- 977 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Işığı Yanan İnsanlar
Siyasette, ticarette ve sanatta zirveleri zorlayan üstün zekâmız(!) toplumsal karnemizin insanlık sütunlarında eksilerde seyrediyor.
Kimse ortak hareket etmekten yana değil. Uzlaşma yanlısı gibi görünenlerin ise çoğu ikiyüzlü. Birilerinin elinde bir mühür; önüne gelene damga vuruyor; bizdensin, bizden değilsin!
Birbirimize sevgimizden ve saygımızdan daha önce düşüncelerimizi satmaya çalışıyoruz.
Bir yanlış hesap var ortada, ama hesabı üstlenen yok!
Bir hikâye anlatırlar. Çocuklar, bir eşeğin üzerine kuru ot bağlayarak ateşe vermişler. Canı yanan eşek, ne tarafa kaçacağını bilememiş. Çocuklar arkasından gülerek bağırmışlar; aklın varsa göle koş!
Aklımız var ama; ne kitaplara, ne okumaya, ne de ilme koşuyoruz. Farklı bir hayat yaşamak istiyoruz ama, hiçbir adım atmaya da hazır değiliz. Yaşamak istiyoruz ama, nefes almak bile bize ağır geliyor.
Samimiyet! Bize lazım olan değer. İnsanlığımız samimi olmalı.
Daha düne kadar Anadolu’nun kasabalarında, ışığı yanan evler vardı. Kasabaya gelen tren beklenir, bir yabancı, bir misafir gelir, ortada kalır diye ışık yanık beklenirdi. Tren gittikten bir müddet sonra gelen yoksa, yatılırdı. Prof. Dr. Saffet Solak’ı hepimiz tanırız. Bununla ilgili küçük bir anısını kendisinden dinleyelim;
‘Tıp Fakültesini yeni bitirmiş, pratisyen hekim olarak ilk görev yaptığım yere, Konya’ya bağlı bir beldenin sağlık ocağına gitmiştim. Gençtim, bekârdım. Küçük bir beldeydi gittiğim yer. İlk gece bir eve misafir olmuştum. Tren istasyonunun hemen yanında bir evdi. Akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş, sohbetler edilmişti. Üzerimde yol yorgunluğu, geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı.
Saatler ilerliyor, ağır uyku beni içine çekiyordu. Ev sahibine bir şey de diyemiyordum. Saatler epey ilerledi ama yine bir hareket yoktu. Evin büyüğü olan Hacı anneye sıkılarak sordum: ‘anneciğim, sizin buralarda kaçta yatılıyor?’ Hacı anne: ‘Evladım treni bekliyoruz. Az sonra tren gelecek, onu bekliyoruz’ dedi. Merak ettim. Tekrar sordum: ‘Trenden sizin bir yakınınız mı inecek?’ Hacı annenin cevabı inanılacak gibi değildi: ‘Hayır evladım. Beklediğimiz trende bir tanıdığımız yok. Ancak burası uzak bir yer. Trenden buraların yabancısı birileri inebilir. Bu saatte, yakınlarda ışığı yanan bir ev bulmazsa sokakta kalır. Işığı yanan bir ev bulsun diye bekliyoruz.’
Bu ülkede insanlara hizmet etmek için, su içsinler diye eserlerine suluklar yapan mimarlar vardı. Şimdi ise hastane, okul, resmi daire yapılıyor ama en basitinden otoparkı yok. Varsa bile paralı!
Her şeyden evvel kendimiz, ailemiz, ülkemiz adına geleceğimiz adına bir yaşam amacımız olmalı.
Yarına bıraktığımız bir eser,
İnsanlığa yol gösteren bir ışık bırakabilmek,
Mutlu olmak, güçlü olmak adına…
Hüseyin PAŞA
YORUMLAR
Her şeyden evvel kendimiz, ailemiz, ülkemiz adına geleceğimiz adına bir yaşam amacımız olmalı.
Yarına bıraktığımız bir eser,
İnsanlığa yol gösteren bir ışık bırakabilmek,
Mutlu olmak, güçlü olmak adına…
İlgiyle okudum,ev sahibinin tren bekliyoruz sözü düşündürücü,tanrı misafiri hem de halkı için çalışan bir insan.
Amacımız olmadan zaten hayatın bir anlamı kalmaz ki,şu yazdığımız şiirler bile bizden sonra bırakacağımız birer eserdir.
saygılar selamlar.