- 717 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YÜZME BİLMEYEN AÇILMASIN
YÜZME BİLMEYEN AÇILMASIN…
Bir gurup genç arkadaş bir araya gelerek konuşmaya başlarlar. Geçmişten, gelecekten, bugünden bahsederler. Konuşmalar uzadıkça sohbet de koyulaşır ve birisinin ağzından şu sözler dökülüverir:
“Hadi yüzmeye gidelim!”
Herkes birbirine bakar. Her biri diğerinin ne düşündüğünü gözlerinden anlamaya çalışır. Mevsimin pek de yüzmeye elverişli olmadığı, üşütüp hasta olunabileceği ve iyileşmek için birkaç iğne yemek zorunda kalınabileceği gibi sözler dile getirilir. Sonunda bir ikisi daha bu fikri destekler ancak çoğunluk, -yada grubun ileri gelenleri desek daha uygun olur- yüzmekte ısrarlıdır ve nihayetinde karar verilir. Yüzmek için nereye gidileceği de karara bağlanır.
Kendilerince yaptıkları plân gereği toparlanıp yola çıkarlar. Kısa sürede varırlar yüzülecek yere. Deniz dalgalıdır. Keyifleri kaçar biraz. Umdukları gibi olmamış, sakin, dalgasız bir suyla karşılaşamamışlardır. Birkaçı bu işten vazgeçip dönmeleri gerektiğini söylese de yola çıkılmıştır bir kere, kimse tükürdüğünü yalamak istememektedir. Soyunup dalarlar suya. Kendileri gibi birilerinin de yüzmek için burada olduğunu fark ederler biraz sonra. Biraz açıkta dalgalar arasında görünüp kaybolan birkaç kişi daha vardır.
Suyun içinde olanlar kıyıya birilerinin geldiğini görünce hızlı hızlı kulaçlarla kenara gelirler. Tokalaşırlar. Biraz sohbetten sonra yeni gelenleri de açılmaya davet ederler önceden gelmiş olanlar. Bu arada sahile başkaları gelir. Bunlar yüzmek için değil sadece gezmek amacıyla oraya gelenlerdir. Bu dalgalı denizde yüzmeye niyetli gurubu görünce seslenirler.
“Hiç iyi bir fikir değil. Çok dalga var, hava bozuk.”
Aldırış etmezler, hatta “Beraber yüzelim.” teklifinde bulunurlar. Bu teklifin samimi olup olmadığını anlamaya çalışır yeni gelenler.
“Kusura bakmayın, biz size katılamayacağız. Ama yanlış yapıyorsunuz. Bir daha düşünün. Bu şartlarda suya girilmez.”
Onlar çoktan azgın dalgalar arasına atmışlardır kendilerini. Kenardakileri duymuyorlardır bile. Kıyıdan biraz uzaklaşmışlardır ki yavaş yavaş yorulmaya ve batıp çıkmaya başlarlar. Bir kısmı geri dönmek istemektedir fakat erkekliğine söz söylenir korkusuyla bunu dile getiremez ve vazgeçer. Dalgalar iyice hırçınlaşmaya başlamıştır ve bizimkilerde yavaş yavaş bir pişmanlık söz konusudur. Hatta öteki gurupla dalaşmaya başlamışlardır.
“Biz sadece yüzüp gidecektik, siz ise açılalım diye tutturdunuz. Şimdi de yorulduk ve sahile dönemiyoruz.”
Diğer gurubun pek umurunda değildir. Ama bir zaman sonra onlar da işi abarttıklarının farkına varırlar.
Kenardakiler ise bağırıp durmaktadır. “Biz size demedik mi, yanlış yapıyorsunuz. Bu suya girilmez. Boğulup gideceksiniz. Üstelik bizi de davet ettiniz. Hadi şimdi çıkın suyun içinden bakalım.”
***
Yüzme bilmek güzeldir. Çocuklarımıza yüzme öğretmek vazifemizdir. Ancak onlara hangi suya girilip, hangi suya girilmeyeceğini de öğretmemiz gerekmektedir. Bir başka ifadeyle: Neyi ne zaman yapmaları gerektiğini iyi bilmelidir çocuklar…
Azgın dalgalı veya dibi görünmeyen sulara girilmeyeceğini atalarımız söylememiş midir? Aksi halde girdikleri o suyun azgın dalgaları arasında boğulup gidecek veya dipteki bataklığa saplanıp kalacaklardır.
Hayat, bir deniz gibidir. Her zaman durgun olmaz. Bazen hırçın dalgalarla mücadele etmek zorunda kalır insan. O halde yeterli donanıma sahip olmak gerekmez mi? Ancak durduk yere de insanın kendini azgın sulara bırakması hangi akılla ölçülebilir?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.