- 2744 Okunma
- 18 Yorum
- 0 Beğeni
ÜZÜLDÜĞÜMÜZDE...
Hayatınızda, en az bir kere, biri, sizi üzmüştür.
Üzüntü, beynimizi kaplayan, yakıcı bir duygudur.
Bir kere yerleşmeye görsün, beynimizi kemirir, durur.
Hak etmediğimiz, bir sözdür, bazen.
Yapılmaması gereken, bir davranıştır.
Anlaşılamamaktır, kimi zaman.
Sevdiğimizden geldiğinde, hançerdir, yüreğimize saplanan.
İlk tepkimiz, savunmadır.
Kendimizi, anlatmak telaşıdır.
Üstüne gitmektir, üzenin.
Peşine düşmektir.
Hepimiz, bu yanlışı yaparız. Üzenin, ardından koşarız.
Üzülen olduğumuz halde, konuşmaya çabalarız.
Telefon ederiz.
Mesaj göndeririz.
Aklımıza gelen her yolla, ulaşmaya çalışırız.
Ya üzen ne yapar?
Arkasına yaslanır, izler.
Ne olduğunun, ne yaptığının farkında olmayışı, daha bir yakar, canımızı.
Hadi gelin, bir senaryo yazalım?
Üzülmemize sebep olacak, çok olay vardır. Kişisel yapımıza göre, çeşitlilik oluşturur. Bu yüzden, en ortak üzüntüyü, ele alalım: Terk edilmek.
Diyelim ki, sevdiğiniz insan, size “ Bitti, gidiyorum “ dedi.
Pat diye. Damdan düşer gibi.
Örneğin, sabah kalktınız, telefonunuzda bir mesaj: “ Her şey için, teşekkür ederim. Ama buraya kadarmış. Hoşça kal.”
Aynen böyle olmasa da, buna yakın bir ifadedir. Klasik, ayrılık cümlelerinden birisi, işte.
En azından, sonucu aynıdır.
O mesaja, hiç yanıt vermediğinizi düşünün.
Şimdi, mesajı gönderenin, yanına gidelim.
Telefon elinde, sizden gelecek yanıtı, bekliyor. İçinden de, belki, şöyle diyor: “ Öf, kim bilir nasıl bir dram yaratacak, şimdi.”
Saniyeler, geçiyor. Dakikalar. Hatta saatler.
Telefonunda, tık yok.
“ Çok üzüldü, şok oldu, ondan yazamıyor “
Gece oldu. Hala ses, yok.
Ertesi gün? I ıh. Yine ses, yok.
“ Ya, abi, bana bir mesaj atsana. Acaba benim telefonun, mesaj ayarlarına mı bir şey oldu?”
Yoo...Gayet güzel geliyor, mesajlar.
“ İyi misin?”
Yine yanıt yok.
“ Ayşe / Ahmet, senden bir şey rica edeceğim. Ahmet’i / Ayşe’yi arar mısın? Bir sor bakalım, iyi miymiş?”
“ Aradım. Sesi çok iyiydi. Gayet de neşeli bir şekilde, konuştu. Ne oldu ki?”
“ ......... “
.../...
Tam burada, aklıma Issız Adam filmi geldi. Ada, mutfakta oturmuş, dolma yiyordu. Alper, kapıya yaslanmış, onu izlerken “ Bitti “ dedi. Aniden. Ada, önce dondu kaldı. Sonra, sessizce kalktı, giyindi. Tam kapıdan çıkarken - o noktada “ Aferin, kızım. Hiçbir şey demeden, çık, git “ diyordum ki – döndü, Alper’e vurmaya başladı. Hatırladınız sahneyi, değil mi? Sonra ne yaptı? Buhar oldu, uçtu. Alper, ne yaptıysa, ulaşamadı, Ada’ya. Ulaşamadığı için de, Ada hep, içinde kaldı. Unutamadı.
.../...
Sizi üzene vereceğiniz en büyük ceza, onu yok saymaktır.
Eser Aslanlı
izmir
YORUMLAR
Hepimiz, bu yanlışı yaparız. Üzenin, ardından koşarız.
Üzülen olduğumuz halde, konuşmaya çabalarız.
çok güzel bir konuya değinmişsiniz arkadaşım.üzülen bizde olsak yine konuşmaya çabalarız.aynen benim yaptığım gibi kendimi gördüm burda çok sevdiğim bayan arkadaşımla yediğimiz içtiğimiz beraberken ne olduğunu anlamadan kabrislerini gördüm.konuşmaya çalışıp mesajlar çektim.sadece nedenini sormak istemiştim.yanıt yoktu.gerçekten çok üzülmüştüm bende bu sayfayı kapattım.uzun zaman geçmesine rağmen içimde bir acı kaldı.anladımki değmezmiş .beni üzeni yok sayacam bundan sonra .çok etkilendim yazınızdan tebrikler.sevgiler değerli dost...
""Sizi üzene vereceğiniz en büyük ceza, onu yok saymaktır. ""
bu dizeyi yüreğimin en ıslak köşesine asayacağım ki...
duvarlarım çatırdadıkça merhemi olsun kırık yanlarına...
güzeldi okunmalı...
tebrikler...
Eser Akpınar
Eser Akpınar
Dün, malum, Pazartesiydi. Günlük işlerimi yaparken, hani şu kafa çalıştırmayı gerektirmeyenleri, aklım, geçmiş ama unutulmamış, bazı dialoglara takıldı. İşlerimi bitirip, yazmaya başladığımda amacım; bunları paylaşmaktı. Sonra, bir anda, " Ne yapıyorum? " dedim. Yaptığım, hala beni üzmelerine izin vermekti. " Delimisin sen? Değermi kendini üzmeye? Yok say, gitsin " dedim. Ve o sayfayı kapattım, yeni bir sayfa açıp, okuduğunuz yazımı yazdım.
Onları da paylaşacağım ama dramatik değil. Becerebildiğim kadar, esprili bir şekilde. Çünkü artık, üzülmüyorum, gülüyorum.
Okuyan ve yoruma değer bulan, tüm dostlara, teşekkür ederim.
Amaaa...Sevgili Polyanna, sizi yeniden görmek; anlatılmaz bir keyif.
Sevgiler, yüreklerinize.
--mesela sevdiğiniz insan bitti gidiyorum dedi--
yada en kötüsü hiç bir şey demeden hatta ne çok sevdiğini söylerken bir gün önce ,
yok olup gitti.
--sizi üzene vereceğiniz en büyük ceza onu yok saymaktır.--
sevgi ,yada aşk nedir.
karşılıksız sevmek deilmi gerektiğinde.
özlemek,hele hele merak etmek yüreğinde
sevdiğine ceza verebilirmi insan.
kendi deliler gibi üzüldüğünde
bile
eğer ceza verebiliyor, yok sayabiliyorsa
ne güzel kendi olmuş sevdiği olmaktan vazgeçebilmiş demektir.
geçende okudum.bir aşık yıllarca çile çekmiş sevdiğinin kapısına gelip çalmış kapıyı.
içerden kim o demiş ses ,
ben demiş aşık.
daha olmamışsın demiş sevilen hele bir daha çile çek dön dur.
ben demeden gel bana.
aslında gerçekçi düşünürsek evet yerden göğe haklısınız.bir yerlere gömüp birşeyleri yok saymak doğru olan.
ama :)) bunu yapabildiğiniz de görüyorsunuz ki o kişiyi sevmiyorsunuz artık.zaman gereken ilaç olmuş size.
yine çok özel ve güzel eser hanım.teşekkürler
bu da benim düşüncem işte ne diyeyim .balık burcu fazla hayalci ve duygusal ondan sanırım
sevgiler arkadaşım
nazan erten
Bu gün ki yazınız tam da benim çok üzüldüğüm bir güne denk düşmüş Eser hanım. Yazınızı okuyunca bir anda " ama bunları ben uyguluyorum Eser hanım yazmış. Acaba bu akşma benim üzldüğüm mü hissetti" demekten de alamadım kendimi.
Dün akşam sevdiğim bir arkadaşım, duyduklarını kendine göre algılayıp ( tabi ki algılayışı yanlıştı" ve şahsıma dönüp "kapris yapıyorsun" deyiverdi. Oysa ben hayatım boyunca hiç kapris yapmamışımdır. Yani belki yapabilirdim insan doğasıdır bu duygu ama benim böyle bir fırsatım hiç olmadı. Hep çalışmak ve hep bir şeylerin üstüne giderek var olma çabam oldu. O zaman kaprisin nasıl bir duygu olduğunu bilmeyen biri nasıl yapabilir bunu diye düşündüm.
Anlatmaya bile çalışmadım. yalnzıca " hayatınız boyunca kaprisli ve bencil olan insanlardan uzak kalamnızı diliyorum" deyip tamamne konuşmayı kapattım ve o kişii kendi kendisiyle baş başa bıraktım. Çünkü olmadıım bir şey için üzülmem hiç gereksizdi.
Bu yazınız bana ilaç gibi geldi Teşekkür ederim sevgiler yüreğinize.
Yazılarınızda toplumsal gerçekleri dillendirmeye devam ediyorsunuz.
Yıllardır bloglardaki yazıları izlerim. Yazılarımla yazılanları üstü kapalı eleştiririm. Az da olsa bir değişim görmedim.
Kadın ya da erkek alır kalemi ya da sazı eline, "Sen gittin dünyam soldu, sen gittin hülyalar kayboldu, hayat bana haram oldu" gibi dizeler, cümleler doldurur. Hemen yazarım sayfama bir yazı. İsim vermem. Eleştiririm bu düşünceyi. Aynı kişi gelir yorum yazar alta. Der ki; "Tüm sözlerinizde haklısınız da, sevgi emektir, aşk acı çekmektir" vs.
Düşünüyorum şimdi... Bu kişi dönse ne olur? Bu kişiyi minnetle döndürsen saygıdan eser mi kalır?
Defalarca yazdım ben bloglarımda bu konuyu. Hiç bir ilerleme olmadı. Umarım sizin yazınız birkaç kişiye ders olur... :)
Her zamanki gibi güzeldi...
Tebrikler...
Sevgi ve saygılarımla...