- 1167 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YENİ “GARİPÇİLER” TÜREMİŞ(!)
Fransız şairlere hayran olan yerli bazı şairler onların kültürüne uygun yazdıkları serbest şiiri Türkçemize sokmuşlar ve “Garipçiler” olarak isim yapmışlar. Ama edebiyatımıza uygun olmadığından tutunamamışlar. Bin dokuz yüz yirmilerde yine bazı hayranlar sayesinde yeniden peydah olmuş ve devam ediyor.
Hadi bura kadarını hece ve serbest şiiri anladıkta yeni nazım türü uydurmaya kalmak nedir bilmem? Ben hiç bir yazar ya da şairin kitabını bir defadan fazla okumadım. Ama zamanında deftere dahi yazılmamış günümüze derlemeciler sayesinde gelmiş büyük üstat Pir Sultan Apdal’ın iki yüz on üç şiirini bir siteden üç kez okudum. Belki beşinciyi de okurum. Çünkü okutuyor. Tabi Köroğlu, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Âşık Veysel, Yunus Emre, Necip Fazıl, Ozan Arif, Âşık Mahsunî, Âşık İhsanî, Mansurî M. Akif Ersoy’u okurken de kendimi bulmuş aynı hazzı almıştım. Tazeliğini hepsi korumuş ve bana göre Türk şiirinin tüm özelliklerini çok güzel yansıtmışlar.
Ben ve benzerlerim bu üstatları ve nicelerini çok iyi inceleyip dersini almalıdır. Pir Sultanı Pir Sultan yapan Hızır Paşadır. Âşık Veysel’i Âşık Veysel (Allah korusun) yapan gözlerini kaybetmesidir. Yunus’u Yunus yapan verilecek olan tasavvufu darı tanesine değiştiği için duyduğu pişmanlıktır. Köroğlu’nu Köroğlu yapan Bolu Beyidir. Karacaoğlan’ı Karacaoğlan yapan kara kuru Yörük kızıdır. Atilla İlhan, Nazım Hikmet, Âşık İhsanî, Âşık Mahsunî, Ozan Arif’i, Necip Fazıl’ı ve diğer büyükleri günümüzde ayakta tutan çektikleri cezalar ve sıkıntılardır. Daha düne kadar şair ve yazarlar en küçük sözlerinden tutuklanmıyorlar mıydı?
Bugün bu büyük üstatların topuk seviyesine çıkacak şair ve yazar %90 yok gibi. Hele 2000 yılından sonra bu temelli ayağa inmiş. Rezillikleri şölenlerde görebilirsiniz. Önce şair veya yazar kişi kültür seviyesi olarak sokaktaki halktan farklı olmalıdır. Ne yazık ki bugün bazılarımıza çapulcu demek hata olmaz.
Atatürk zamanının en akıllısı, olgunu ve kültürlüsü olmasaydı lider olabilir miydi? Farklı bir insandı. Şair ve yazar halktan, dernek başkanı üyeden ve kurucu başkanda başkandan olgun olmalıdır. Yine bunun tam tersini genelde halkın çoğumuzdan olgun olduğunu görmüyor muyuz?
Hızır paşası olamayan gerçek şiiri yazamaz. Yazdığı karalamadan ileri gitmez. Maaşı iki milyar ve yukarı olanlar asgari ücretlinin ve işsizin halinden anlar mı? Onların emrinde el pençe duran sayısız seyisleri vardır.
Yürek yanmayınca su istemez, şiirde yazamaz insan.
Bazı adı şair kişiler içinde olduğu siteyi beğenmiyor, eleştiriyor. Üç beş gün sonra yine aynı siteye şiir atıyor. Bence sitelerin birbirinden pek farkı yok. Bazı arkadaşlar her şiire nokta virgül aynı yorum yazıyorlar. Çünkü şiiri okumadan hatır için “Kopyala yapıştır” yapıp gönül alıyorlar. Gerçek yorumlar yapılsa benim gibi acemiler hevese kapılmaz eksiğini görür, tamamlar.
Yukarıda saydığım üstatların tarzından daha iyiyi yaparım diyen kişinin önce onları yüzde yüz bilmesi gerekir. Hece şiirle serbest şiiri ayırt
edemeyen ve sayısız hatalı şiirin şairine derece, ödül veren kişiler yeni tarz oluşturduklarını iddia ediyorlar. Birbirlerine de övgü dolu asılsız methiyeler yazıyorlar. Yazdıklarına kendilerinin inandığı şüpheli(!)
Antoloji veya şiir yarışması yapacağım şu kadar para gönder diye benim gibi kazları Kırklareli’den Kars’a kadar dolandıran üçkâğıtçılar başımızda en büyük şairim diye ötüyorlar. Kültürlü insan kendini yazar ve şair olarak tanıtmaz bile. İsterseniz isimde veririm. Beni zorla yarışmaya kattı, iki dalda derece vermiş, bırakın vaat ettiği ödülümü göndermeyi zoraki yaptırdığı masrafımı bile elli defa istememe, sitelere ismini yazmama rağmen göndermedi. Tabi helal edecek değilim mahşere kaldı.
Hani bir atasözümüz var ya “Bir tecrübe bin nasihatten iyidir” diye çok doğru. At gözlüğünden bakıp çevresini göremeyen oltadaki yeme aldanan bazıları benim gibilerin yediği kazığı yemek için yollarına devam ediyorlar. Acıtınca eyvah derler ama iş işten geçer. Avanaklar olmasa akıllılar nerden geçinecek. Sudaki kaplumbağayı önüne kondurduğu güvercinle doyuran Allah her şeyi mükemmel yaratmış tabii.
Önce yazar şair geçinenlerin ben duygusundan kurtulmaları gerekir. Ben demek şeytana mahsustur. Derecemiz yükseldikçe gönlümüz alçalmalı. Herkes bilhassa yönetici konumundakiler hep ben diyorlar. Şiirlerine bakınca da gerçek anlaşılıyor. Bir ilde 90-100 eli kalem tutan insan var. Ben duygularını ezip bir dernekte toplanamıyorlar. Bazı illerde dernek yok, belki bazılarında da iki tane vardır. Bizim siyasetle, ayrımcılıkla işimiz olmamalı. Geridekinin eli daima tutulmalı.
Reklâm peşinde olunmamalıdır. Eserimiz hak ediyorsa zaten bizim reklâmımızı er geç yapacaktır. Tavukla hindi yan yana yumurtlamışlar. Hindi ağırlığını gösterip sessizce kalkıp gitmiş. Tavuk iki saat gıdaklamış. Hindi “Şu çıkardığına bak birde iki saattir yaptığına bak” demiş. Tavuk hindiye “Marifet çıkardığında değil reklâmda demiş.
Marifet pamukluk ya da yamukluk yaparak Nobel ödülü almak değildir. Milletimizin ortak değerlerine küfretmek hiç birimizin haddine düşmemelidir. Hainlik yapıp Nobel ödülü alarak yurt dışında yaşamaktansa sade halimizle ülkemizde delikanlı gibi yaşamayı tercih etmeliyiz.
Bence anası ve babası farklı olan yavrunun nesli üremez. Neyse gelelim bizim şu garipçilere. Bazıları beni eskileri taklitçilikle suçlayabilir ama henüz ben onların topuk seviyesine çıkamadım. Türk şiirini tüm yönleriyle araştırıp öğrenin, yeni nazım türüne ihtiyaç varsa gerekeni yapın. Şakşakçılara aldanmayın. Sizde “Garipçiler!” gibi olmayın.
Dursun Yeşil – 04.01.2010
YORUMLAR
Öncelikle bu tarz düşünce yazılarının çoğalması dileklerimle yazınızdaki birkaç hususa karşı çıkmak istiyorum;
Giriş cümlenizi aynen alıntılıyorum;
"Fransız şairlere hayran olan yerli bazı şairler onların kültürüne uygun yazdıkları serbest şiiri Türkçemize sokmuşlar ve “Garipçiler” olarak isim yapmışlar. Ama edebiyatımıza uygun olmadığından tutunamamışlar. Bin dokuz yüz yirmilerde yine bazı hayranlar sayesinde yeniden peydah olmuş ve devam ediyor."
Öncelikle Orhan Veli ve arkadaşlarının çıkış noktası Fransız edebiyatındaki Michel Butor ve arkadaşlarının başlattığı ve diğer sahalara da sıçrayan Yeni Roman akımıdır. Ve tabii ki sürrealizmdir. "Edebiyatımıza uygun olmadığından..." diye yazdığınız cümleyse bana göre son derece yanlıştır. Ki edebiyatımızın şuan içinde bulunduğu süreç için Garip akımı bir ivmedir. Ve Garipçiler bu çalışmayı yapmasalardı belki de bugün bir başkası yapacaktı. Ama geç bir çaba olacaktı. Ki Divan edebiyatının etkisinde devam eden şiir anlayışının yerine bir başka alternatifin girmesi ve yeni imgelerle edebiyatın taclandırılması bence çok önemli bir devrimdir.
Bunun yanında yeniliğe açık bir yanınız olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda Garip akımına karşı olmanız bir çelişki adlediyor. Cemal Süreya ve Edip Cansever'in çıkış noktalarının Garip Akımı olduğu tarafınızdan da mutlak suretle bilnmektedir. Demek ki böylesi bir basamak yadsınamaz.
Cemal Süreya'nın Folklor şiire düşman yazısında belirttiği husus Garip Akımını haklı çıkartmaktadır. Ama bu demek değildir ki Garipçiler kusursuzdu. Tabii ki değildi. Yeni bir sahanın açıldığı edebiyatımızda böylesi hatalar yapmak gayet doğal. Alkışlanması gereken sanat için girişilen bu çabadır.
Saygılarımla...
Dursun Yeşil
Dursun Yeşil
insanlari seviyorum
Eline gecen firsatlari nasil yasayacagini bilmeden, hunharca ve bulundugu ortamda kendini gerceklestiremedigi ve onaylanmamis oldugundan; yenilenmesi ve yükselmesi vede degistigini ispatlamasi gerekir. Bu silsileye kendini kaptiranlarda bunu, kargasadan kurtulamayip, müzik, sanat ve edebiyat zevkinede yansitir.
Hep daha cok istemeye ve hayallerde yasamaya tarik eden, hep kazanan yada sirf kaybeden rolüne bürünüp; zamani, imkanlari ve emekleri harcayan bir ihtiras carkinin ta icine düsürmüstür. Kaybedenlerden ve silinenlerden olmayada mahkum etmistir ayni zamanda kendini.
Cünkü dünyasi; zaman ve tarihe dayanir. Yaptirim gücü, hep önde olmak ve yikiklar üzerine kendi dünyasini kurmak. Kendine güvenemedigi icin, karsidakine hep süpheyle bakar ve yikmak icin bahane arar. Sürekliligi degil, bitirmeyi ögrenmistir.
Oysa; olmasi gereken görüntü, bir rüya, hayal, ilham kaynagi, disardaki dünya degildir.
VE DUYGULARIN GECESI YOKTUR. KARANLIGI OLMAZ
duyarli yüregi tebrik ederim
baris ve ümid ile kalin
DİYARDAN DİYARA SİTESİNDEN ALINMIŞTIR.