- 945 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Gitmeyin Ulan Fantezilerim
Beni ilgilendirsin yahut ilgilendirmesin; gitmelere acayip üzülüyorum. Artık burcumun özellikleri mi, yoksa hurcumdaki gömleklerin naftalin kokusu mu buna sebep bilmiyorum. Ulan tamam duygusalsın, hassas adamsın da bir ortamda hiç tanımadığın, sesinin rengini bile kararlaştıramadığın hatun/herif kim olursa, gitmekten, seyahatten, tatilden bahsettiği an dalıp gitmeler, yüreğindeki burukluklar, göz dolmaları da neyin nesi? Nasıl bir arabesk anlayışsa bizimki, nasıl işlenmişse bu genetik benliğimize; üzülüyor, kahroluyorum. Dahası sıkılıyorum. Evet ‘gitmek’ fikrinden sıkılıyorum. ‘Offf yaa şimdi kim gidecek?’ hissiyatı kaplıyor benliğimi… Ulan bırak kim, nasıl gidiyorsa gitsin! Misal geçen gün bilgisayarımın başında Pes 2009 oynayıp Inter’e 7 tane çakmanın keyfini sürerken, annem odama kafasını uzatarak; ‘Halil ben Gönül’lere gidiyorum, gelirim 20 dakikaya dedi… ‘GELMEZSİN! Gittiniz mi gelmeme ihtimaliniz var, ne olur etmeyin eylemeyin, oturun oturduğunuz yerde’ diyesim geldiyse de çekmeceme tıkıştırdım bu düşüncemi… Maç da 7-7 bitti zaten. İnsan da heves mi kalır. Zaten o maçı da yenseydim, takım olarak finallere Pekin’e gidecektik. Gitmeyelim abi! Gitmesin kimse… Çocukluğumdaki erozyon dersleri olabilir mi acaba bu panik atağa sebep? Erozyon kelimesi bana hep defolup gitmek, işte ne biliyim sıvışmak, kaçmak, tabanları yağlamak, sınır dışı edilmek terimlerini çağrıştırıyor. (Yazımın bu kısmında modaya uyup eğitim sistemine bir eleştiri getirmek istedimse de, her istediğimi gerçekleştiremeyeceğimin farkına vardım.) Neyse ki annem o gün 20 dakikaya kalmadan eve döndü. Sonra bu ’gitmek’ fantezimi gözden geçirmeye karar verdim. ’Daha akıllı, daha mantıklı ol; güzel şeylere yor kafanı Halil’ dedim. Dinlemedi. Annemi kenara çekip konuştum. ‘Hiçbir yere gitmek yok; bundan sonra, evinin kadını, babamın hanımı, benim anam olacaksın dedim.’ İplemedi. ‘Açsındır, yemeği ısıttım kalk ye’ dedi. Karnımı bir güzel doyurdum. Ben gidiyorum diyerek kapıyı açtım. ‘Nereye’ dedi annem. ‘Ne biliyim’ dedim. ‘Mahalledeyim, Fıratlarla sigara içer, dönerim’. ‘Dönmezsin, etme eyleme otur oturduğun yerde’ demedi. Dediyse de ben duymadım...
Halil Babür