Kalp Bedenin Kralıdır
Bir devletin başkanı olmak kolay değildir. Ülkenin düzeninden O sorumludur. Bir taraftan sivil halkın güvenliğini sağlarken, diğer taraftan dış ve iç düşmanlara karşı mücadele ederek vatanın bütünlüğünü ve insanların refahını sağlamaya çalışır. Ordusuna takviyeler yaparak gücünü artırır. İnsanları iyi bir eğitimle istenen vasıflara ulaştırmaya çalışır.
Düşman ne kadar çok olursa başkanında işi o kadar zor olur. İç düşmanlar, sinsi vatan hainleri ülkeyi karıştırıp düzeni bozmada dış düşmanlardan çok daha tehlikelidirler. Düşman oldukları bilinmediğinden, dürüst namuslu vatan evladı muamelesi görürler… Onlar da hain planlarını daha rahat yürüterek, vatanı çökertmek için ellerlinden geleni yaparlar…
Eğer içteki düşmanlar bulunur ve etkisiz hale getirilirse, vatanın ve milletin selameti daha kolay sağlanır.
Bulunamazsa Allah korusun darmadağınık olma ihtimali bir hayli yüksektir. Ne huzur kalır ne selamet.
Şu anda ülkemizin durumu da aynen öyledir… İç ve dış düşmanların birlikteliği ile ülkemiz ve insanlarımız zor günler yaşamaktadır. İçimizdeki dost yüzlü hainler bulunmalı, dış mihraklara karşı daha sağlam bir duruş sergilemeliyiz. Yoksa dağılma tehlikesi ile karşı karşıyayız… Allahu Teâlâ fırsat vermesin…
İşte kalpte bedenin başkanı gibidir. Kralıdır… İç ve dış düşmanlar tarafından sürekli olarak taarruz altındadır. İşi bir hayli zordur.
Dış düşman şeytandır. Sürekli vesvese vererek kalbi karıştırmak ister…
Kalbi fethetmek için kendine yandaş arar… İnsanı ele geçirmesi, kalbi tasfiye etmesi ile mümkündür… En büyük yardımcısı ise nefistir.
Nefis yaratılış itibari ile kötülüğe meyillidir. Islah edilmez ve başıboş bırakılırsa, şeytanın en sadık dostu olur… Bu da bedenin, iç ve dış düşman istilasına uğradığı ve kalbe karşı bir başkaldırı, isyan anlamına gelir. Şeytanın oyuncağı olan nefsin başa geçmesi demektir… Ya da o, öyle zanneder. Asıl baş şeytandır onu da kendi ile birlikte ateşe sürükler…
(Bu tıpkı, vatan hainlerinin başkalarına uşaklık etmesine benzer. İpler; onları da yok etmek isteyen düşmanın elindedir ama onlar bunu bir türlü idrak edemez. Edemediği gibi vatanı keşmekeşe ve helak olmaya sürükler. Kendiside helak olur onlarla birlikte…)
Böyle bir duruma düşmemek için ne yapmalı insan... Düşman, düşmanlar ne kadar gülcü olursa olsun baş etmenin bir yolu vardır mutlaka… Çünkü Allah Teâlâ insana bu gücü vermiştir… Nasıl mücadele edilmesi gerektiği Kur-ani Kerimde ayetlerle bildirilmiş, Efendimiz s.a.v. nasıl uygulamamız gerektiğini bizlere açık ve net bir şekilde öğretmiştir… Ayetler ve hadisler ışığında ne yapmamız gerektiği bellidir. Bunlara uymak, hem kulluk vazifemiz hem de selamete erişmemiz için gereklidir…
Bunun için gerekli olan; nefis terbiyesi ve kalbi takviye güçleriyle donatmak.
Allahu Teâlâ’nın isteyene, istediğini vereceğine dair vaadi açıktır.
Nefis; yukarıda da söylediğimiz gibi, yaratılış itibariyle dünyaya ve harama meyillidir. Başıboşluğu sever, beden azalarını azdırmak içinde şeytanla işbirliği yapar. İstediği verilir, ıslah için gayret edilmezse firavunlaşır.
Kişi öncelikle karar vermeli. Nerden geldi nereye gitmektedir… Dünya ya kervanla gelinir, bir kapısından girilir diğerinden çıkılır… Çıkarken ne götürebileceğini neyi götüremeyeceğini düşünmelidir… Ömür göz açıp kapama arası gelip geçer… Heybeler de ne birikti bakmalı… Allah Teâlâ’nın rızasını kazanmadan ömür biterse hali nice olur düşünmeli…
Karar vermeli kişi
Asl olan nedir, varılacak yer neredir? …
Nereye, hangi yöne olduğunu öğrenerek, karar verip adım atmalı…
Pişmanlık duymalı bütün hatalarından… Keşke, keşke yapmasaydım diyerek, ilk adımı atmalı… İnşallah bir daha yapmayacağım diye söz vermeli… Samimi olarak yapılan tövbe, suyun kirleri yıkayıp temizlediği gibi bütün günah kirlerini yıkayıp tertemizler.
Tövbedir ilk adım… Başlangıçtır… Yıkanmak, temizlenmektir…
Temiz bedene, temiz elbise giymek gerekir. Yeniden kirlenmemek için çamurlu yollardan geçmemek gerek... Ayağına batmasın diye dikenleri temizlemek gerekir..
Kalbi takviye etmeden tövbede sadık kalmak çok zordur…Kalp hakim olamazsa nefis serkeşliğe devam etmek ister ..Onu engellemek için kalbin güçlü olması nefsin dizginlerini ele alması gerekir…Bu da ancak Allah’ı zikretmekle mümkün olur..Zira kalbin takviyesi (gıdası) zikirdir…
Kalpteki imanı boğan büyümesini engelleyen kötü hasletler; kibir, haset, uzun emel, kıskançlık vs. tarlayı saran yabani otlara benzer. Onlar temizlenmeden ekilen tohum yeşermez, yeşerse de cılız kalır…
Zikir Kalbe damla, damla aktıkça bütün kötü hasletleri temizler… Temizlendikçe kişi, Allah’a c.c. yakınlaşır… Rahmet sağanak, sağanak yağar… Güzel hasletlerle donanır kalp…
Bu hasletler; Güzel ahlaktır…
(Cömertliktir… Merhamettir… Hüsnü zandır… Sabırdır… Hoşgörüdür…
Yaratılmışa, Yaratana hizmettir…)
Nefis, kral olma hırsından vazgeçmez… Mücadele eder… Göz ile dil ile kulak ile el ile…
Sonra… Sonra, bükemediğin el öpülür misali boyun büker, sükût eder…
Huzur yavaş yavaş yerleşir sineye…Ne gam kalır ne keder.. Vicdan rahattır, gönül mest olur…
Doğruluk üzere doğru olanların yanındadır inşallah…
Salih arkadaşları ile sonsuzluğa yol alır… Yer bulur en sevgili yanında…
Başarıya Allah (c.c.)ulaştırır. Allah’ emanet olun…