- 815 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
Ama O Tek Düştü
Ama O Tek Düştü
Şehirlerarası otobüs durduğu an, en önde olmanın verdiği avantajı da kullanarak, siyah çantasını alıp ön kapıya yöneliverdi. Basamakları inerken çok heyecanlıydı. Yıllar önce, öğrenciliği bittiğinde üzülerek ayrıldığı şehre şimdi iş bağlantıları için geliyordu. Derin bir nefes aldı. Ciğerlerine çekti çok sevdiği şehrin havasını.
Açtı aslında. Yolda kahvaltı etmemiş, tahinli çörek yemeyi düşünmüştü; sıcak, safi dem, şekersiz bir bardak çay eşliğinde. Eskiden de öyle yapardı. Okula gitmeden, bir pastaneden tahinli çörek alır, yanında çayını yudumlardı. Ya da her yerde bolca olan büfelerde sıcacık bir şeyler yaptırır, hemen oracıkta midesine indirirdi.
Yürüyordu ve hayallere dalmıştı. Kordon hala kokuyor muydu? Az ilerde Balıkhane’nin önünden geçerken yine keskin çığlıklarla “Taze balığa geeeel!” seslerini duyacak mıydı? Konak’ta belediye otobüslerinin tümünün kalkış yeri olan meydanda yine kargaşalar var mıydı?
Servisi beklemedi. Karar vermişti taksi ile gidecek ve bu hayallerine bir an önce ulaşacaktı.
Bir taksiyi çevirdi, şoförün yanına oturdu. “Kordon tarafına gidelim, beni balıkhanenin önünde indir.” dedi. Şoför tuhaf tuhaf baksa da bozuntuya vermedi, anlamıştı. Yol boyunca konuşmadı şoförle; geçtikleri yerleri seyre dalmıştı. Yüreği kıpır kıpır, içi coşku doluydu.
“Buyurun, geldik!” dedi taksici. Adam çevreye baktı, “Hani balıkhane?” gibi bir ifade takınınca şoför gülümseyerek; “Tam buradaydı işte!” dedi.
Şubattı, soğuktu, yağmur hafiften çiseliyordu. Olsun… Kordon boyunca yürümeye başladı. Eskilerdeki herşeyi arıyor bulamıyordu. “Bir de ters tarafa yürüyeyim” dedi. Konak tarafına doğru yürürken “Hani eski güzellikler?” sorusu beynini kemiriyordu. Durdu aniden. Açtı ve iştahı kaçmıştı. Hala güzeldi İzmir. Hatta belki eskisinden de güzeldi; ama kendisi eskiyi, anılarını istiyordu.
Bir taksi çevirdi tekrar. Gezmek, artık O’na bir işkence gibi idi. Bu kez arka koltuğa oturdu takside. Bakmayacaktı hiçbir yere. “Büyük Efes Oteli” dedi şoföre. İş görüşmesi için oraya randevu vermişlerdi. Öğrencilik yıllarında hiç girmemişti bu otele. En büyük otellerindendi İzmir’in. Dıştan seyrederdi.
Lobiye geldiğinde beklendiğini gördü. Uzun uzun görüştüler. Görüşme bittiğinde öğle yemeği zamanı da geçiyordu ve artık açlığı iyice belirginleşmişti. Görüştüğü kişilerle birlikte otelde yedi yemeğini.
Artık yalnızdı yemekten sonra. Saat zaten 14.30 olmuştu ve 17.00 otobüsüne bilet almıştı. Otelde, lobide zaman geçirmeye karar verdi. Dışarıda müthiş yağmur ve soğuk vardı. Oturdu bir koltuğa, sade kahve söyledi.
Kahvesini yudumlarken, anılar gelip geçti gözlerinden kare kare… Kordonda gezerken şımarık kızların uzun ve düz saçlarını, peruk olup olmadığını kontrol için çekişlerini ve acıyla bağırışını, kızların gülümseyerek özür dileyişlerini anımsayıp tebessüm etti.
Artık eski zamanlarda, hayallerdeydi… Bazen gülümsüyor, bazen geriliyordu. İçtiği kahve ve sigaranın sayısının bile farkında değildi. Saatine baktı; 16.30 olmuştu. Artık otogara gitmeliydi. Kalktı koltuktan…
Lobi loş ve romantikti. Parlak olmayan ışıklarla süslemişlerdi. “Akşam olmuş bile” dedi içinden. Bir taksi çağırmalarını söyledi resepsiyona ve kapıya yöneldi. Orta bölmede bir boşluk ve etrafında koltuklar gördü. Boşluktan geçip kapıya yönelmek istedi. Adımını attı, ayağının altında su hissetti. “Buraya su mu dökmüşler ki?” diye içinden geçirirken, su dolu bir boşluğa düşmekte olduğunu anlayıp kendini kurtarmak istedi ve hemen yanı başında siyah bir karaltı şeklindeki sütun ya da direk denilen yükseltiyi gördü. Son çaresi idi ve bunları saliselerle düşünüyordu. Sarıldı siyah direğe. Ne oluyordu ki? Direk de yıkılmış, kendisinin altında kalmıştı.
Gözü göremiyordu. Hissettiği; direk altta ve tamamen suya gömülmüştü ve kendisi de direğin üzerindeydi. Acele çıkmalıydı, otel çöküyordu. Öyle ya! Direk bir sarılmayla kopup altına düştüğüne göre mutlaka deprem ya da bir patlama olmuştu.
Kendisine doğru kalabalığın geldiğini gördü. Kimi kahkahalarla gülüyor, kimi “Kurtaralım kadını!” diyordu. Ama kadın nerde idi? Demek ki bir de kadın düşmüştü ve durumu acildi. Ama madem acil durumlu bir kadın vardı, o halde birçokları neden gülüyorlardı kahkaha ile?
Gözlerindeki suları avuçlarıyla sildi ve açtı gözkapaklarını… “Eyvahhh!” dedi bağırarak. Manzara öyle kötü idi ki…
Lobide yarım metre derinlikte bir havuza düşmüştü meğer. Düşmemek için sıkı sıkı tutunup direk sandığı siyah karaltı ise bir kadındı ve o kadın şu an boylu boyunca suyun içinde sırt üstü yatıyor, nefes alamıyordu… Kendisi de kadının tam üzerinde hareketsiz duruyordu.
Önce kendisini elinden tutup kaldırdılar. Sonra kadını çıkardılar. İkisinin de üzerinden kilolarca su akıyordu ve sağlam ne bir evrak, ne de para kalmıştı… Kadının sinirleri bozulmuş, adama sarılıp ağlıyordu. Müthiş bir manzara idi. İçinde kilolarca su taşıyan iki insan sarılmış, kadın ağlıyor, adam teselli ediyordu kendi haline bakmadan. Dışarı çıksalar buz gibi hava vardı ve bu ıslaklıkla kırbaç gibi vururdu üzerlerine.
Ütü odasına geçirdiler adamı ve kadını. Bir de ütü verdiler. Çünkü yedek giysileri yoktu ikisinin de. Adam ve kadın hem gülerek, hem üzülerek ütülerle giysilerini çıkarıp kurutmaya çalışıyorlardı. Kadının durumu daha bir korkunçtu. Diyordu ki; “Beyefendi siz İstanbul’a gideceksiniz ve unutacaksınız. Ben bu halimle eve gidip eşime ne diyeceğim? Otelde bir adamla havuza düşüp sırılsıklam olduk diyemem herhalde!”… Daha sözü bitmemişti ki; sinirleri bozulmuş şekilde ikisi de gülme krizine tutuldular.
Anlamışlardı ki ütü ile kurumaz. Zaten bilet de berbat olmuştu ve geçersizdi. Adam arkadaşını çağırmaya karar verdi. Çocukluk arkadaşı vardı İzmir’de. Dışarı çıktılar ve resepsiyona ilerlerken bir garson yanaştı ikisine de.
-Efendim hiç üzülmeyin… 4 gün önce aynı yerde Nejat Uygur da düşmüştü… Ama O tek düştü!
YORUMLAR
Enfes..İnanılmaz güzel bir yazı okudum . final muhteşemdi :)) kutlarım sevgi ve saygılar...
Turgay COŞKUN
Sevgiler...
Tesadüfen girdim sayfanıza ve iyiki girmişim.
Öncelikle anlatımınız mükemmel. Okurken sıkmıyor insanı. Akıcı ve duru.
Eskiye duyulan özlemle yürek sızlatırken, sonucu kahkaya boğdu.
Paylaşım için teşekkürler.
Turgay COŞKUN
Selamlar...
Aklım karştı havuza durup dururken kadın niye düşsünki;o kısmı hayal di değil mi?
Güzel bir anlatım.
Kutlarım.
Selamlar...
Turgay COŞKUN
Selamlar...
Turgay COŞKUN
Sanırım bu paragrafı atlamışsınız...
harika bir öykü bir o kadar da güzel anlatımınız.
bende izmirde okudum izmirin o güzel yıllarını bilirim çokça .şimdi her uğrayışımda bir daha kırılıyorum .uzak sanmayın çok yakınındayım izmirin ama eskiyi arıyor gözlerim.
eğer gerçekse hikayeniz ,ki sanıyorum gerçek.daha da güzel
kahkahalarla güldürdünüz sabah bu saatte beni.teşekkür ederim
nazan erten
Turgay COŞKUN
İşte çevredekiler de o an kahkahalarla gülmüşlerdi... :) Ve gerçekten adam otel yıkılıyor, kolon devrildi ve kolon kendisini kurtardı sandı... Kolonun aslında bir kadın olduğunu bilmeden... :)
Selam ve saygılar...
Bu güzel öykünün, diğer bir güzelliği de Nejat Uygur'u hatırlatması oldu. O şimdi hasta. Çok sevdiği sahne ve seyircilerinden uzak yaşıyor yaşlı günlerini...
Turgay COŞKUN
Nejat Uygur, Münir Özkul ve diğerleri. Sefaletle göçüp gidenler. Aklıma gelenlerden Sami Hazinses, Hayati Hamzaoğlu, Erol Taş...
Sanırım sanatçılarımıza sahip çıkmakta çok aciz kalıyoruz. Kültür Bakanlığı'nın bir görevi de bu olması gerekir...
Konuyla ilgili değil tabii... Birden hüzünlendim hastalık konusu açılınca...
Selam ve saygılarımla...
Turgay COŞKUN
Sabahın ilk saatlerinde bizi kendimize getiren ve bir an içinde yaşadığımız şehirlerin olduğundan çok farklı değişimlere uğayan yanını gösterdiniz bize. Oğlum buradan ayrılalı çok uzun zaman olmuştu. İlk otobüsten inip eve gelmek yerine, yönünü tersaneye çevirmiş, yol kenarındaki simitçi dükkanından simitini alıp, deniz kenarında ki yalı kahvesinin bahçesine bir masaya oturup çay söyleyip, martılarla konuşarak simit ve çayını yudumlarken, mekanın sahibi " oğlum hava çok soğuk içeride yudumla çayını" demiş. Oğlum " yok ben bu soğu iliklerimde hissederek sıcak bir çay içmek istiyorum. Çünkü her geldiğimde buraların hiç değişmediğini görmenin mutluluğunu yaşamak istiyorum" dedediğinde. mekan sahibi gülümseyerek " Burayı terkedip geri dönenlerin en büyük sevincinin bu olduğunu gördüğümde, değiştirmemek için var gücümüzle mücadele ediyoruz oğlum" demiş
Evet herşey değişime uğruyor ama önemli olna o değişim eskiyi yok etmeden, güzel bir oluşumun yapılabilmesi olmalı bana göre de.
Güzel bir yazı idi sabahıma güneş gibi doğdu inanın. Kutluyorum kaleminizi ve saygılar yüreğinize
Turgay COŞKUN
Öyküyü beğeniniz bana mutluluk verdi. Çok teşekkürler...
Selamlar...
Kahvesini yudumlarken, anılar gelip geçti gözlerinden kare kare… Kordonda gezerken şımarık kızların uzun ve düz saçlarını, peruk olup olmadığını kontrol için çekişlerini ve acıyla bağırışını, kızların gülümseyerek özür dileyişlerini anımsayıp tebessüm etti.
Galiba kadının saçını çekerken havuza düşürdün))))))
Çok güzel bir yazı. Sabah sabah çok iyi geldi. Gülme krizine tutuldum.
kutluyorum akıcı ve sıkmayan kaleminizi.
sevgiler...
Turgay COŞKUN
Beğeniniz bana onur verdi...
Teşekkürler... Sevgiler...
güzeldi gerçekten,
izmir deyince akla kordon gelirdi lakin sanırım oda kalmadı,
bende merak ettim düşeni ne yapayım ki :))
tebrikler...
Turgay COŞKUN
Ama ilk yorumcumuza verdiğim cevapta belirtmiştim ya :) Düşen ben idim... :)
Saygılar...
Bir şarap firmasının, bağ bozumu şenliklerine davet edildik. Gittik, masamıza oturduk. Yanıma, iki bey ve bir hanım oturdu. Derken, masa doldu ve sohbet başladı. Sağımda ki bey " Kordon'un yeni halini nasıl buluyorsunuz?" dedi. " Berbat " dedim. " Güzelim taşları söktüler, abuk sabuk bir düzenleme yaptılar. İzmir denince akıla Kordon gelirdi, onu da bitirdiler " Aklıma geldi " Neden sordunuz?" dedim. Meğer, Kordon'un düzenlemesini yapan, İmar dairesinin başıymış ve proje ona aitmiş...!!!!
Eee, herkesin havuza düşmek gibi bir becerisi yok işte...:-)))..Saygılar.
Turgay COŞKUN
Saygılar...
:)))) güzel bir anlatım
ama merak ettiğim bir şey oldu
havuza düşen sizmiydiniz
kutluyorum akıcı yazıyı ve yazarı
saygılarımla
Turgay COŞKUN
Ama direk sormanız çok hoş idi, bu nedenle cevap da vereyim... Evet, bendim :))
Selam ve saygılarımla...
su_misali(Gülhun Ertilav)
inanın hala gülüyorum
çok sevdiğim bir arkadaşım annesi ile beraber çarşıda alışveriş yapıyorlar, annesi yaşlı kadın zor yürüyor tabi haliyle, bir ara nasıl oluyorsa kadın yerde buluyor kendini, arkadaşım gülmekten annesini kaldıramıyor yerden, esnaf yetişip kaldırıyor kadıncağızı. İşin güzel tarafı bana bunu anlatırken anneside yanımızda idi, elinde terlik bizi kovaladı evin içinde ama gülmekten kaçmaya fırsatı olamadı arkadaşımın
güzel bir anı idi paylaştığınız tekrar teşekkür gülümsemeye sebep olduğunuz için
saygılar