OTORİTİK KİŞİLİK
OTORİTİK KİŞİLİK,
(Kişilik Analizi - Değerlendirmesi)
İnsanoğlu doğa güçlerine ve bazı türlere oranla zayıf fani bir yaratıktır. Bu evrende ölümsüz hiçbir şey yoktur. Yüce dinimizin kitabında “Her canlı ölümü tadacaktır” diye Allah(cc) insanoğlunun ne derecede çaresiz olduğunu bilakis hatırlatmaktadır.
Adam olmak,
Yurdumuz torpil diyarıdır. Bu nedenle, adam olmak zor ama bir şahsiyet sahibi olmak bariz şekilde kolaydır. Önemli olan adam gibi adam olmak insanoğlunun gerçek felsefesini ortaya koymak onun kişiliğini zedeleyeceğini sanmıyorum.
Tarihin her dönemi,
İnsanın belli mevkilere eften püften şeylerle, haksız yardım ve desteklerle akla sığmayacak yağcılıklarla gelmesi artık günümüzde olağan sayılan bir oluşum tarzıdır. Aslında bu olağandışı normal sayılmayan yöntem ve uygulamalar tarihin her döneminde görülmektedir. Bir asalak türü denilebilecek yardım destek alan yağcılar ne yapıp edip bir yerlere gelebilmekte, bir sıfat alabilmekte ve devletin gücünü temsil eden rozetleri, apoletleri edinebilmekte, asaletleri alabilmekte, muhtelif libaslara bürünerek mercileri işgal etmektedirler.
Kıymetini bilmek,
Bu haksız edinimlerle geldikleri yerin kıymetini bilmeden oturdukları kırmızı koltuklara güvenerek yüzlerine çeşit çeşit maskeler takmakta, o kadım ve edim olan cennetin kopyası şehit kanlarıyla yoğrulmuş vatanına ihanet edebilmek için yapmadıkları şeyler kalmamakta çalmadıkları kapılar bırakmamaktadırlar.
Rezalet cenderesi,
Fani olan insan beşeriyeti mal mülk makam için girmediği rezalet cendereleri kalmamakta sonları birer hüsran çukuru olan mahpus damları onlara mekan olmaktadır.
Dün bu gün,
Bu gün olduğu gibi eskiden beri memleketimizde terör yapılanmasının yanında kayırmacılık sektörü olan TORPİL kervanının güzergahı da kendi leventleriyle korunmaya çalışanların az olduğunu veya parmakla gösterilmesinin mümkün olmadığı açık dille bariz olarak miyop gözle -5 numara gözlük camlarıyla görmemiz bu gerçekleri mümkündür. Kendi emellerine erişmek için önceleri çizmiş oldukları kariyer çizgisinin maskesini çıkaranları da görmek ne yazık ki biçare haline gelmiştir. Dün SS diyenler bu gün BS demekten kaçınmamaktadırlar. Dün kariyerlerinde melek olanlar bu gün cehennem zebanisi şekline girerek gelmiş oldukları makamların otoritesiyle mahiyetindekilere zülüm yaşatmakta ve en ufak dileklerinin dil yanlışlıklarında ise kollamış oldukları fırsatları değerlendirmekten de kaçınmamaktadırlar.
Otoritik kişilik,
Bir insanın ne olduğu ile ne olması gerektiği kararsızlığı iç güdüsünün doğal sonucu olarak kazandığı başarılarla, edindiği otoritik kişilik klişeleriyle bazı zamanlarda bir boşluk ve anlamsızlık duygularıyla bir değersizlik duygusunu yaşayanlar kendi gerçek benliğini kabul etmezler ve gerçekdışı üstünlüğe ulaşmak için olağanüstü çaba harcarlar ve karşısında bulunanlara acı ve hüsran duygularını yaşatmaktan haz duyarlar. Bu olgularla yoğrulan kişiler çevresinden gelen en küçük eleştiriye katlanamazlar ve her daim üstün olma varoluş savaşı verirler.
Hanuman maymunları veya “bakarperestlik”,
Bizim buralarda köpeklere hoş geldin denmez. Ancak, gelen köpeklere de ilişilmez. Bizim ceddimizde Hindistan’da ineklere tapan Hindular gibi Hanuman maymunlarına veya ne bileyim ona buna şuna “bakarperestlik” hastalığı yoktur ama yolda serilip yatan köpeklere hiç ilişilmez. Bu vesileyle………
Güney Afrikalı bir profesör, bazı araştırmalar için Hindistan’a gider. Hintli meslektaşıyla yolculuk ederken tren, istasyon dışında bir yerde durur. Bekleyiş uzayınca Güney Afrikalı sebebini sorar. Hintli meslektaşı “Sebebini bilmiyorum, ama gidip bir sorayım” der.
Döndüğünde “Merak edecek bir şey yok,” der. “Tren yoluna bir inek uzanmış, kalkınca yola devam edilecek.”
Bunun üzerine Güney Afrikalı profesör “Hayret, 20. yüzyılda hâlâ ineğe tapılabiliyor!” deyince Hintli profesör sorar:
“Peki, sizde hiç böyle şeyler yok mu?”
Güney Afrikalı önce, “Yok” derse de biraz düşününce beyninde şimşekler çakar ve ürpererek şu cevabı verir:
“Haklısın dostum, bizde de var. Hatta bizim durum sizden de kötü. Sizin inek birazdan kalkar, ama bizde öyle inekler var ki, yıllar geçse bile yine yerlerinden kalkmazlar
Geçmiş zamanlarda bir baba oğluna “sen adam olamazsın” der. Ancak, herif çalışmış didinmiş okuyup memleketin itibar görenlerinden biri olmuş. Bir gün babasını adamları vasıtasıyla makamına getirtmiş. Adamcağız hayıflanarak “Bak baba ben adam oldum.” der. Babası, ben sana bir mevki sahibi olamazsın demedim ki, adam olamazsın dedim.
Vatan vatan,
Sınırları çizilmiş vatan bütünlüğünün içinde bulunan devlet her kesin devletidir. Görev alınan ve verilen devletin kurumları da aynı şekilde bu bütünlüğü ifade eder. Yaratıcı ve yapıcı düşüncelerle devleti ve kurumları yüceltmek geliştirmek bu bütünlük içinde olanların asıl görevi olmalı kendi hırslarının çıkar çatışmalarının dışında olması gerekmektedir. Bu nedenle asla devletin edinimlerinden, zamanından çalmamalı, devletin verdiği hiç işten fert olarak kaçınılmamalı kendi çıkarlarına alet edilmemelidir.
Kefen ?,
Bu gün çağımızda ne yazık ki gidilecek olan yedi karışlık toprağa sığdırabilecekleri kefenden başka şeyleri de götürmeye kalkanların çoğaldığı görülmektedir.
Keşke her şey süresiz olsa,
Hele hele gelmiş oldukları makamların süreleri belli olan ve bir seferinden sonrası da artık bir daha bu makamları işgal edemeyecek olanların hırsları ise daha belirgin bir hal almaktadır. Ve keşke biraz daha buraları işgal edebilseydim diye iç geçirmektedirler.
Ebediyet gerçeği,
Yaşamakta olduğumuz evrende almış olduğumuz rolü hizmet alınan verilen devletimize kurumlarımıza ve fani dünyamıza karşı en iyi şekilde değerlendirmek kaçınılmaz bir gerçek olan ebediyet için geç kaldığımızı söylemek yersizdir. Aslında insanın bireyselliğiyle kendi sorumluluğunun yanında üstlendiği toplumsal görevleri yerine getirmesi halinde kahır ve üzüntü olgularının ortadan kalkacağı da bir gerçektir.
Konfiçyüs’ün dediği gibi bilmek uygulamaktır.
Nevrotik gruplarda insanın yeri;
İnsanın fani, evrensel, sosyopolitik bir varlık olması kendi seçimi değildir. Fanilik her beşeriyetin kaçınılmazlığı olmasına karşılık insanoğlunun yaşamış olduğu mekan mecrasında evrensenliğiyle sosyopolitik durumları elde eder. Evrensel kişiliği sayesinde kendisini geliştirerek belirli bir çizgide kariyer basamaklarını tırmanmaya çalışır. Nevrotik gruplara ayrılan insanoğlu hırsıyatı sosyolojik devinimler içinde belirli kavramlarla birçok şeyleri elde etme gayretine cezp etmektedir.
Samimiyetsizlik mezbelesi,
Gerçekten de insanoğlunun elde etme sahip olma dürtüsü üstün gelme savaşımları bu savaşta rol alanları bir samimiyetsizlik mezbelesine sürüklemekte karşı taraflara güvensizlik ve itimatsızlık olgularını aşılamaktadırlar. Bu olgular nedeniyle vatanları dolayısıyla memleketin aktif kurumları da zarar görmekte hizmet alan ve veren kişilerin haklarını alamamalarından dolayı bağnazlık kin duyguları oluşmakta düşmanca eğilimlere yönelerek toplumsal ve kurumsal çerçevede dışlandıklarından kin ve nefret içine girenler kişisel ve kitlesel öc alma yollarına başvurmaktadırlar.
Hammurabi yasaları ve çağdaş kanunlar,
Kitlesel ve kişisel olarak öc tahribatları günümüze kadar gelen Hammurabi yasalarına çağdaş kanunlara, verilen cezalara rağmen durdurmak mümkün hale gelmemiştir. Törelerden acı nidaları yükselmiş katliamlara da nefret duygularıyla lanetler yağdırılmıştır. Kültür akımları bütün bu olumsuz olguları ortadan kaldırmaya yetmemiş yetmeyecektir.
Yüreğimiz yakan çaresizlikler;
İnsanoğlu yarattığı eserlerle gönlünü verip yetiştirdiği kişilerle onur ve saygı duyar. Yenilikleri yaşamak bunları da insan yararına dönüştürmek insanın içgüdüsünü okşar. Aksi ise nefret tohumlarının ürününü biçer. Bu nedenle asl olan insan beşeriyetinde kendini geliştirmiş kanıtlamış her beşere kültürümüz çerçevesinde gereken saygıyı göstermek adaletle eşit şartlar altında görülecek iş/işlemler sayesinde gelecekte ve nafile demeden önce eski BM genel sekreteri Kurt Waldheim’in “çaresizlik” çaresizlikleriyle yüreğimizi yakan olguların oluşmasını engelleyeceği müphem ateşlerin yanmayacağı kanısındayım.
YORUMLAR
12 defa okunmuş.
Herkesin okuması gereken güzel mi güzel bir yazı.
Biraz akademik olsa da birinci sınıf bir yazı.
Herkes anlayabilir.
Günümüz Türkçesi.
Akıcı ve anlaşılır.
Sıkmıyor.
Öenek ve mini hikayeler güzel.
Öğüt veren cümleler var.
İnek mevzuu da güzeldi.
Harbi kalite bir yazı.
Kutlarum.
Selam ve saygılar.
10 NUMARA.
zcavus
sizin de dediğiniz gibi akademik bir tür ama ne yazık ki bulunduğum camia da akademik olması ve bu camiamızda dönen dolapların bir başka fıırıldak şeklini alması bizleri bu tür yerinmlere itmektedir.
Bu yazı görev yaptığım camiada o ineklere benzer olanlara atfetmiştim zaten...
Yerel basınımızda da yayınlandığında ilgi çekmişti.
saygı bizden
teşekkürler