- 2184 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KÜÇÜK ZERDALİ AĞACI
Küçük bir zerdali ağacıydı o.
Rüzgar katıp getirmişti onu kurak bahçeme. Bilmiyordu ki burada yaz gelmez, bilmiyordu ki yalancı baharlara gebedir bu bahçe. Nereden bilecekti…
Salına salına, edalı bir gelişi vardı. Önce yer beğendi kendine. Sonra usulca yerleşti, çatlak toprakların arasına. Kök saldı; “buranın hakimiyeti artık benim elimde.” dercesine. Bu kurak toraklara hükümdar ilan etti kendini; sanki büyük bir zafer kazanmıştı. Nasıl da kasılıyordu; tahtına kurulmuş bir padişah gibi.
Büyüdü sonra; yılmadan büyüdü…
Kökleriyle öyle yapışmış ki; toprağa söküp atamadı onu, karşı dağlardan gelen amansız fırtınalar. Biraz büküldü ama, yılmadı. Her defasında yeniden doğrulttu belini. Kırbaçlanan bir at gibi daha da şahlandı. Her kalkışında, bir o kadar daha güç kattı küçücük bedenine. Her kalkış, yeni bir can verdi ona. “Yenilmedim, yenilmeyeceğim” der gibi yeniden doğdu her ölümün ardından.
Nasıl da yaşama hevesiyle doluydu. Baharın gelmesini bekliyordu büyük bir heyecanla. Hiç görmediği bahar nasıl bir şeydi acaba?... Bahar gelince yeşerecekti, bu kurak topraklarda. Bahar gelince çiçekler açacaktı, sevdalara salacaktı hayallerini. Bahar gelince takacaktı arkasına sakladığı görkemli tacını. O, sadece bahara bağlamıştı umutlarını; geceyi güne bağlar gibi.
Bilmiyordu ki her baharın sıcak bir yazı peşinden sürüklemediğini. Bilmiyordu bazı baharların zemheriyi beraberinde getirdiğini…
İşte yalancı bir güneş bir gülüşüyle kandırıvermişti onu. Dağların arkasından olanca heybetiyle salınınca aldanıverdi, küçük zerdali ağacı. Sandı ki ardında bahar var, sandı ki bu güneş peşi sıra ona mutluluk getirdi. Bu koca güneşin şavkı öyle kamaştırdı ki gözlerini ardındaki kara kışı göremedi.
Şimdi ayaz vurmuş dallarıyla bir başına kaldı zerdali ağacı. Baharı bekleyerek büyüttüğü umutlarıyla, bu kurak bahçede kimsesiz kaldı.
Köklerini toplayıp gitse nereye gidecekti? Bu zemherinin yakıp kavurduğu yüreğe var mıydı ki bir merhem? Yeniden umut bağlasa; hiç görmediği bahara tutunabilir miydi hayata? Ya yalancı güneşin dağlar ardına götürüp bıraktığı hayalleri, geri gelebilir miydi?