- 973 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YA DOĞRUYSA
Hep düşünürüm, sebebi ne diye. Çocukluğumda, büyüklerimizin birbirleriyle olan ilişkilerini, saygı ve saygınlıklarını, samimiyetlerini, paylaşımcılığını ve en güzeli de tarımsal ve diğer işlerle kışa hazırlıkta mükemmel bir yardımlaşma yaptıklarını görürdüm.
Ya simdi, o ortamlardan hiç eser yok. Dereden çok sular akmış. Çok şey değişmiş, özümüzden koparılmışız. Nasıl mı?
Sözde bağımsız bir devlet olmamıza rağmen, toplumu yönlendirecek, toplumsal yaşamı adaletli bir şekilde düzenleyecek ne devlet yönetimi ne de otoritesi var.
Sıfırdan var oluş mücadelesi vererek kanıyla canıyla vatanını ve onurunu kurtaran, dünya emperyalizmini dize getiren toplum kaderine terk edilmiş, sindirilmiş, dize getirdiği emperyalizmin sömürüsüne yem edilmiş. Gençliğinin kültür bunalımı girdabında magazinsel yaşam çelişkisi ile ne yaptığı belli değil. Yaşlılarsa üçer beşer Cami önlerinde oturup aralarında sohbet ederken "hey gidi günler" deyip geçmişe duydukları özlem için akıttıkları göz yaşları ile hazin hazin ölümü beklemekteler. Bu değişimin ve acziyetin bir sebebi olmalı. Bu sebebi M. Emin DEĞER’in tespitleriyle biraz inceleyelim.
ABD bize ne yapmış?
Antropolog Nader’ e göre "Görünmez faktör, tüm dolaylı kontrol süreçlerinin ve mekanizmalarının genel toplamından ibarettir. Görünmezlik, zihinlerin sömürgeleştirilmesi yoluyla başarılmaktadır. Yanlış olan doğru veya abes görünüyor. İnsanları öldürmek vatanperverlik oluyor, reddediliyor ya da kabulleniliyor. Düşünülmeyecek davranışlar normalleşiyor. İtiraz eden bağımsız düşünceliler kavgacı, yol göstericiler sayılmakta, araştırma yardımı ve is bulmaları tehlikeye girmektedir."
ABD soğuk savaş döneminde toplumları ve insanları kukla gibi kullanma yöntemi geliştirmiş ve başarıyla uygulamıştır. Nader bunu “Bilimi paranın krallığı için insanlığa ihanet amacıyla kullanmak” olarak niteliyor. Antropologların demokratik illüzyonlara bilerek katıldıklarını bunun “zihinlerin sömürgeleştirilmesi yoluyla başarıldığını, yanlış olan doğru veya abes göründüğünü” anlatıyor ve diyor ki “insanlığın tüm boyutlarıyla incelenmesi antropologlara, antropolojik akla şekil veren güçleri açığa çıkarmada özel bir olumluluk yüklüyor.”
Asıl amaç, gücün sistemleştirilmesi ve ilişkili oldukları ülkelerin iç işlerine karışmanın engellerini ortadan kaldırmak. Soğuk savaş döneminde “Glock’un ilk işlerinden biri, Ortadoğu’nun ve özellikle Türkiye’nin yoğun olarak incelenmesini öngören bir araştırma idi. Glock’un devletle yaptığı anlaşmalar, bir dizi istihbarat ve propaganda çalışmasını içeriyordu. Bunlar arasında Türkiye’deki kitle iletişim araçlarının profili, nükleer savaş için bilimsel planlama ve şehirlere yönelik kimyasal silah saldırıları, siviller ve mahkumlar arasında psikoza neden olmadaki yararları bakımından LSD ve benzer ilaçların sınanması gibi konular yer almaktaydı.
LSD: Güçlü halüsinasyonlara yol açan kuvvetli bir uyuşturucu olarak betimleniyor.
PSİKOZ: Sözlükte “Her türlü akıl ve ruh hastalığının genel adı. Diğer bir anlatımla toplumsal bir sarsıntıya bağlı olarak oluşan ruh durumu.
Deniyor ki, bu tip çalışmalar “Ortadoğu’nun özelliklede Türkiye’nin yoğun olarak incelenmesini öngören araştırmalardan” biridir. ABD geçmişte Türk toplumunun ruh sağlığıyla oynadığını yıllar sonra açıklıyor.
“Türklerin çoğu, Araplar, İranlılar ve Ortadoğu’nun diğer halkları, Lerner’ in dünya versiyonuna göre normal değildi. Onlar modernitenin taarruzu altında varlığını kaybetmeye mahkûm olmaları hasebiyle, araştırma numuneleri idiler.” Ve asıl amaç, bu sözlerle aşağıladığı prototip olarak hazırlanan ülkelerden toplanan verilerle hedef toplumları istedikleri kalıba oturtmak olmalıydı. Çalışma tamamlanıyor ve “Geleneksel toplumun gelip gidişi Ortadoğu’yu modernleştirmek” adıyla kitaplaştırılıyor. Bu kitap Amerika’da büyük akademik prestij kazanmış ve yıllar boyunca Türkiye ve diğer Ortadoğu ülkelerinde uygulanan biçimiyle ekonomik ve politik kalkınma teorisinin temelini oluşturmuş.
Peki, biz kalkınabildik mi? Hayır. Nedeni yine bu kitapta, çünkü bizim gibi ülkelerin kalkınması için, önce toplumsal birlik bütünlük iradesi, sonra kalkınma stratejisi ve ekonomik güç gerekir.
ABD’nin seni tüketici pazarı olarak hazırlama taktiğinin uygulama alanındaysan, “Geleneksel toplumun geçip gidişi (özünden koparılma) ekonomik ve politik kalkınma teorisi programının hedefine alınmışsan bırakın kalkınmayı kendi kimliğimizi bile koruyamayız.
Saygılı ve sabırlı bir toplumdan en ufak bir sorun olduğunda dahi mantıklı bir çözüm aramak yerine hırçınlaşan ya da canileşen toplum haline gelmemizin nedeni bizdeki işbirlikçilerin de bilgisi dahilinde yürütülen işte bu insanlık dışı programlar.
Ertuğrul TORUN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.