- 1448 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Benim ilk öyküm
Bu benim ilk öyküm neden..? nasıl..? anlamadım… ama yazmak geldi içimden,hani derler ya gecenin sessizliği,karanlığın sağır kulağı varmış,lâkin pabucun tersi hiçte öyle değil..
Yıllardır geceleri hiç uyuyamam sabah ezanîşerif okunur 5 ayrı camiden mübarek ezanı dinlerim kimi acele,kimi geç kalır bizim mahallede sabah ezanı 20 dakika bazen 25 dakika sürer sonra cemâat toplanana kadar hoca efendi aşır okur cami evime çok yakın tek,tek dinlemek nasip oluyor şükür..35 dakika oldu belki de geçti ya müezzin efendilerin saatleri birbirlerine uymaz ya da uyuya kalırlar.
Her neyse diyeceksiniz ki nerden çıktı şimdi bu fasıl bakın nerden ve nasıl..? Malüm yaz mevsimindeyiz hava çok sıcak hele gece iyice evin içine çöküyor güneşin son bıraktığı sıcaklık, camlar,kapılar geri kadar açık tabi yatak odamın da; yatak oda tarafımda 3 dönümlük bir bahçe var camımın dibinde uzun yıllarca yaşayan birkaç kavak ağacı bahçe yemyeşil aklınıza gelen her türlü meyve ağacı,bitki ve yararlı yenen kırsal ot var.
Bende öğreniyorum yenen otları tanımayı; aklıma kıtlık zamanı ağaç kabuğu,ayrıkotu yiyen insanlarımız geliyor.
Karadenizli Hanife hanım tohumunu getirir köyünden eker bahçesine düzen ve hiza yoktur istediği yere istediğini diker aynen Karadenizin doğal ortamındaki yeşillikler gibi inanın kaldirik dedikleri yemeğini ve turşusunu yaptıkları ot bile var Ballıbaba, Hatme çiçeği,Ebe gömeci,Iştır,Karalahana,Pazı, Tere, Isırgan,Karabaşotu,Maydanos,Fasulye,Soğan,Mısır,Asma, Zakkum,Gül, hele de Hanımeli sarmış tüm bunların etrafını mis gibi kokusu geliyor odama..
İşte böyle bir bahçeye bakar evimin salon ve yatak odası pencerelerim ve köşe başıdır bu değerli arsa belediye çok dalavereler çevirdi ama garibimin elinden almak için arsayı beceremediler…
Sigaramı yakarım geceyi seyretmeye dalarım; gökyüzünü seyrettiğimde yazmıştım Seher yıldızı şiirimi; camdan sokak lambasına baktığımda etrafında yüzlerce pervane,kör kelebek sanki lapa, lapa kar yağıyor gibi görünür sadece lambanın ışığı kadar onların pervane gibi dönmelerini seyrederken başım döner hipnoz olurum bazen o yaramaz aylakçı Ağustos ve cırcır böcekleri mübarekler şevkle, ahenkle öterde öter mahallede sanki devlet flarmoni orkestrası resital veriyor.
Çok sesli orkestranın bile esâmesi okunmaz Ağustos ve cırcır böceklerinin yanında..
Susmak bilmezler taa ki sabah ezanına kadar; kapalı muhafazalı bir garaj var üstü açık, balkon tarafımda kediler eniklerini doğurup gizlemiş gece yiyecek bulmaya karnını doyurmaya gidiyorlar, anne kediler geç kalıyorlar galiba yavrular başlıyor acı,acı miyavlamaya duysanız bebek ağlıyor dersiniz içiniz acır.
Geçerim balkona poşete süt koyar ucunu da keserim azıcık, atarım garaja süt döküldükçe kokusuna gider bulurlar sütü içmeye başladıklarını anlarım sesleri kesilir yavruların; ama cırcır böceklerinin sesi kesilmez; ateş böcekleride cırcır böceklerine dayanamaz dansa kalkarlar uyumla dans ederler karanlıkta kanatlarında fenerleri fener alayı gibi Sulukule dansözleri hiç kalır ihtişamlarının yanında,yıldız gibi kayarlar çapkınca göz kırparlar bana..
Gece serinlemeye başladı rüzgar çıktı iyice esiyor odama rüzgar doldukça hanımeli bahçesi gibi kokuyor odam,o telli kavaklarında yaprakları başladı şarkı söylemeye doğal orkestram olağan üstü, insan üstü doğal, doğallıkta konserini dinletiyor..
Aman..! Allah’ım..! ne güzellikler yaratmışsın bizler için tefekküre dalmamak imkansız bende dalarım tefekküre uzun süre doyumsuz müzik ziyafeti kahvesiz olur mu..?
Giderim mutfağa kulağım dışarıdaki konserde gözlerim bahçede az şekerli bol köpüklü kocaman bir fincan Türk kahvesi yaparım kendime ve saltanat saatlerim böylece devam eder.
Bu arada gece kuşu hızla yalpalayarak uçar sağdan sola,soldan sağa körlemeye acele işi varmış gibi pervanelerin arasından korkutur onları siyah minik bir şey arada seslenir gece 00.00 sonra çıktığında yeni doğmuş kedi eniği gibi miyav..! miyav..! miyav..! der kaybolur; seher vakti çıktığında aynen ironiden hoşlanan ukala insanlar gibi cıvık, cıvık, cıvık der birkaç kez ve kaybolur gider..
Ben de bana cıvık diyor diye üstüme alınırım küstah bulurum gece kuşunu git başımdan küstah kuş derim adı bundan sonra küstah kuş haberiniz olsun.. sabah olunca da köpek enceği sesinde havlar her saat değişik yansılamalı öter bu kuş
Bu arada ezan okunalı tam bir saat oldu,oldu da benim de uyumam lazım ama nasıl yatarım, nasıl uyurum; bari olur ya belki uyurum dinlerken doğal orkestramı derim aklımca ama nerdeee …Kuşluk vakti başladı başlayacak tan azıcık ağardı bile işte bizim asırlık Nuh yılından kalma kargamız uyandı bir tane ama üç mahalleye yeter de artar kaynanakarı dedikoducu mahalle karısı gibi bahçe, bahçe dolaşır öylede huysuzdur.Bu kargadan önce kart bir karga vardı müezzin ezan okurken o müezzini yansılardı Ezan sesi şiirimi yazmıştım o yüzden o kayboldu gitti demek ki ömrü bitti artık ezanı yansılayamıyor kurtuldum ondan böylece; bu karga ezanı hürmetle dinliyor, ezan bitince mahlukatı ibadete uyandırıyor.Birde baykuşumuz vardı hangi evin üstünde ötse sabah muhakkak o evde bir musibet olurdu ve kuru ağaç yada elektirik direğinde gözlerini projektör gibi açar kapardı erkekti ve bana ıslık çalardı ürkütücü bir şekilde sapıkça nefes alıp verir beni takip ederdi kaç defa yanılmıştık ağam evi kolladı sabahlara dek kim bu adam diye öğrendik ki baykuşmuş ama ne baykuş kabusum olmuştu yıllarca daha sonraları duydum ki baykuşlar insanlara aşık olurmuş aman Allahım dedim iyi ki baykuş yaşarken bunu bilmiyordum ölünce kabusum sona erdi…
İlk işi bizim bahçeye uçar yandaki yüksek apartmanın çatısından ve üç defa galk..! galk..! galk..! der gider.
Bir sokak ötedeki bahçeye oradada aynen üç defa galk.. galk.. galk der.
Sonra okulun yanındaki bahçede de galk…galk…galk.. der aynen hızla bizim bahçeye gelir ve tekrar üç defa galk..! galk..! galk..! diye garklar, tüm uyuyan kuşlarımız kaynananın kapıyı yumruklaması ile uyanan gelin gibi uyanır.
İşte şimdi başladı asıl curcuna aman..! Allah süphanallah..! nasıl anlatsam sizlere tarifi imkansız bir şey ama ben yinede duyduklarımı sizlere hissettirmeye çaba sarf edeceğim; Çünki sizinde bu zevki tatmanızı istiyorum ama tatlı ama acı nasıl arzu ederseniz..
Bahçenin karşısında ekmek fırınımız var fındık ekmeği pişirir geceleri fındık kabuğunun nefis kokusu yayıldı bahçeye yuvarlak içi boş bir kişilik döner ekmeği gibi bir ekmek ama lezzeti börekte yok hemen sepeti salarım camdan alırım sıcak yeni çıkmış fındık közünün içinden; ekmeği keserim açarım içine kaşar peynirini doldururum böyle bir lezzet yok; fırın elemanları fırının artık ve süprüntülerini bahçeye atar kuşlarımız ordan ve benim camdan bahçeye attığım kırıntılarla beslenir.
Etli yemek artıklarını özellikle ayırırım sofrada peçeteye sarar atarım ana kedilere,köpeklere sizin anlayacağınız ekmek elden su gölden rahatları beyde paşada yok bunların.. Kıskanmaya başladım galiba özgürlüklerini ne dersiniz …?
Artık doğal konser sanatçıları topluca konsere tüm hızıyla devam ediyor.
Fırının ilk ekmek arabası marşa bastı bakkallara ekmek dağıtmaya gidiyor fakat motor sesini zar,zor duyabiliyorum;
Denize üç beş kilometre uzaklıkta mahallem fakat martılarda bizimle yaşamaya karar verdiler anlaşılan evleri artık apartmanlarımızın çatıları pastanenin fırınından kıymalı börek kokusu yayıldı sokağa uyandı tüm martılar çığlık,çığlığa hepsi birden feryat.figan ediyor.
Gözlerinizi kapatıp dinlerseniz çığlıklarını şu gelir aklınıza acaba ağdamı yapılıyor hepsine can havliyle topluca uçar giderler sahile doğru görünüş çığlık atan beyaz bir bulut kümesi geçti gitti sanırsınız halisülasyon görmüş gibi olursunuz dehşet içinde yüz ifadeniz ve donmuş bir vaziyette vücudunuz kalakalırsınız..
Neyse gelelim bizim cümbür cemaat ötüşen mi.? diyelim yoksa yeri göğü oynatan enerjileri ile mahalleyi havaya kaldıran cezbeleri ile zikreden kuşlarımıza tam rakam veremiyeceğim ama en az on,onbeş çeşit türde ses alabiliyorum.. kimisi kibar,kibar kimisi nazlı,nazlı bazısı hoyratça emredercesine bazısı aşktan tutuşmuş bacada öten yanıklıkta ister inanın ister inanmayın tan vaktinden sabahın ilk ışıklarına güneşin doğuşundan insan oğlunun gürültüsü başlayana kadar mahalle cümbür cemaat şevkle yaradanına zikirde yarışıyor.
Bir kuş var çocukluğumda leblebili düdükler vardı baş ve işaret parmağımla tutar gözlerim şaşı olurdu üst deliğinden leblebiyi oynarken göreyim diye ve eğer leblebiyi oynatabilirsem güzel bir şekilde öterdi bu kuş sanki leblebili düdük öttürüyor ama benden ustaca çok zaman gözledim ve sonunda gördüm sadece hiperaktif uçarken ötüyor ve bu kuş kırlangıçmış içim rahatladı..
Bütün gece itlik yapan köpekler acele işleri varmışçasına işe giden ev erkeği pozunda hızla ve asaletle yürüyor ama nereye Allah bilir.
İnsanların çoğu bu güzelliğin farkında bile değil her neyse her koyun kendi bacağından asılacakmış..saat 0.8 uyuşuk savsak güvercinler yeni uyandılar ilk işleri gezmeye gidelim demek Üsküdar‘a gidelim diye tuturdular ne yapsam onların sözüne ;))))uyupta bir denizotobüsüne atlayıp deniz havası alıp balık ekmek mi yesem
Huysuz karga yine geldi bu sefer resmen salag..! salag..! salag diye ötüyor belli ki bu gürültüden rahatsız oldu
Çoluk çocuk sesleri,matkap,makine sesleri,küfür kavga sesleri,satıcı anonsları,tüpçü singılları işte şimdi karanlığa büründü mahalle benimde yatıp uyumam gerek bu gecenin karanlığında saat 0.9 olmuş ve yattım rüzgarın arkasından yağmur çiselemeye başladı kavak ağacının dalları daha bir hızlandı rüzgar estikçe uçuşan tül perdenin altından cam boyunda olan yatağımda sıcaktan açık tenimi yağmur damlaları ıslatmaya başladı ama ben penceremi kapatmadım gözlerimi yumdum burnuma gelen toprak kokusunu koklarken anında dalmışım.
Uykumu almışım saat 11.30 gibi uyandım birde ne göreyim aradan tam otuz yedi yıl geçmiş
Yedi yıl olmuş sanal alemle tanışalı ve bir yıla yakın Antoloji ye üye olalı bu arada bende elli yaşına gelmişim ve elli yaşında anneler gününde taktım ilk gözlüklerimi anneler günü hediyesi sonraları devam etti bazı görme bozukluklarım hastaneye gidip başlattım tetkiklerimi
Ve beynimde ciddi şekilde hasarlar oluşuyormuş sebep radyoaktif ışınlar.
Bu demek oluyormuş ki uzun süre net karşısında durunca doğal özelliği bozuluyormuş.
Sıvı dokular yumuşak, yumuşak dokular katılaşıyormuş bu gel gitler de beyni yaşlandırıyormuş
Şimdi erken uyumam lazım beynim dinlenmeli otuz yıldır ben alışığım doğal konser dinlemeğe fakat erken yatsamda uyuyamıyorum; huysuz kargam çıkmadan uyuyabilsem diye dua eder oldum biliyorum on dakika sonra konser başlayacak o zaman asla uyuyamıyacağım.
Çareler düşünmeye başladım verilen hiçbir uyku ilacı bünyemi uyutmuyor. Düşündüm aylardır sonunda çareyi kulağımı tıkasam uyurmuyum oldu pamuk tıkadım olmadı yastıkla örttüm olmadı sonunda eczaneye gittim… Ben doğal zikri susturamam ama kendi kendimi sağır yapabilirim dedim.
Tülay hanım böyle,böyle dedim; şu havuza yada denize girerken kullanılan kulak tıkaçları yatarken kullanılır mı.? ya da kulağımı tıkayınca beynime zarar verir mi.?
Dedi kullanabilirsin aldım silikondan bir çiğnemlik sakız parçası gibi küçük bir kutuda fiyatı 3.50 ytl o gece yine tabi ki uyuyamadım ama huysuz karga çıktığı gibi kulaklarımı tıkayıp yattım.
Çok şükür uyumuşum ve artık bu yöntemle uyuyup beynimi dinlendiriyorum.
Bu sabah saat 0.9 gibi uyandım kahvaltı yapmaya oturduk ağamla sohbet ediyoruz dedi ki haberin var mı.?
Hanife hanım yıllardır mütahite vermek için ruhsat alamıyordu ya belediyeden almış köşe başı bahçeye bina yapılacakmış dört çocuğunada birer daire vermiş mütehit eee dedim nasıl olmuş ta şeytanın bacağını kırmış ruhsatı almış dedi üst boş köşeyi belediyeye vermiş bir buçuk dönümü asfalt atmış belediye paralı otopark yapmış karşılığında da ruhsatı vermiş..
Şimdi kulaklarımı neyle tıkarım,gözlerimi ne ile kör ederim artık biliyorsanız siz söyleyin aylarca inşaat gürültüsü ve gözlerimin önünden kaybolan bir cennet var.
05_08_2009 Çarşamba
Hanımağa34 / Nazife Görgün
Bu öykünün hikayesi:
Kurgu değil yaşanmışlıkları doğal lisanımla kaleme aldım.. Sürcilisan ettimse afola.. Beğenen tüm dostlarıma teşekkür ederim
SEVGİLER HİÇ TÜKENMESİN :) :) :)