- 1446 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
ORTA ASYADA BİR ALPEREN
AHISKA TÜRKLERİNDEN BİR AKSAKAL ÖMER EMMİ 21.YÜZYILIN ALPERENİ
Ömer emmiyi bir mevlütte tanımıştım. bişkek merkezde görev yapan arkadaşlarla ayda bir defa görüşebiliyorduk. Maaşlarımızı elçilikten almak için bişkeke geldiğimiz zaman bir iki günde kalıyorduk. Gene böyle bişkeke geldiğimiz bir vakitti. Arkadaşlar bizim ahıska Türklerinin mevlüdü var bütün hocaları davet ediyorlar aybaşına özellikle getirdiler ki bütün hocalar katılsın diye dediler.
Hazırlandık arkadaşlarla her zaman buluştuğumuz kafede toplandık. Herkes gelince dolmuşa binerek mevlüt okuyacağımız yere gittik. Vakit öğle idi mescitte cemaat bizi bekliyormuş, mescit diyorum Kırgızlar meçet diyorlar. Mescit anadoluda ki bir mescitten farksız. Tahmini olarak otuz cemaat var iki üç kişinin dışında hepsi simasından da belli oluyor türktü. Arkadaşlar bizi cemaata tanıştırdılar yeni gelen arkadaşlar diye…
Namazı kılıp mevlüt okuyacağımız eve gidecektik dışarı çıkınca arabaların bizi beklediğini gördük. İhtiyar birisi hoca efendi sen bizim arabaya gel dedi. Yüksel hocayla birlikte ihtiyarı takip ettik. Uzak bir yere gideceğimizi düşünüyordum fakat iki dakika ancak sürdü. Kış günü olması sebebiyle evin içinde okuyacaktık. Gayet güzel bir şekilde dizaynedilmiş geniş bir eve girdik duvarları halılarla kaplı, yer minderleriyle çevrilmiş ortaya yer sofrası yüksekliğinde büyük bir masa konmuş, üzerinde envayı çeşit yiyecekler ihtiyar gene beni çağırıp masanın baş tarafına yanına oturmamı istedi. Arkadaşlardan birisi ömer emmi beni neden yanına almadın yeni gelenlere sahip çıkıyorsun diye şaka yollu takılınca sizlerki Türkiyeden geldiniz bizlere hizmet ediyorsunuz hepinizin başımız üstünde yeri var, ayrınız yok bizi unutmayan türkiyemizin güllerisiniz sizler yalnız hoca efendiye kanım kaynadı sanki daha evel gördüğüm birisi gibi geldi bana dedi.
Ömer emmi o kadar içten konuşuyorduki gözleri doluyor ağlamaklı bir hal alıyordu. türkiye dedikçe duygulanıyordu. ömer emmi kısa bir dua yaptı bismillah deyip buyurun cemaat dedi. Özlemiştik türk yemeklerini, hoş bir şekilde baharatlarla pişirilmiş haşlamayı yedik zaten insan sofrayı seyretse doyuyor. Sofrada yok yok. Yemekten sonra arkadaşlardan Ali Uysal hoca dua yaptı. İlhami hoca herkese okuyacağı yeri söyledi. Ben sanmıştımki mevlüt okuyacağız meğer Yasin suresi, naas, felak, ihlas fatiha ve bakaranın ilk ayetleri okunacakmış. Yasinin üçüncü sayfası bana verildi okudum, her zaman bu şekilde mevlüt okuduklarını söyledi arkadaşlar çok güzel bir tören kafkastan beri gizli saklıda olsa devam ettirilmiş…
Derken okuma bitti Halit hocada dua yaptı, Ömer emmiye Ali hocayı size verelimi diye latife yapınca inşallah hemen kalsın gitmesin ne işi var narında Kırgızların hocaları yokmu Türkler hocasız duruyor adı bilinmedik yerlere gelen hocalarımızı yolluyorsunuz garipler ne yiyor ne içiyor oralarda. Dil bilmiyor yol bilmiyor yazık ben müşavire gidip söyleyeceğim bize bir hoca daha verin diye iki camiye bir hoca olmaz dedi. Halit hocada bu müşavir gidecek yenisine söylersin hem hocalardan yeni gelenleri uzağa gönderiyoruzki Kırgızcayı iyi öğrensinler diye deyince ne gerek var biz burada Türkçe bilenler dururken bize hizmet gerekliyken ne gerek dedi. Herkes bize nereden geldiğimizi soruyor illerimizi ilçelerimizi soruyordu. Yozgatı kimse bilmiyor bildikleri Ankara İstanbul Bursa Antalya birde Iğdır Kars Ardahan. Bende o tarihte adalet bakanı olan hemşehrimiz Cemil Çiçek beyi söylüyor onun şehrindenim diyordum
Cemil bey hükümet sözcüsüde olduğu için iyi tanıyorlar hepsinin evinde Türkiyeyi gösteren antenler var yani teknoloji sayesinde Türkiyeden haberdar oluyorlar, sevincimize sevinip acımıza ağlıyorlar.
Ömer emmi bana kısaca hayat hikayesini anlattı. kafkastan sürgün edildiğimizde on yaşlarındaydım babam cepeden gelmedi bizi özbekistanın fergana vadisine bir köye verdiler abim ben iki ablam vardı. çok işkence gördük çok çile çektik karın tokluğuna yıllarca çalıştık. Sonra akrabalarımızın bir kısmının Bişkeke ( o zamanki adı Firunze) yerleştirildiğini öğrendik izin alıp buraya taşındık. Ben eskiden beri öğrendiğim dualarla namazımı kılıyordum. Burada gizli gizli Cuma namazlarımızı bir evde kılıyorduk. Şükür bunca zulüme rağmen dinimizi dilimizi unutmadık dedi. Bir gün cüma namazımızı kıldıran ihtiyar oğlum ömer sen namazlarını kılıyorsun kuranıda öğren biz yaşlandık bu şenliğe (ahıska Türkleri kendi aralarında birbirlerine şenlik diye hitap ediyorlar)sahip çıkmak lazım dedi bana kuran öğretti zaten kulaktan duyarak Yasin suresini ezberlemiştim. o gün bu gündür Allah rızası için şenliğe imamlık yapıyorum türkiyeden gelen imamlarımıza yardımcı olmaya gayret ediyorum dedi.
Aradan bir yıl geçti yeni müşavirimiz geldi. Ömer emmi hem müşavirle tanışmaya hemde imam istemeye elçiliğe gidiyor talebini belirtiyor. Mümkünse adının Ali olduğunu bildiğim narındaki hocayı istiyorum diyor onbir hocadan üçü Ali olunca narın daki sadece bendim. Müşavirde araştırıp soruşturup oranın Ahıska Türklerinin en yoğun yaşadığı yer olduğunu öğrenince beni ömer emminin mahallesine görevlendirdi. Üç yıl orada görev sürem boyunca ömer emmiyi iyice tanıma fırsatı buldum. Gerçekten bize her türlü yardımı yaptı bir aksakal olarak yol gösterdi acıların vatan hasretini, sevincini ekmeğini bizimle paylaştı. Bir gün Cuma namazından sonra yemeğe eve davet ettim eve girince tam karşı duvrda türk bayrağını sağında Yozgat solunda İstanbul resmini görünce iyice dikilip seyretibana hocam siz belirli bir süre için vatanınızdan ayrısınız bayrakla hasret gideriyorsunuz süreniz bitince gideceksiniz vatanınıza ayyıldızlı bayrağınıza kavuşacaksınız.
Bizler atmış yıldır vatandan ayrıyız gitme ümidimizde yok dedi ve yanaklarına aşağı yaşlar dokülmeye başladı, ne diyeceğimi bilemedim. Ömer emmi bu bayrağın gölgesinde yaşayıpta ihanet içerisinde olan insan şekline bürünmüş yaratıklar var oysa sen yedibin kilometre öteden bu bayrak için gözyaşı döküyorsun inşallah Rabbim sana o bayrağın altında yaşamayı nasip eder. Bu bayrağı sana hediye edeceğim diye harekete geçmiştimki hocam indirme duvardan nasip olursa türkiyeye dönerken verirsin dedi. Ozaman senin o albayrağın altında bir resmini çekeyim bana hatıra kalsın dedim kırmadı ve yukarıdaki resmi çektim. Bu bayrak vatan sevgisiyle dolu alpereni mutlu edebilmek için Türkiyeye izine geldiğimde büyük bir bayrak alıp hediye ettim, gene aynı duygu yoğunluğu yaşadı bu ulu çınar. Oturduğu evin duvarına astırdı ve dönüp dönüp gözyaşlarıyla seyrettiği hala gözümün önünde...
Evet, kendisi gurbette yüreği bu topraklarda ve duaları bizimle olan bu alperene rabbim hayırlı uzun ömürler versin. Biliyorum ki bu alperen yaşadığı sürece dualarımız eksilmeyecek…
Selam sana bayrak vatan sevdalısı ömer emmi selam sana gurbetteki alperen.
YORUMLAR
Allah razı olsun sizlerden ben de gitmiştim 1995 yılında Bişkeke ' ve bizzat tanımıştım Ahıskalı Türkleri... beni duygulandırdınız :::selamlar.saygılar sizlere
TÜRKİSTANLI ALİ KARACA
Yazınızla Türk Dünyası'nı gezip orada yaşayan kardeşlerimizin yaşantısından bir kesiti öğrenmiş olduk.Sovyetler Birliği'nin Türk'ler üzerinde uyguladığı böl-parçala -yut politikası binlerce Türk'ün yok olmasına,dağılmasına,asimile olmasına,milli ve dini duygularının ve kültürlerinin kaybolup yok olmasına neden olduğunu yazınızla bir kez daha öğrenmiş olduk.Çektikleri cefa da cabası.
Dileğimiz yeni doğacak bir ışık ardından iz sürüp toplanıp yürümeleri,titreyip kendine dönmeleri.Türkiye'nin de kendi benliğini koruyup ağabeyleri durumuna gelmesi ve onlara da sahip olması.
Kanlarıyla bayrağımıza renk veren atalarımızın ardından bayrağımıza yüreğini veren bu soydaşlarımıza da Allahım o bayrak altında yaşamak ve ölmek nasip etsin.Bizleri de bayraksız bırakmasın.Alperenimize de Allahım sağlıklı ömürler ihsan eylesin.
Tebrikler yazınız için.
SAYGILARIMLA.