12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2159
Okunma
TABİATTA DÜĞÜN
Hiçbir şey yoktu aklımda, masaya oturmuş dalgın dalgın dışarısını seyrediyordum. Kar iri iri yağıyor, kuş tüyleri gibi havada uçuşuyordu. Bu
benim kışları her gün gördüğüm bir manzaraydı aslında. Bazen pencereden bakarken dayanamam mantomu, çizmemi kaptığım gibi kendimi karların içinde bulurdum. Karın yüzüme yağmasına yüzüme öpücükler vererek eriyip gitmesine bayılırdım.
Bugün canım dışarıya da çıkmak istemiyor. Şömineli odun sobası kıpkızıl alevlerle yanmakta beni güzel bir rehavete sürüklüyordu. Kar dışarıda bir saniye bile durmak bilmiyordu. Ağaçlar kar çiçekleri açtı, dallar en ince yerlerine kadar karla örtülü. Geçen gün evin önündeki minik kuşlar için koyduğum yem torbası neredeyse karla örtülecek. Kar öylesine uysal öylesine sessiz yağıyor ki düşüncelerim gerilere gidiyor.
İlkbahar diye aklımdan geçiriyorum İçimde sevgiler kabarıyor. Evimin bahçesi kıskanılacak kadar güzel ve renkli çiçeklerle dolmuştu. Kapımın önünden bakmadan seyretmeden geçilmiyordu. Toprak doğurgandı. Süslüyordu tabiatı çeşit çeşit çiçeklerle her yer canlanıyordu. Ağaçların dallarında pıtrak gibi yeni dallar fışkırıyor, yapraklanıyor, yemyeşil kırların arasında sarı, kırmızı gelincikler; sarı, beyaz papatyalar cennet vatanımı cennete çeviriyordu. Yaz gelince çiçeklerin rengi ve şekilleri değişmeye başladı. Artık ilkbaharın o güzel yaramaz çocukları, yazı güzel ablalarına bırakmışlardı. Şimdi daha olgun daha dolgundu çiçekler. Renkler bir renk cümbüşüne dönüşüyordu. Ağaçlar çiçeklerin yerini meyvelerine bırakıyorlardı. Yaz ilerledikçe meyveler olgunlaşıyor, çiçekler çıldırıyordu.
Akşam sessizlikte bahçede aralarında otursanız benim gibi birbirlerine söyledikleri aşk şarkılarını duyar ağaçların kuşlarla dans edişlerini çiçeklerin meltem yeliyle vals yaptıklarını görür. Müziğin sesiyle mest olurdunuz.
Ay aralarına girip sihirli değneğiyle onları sabaha daha canlı olmak için hazırlıyordu. Bu gecelerin bitmez seremonisiydi. Sabah kalkınca hiçbir çiçeğin
boynu eğilmiş olmazdı. Sabaha kadar dans edip eğlenirlerdi. Ama yazın en sıcak zamanlarında çiğ onları sabaha kadar yıkardı. Bu bitmez tükenmez bir görev gibi hafifçe gökten yere iner kimseyi incitmeden yalnızca çiçeklerini yıkardı.
Yazın başlangıcı ve sonu vardı. Yazın sonunda bile solmamak için direnirler en son anlarına kadar capcanlı ışıldarlardı. Sonbahar gelince çoğu direnir, genç kızlığın tadını çıkarırlardı. Biraz daha uzun yaşamak için uğraşırlar arada yağmurların ılık ılık yağmasından canlanır, çiçeklenir bazen küçük bir ayazdan etkilenirlerdi.
Nihayet yaprak dökümü başlar. Ağaçlar ve çiçekler bütün direnişlerine rağmen kendilerini kışa bırakacak bu hava değişikliğinden kurtaramazlar dı. Yapraklar sararır, kızarır uzun müddet yeşil, sarı, kırmızı arasında oynaşır dururdu.
Son kızılyapraklar kına gecesinin kırmızı örtüleri gibi dallarda sallanırken, rüzgârın çaldığı gelin ağlatmayı her birimiz yüreğimizde hissederdik.
Yazın olgun kızları, şimdi evlenme çağına gelmiş her biri kendileri için hazırlanan bu düğün alayının başkahramanı olurlardı.
Bu zengin düğünüdür. Kına gecesi uzun uzun eğlenilir. Yaprak kızıllıkları kına olur ağaçların parmaklarına. Kınaların rengi solmadan beyaz gelinliklerini giyecek, süslenecekler. İşte artık kış da geldi. Lapa lapa kar yağıyor. Gelinlikler dikilmeye başladı. Ama bu o kadar kolay değil. Bir çıkaracak bir giyecekler gelinliklerini. Uygun zaman gelene kadar, biliyoruz ki bütün gelinlikler tamam. Tabiat ana süslemiş kızlarını. Gelinliklerini giydirmiş. Öyle alımlı ve çalımlı duruyor ki. Müzik başladı bile. Ne havası isterseniz var. Karayel, poyraz, ayaz, tipi. İşte tam zamanı kızlar şimdi evlensinler ki ilkbaharda doğurganlaşacaklar.
Aaa o da ne geçen gün ağaca astığım kuşyemi torbası da görünmüyor. Minik kuşum ağacın etrafında bir oraya bir buraya uçarak aranıyor. Hemen pencereyi açtım. Pencere pervazına biraz yem koydum. Sonra eşime dönerek lütfen benim
minik kuşuma bir yuva yapar mısın dedim iki gün sonra pencerenin dış pervazına minik kuşum için bir yuva asılmıştı bile.
Kar lapa lapa yağıyor. Her yer bembeyaz. Dışarıdan çocukların tatlı gürültüleri geliyor. Kimisi kardan adam yapıyor, kimisi kızaklarıyla yokuş aşağı kayıyor. Portmantodan anorağımı aldım, çizmelerimi giydim. Lapa lapa yağan karla
öpüşmek için bende dışarıya çıkıyorum.
Gülay Somer Birkl