıştık ?????????
*********************
yanlış yapmıştınız
Çünkü işin içinde dayak var..dayak sıradan bir saygısızlık değildir..ilki olmuşsa ikiye üçe çıkması muhtemeldir
erkek egemenli toplumlarda yaşanan ve genelde aile içinde saklanan terördür bu...Bir kere kurtarmak,iki kere parasal sorunlarını çözmek meseleyi kökten halletmiyor...
Bu yazı toplumsal bir yaraya parmak basmış...
kurgusu ve yazıya dökülş şekli de mükememel olmuş.ancak artık kadın yazarlarımız bu tür yazıları yazarken daha akılcı olmalı..ben olsam barıştırmak yerine onları ayırır ve kadının kendi ayakları üstüne özgürce duruşunu anlatırdım..bunu yaptıkça böyle ezilen kadınlara güç verebileceğimiz unutulmamalıdır...
ama seni bilirm can kardeşim duygusalsın..kıyamamışsın ailenin dağılmasına..belkide yazı bittiğinde ağlamışsında sen...
hayatın katı gerçekleri vardır..çok yerinde tespitleri var bu yazının inşlah güne düşer de bir çok insan okuma şansı buulur..
sevgiler saygılar kardeşime...
Su gibi akıcı ve güzel mi güzel bir yazı.
Toplumsal bir yaraya parmak basış.
Şu sabahın vaktinde okuduğum üçüncü yazı ama bana kalsa
GÜNÜN YAZISI
seçmiştim bile.
10 Numara az fakat dahası olsa dükkan senin.
Kararına gelince, kinse senin için hayırlı olanı bilemez.
Allah (cc) Boşanmayı hak kılmıştır ama " Harama en yakın hak" olarak nitelemiştir. Tavsiye etmemiştir çok çok mecbur kalmadıkça. Ne yazık ki yeni nesil sudan sebeplerle evlendikten üç gün sonra mahkeme ile ayrılıyor.
Peygamberimiz ise ayrılıkla biten bir evlilikten sonra " Arz Titrer" demiş ve yıkıcı değil yapıcılığı öğütlemiştir.
Kurgu da olsa anlatılanlar gerçek de olsa durum budur.
Saygı, Sevgi ve Selamlarımla.
Engin Tatlıtürk tarafından 1/11/2010 8:52:14 AM zamanında düzenlenmiştir.
Burda sözün bittiği yer var. Yazının güzelliği, anlatımın harikalığı, sözcüklerin büyülü dizimi sözün bittiği yeri unutturamıyor.
Gücü yetenin bir diğerine olan zorbalığı konu. En son sorduğunuz soru var... "Acaba gerçekten doğru mu yapmıştık ?????????"
Bence iyi yapmamışsınız...
Bir koca karısına "Para bulmadan gelme" dememeli. O lafın nerelere varabileceğini bilmeli. Annenden 3 aylığını al dememeli.
Bu sözler inanın dayaktan çok daha beter. Dayağın acısı geçer gider. Ya bu sözlerin?
Selamlar...
Şengül birkaç gün bizde kaldı. Çocukları aldık annesinden, onlara bir şey fark ettirmek istemiyorduk. Bu arada eşim Hasanla konuşup uygun bir dille onu çok hatalı olduğuna ikna etmeyi başardı. Eşimde ben de dayağı hiç kabullendiğimiz halde, üç çocuğun hatırına yok saymayı tercih ettik, olabilirmiş gibi gösterdik ayrı ayrı ikisine de. Bir daha olmayacağının sözünü defalarca alarak Hasan’dan. Aslında ikisi de birbirlerini seviyordu, ah! şu parasızlık bu kadar bellerini bükmeseydi.
Yıkılmakta olan bir yuvayı kurtarmışsınız.Kutlarım.Yoksa çocuklar ve kadın harap olacaktı.Dostluk örneği göstermişsiniz...
Güzel bir yazıydı.Bir solukta okudum doğrusu...
Sevgiler...Selamlar...
Toplumsal, hatta evrensel bir sorunun fotoğraflarından bir kesit.
Ne yazık ki, bir türlü alt edilemeyen kanserli bir ur gibi yapışmış insanlığın yakasına.
Pozitif yaklaşımlarla yıkıcılığı azaltılabilse de, daha çok uzun yol katetmek gerekecek sorunu çözmek için.
Güncelliği hiç kaybolmayan bir konuya değinen yazınızı tebrik ederim.
Saygılar.