- 1832 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
BÖYLE GÜZEL VEDA VARMIDIR?
--Ezanı duyarsan haber ver kızım dedi...
Bir hayal geçti yanımdan sanki, ürperdim..Oda böyle demişti...Çok değil daha iki ay önce günde beş vakit bana bunu söylerdi...Artık bunu önemsediğini pek sanmıyordum...
--Unutma ama, tamam mı kızım?
--Tamam dedim. Unutmam, unuturmuyum hiç...
Yine televizyona daldı...Ağlamaya başladı yine, kızını kaybeden anneye...
Sahi hep böyle mi olurdu bu? İnsan büyüdükçe mi küçülürdü hep? Belki bir kaç yıl sonra dahada küçülecek ilk doğduğu zamanki gibi, tıpkı ilk geldiği yere toprağa gidecekti...Bir an kendimden utandım, birine bunu söylesem beni kınardı...Şuan karşımda canlı kanlı oturan kadını öldürüyordum zihnimde...Ama elimde değildi...Kimsenin elinde değildi bu...Neden insanlar hep kaçardı ki bu gerçekten? Şimdi ona sorsam hayallerini, ümitlerini, planlarını, belkide benim evleneceğimi, ozaman yanımda kalacağını, çocuğumu birlikte büyüteceğimize kadar anlatırdı...
O da böyleydi, tıpkı böyle...Öleceği gün bile kabul etmedi öleceğini...Ağzından çıkmadı ben neden hastanedeyim sözü, neden herkes burada demedi hiç...Öleceği an bile sanmıyorum öleceğini zannettiğini...
Ölüm neden soğuk bir kelime?Biz inananlar için sonrasındaki hesabı bildiğimiz için mi?Öyleyse ataistler neden korkuyor ondan?Şu bir gerçek ki ölüm karanlık bir olay, ölüden başka herkese karanlık...
Birden karardı ortalık, uyuya kalmışım orda...
Ramazan bayramı, öyle güzelki, herkes birarada babaannemleri ziyarete gittiğimiz evde...Biri oturuyor yanımda, rengi sapsarı, gözleri baygın, elleri titrek ve herşeye rağmen gülümseyen...Biz oraya gittiğimizde sabahtan akşama kadar bizimle eğlenen dedem, bugün bizim sohbetimiz sırasında aniden yüzünü buruşturuyor, çok ağrım var, yoruldum, ben içeride biraz dinleneyim deyip kalkıyor...Herkes sohbete devam ediyor, ben çıkana kadar odadan izliyorum onun durgun adımlarını...Bir şeyler var aklımda, dillendiremeyeceğim şeyler...Bir değişiklik var bu adamda...Ben son iki aydır ne zaman gelsem odasında derin uykularda...Ama ciddiye almıyorum bu düşüncelerimi, sohbete girişiyorum tez elden...
Bir zaman sonra oturma odasında babamı hüzünlü buluyorum, annem bin beter...
Gözleri savaşta yenilmiş askerler kadar sisli...Uzaklara bakıyor biri...Dedemin kanser olduğunu öğreniyorum...Babamı görüyorum , onun öldüğünü duyacağım güne erişmek istemiyorum içten içe...Bir yıldız kayıyor zihnimde yavaş yavaş hüzünlü, yıkık, bitik...
Sonra ki bir ay tek bir rüya kadar kısa bir sessizlik..
Sedyede dedemi görüyorum, o kısa sessizlikten sonra, korku filmlerinde aniden eriyen etleri sonucu kemikleri çıkan kurbanlar gibi...Beynimden vuruluyorum bir anda...Konuşabiliyor ama hiçbirşey sormuyor...Toprağa yaklaştığını anlıyorum, dede seni buraya tansiyonun çıktığından getirdik yalanıma inanınca...On yaşında ki kardeşim bile inanmazdı buna...
Sonraki gün hep dinlendiği odasında yere sırtüstü uzanmış gülümseyen, bembeyaz yüzündeki renkli gözleriyle tavanı delip geçen çok uzakları seyreden dedemin başındayım...Bir ölü nasıl böyle sevimli olur? Bilmiyorum... Ama anlıyorum hiç gelmesini istemediği ölümü kabullenmiş dedem...Anlıyorum hayata olan borcunu ödeyebilen, sahip olduğu canın şükrünü edebilen biri için ölüm kısa bir yolculuk...Neyle gitti dedem? Hiçbirşey.
Evde ince, hüzünden bir sis var sadece...Herkes öpüp başına koymuş gibi böyle gidişi...Tıpkı dedem hala hayattaymış ve her dakika yiyin dermiş gibi herkes yiyor, içiyor bir yandan dualar okunuyor...Herkes bilincinde herşeyin, ona ağlamakla vakit öldürmüyor kimse, herkes biliyor ona gözyaşının değil duanın lazım olduğunu...Dedem adeta bir şölen havasında evinei eşine, çocuklarına ve torunlarına elveda diyor...
Böyle bir cenaze evinin şaşkınlığından çok, dokunabildiğim, öpebildiğim, en ufak korku duymadığım o güleryüzlü ölü şaşkına çeviriyordu beni...Ölüm bu kadar güzel mi diyorum ona? Cevap vermiyor ama ben anlamaya başlıyorum...Bir şimşek çatırdıyor beynimde...Son beş aydır unutkanlık hastalığının iyice baş göstermeye başladığı dedem, kıldığını unutup bir vakit namazı kimbilir kaç kez tekrar kılmıştı? Böyle güzel hastalık varmıydı? Bir anda gülümseyen dudakları dahada gerildi...Belkide duyuyordu beni...Bende gülümsedim ona...Böyle güzel veda varmıydı...?
Ezanın sesiyle uyandım...Anneannem karşı koltukta hala ağlıyordu...Gülümsedim ister istemez...Ben onu da bir çocuğu sever gibi seviyordum...Belkide yaşlılarla bu yüzden anlaşabiliyordum...
--Ezan okunuyor anneanne dedim.
Hemen gözlerini sildi, televizyonu kapattı ve kalktı...
Acaba ölümün yalnızca yaşlılara değil gençlerede çok yakın olduğunu bilsek bizde her vakit böyle koşarmıydık secdeye?
YORUMLAR
Allah rahmet eylesin.."her nefis ölümü tadacaktır" bu haftaki cum'a hutbesinin de konusuydu..Rabbimiz bizlere de iman ile ölmeyi nasibeylesin inşaAllah..
Yazınız anlamlı..güzeldi..sabır dileklerim..selâm ve dua ile..
Allah rahmetiyle muamele eylesin...
hepimize imanla ölmeyi nasip eylesin..
tüm geçmişlerimiz i cennetine teşrif eylesin...
hayattakilerimize sabırlar ihsan eylesin..
üzüldük bu yazınızla..
keşke ölmeden ölümün sonrasını bilsek....