- 633 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
GÜN BAŞLARKEN
Keyifle gerindi, yattığı yerde. Saate bakmasına gerek yoktu. Biliyordu, ufuktan henüz aydınlanmaya başlamıştı, yeni gün. Seviyordu bu saatte kalkmayı. Temiz havayı içine çekmeyi. Henüz kalorifer kokusuyla, egzoz dumanıyla, kirlenmemiş, iyot kokulu, deniz kokulu havayı.
Kalktı. Askıdan sabahlığını aldı, geçirdi üstüne. Kızının odasına baktı, göz ucuyla. Yine üstünü açmıştı. Üşüyecek endişesiyle, uyandırmaktan korkarak, yavaşça örttü üstünü, kapısını kapattı.
Mutfağa geçti. Her sabah yaptığı gibi, iki bardak suyunu içti. Su ısıtıcısının düğmesine bastı. O ısınırken, alışkın hareketlerle, fincanını çıkarttı, istediği ölçü de kahvesini koydu, iki çay kaşığı. Kaynamış olan sudan döküp, salona geçti.
Balkon kapısını açtı, hemen. Sabahın serin havası okşadı, yüzünü. “ Hatta biraz fazla soğuk “ diye geçirdi içinden. Fincanını sehpaya bıraktı. Bir önceki günün gazetesini aldı, gazetelikten. Fırsat bulup, okuyamamıştı. Koltuğuna kuruldu. Ayaklarını topladı. Kahve fincanı ellerini ısıtırken, baş sayfaya göz gezdirmeye başladı.
Bir motor sesi duydu. İlk vapur kalkmaya hazırlanıyordu, iskeleden. Bayılırdı, o görüntüyü izlemeye. Gazeteyi katlayıp, kenara koydu. Kahvesinden bir yudum alıp, iskeleden ayrılan, vapura daldı gözleri.
.../...
İki kişi gördü; hayal, meyal. El ele tutuşmuşlar. Biri kadın, diğeri erkek. Sabah rüzgarı okşuyor saçlarını, usul usul. Vapurun, üst güvertesinde, oturmuşlar. Kimse yok, onlardan başka.
Kadın, biraz mahzun. Biraz ürkek. Eli, sımsıkı kavramış, erkeğin elini; “ Beni bırakma “ der gibi. Erkek, biraz düşünceli. Kaşları, çatık. Bir elinde, sigara. Diğer elinde, kadının eli. “ Seni asla bırakamam “ der gibi. Bir mücadele var, iç dünyalarında. Ne yana bakacaklarını şaşırmışken, göz göze geliyorlar, aniden. Donuyorlar, öylece. Gözlerinin içindeki görüntülerine takılmışken, bir huzur kaplıyor, ikisini de.
Duygular, düşünceler çok farklı, şimdi. Güvenle gülümsüyor, kadın. Sigarasını söndürüyor, erkek. Sarılıyorlar birbirlerine. “ Asla ayrılmayacağız “ dermişcesine.
Martıları peşine takan vapur, uzaklaşıyor. Geride, keyifle oynaşan, köpükleri kalıyor, denizin üstünde. Üst güvertede olanları, biliyormuş da mutlu kahkahalar atıyor muşcasına. .
.../...
Sönen her köpükte, bir isim arıyor, yüreği.
“ Beni bırakma “ diyebileceği.
Göğsünde, başını dinlendirebileceği.
Islak bir kahkaha dökülüyor dudaklarından, yerinden kalkarken.
“ Hadi kızım, kaşınma, sabah sabah “ diyerek, mutfağa geçiyor.
Çayı, ateşe koyuyor.
Gün, başlıyor.
Eser Aslanlı
izmir