- 1019 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
GELECEĞE YOLCULUK
Geleceğe Gidiyorum
Bugünündeyim dünyamın. Mevcudu yaşıyorum diğer insanlar gibi.
Sabah uyanıyorum mutlu bir güne başlamak için hafif hafif gerinerek. Kollarımı hareket ettiriyor, gülümsüyorum yeni bir aydınlığa. Hatta çalmakta ise beni uyandıran dijital saatim ya da cep telefonum, susturuyorum. Kalkıyorum heyecanla, açıyorum perdelerimi, karşı apartmanın kirli duvarlarına bakıyorum. Temiz bir güne başlamak için kirli duvarlar iyi geliyor belki de...
Lavaboya gidiyor, ıslak mendille yüzümü siliyor, losyonumla tensel kokumu yapaylandırıyor, mutfağa yöneliyorum. Saate baktığımda "Eyvah!" sözcüğü yuvarlanıyor dudaklarımdan, “Geç kalmak üzereyim.”… Buzdolabımın raflarındaki, fabrikalarda özenle hazırlanıp paketlenmiş gıdalarımdan ilk elime geçenleri afiyetle indiriyorum mideme. Yanında kutulanmış soğuk çay ya da başka bir meşrubattan da vazgeçemem elbette.
Ütü gerektirmiyor giysilerim. Markalanmış kalın bezlerden mamul olup; hafif pahalılandırılarak albenili hale getirilmiş giysilerimi özenle giyiyorum. Kapıyı hızla açıyor, ayakkabılarımı yolda ayağıma geçiriyorum ipteki cambazlar gibi.
Durağa koşturuyorum. İlk gelen otobüs duruyor ve teknolojinin bu vazgeçilmez ekmek arası insan sandviçinde yerimi alıyorum. Tacizlendirilerek bağırtılan kadın sesleri otobüsün ince bir müziği gibi geliyor kulaklarıma sabah sabah. Şükrediyorum ki yeni bir sabahtayım.
İşyerime koştura koştura yetiştiğimde saniyeler kalmıştır imza defterinin kapanmasına. İmzalayıp merdivenleri üçer beşer atlayarak masama gidiyorum. Bir çay söylüyorum kendime en alasından. Plastik ince beyazlığındaki muhteşem görüntüsüne, garnitür olarak bir ipin ve bir torbanın eklendiği bardağımdan, iştahla yudumluyorum açık renkteki koyu sarılığı.
Öğle arası oluyor. İşyerimin floransanlarla aydınlatılmış ferah ortamından ayrılmaktansa, telefonla sipariş verip kendime bir ziyafet çekmek istiyorum. Buzlukta saklanmış en güzel ekmek aralarını ısıtıp getiriyorlar cep gibi hazırlanmış tertemiz poşetlerinde. Isırdığımda fazlalık suları cebe akıyor, diğerleri mideme gidiyor. Doyuyorum…
Akşam oluyor, mesai bitiyor. Otobüs kalmaz gecikirsem... Üçer beşer atlıyorum önümdekilere aldırmadan; ama yetişiyorum otobüsüme. Tıkış tıkış ekmek arası insan sandviçinde ben eksik kalmayayım diyorum. Tacizin o müthiş çığlık müziklerini yine kulaklarımla ruhumun derinliklerine sindirip evime yetişiyorum.
Yorgun bir gündü. Yemek hazırlayacak zamanım da yok. Ne yapayım? Açıyorum dolabı; tertemiz paketlenmiş hazır hindi döneri görüyorum. Son kullanma tarihi yarın bitiyor zaten. Paket ayranımın da jelâtinini kaldırıp, hindi döneri ve ayran ziyafetini çekip kendime, midemin açlık hissini sonlandırıyorum.
Hemen geçiyorum özlediğim bilgisayar masama. Neti açıyorum. Bana ne dünyada olup bitenden. Arkadaşlarımla sohbet benim de hakkım. MSN penceremin maviliğinde Türkçemsi bir dille sohbetlerimi yapıyorum. İyi de oluyor hani. Türkçemsiyi unutmamak gerekir zaten, ara sıra belki konuşmak gerekir. Değil mi ama? Günümüz diline yabancı kalmamak lazım.
Bitiyor sohbetlerim, pencereye yöneliyorum perdeyi kapatmaya. Karanlıkta belli de olmuyor o sevimli karşı apartmanın kirli duvarları.
Giriyorum yatağa... Karanlıkta tavanı izliyorum. Düş gibi geçiyor gözlerimden. Geleceğe gitmek istiyorum.
Sabah kuş cıvıltıları olsun çalar saatim. Kendi hazırladığım kahvaltımı sakin sakin yiyerek başlayayım güne. Yola çıktığımda; çelik çomak oynayan çocukları göreyim. "Günaydın" diyerek gülümseyen insanlar olsun dolmuş durağımda. İnsanlar koltuklara oturarak gitsinler işlerine.
Öğle arasında sıcak yemeğimi yeyip gezintiye çıkayım mavi kubbe altında. Uçurtma göreyim rengârenk maviliklerde. Gülümseyen insanlar olsun çevremde. Hasret kalayım koşuşturmalara.
Akşamları yemeğimi evimde sıcak sıcak yeyip dostlarımı ziyaret edeyim. Sohbetlerle ufkumu genişleteyim.
Dönüşümde sokak lambalarının loş ışıklarında kimse kesmesin önümü. Evime girdiğimde mutlu olayım.
Evet, geleceğe gitmeliyim...
.................
Dijital saat sesi... Açıyorum gözlerimi. Arıyorum…
Hani benim geleceğim?
YORUMLAR
Kendi kendime konuşuyormuş gibi hissettim birden..Hani benim geleceğim?
Sonra yine kendim cevap verdim,"bu kadar karamsar olmak niye?"
Hayatımız öyle rutinleşti ki,doğru..Ama bunu sonlandırmak,en azından farklılaştırmak da bizim elimizde değil mi?İçimizde özlemini duyduğumuz çok şey var,bunu anlarım..Çünkü içimde öyle derinden hissediyorum ki bunu.Sonra Allah veriyor bu özlemleri,insanoğlu öyle ilginç ki bu defa kavuşunca da özlemimize değerini bilmiyoruz.Acaba diyorum,bunlara özlem duymak daha mı güzel??
Sorular..Sorular..Cevabını yıllar geçtikçe öğreneceğim belki de..
Çok güzeldi..Selamlarımla abi...
teknoloji her geçen gün daha bir sarmalıyor yaşamımızı
kolaylaştırıyor derken, aslında hapsediyor bizi
geç okuduğum bir yazı oldu
ama okudum beğeni ile
kutluyorum...saygılarımla
Turgay COŞKUN
Selamlar...
Okuyunca ne sıkıcı bir hayat dedim içimden.(SISKICI GELEN, YAZIDAKİ HAYAT, YANLIŞ ANLAMAYIN LÜTFEN) Bir çok kısmı benim de yaşadığım şeyler. Otobüs, bir türlü yakalanamayan imza defteri mesela...Piyes gibi oynuyorum hayatımı bazen. Geceden hazırlayıp elime veriyorlar sanki teksleri...Allahtan teknolojinin asla elimden alamayacağını ümit ettiğim eşim ve kızlarım var evimde.
Bir de siz döneri dolaptan çıkardığınız gibi hiç pişirmeden mi yiyorsunuz?
Kolay hazmedilebilen, akıcı duru bir anlatımınız var. Galiba yenisiniz, doğru adrese gelmişsiniz.Tebrik ederim.
Turgay COŞKUN
Ne mutlu size. Eşiniz ve kızlarınız var ve teknoloji onlara el uzatamamış...
Gelelim dönere... Ben eve döner almam. Dolayısıyla pişirme derdim olmaz. Takdir edersiniz ki teknolojik hayatın sür'atine bir gönderme idi o... Ama bir defa komşumda yemiştim ve soğuktu. Ambalajlı idi, önceden pişmiş ve hazırdı...
2 aylık süre yeni sayılırsa (Ki sayılır) yeniyim... Doğru adres diye geldim... Ama.....
Ama buradaki ziyaretlerde ev ziyareti havası gördüm. Gidene geliniyor.
Selamlar...
Değerli kalem...
İnsan hayatı çok kısa ..Bunu bilmemize rağmen hayatı yaşamayı bir türlü beceremiyoruz...
Zamanı düşünerek harcamak yerine zamanı yaşasak çok daha güzel olurdu...Keşke hayat denilen bu yaşam insanların istediği gibi olsaydı...
yüreğinize sağlık...
Selam dua ile...Saygılarımla...
Turgay COŞKUN
Sevgilerimle...
Turgay COŞKUN
Sevgilerimle...
Turgay COŞKUN
Sevgilerimle...
Eskiyi özlüyorum,yazlık sinemaları ,dijital ortamların olmadığı sadece radyolardan dinlediğimiz hayatı,yurttan sesler korosunu,Orhan Boran ı ve Yuki'sini,Şemsi Yastıman'ı ,Müzaffe Sarısözen'i,Ayhan Işığı,malesef geçmişe özlem duyarken zamanıda yaşıyoruz.Güzel br günün hikayesini yaşadık sizinle teşekkürler Şiirlikız Canan Ekinci
Turgay COŞKUN
Ama senin gibi genç birinin Ayhan Işık, Orhan Boran ve Yukisini hatırlamasına şaştım... Demek ki araştırmacı yönünü de öğrenmiş oldum Canan...
Sevgilerimle...
Turgay COŞKUN
Selamlar...
Gelecek, eğer gelecek bu gün ki gibi olacaksa ben bu günde, bu anda olmalıyorum , Ya da geleceği değiştirebilecek gibi isem hemen gidip bir hokus pokus ile düşlerimde yaşattığım geleceği var etme çabası içinde olmalıyım. Yoksa, dün kötü idi. Bu gün çok daha kötü, o zaman gelecek beklediğimizden de kötü olacak demektir. En azından ben böyle hissediyorum inanın.
Güzel bir yazı. Düşüncelere safkediyor iokuyucuyu. Kutluyorum kaleminizi ve saygılar yüreğinize
onurumsun tarafından 1/10/2010 4:46:03 PM zamanında düzenlenmiştir.
Turgay COŞKUN
Çok teşekkürler onur verici sözlerinize...
Selamlar...
Gitmek istenen gelecekle, yaşanmış ve değişen dünyanın günlük telaşı içinde unutulmuş, geçmiş, iç içe girmiş. Düşünce, hayal ve kelime oyunu var gibi geldi bana.? Paylaşım bana böyle algılattı.
Güzel ve akıcı bir yazı okudum, kaleminizden. Her zaman olduğu gibi. Saygılar
Turgay COŞKUN
Teşekkürler :)
Sevgi ve saygılar...
her durumda mutlu gibi kahramanımız:))
şu an da yaşadığı olumsuzlukları pek dert ediyor görünmüyor:))
bence geleceğe deil geçmişe özlem gibi.
geleceğimiz öyle karanlık ki ben hayal bile kurmuyorum.
dua ediyorum çocuklarım benim gördüğüm güzellikleri görebilsin .
parklarda oynuyan çocukları,kuş cıvıltılarını,piknikte yenilen yemeğin tadını,dostlarla gidilen gezmelerin değerini...
henüz yapabildiğimiz ama gelecekte ne olacağını bilmediğimiz pek çok şeyii
güzel yazı ,güzel paylaşım.her ne kadar kızsak da nete yine buradan buluyoruz sizleri bizleri
sevgi ve saygılarımla
Turgay COŞKUN
"dua ediyorum çocuklarım benim gördüğüm güzellikleri görebilsin .
parklarda oynuyan çocukları,kuş cıvıltılarını,piknikte yenilen yemeğin tadını,dostlarla gidilen gezmelerin değerini..."
İşte bunları ne zaman bulabilsin? Gelecekte...
Yani geçmişimizi, şu anın berbatlığına isyanla geleceğimize taşımak en doğrusu...
Şu anın hızlı teknolojisine ve bunaltan günlük hayatına bir göndermeydi...
Sizleri, bizleri tanımakta ise; evet... Teknolojinin o yönü zaten çok güzel...
Selamlar...
Turgay COŞKUN
Teknolojiye esir olunmasına hafif bir gönderme idi...
Selamlar...
Teknolojinin icadından beri, artık çocuklar çelik çomak oynamıyor. Erkekler odun kırmıyor. Kadınlar dantel örüp komşuya gitmiyor. Zaten hepsi evinin içnde, onları bekliyor. Hayattan çok şey istemiyoruz, ama almak içinde çaba sarf ediyor muyuz acaba?
Yazar bir gününü anlaşılır bir şekilde kaleme almış. Aslında anlattıkları, hepimizin ortak yaşamı. Hepimiz o otobüsün yolcularıyız.
Tebrikler.. Saygı ve sevgiler...
Turgay COŞKUN
Ha... Gelecekte geçmişi bugünün teknolojisiyle harmanlayacak kişi dünyayı kurtaracak insandır...
Sevgiler...
Çok şey değil aslında, hiç birimizin istedikleri. fakat yok olmaya, imkansız olmaya başladı, saflığımız, mütevazi ihtiyaçlarımız, doğallığımız. Teknoloji adlı çocuğumuz doğduğundan beri muhtacız hepsine, tüm gerçek güzelliklere.
Turgay COŞKUN
Selamlar...