- 872 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Malazgirt-Çanakkale-Diyarbakır Hattındaki Kardeşlik Sınavı
Malazgirt-Çanakkale-Diyarbakır Hattındaki Kardeşlik Sınavı
Ey kardeşlerim!
Bu yazım, bu feryadım Ağrı Dağı ihtişamının Çanakkale Geçilmez’ine selamıdır. Hasankeyf’in Kapadokya’ya hasreti, Doğubeyazıt’ın Kapıkule’ye sevdasıdır bu. Bu Şerefeddin Dağları’nın Boğaziçi’ne aşkı, Diyarbekir Surları’nın Rumelihisarı’na tutukusudur. Bu Ahmed-é Xané’den Eyup Sultan’a uzanan maneviyatın bir nefesidir. Mem-u Zin’in Aslı ile Kerem’ine ağlayışı, Dicle-Fırat’ın Sakarya’ya akıp giden coşkusudur bu. Ve benim dayanılmaz hasretine cayır cayır yanışımdır...
Ey kardeşlerim
Bizler “ebediyen kardeşiz”, Dünyanın hiçbir yerinde bu kardeşliğin bir benzeri görülmedi, görülemeyecek. Bütün dünyaya numune olacak bir kardeşliktir bizim kardeşliğimiz, bu böyle biline…
Ey kardeşlerim!
(Şahsen savaş karşıtı olmakla beraber)
Biz bu kardeşliği Malazgirt’te ortaya koyduk. Biz bu kardeşliği Haçlılara karşı bütün savaşlarda ortaya koyduk, bu kardeşliği biz Çanakkale’de, Dumlupınar’da, Anafarta’larda da ortaya koyduk. Biz kardeşliğin ne olduğunu hiç gerek yokken Kore Harbi’nde de dünya âleme gösterdik. Kıbrıs Barış Harekâtı bu kardeşliğin unutulmaz destanlarıyla dolu. Pişman değiliz, Allah korusun gerektiği zaman yine aynı şekilde kardeşlerimizle omuz omuza oluruz…
Peki bunun karşılığında ne oldu dersiniz, ey kardeşlerim!?
Şimdi basit gibi görünen birkaç örnekle bunun karşılığının ne acı olduğunu anlamaya çalışalım.
Ey kardeşlerim!
Onlarca yıl radyo ve televizyonlarımızda Almanca, İngilizce, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Rusça, Portekizce, Yunanca, Macarca, Bulgarca, Arnavutça, Sırpça… Latin Amerika’da, Afrika’da ne kadar dil var ise… bütün dillerde şarkılar söylendi, repler yapıldı. Kikiki Kukuku’larla dans edildi. Doğrusu çok da hoş parçalardı. Ama inanın sizin bu kardeşlerinizin (ana) dilinde de çok güzel şarkılar ve halaylar vardı: Melli Melli, Şemmame, Kevoke, Oke Kaşon… oyun ve müzikleri Kikikil’erden çok daha sevilecekti ülkemizde kardeşlerimiz tarafından.
Ey kardeşlerim!
Şimdi Allah aşkına söyleyin; bu kardeşlerinizin (ana) dilinden tek bir kere, tek bir gün, tek bir tane Kürtçe şarkı çalındı mı radyolarımızdan, televizyonlarımızdan? Bir tane, sadece bir tane şarkıyla kıyamet mi kopardı? Bir tane manimiz, fıkramız anlatılsaydı; bir şiir, bir masal anlatılsaydı dilimizle sevinseydi çocuklarımız… Bütün ömürleri boyunca haberleri anlayacak bir dille dinlemekten mahrum bırakıldı annelerimiz, babalarımız… Hatta hatta yemek tarifi bile yapılmadı bu kardeşlerinizin dilinden… bir çorba tarifi yapılsaydı annelerimize (ana) dilimizle dünyanın sonu mu olurdu sanki? Kardeşlik destanları anlatılsaydı, Malazgirt’ten Çanakkale’ye; Selahaddin-i Eyyubi anlatılsaydı muhteşem seferleriyle kardeşlik mi zedelenirdi? Tam tersi kardeşliğimiz daha da ESSAH olurdu, değil mi?… ama olmadı, dilimizi birileri yok saydı. Bunun ne kadar acı-keder dolu, ne kadar izdırap verici, ne kadar aşağılayıcı; bunun ne kadar hayretten de öte hayret verici olduğunu bilir misiniz?.. Nerden bileceksiniz ki…
Ey kardeşlerim!
Bu bizi yok saymaktı, biliyorduk. Dilim varmıyor ama bu bizi ‘hiç’lemekti. Bu demekti ki ‘siz yoksunuz’, ‘siz var kabul edilmiyorsunuz.’ Kardeşleri tarafından biz kardeşleri ‘yok’ muamelesine tabi tutuluyorduk böylece… Bizler ilkokuldan (yedi yaşımızdan) beri “Varlığımızı Türk Varlığına Armağan Etmiştik”. Ama buna rağmen bu tutum “sizler varla yok arası”sınız demekti bize. ‘Yaşıyorsunuz, vatandaşsınız… Türk, doğru ve çalışkansınız;’ (ama ana) diliniz hepimize ait olan radyolarımızda, televizyonlarımızda, gazete ve dergilerimizde, dairelerimizde, tören ve şölenlerimizde; hatta hatta pavyon ve gazinolarımızda da yasak(tı)… Bu acıyı inşaallah asla yaşamazsınız. Ama bunların ne kadar acı olduğunu biz anlatsak da anlayamazsınız. (Sizden ebediyen ırak olsun) ancak yaşanarak bilinir bunun acısı ey kardeşlerim!..
Ey kardeşlerim!
Bizler ilkokulda öğrenci iken (kimi zaman evlerde bile) kırmanci-zazaki konuşamıyorduk biliyor musunuz? Çünkü öğretmenlerimiz anadilimizi konuşmamızı yasaklamışlardı. Bir de kardeşlerimizden hafiyeleri vardı gizli gizli gelip kontrol eden. İşin acı tarafı biz de yıllar sonra öğretmen olduğumuzda aynı şeyleri yaptık ilk yıllarda. Ne trajikomik değil mi?
Ey kardeşlerim!
Bizim birbirimizle hiçbir hesabımız yoktu biliyorum. Ama birilerinin bizlerle akıl almaz hesapları vardı. Bunun için de kardeşlerden birisinin giyim kuşamı, dili, sevdiği renkleri, tarihteki kahramanları ile iglili yazıları vs. kimi zaman sansürlendi, kimi zaman yasaklandı, kimi zaman da görmezden gelindi… En çok ta görmezden gelinmeler ağırımıza gitti biliyor musunuz? Sanki bir kardeş kardeşinin mutlu olacağı, sevineceği, sevdiği güzelliklerini yok sayarak ve tepkisizlikle (adeta yerin dibine batırarak) cezalandırıyordu. Ne kadar acı bilir misiniz ey kardeşlerim? Nerden bileceksiniz ki…
Ey kardeşlerim!
Gün geldi biz bu yükü artık çekemez olduk, ağırlaştıkça ağırlaştı. Hem yükün ağırlığına birileri “taş, top, mermi” ekleyip daha da dayanılmaz hale getirmişti. Peki, siz ne yapıyordunuz/ne yapıyorsunuz kardeşlerim? Bunlara niçin izin veriyordunuz/veriyorsunuz? Yükümüzü hafifletmenizi beklerken niçin hiçbir şey yapmadan bekliyordunuz/bekliyorsunuz kardeşlerim?
Ey kardeşlerim!
60 bine yakın insanımızı kaybettik. Siz sadece “evlatlarınız olan evlatlarımıza” ağlarken biz hepsi evlatlarımız deyip 40 bin defa ağladık. En çok da Bingöl baskınında pusuya düşürülen askerlerimize ağladık, sebebini sormayın gitsin… Askerlerimize, polislerimize Kürtçe ne ağıtlar yakıldı biliyor musunuz? Nerden bileceksiniz ki?.. Annemin nefesi kesilircesine o erlerimize-erbaşlarımıza hıçkıra hıçkıra ağlayışını asla unutamam kardeşlerim. Ya Kulp’ta öldürülen on bir köylüye ağlayanınız oldu mu? Vazgeçtim bunu sormadım kabul edin…
Ey kardeşlerim!
Kürtçe olan köylerimizin, dağlarımızın, tepelerimizin isimleri de değiştirildi biliyor musunuz? Allah sizin de çocuklarınızı bağışlasın, üçüncü kızım olan ‘’Dilan’’ın adını uzun süre yazdıramadım nüfus kütüğüne… “şenlik, düğün, şölen” anlamına gelen “Dilan” ismini yazmadılar biliyor musunuz? ‘Yasak’ dediler, ‘olmaz’ dediler; bu Kürtçedir deyip yazmadılar Kürt olan memur kardeşlerimiz…
Çünkü “öyle emir almışlar“mış. Çünkü “yeni genelge gelmiş“miş “Kürt kökenli” içişleri bakanının bakanlığından. Günlerce bekledim biliyor musunuz? Dahası kimi yerlerde çocuklarına bu tür sakıncalı! isimleri koyan ebeveyne “bölücü” damgası vuruluyordu. Olmaz demeyin, vallahi oldu kardeşlerim… daha dahası “soruşturma geçiren ebeveynlerden” bile bahsediliyordu. Bu kardeşliği ne kadar yaraladı/yaralar biliyor musunuz kardeşlerim?..
Ey kardeşlerim!
Bütün Kürtçe isimli köylerimizin isimleri değiştirildi. Hem de Türkçe isimlerdeki güzellik gibi dünyanın en güzel isimleri anlamsız, boş, aceleye gelen abuk-sabuk isimlerle değiştirildi. Bu ne kadar zorumuza gitti biliyor musunuz? Nerden bileceksiniz ki…
Ey kardeşlerim!
Bütün bunlar olurken biz ne mi yaptık, merak ediyor musunuz?
Devam edecek…
YORUMLAR
Dinsel, etnik, mezhep veya demokra(t)si maske hiç farketmiyor.
Yine dinsel söylersek, herkes ne ise; olduğu "o" özüne dönüyor bir, bir de mutlaka sevdikleriyle haşroluyor, olacak buda iki !
Türkmence söylersek ise; pekmezi kaynatsak olmuyor şeker, cinsine yandığımız, ne etsek cinsine çekiyor...
Malazgirt bizim, Çanakkale'de bizim, yani Türklerin... Emperyalizmin himmetiyle, cesaretlenip güce tapanlar, bu belirleyenden olmak üzere güçlü değiştikçe sahip değiştirenler ve bu minvalden ağız nameleri yapanlara inanmıyoruz değerli Ahmet Ay 21 Bey...
Bir de, derununda ne türden olursa olsun ayrılıkçılık olanlar, yani siz gibi traji-komik şeyler yazan ayrılıkçılar yani, gölge etmesinler başka ihsan istemiyoruz.
Böyle kardeşlik filan olmaz... Biz salak, moron, embesil ya da aptala mı benziyoruz bu kadar?! Böyle mi sanıyorsunuz hakikaten, her ne kadar bize kendi aranızda "etrak-i bi idrak" yakıştırsanızda ?
Kusura bakmayın, çok afedersiniz fakat bu kadar da değiliz, ulus toplumsal olarak hiç değiliz, çok yanılıyorsunuz, herkes herşeyin farkında...
Gelin emperyal kayıklarına binip, ondan yediği gaz verici etkisi büyük beslemeliklerle aklı evellikler etmeyin, özden ve içten kardeş ve kardeşlik olan yolu seçin !
Esenlikler değerli Ahmet Ay 21 bey....
Göktürkmen tarafından 1/6/2010 12:14:42 AM zamanında düzenlenmiştir.
Ahmet AY 21
Göktürkmen
Ama yazdığınız yazılara eleştiri, polemik ya da katkı türünden eklemelerimiz, siz yazdıkça hep olacak, siz izin verdiğiniz sürece tabi ki, demek ki yazmak hürse onu eleştirmekte hürdür !
Gelelim zikrettiğiniz saf insan sevgisine, siyasi ve ayrılıkçı kürdistler, ülkede yaptıklarıyla bu sizin saf ve kardeş insan tanımına ne kadar uyuyorlar, bunu da kör bakmazsak hepimizin rahatlıkla görebileceğini düşünüyorum.
Ülkede herşey eşit, ama siz istiyorsunuz ki; Türklerin Türk olması yasaklansın,Türkiyeli filan olsunlar, Türk olmak yaklaşık bir 15 yıldır bu ülkede en büyük suç... Kara kaşlı, badem gözlü işbirlikçi Kürt veya işbirlikçi etnilerden birine ait olmaksa, her ne hikmetinden sual edilmez bir durumsa anlamıyorum, büyük onur (!)
Kardeşlik , sizinde buyurduğunuz gibi çok yakın evet, ama emperyal işbirlikçi ve beslemelere değil, bu ülkeye bağlı, Atatürk ilke ve devrimlerinden yana tüm Türkiye Cuymuhuriyeti ortak değerlerini paylaşanlara yakın... Bunu belrtmekte yarar var...
Diyarbakır'da, Hakkari'de, Malazgirt'te, Çanakkale'de, Kerkük'te bizim yani Türklerin... Kendini bir türlü Türk sayamayan (!) Türkiyelilere bunu duyurmaktan ve bundan asla sarf-ı nazar etmeyeceğimizden bilgileri olmasını söyleyerek, size esenlikler diliyorum.
İyi geceler dilerim.
Evet bu feryat duyulmalı..Yazınızın içeriğinde kardeşlik vurgusu samimi, yazınızda öyle...Yalnız öğretmen ne yapsın ğörevi Türkçeyi öğretmek değil mi?....Eğitim dilinin tekliğinden yana olmamla birlikte diğer dillerin geliştirilmesi söylenmesi bir zenginlik kaynağımızdır...
Ben çocukluğumda, tam anlamasamda Kürtçe şarkıları dinlerdim(Revan radyosu) neden ülkemizden yayın yapılmıyor diye merak ederdim...Dil bizi bölmez, bilakis zenginliğimiz olarak algılanmalı...
Bu topraklar üzerinde yaşayan insanların dil,din ırk ayrımım yapılmaksızın kucaklanmasına inanan biri olarak başkam bir seçeneğimiz yok sanırım......
Dillerle,dinle ırkla devletin işi olmamalı diyorum....Kardeşçe yaşamaın koşulu ,kardeşini sevmek ve onu olduğu gibi kabul etmekten geçer..Biz varız anlayışı bizi barışa,kardeşliğe aydınlığa götürür....Saygılar
Ahmet AY 21
Bu yazım, bu feryadım Ağrı Dağı ihtişamının Çanakkale Geçilmez’ine selamıdır. Hasankeyf’in Kapadokya’ya hasreti, Doğubeyazıt’ın Kapıkule’ye sevdasıdır bu. Bu Şerefeddin Dağları’nın Boğaziçi’ne aşkı, Diyarbekir Surları’nın Rumelihisarı’na tutukusudur. Bu Ahmed-é Xané’den Eyup Sultan’a uzanan maneviyatın bir nefesidir. Mem-u Zin’in Aslı ile Kerem’ine ağlayışı, Dicle-Fırat’ın Sakarya’ya akıp giden coşkusudur bu. Ve benim dayanılmaz hasretine cayır cayır yanışımdır...
.....
bü giriş bölümü şiirin kıyısındn dönmüş.
harika bir şiir olurdu gerçekten de!
..
değerli arkadaşım;
çok içten bir sesleniş okudum az önce, tüylerim ürperdi. konunun acınası derinliği dışında başarılı bir hitap yazısı bu. sanat yönü de olabilen.
aynı topraklarda yaşayıp da kardeş olmayı başarabilmenin sırları yüklüydü yazıda.sen, ben, öteki, değil de biz olmaya bir çağrı. ayırmak değil kucaklamak. işte bu düşüncelere karşı çıkanlar değil mi gerçek bölücüler. farklılıkları sindiremeyen örümcek zihinler.
ama yine de gelinen yol epey kazanımlı, daha dün böyle bir yazıyı yayınlayamazdı kimse...demek ki, hayat ileriye akıyor. geriye doğru inatla akan kör beyinlere rağmen.
tüm ölenlerin acısı yüreklerde olmalı..insanın insana kıyımı durmalı. barışın neresi kötü..kim istemiyor bunu. işte sevdalı bir yürek yazmış ; öyle basit ki kardeş olmak!!!
teşekkürler arkadaşım, yazı etkileyici olduğu kadar önemliydi..
müget tarafından 1/5/2010 2:17:20 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ahmet AY 21
içten yorumunuza kaynayan yüreğimle teşekür ediyorum. Kardeşlikten ötesi yok.
Varolasın, sağolasın.