- 2328 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Deli baş Mehmet,Keben dibi ve dedem Ahmet
Keben dibi
.....Siz hiç çevrenizde Keben dibi diye bir yer ismi duydunuz mu? evet, mutlaka duymuşsunuzdur. Çünkü duyduğunuz Keben dibi ismiyle olan yerler, pek çok yerlerde vardır. Ama benim burada sizlere anlatacağım yer olan,Keben dibi neresidir biliyor’ musunuz, Cumhuriyet uğruna kanlı olayların kanlı çatışmaların yaşandığı Şimdiki Karaman iline bağlı olan Ermenek ilçe merkezinden bir yerdir.
…..Önce bu yerden nasıl bir yerdir sizlere biraz bahsedeyim. Burası şimdi Karaman’a bağlı olan Ermenek ilçesinin, eski Karaman yaya yolu çıkışında aynı zamanda eskiden güney sahillerinden gelen Yörüklerin develerle yaya gittiği yaz boyunca yaylalarda kalacağı yerlere açılan bir yerin kapısıdır.
….Keben dibi denen bu yer, oldukça dik ve taşlı, bir yolla Yumru tepe denen bir tepenin kendisine verdiği geçitten yaylalara çıkılan bir yerdir.
….Bu keben dibi dediğimiz yerin etrafında da doğal bir kale vardır. Bu doğal çıkılması güç üzerinde Helenistik çağdan kalma inlerin mezarların bulunduğu bu kale şimdi sizlere hikayesi anlatacağım Ermenek ilçesini kuzeyden çepeçevre sarardır. Bu doğal kalenin içinde eski taş devrinden kalma Helenistik çağlardan kalma bir sürü taş mezarlar, ve mağaralar (inler )vardır. Ve bu şehri kuzey soğuk rüzgarlarına karşı koruyan bir yerdir.
….Tarihi dönemlerde yani çok eski çağlarda yaşayan eski devirlerdeki insanlar, buranın içindeki veya üzerinde bulun şimdi bile çıkılması oldukça çok güç olan mağaralarda otururlar, ve onlar kendilerini dışarıdan gelecek düşmanlarına karşı buradaki çıkılması güç tabii kale sayesinde korurlarmış.
…..Bu benim anlattığım tabii kaleden bahsederken, burada bir de şu deyinmeden geçemeyeceğim. Bu kalenin altında dünyanın en büyük, ve en uzun bir yer altı akar suyu vardır ki, bu da bu doğal kalenin altındaki dağlara doğru uzanan adına Marospoli denen yer altı mağarasından şehrin tam ortasından dışarıya bir ırmak gibi çıkmaktadır.
…..Bu yer altı suyu, içine elini koysan nerdeyse donacak şekilde soğuk olan saniyede milyonlarca litre suyu yatağından akıtan bir yer altı nehri olup şehrin tam ortasından yer yüzüne çıkarak engebeli bir araziye sahip şehrin ortasından dereler halinde şehrin güneyinde bulunan yeşil bağ bahçelerin arasından aşağıya Gök su nehrine doğru çağlayarak sesleri bağların bahçelerin arasında yankı yaparak akar giderdir.
….Bununla beraber, şehrin mahalle aralarındaki birçok pınarın da kaynağı yine bu yer altı suyunun derinliklerinden gelmektedir.
….Belediye tarafından suyun çıkışından itibaren yerin derinliklerine doğru uzanan , ve doğal kalenin altına doğru oradan dağların altına doğru bu yer altı nehrinin sağına soluna sonradan gezinti yolları yapılmıştır ve burası gezenler için aydınlatılmıştır. Bu yer mutlaka görülmeye değer bir yer altı nehridir.
…..Gelelim konumuzun geçeceği, Keben dibine tekrar.Keben dibinin etrafında bulunan bu doğal kale üzerinde Helenistik çağdan kalma pek çok mağaralar vardır demiştim. Ben küçükken yani ben ortaokul çağlarındayken, arkadaşlarımla oralara gider, oralarda oynardık. Daha çok da ilkbahar günleri yaylalarına yani göç eden Yörüklerin, deve katarlarıyla bu Keben dibi dediğim yerden yaylalara doğru çıkışlarında giderdik.
….Oralarda oynarken, oralardan yaylalarına göç için geçen Yörüklerin katar halindeki deve katarlarının en önünde at ya da eşek üzerinde giden sahibinin bizden haberi olmayacağını bildiğimiz için arkadaki develerden top yapmak amacıyla deve yünü falan yolardık.
….Bu yolduğumuz yünleri ne yapardık biliyor musunuz bunları biz çocukken onlardan toplar yapar, o toplarla sokaklarda dam evlerin çatılarında yollarda okul bahçesinde falan yakar top oynardık.
….İşte ben ve arkadaşlarım o deve yünü toplamak için gittiğimiz ilkbahar aylarında arkadaşlarla yukarıda bahsettiğim Helenistik çağdan kalma mağaralara da girer çıkar oralarda da develer geçerken bazen bekler oynardık.
….O zamanlarda, bu dediğim mağaraların içinde, bol miktarda yığınlar halinde kemikler vardı. Ben hep o kemikleri merak ederdim. Ve ben onların ne olduğunu gider ya anneme sorardım, ya da bizlere sık, sık yedi yıl kaldığı Yemen’ deki askerlik anılarını anlatan, Yemen gazisi olan o zamanki yaşlı İsmail dayıma falan sorar onların ne olduğunu ne kemiği olduğunu onlardan öğrenirdim.
….Onlar da buranın ve o kemiklerin gerçek hikayesini bana anlatırlardı. Bu hikaye neymiş bir görelim.
….Yemen gazisi dayım çok zaman beni ve benim gibi olan çocukları başına toplar sık, sık Yemen hatıralarını anlatmayı oralarda çektikleri çileli askerlik hatıralarını anlatırdı.
….Yine bir gün böyle bir günde ona o Keben dibinde gördüğüm bu kemiklerin ne olduğunu sordum.
….Bana dedi ki, bak oğlum bunlar hayvan kemiği falan değildir, onların hepsi’ de insan kemikleridir. Çünkü bir zamanlar orada kanlı bir çatışma oldu. Ve hatta o kanlı çatışmalarda senin göbek adın olan, deden Ahmet de vardı o da oradaki kanlı çatışmalarda ölmüştür deyince, heyecanlanır onu dinlerdim. ….Çocuk halimle ondan rica eder olayın nasıl olduğunu anlatmasını isterdim ama, o anlatmaktan çekinirdi nedendir bilmem. Ve bize her zamanki gibi yine kendi askerlik anılarını Yemen yollarında açlıktan susuzluktan kırılanları kalleş Arap saldırılarından ölenleri anlatır dururdu.
….Ama benim aklım hep Keben dibinde olurdu. Çünkü orada ölenlerin içinde onun bizlere dediği gibi, benim dedem de vardı ve bir de bunu annemin de bazen bize anlattığı gibi.
…..Bir gün bunun en doğrusunu o bilirdir diyerek, doğrusunu öğrenmek üzere anneme sordum. Annem o gün boştu işi olmadığı gibi, yanında da konuşacağı kimseler yoktu. Eline örgüsünü almış, çoğu zaman olduğu gibi yine pencerenin önünde oturmuş örgüsünü örüyordu.
…..Olanı biteni anlattım ve dayımın Yemen hatıralarını anlatırken bana dedem hakkında dediğini söyledim. Çünkü ben dedemi hiç tanımamıştım ve gerçekten de ona ne olmuştu nasıl ölmüştü merak ediyordum.
…..Annem otur dedi yanıma. Belli ki o da bunu bana anlatmak için bir fırsat bekliyordu. O arada elindeki ördüğü ördü işini oracığa bıraktı. Çünkü baktım birden onun orada gözleri buğulanmıştı, ve onun daha bunu istememle gözlerinden yaşları dökülmeye başlamıştı.
….Oğlum dedi senin yaşın pek küçük sen pek anlamazsın amma, ben yine de anlatayım dedi ve başladı babasının orada nasıl öldüğünü anlatmaya.
…Dedi ki annem;
…Bir zamanlar bu memlekete musallat olmuş, delibaş Mehmet denen bir adam vardı, bu adam memleketin başına bela olmuştu. Güya vatansever geçinirdi, ama aslında hiç de öyle değildi. Bu adam Cumhuriyetin kurulacağı dönemlerde ve ülkemizin işgal altında olduğu dönemlerde ülkemizi işgal etmiş olan düşmanlarımızla işbirliği yapan bir haindi.
…..Bu dediğim asi adam bir Atatürk düşmanı olan Delibaş Mehmet denen adam o yıllarda, memleketimizde kurulmaya çalışılan Cumhuriyetin karşısında olan Kuvva-ı milliye denen cemiyetlerin karşısında olan Atatürk düşmanı biriydi deyip devam ediyordu anlatmaya Keben dibi olayını.
….Bu adam halkı o zamanlarda Atatürk ve onun arkadaşlarına karşı kışkırtıyordu ve onları kandırıyordu ve de ülkemizde cumhuriyeti kurmaya çalışan Atatürk ve arkadaşlarını din düşmanıymış gibi tanıtıp kendisine yandaş kişiler toplayarak şehirleri karakolları basıyor, ülkeyi düşmandan kurtarırsam ben kurtarırım diyerek kendine yandaş adam topluyor, halkın içindeki zenginlerin parasına.
….O günler de bunun yanında yardımcı olan Aslan Mehmet isminde yine Ermenek ilçesine bağlı Fariske köyünden bunun Aslan Mehmet isminde bir yardımcısı vardı.
….Aslan Mehmet denen bu adam askeri eğitim görmüş, gözü kara attığını vuran asi Deli baş Mehmet’e en sadık adamlardan biriydi.
…..Deli baş Mehmet adamı olan bu Aslan Mehmet’e bir gün der’ ki git ne kadar adamların varsa onların hepsini bir araya getir topla ve daha sonra Ermenek şehrini sen bas oradaki karakolu işgal et, ve oradaki askerler sana direnirse hepsini öldür. Direnmezse sizlere katılması sağla sonra da oradaki hapishanenin mahkumları serbest bırak, onlardan da sana katılan olursa onları da yanına al halktan topladığın para ve altın neler varsa yanına alarak, Silifke’ye gel demiş bir gün emir vererek..
…..Aslan Mehmet de artık aldığı emir üzerine, suçu olmayan bu şehri basmak için hazırlıklara başlar. Gider bir köyde karargah kurar, ve oradan bu dediğimiz Aslan Mehmet adamlarını orada daha da çoğaltmaya çevre köy ve ilçelerden yeni kandırılmış adam getirterek bu bizim şehri basmak için kendince planlar yapmaya başlar.
…..Ne olduysa olur, şehrin kendine mutlaka direneceğine haber alınca durumu o zamanlarda Karaman’da bulunan, başları olan Deli baş Mehmet’e de bildirir ve bir gün sabaha karşı Aslan Mehmet adamlarıyla birlikte şehri kuzeyden basmak için bu inlerin içinde kemikler gördüğün Keben dibinin bulunduğu yerin başına bir gün sabaha karşı gelirler.
….Bu arada Aslan Mehmet kuvvetleri de Karaman üzerinden bunun yardımına gelerek orada şehri basmak işgal etmek için buluşurlar.
…..Şehirdeki halk ise, onlara karşı direnmeye onları şehre sokmamaya yeminli ve hazırdır.
….Halk Atatürk’ ün o günlerde bu şehrimiz için, görevlendirdiği bir kişinin önderliğinde silahlanmıştır. Elinde silah olarak kullanabileceği neler varsa, hepsi onları ellerine almış Keben dibindeki kayaların arasında siperde gizlenerek asileri şehre sokmamak için beklemeye başladılar.
….Başlarında da Yine o yıllarda kuvva-ı milliye teşkilatında görevli Atatürk’ün görevlendirdiği ve şehirde kuvva-ı milliyeyi de yenice kuran bir deneyimli komutan bu yerde asi Aslan Mehmet ve adamlarını beklemeye başladılar.
….Yaşlı annem bunları bana anlatırken, biraz soluklandıktan sonra ve gözlerinden gelen yaşlarını sildikten sonra, o günleri şöyle anlattı.
….Ben o zamanları, daha taze gelindim. Daha sizler falan bu olay olduğu zaman ortada yoktunuz. Babam yani senin deden olan Ahmet de, askerlik için gittiği Mısır’ da Gazze’ de çeşitli yerlerde savaşmış eski tecrübeli bir asker olduğu için şehri koruyacak olan bu direnişcilerin içindeydi.
…..O gün gece, biz de o olayın geçtiği Keben dibi mahallesinde bulunan bir yakın akrabamızın evine giderek hem babamıza destek olmak, hem de orada olan bitenini gözlemek için akrabamıza gitmiştik.
….Sabah olmuştu, ve nihayet Ulu camiden okunan ezan sesleri Keben dibinin kayalıklarında yankılanmaya başlamıştı.
….Birden Keben dibindeki kayalıklardan silah seslerini işitmeye başladık.
….Keben dibi yeri ve çevresi olarak her taraf taşlı olduğu için, kurşun sesleri en az üç beş sefer oralardaki taşlardan yankılanıyor kurşun sesleri kayalıkların arasında yankılanırken gidip, gidip geliyordu.
….Aslan Mehmet ve bizim şehri onlara karşı korumaya çalışan direnişçiler arasında artık büyük çatışma çıkmıştı.
…..Bizler de oradan asilerle çatışırken yaralananlara yardım ediyorduk’ ki babamın bu çatışmada vurulduğunu ve bir taşın arkasında yaralı ya da ölü hiç kımıldamadan yattığını duyduk.
….Yardımına koştuğumuzda o senin adını taşıdığın deden yani benim de babam asi Aslan Mehmet denen adamın attığı kurşunla vurulmuş çoktan rahmetli olmuş sipere yattığı kayalığın önünde yatıyordu.
….Sonra ne olduysa çatışma durdu. Birden silah sesleri sustu, ve ortalık sakinleşti ve dereken asiler şehre giremeden de tıpkı babam gibi orada çatışırken kimi öldü kaldı, kimi de yaralandı ve gizlendikleri kayalıkların içindeki inlerin içinde kaldı kimi de sağ olarak, geldikleri gibi yine Keben dibindeki dağ yolundan Karaman ve başka yerlere doğru dağıldılar gittiler.
….Pek çok kişi buradaki çatışmalarda ölmüştü ama, sonunda da bu bizimle çatışan o asiler yine de şehre girememişlerdi. Dedi bunu tekrar ederek olayın gerisini annem şöyle anlatmıştı.
….Onlardan da kimisi dağlara doğru kaçarken kimisi de yaralı olarak oradaki Helenistik mağaraların içine sığınıp oralarda daha sonra kimseden yardım göremeden mağaranın içinde günlerce kalmış ve kendi kendilerine orada acı içinde ölüp kalmışlardı.
….Bu gördüğün kemikler işte onların olabilir. Çünkü oralar lanetlidir ve kimseler o günden sonra oraya ne gider oldu, ne de oradaki kemiklere sahip çıkar oldu ne de o mağaralar girer oldu dedi Annem bu olay için.
….Daha sonra annem dedemin mezarının olduğu yeri söyledi. Onun mezarı aile mezarlığının tam aksine bu Keben dibi dediğimiz Cumhuriyet şehitlerinin yattığı o yerdeki mezarlıktaydı.
…..Ve sonradan bana dediler ki, o çatışmada Aslan Mehmet’i bir Mısır Gazze savaşları gazisi olan dedem vurmuş ve asilerin başlarından olan bu Aslan Mehmet’i de yaralı olarak taşların arasına kendini gizledikten sora oradan kendini yaralayan dedemi vurmuş dediler diyordu annem.
….Daha sonra bu yaralı Aslan Mehmet’i, bu Keben dibindeki taşların çakılların arasında yaralı olarak kendini gizlemiş olarak buldular, ve onu buldukları oradan yaralı sağ olarak alıp götürerek hapsetmişlerdi. Sonra da onu çıkardıkları mahkemede yargıladıktan sonra şehir meydanında astılar demişti babasının nasıl öldüğünü annem anlatırken.
….İşte o çatışmada ölen adı adım olan dedemin yerini, babam bir defasında göstermişti de, ben hala hatırlarım yerini. Şimdikiler gibi üzerinde yapılmış bir mezarı bile olmamasına rağmen.
İşte öğrendim’ ki Keben Dibi’ in de hikayesi buymuş.
Kolay kurulmamış, bu Cumhuriyet,
Karşı durmuş cahil, oluşturmuş heyet
İsyan çıkarmış bir, bir karşı koymuşlar,
Bin dert altında, kurulmuş nihayet.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.