- 1107 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
KĂBUS
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
KĂBUS
Saat on dokuz suları zilimiz çaldı. Kapıyı açtım , gelen eski bir, polis memuru komşumuz, Cemal beydi.
_ “Hanımefendi iyi akşamlar , eşiniz evde mi acaba”?
_ İyi akşamlar Cemal bey , henüz gelmedi.
_ Geldiğinde bana uğramasını söylermisiniz?
_Tabi efendim söylerim geldiğinde.
_ “ İyi akşamlar ”
_ “ İyi akşamlar ” dedim kapıyı kapattım.
Konuşmak istediği konu ne olabilir , bana söylemek istemediğine göre apartmanla ilgili olsa gerek diye düşündüm.
Eşim, yirmi iki civarı zile bastı, daha merdivenin başındayken, Cemal beye uğrayabilir misin?
Konuşmak istediği bir konu varmış dedim, eşim Cemal beylerin kapıya yönelirken bende kapımı kapadım.
Eşim eve girdiğinde, suratından düşen bin parçaydı…Hayli üzgün ve öfkeli…
-“Nerde Oğulcan”?
_“Pijamalarını giydi uyumaya hazırlanıyor”
_“Söyler misin hemen yanıma gelsin? ”
Benim söylememe gerek kalmadan, Oğulcan suçlu psikolojisi ile yanımızda belirmişti.
_“Oğlum sen neden ,el alemin mektuplarını, faturalarını alıp bahçelere atıyorsun? Sana ne , neden elini sürüyorsun sana ait olmayan bir şeye”?
Oğulcan’da çıt yok, ağladı ağlayacak ama, onada hakkının olmadığını düşünmüş olsa gerek,
Vazgeçip düşünmeye başladı. Eşim hala öfkesini alamamış , bağırmaya devam ediyordu. Hiçbir şeyini eksik bırakmıyorum, her türlü ihtiyacını zamanında yerine getiriyorum. İlgimi, sevgimi eksik etmiyorum. Senin yaptıklarına bak , beni düşürdüğün hale bak. Ayıp değil mi?
Günah değil mi ? Bu yaptığın. Araya girmeye niyetim yoktu. Babasının serzenişleri gerekli,
Ve önemliydi.
Oğulcan o gece nasıl uyudu bilmiyorum…İyi geceler dileği olmadan, öpülmeden öpmeden.
Eşimle daha sonra bu olayı tekrar konuştuğumuzda, Cemal beyin kamp sırası beklediğini, zarfın apartmana kadar gelmiş ama kendisine ulaşmadığını söylemiş, zarfları Oğulcan’ın alıp bahçeye attığını , komşu teyzenin görüp söylediğini anlatmış. Böyle bir olay için eşimi rahatsız ettiği için tekrar tekrar özür dilemesi ,eşimi daha çok üzmüştü…
Kendimce,yeni kararlar almalı ve uygulamalıydım , nerde hata yaptık diye ben derin düşüncelere daldım…
Ertesi gün oğluma tekrar bu konuyu açtım. Beni ve babasını çok üzdüğünden söz ettim, o
konuşmak istemiyor, Anne kapat bu konuyu ne olur , diyordu. Kahvaltısını yaptırıp okula uğurlarken, bu defa öpmek istemedim, kendiside böyle bir şey bekliyormuş gibi, direk merdivenlere yöneldi ve indi.
Öğleden sonra döndüğünde, yemeğini yiyip derslerini çalıştıktan sonra;
_“Anne enerjiye çok ihtiyacım var ,lütfen sarılır mısın” dediğinde,
_“Hayır oğlum bundan böyle sarılmak falan yok, sen davranışlarına dikkat etmediğin sürece, hiçbir şey bekleme benden” dedim. Eğdi başını önüne, gitti odasına.
Benimse içim sızlıyordu dayanamıyordum, oğlumun üzülmesine…
Ne düşünerek atmıştı zarfları bahçeye, kime ne yaşatmak istemişti, küçücük yüreğiyle…
Anlam veremiyordum.
Bir pastaneye pasta almaya gidiyoruz ailece, pastamızı alıyoruz, arkamı döndüğümde oğlumun olmadığını fark ediyorum. Bize oyun oynuyordur, buralardadır diye düşünüyoruz.
Aramıyoruz, sormuyoruz…
Aradan on iki gün geçmiş Oğulcan’sız hayatımıza devam etmişiz, yemişiz, içmişiz, gülmüşüz… On iki gün sonra kalbimde, ve beynimde bir şimşek çakıyor oğlumun kaybolduğuna dair mesajlar alıyorum. Aklım, ve yüreğim oğlun kaçırıldı, mesajları vermeye devam ediyor. Şimşekler çakıyor beynimde, yıldırımlar düşüyor bedenime… Kendimi sokaklara atıyorum. Avazım çıktığı kadar bağırıyorum, oğlum kayboldu gördünüz mü? Önüme gelenin yakasından tutuyorum, feryat figan ediyorum ,nafile yok oğlum.
Evdeki perdenin oynamasından, kapının açılıp kapanmasından her şeyden ürküyorum, herkesten şüphe duyuyorum… Oğlumu kaçıranın beni izlediğini ,acımdan zevk duyduğunu düşünüyorum… Deliriyorum… Aklımı yitirdiğimi düşünürken, acı içinde kıvranırken uyanıyorum. “Yârâbbi, çok şükür , kâbusmuş” diyorum. Kalkıp derin düşüncelere dalıyorum…Gidip oğlumun üstünü örtüp , öpüyorum.
Ama düşünmeden edemiyorum, bana verilmek istenen mesaj neydi?
İlknur Doğanay Özlü
YORUMLAR
Öyküyü tekrar okudum ve babanın tepkisini çok sert ve yanlış olduğunu düşündüm...
Çocuğa bağırıp suçlamadan , sevecen bir şekilde yaklaşarak yaptığının doğru olmadığını anlatabilirdi.
Ve bu şekilde daha etkili olurdu...
Çocuk size gelip rahatlamak istemiş. Sizde suçlayarak sırtınızı dönünce, rüyanızda ki durum yaşanmış yani çocukla aranızda uçurum oluşmuş. Çocuk bulunduğu durumdan daha kötü bir duruma geçmiş...
Nacizane düşüncelerimdi...
Kaleminiz daim olsun
Sevgiler
ilknur doganay
Her zaman , yaşadığımız olaylar karşısında sakinliğimizi koruyabilsek,
aklı selim düşünebilmeyi, biraz nefes alıp olayları sorgulayabilsek , çözümsüz sorun kalmaz herhalde. Bunu her zaman başaramıyoruz...
Buda böyle oldu...
Sevgi ve saygılarımla
Haticcay
Öyküde bir durum anlatılmış ama anlatıcı kişinin düşüncelerinden öyküdeki diğer karakterlerler arka planda kalmışlar. Bu aynı Christoper Marlowe'un oyunlarındaki gibi bir duruma yol açmış. Marlowe'un oyunlarında asıl anlatılan karakter biricikken diğerleri fazla geri planda kalırlar. Öykünüzde de bunu hissettim. Çocuğun içine düştüğü durumun çabuk geçiştirilmesi buna en büyük örnek olabilirdi.
Saygılarımla...
ilknur doganay
Paylaşmama sebep, tamamen gördüğüm kabus oldu, öyle etkilendim ki ,
etkilenişim bazı önemli ayrıntıları kaçırmama sebep oldu.
Saygılar selamlar
Zaman zaman biz anne va babaların yaşadığı bu tür olaylar canımızı öylesine yakıyor ki, o can yangınlarında kabuslar görüyor ve o kabusların bizde bıraktığı etkileri en aza indrgemek için var gücümüzle mücadele ediyoruz.
Ben burada da yazmıştım. " Suçlu olan çocuklar mı?" başlığı altında. Ve bizim yaşadığımız bunun çok daha üstündeydi sevgili şaiirm inanaın. Onun üstesinden nasıl geldiğimizi ayrıntıları ile yazmıştım burada da.
Çocuklarımız bizim en değerli varlıklarımız ve yaptıkları hataların bedelini sevgisizlik olarak ödememliler diye düşünüyorum.
Çok özel bir paylaşımdı . Sevgiler yüreğinize
ilknur doganay
Çocuklar yaptıkları hataların bedelini sevgiden yoksun olark ödememeliler,
bu verilecek en büyük ceza olumuş sanıyorum.
Sevgiler
Boş ver mesajı falan. Yatmaya yakın hazmı güç şeyler yeme.
.....:)
Güzeldi.
tebrikler.
ilknur doganay
Saygı ve selamlarımla
En zor sanattır çocuk yetiştirmek. Onlara karşı yaptığımız bir hata bütün bir ömür unutulamayacak acılara neden olabilir.
Eğitimdeki noksanlıklardan en önemlisi. İlkokuldan itibaren en önemli derslerden biri olmalı bence...
ilknur doganay
Ama her şeyin düzeleceğiden çok ümitliyim...
Çünkü oğlumun kalbini, ve yüreğini iyi tanıyorum...
eskiden yaşadığımız apartmanda, arabaların üstüne yumurta atılıyormuş. Komşular dediler ki, " Senin oğlun atıyor " " Asla " dedim " Benim oğlum yapmaz öyle şey " Konuyu kapattım, oğluma sormadım bile. Aradan bir kaç gün geçti, geçmedi, kapıcımız yumurta atanın başka bir delikanlı olduğunu söyledi. Ama komşularım öğrendikleri doğruyu, söyleyemediler bu kez, yüzüme.
Sanırım mesaj, benzer bir şeydi.....Sevgiler
ilknur doganay
çocuğu suçlamamak , zamana bırakıp, her zaman örnek olmak ,Kızım sana söylüyorum,gelinim sen dinle misali...