- 581 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
ANARŞİST (3)
Dursun, bakışlarını biraz önceki soruyu yöneltenin üzerinde odaklaştırırken, onun bilinç düzeyini ve yüzünün derinliklerinde gerçeği çıkarmaya çalışıyordu. “polis, hapis, hücre, işkence “kelimeleri kendi benliğinde deprasyonlar yaratıyordu.Garson’un yüzündeki çocuksu saflığı algıladığında rahatladı.
-Polis değilim, garson arkadaş. Polise benzeyen tarafım mı var yoksa?
Garson, biraz önceki çocuksu saflığıyla:
- Sorma be abi. Dün gece bu gahveyi arama tarama yaptılar.Bir sürü polis,içeriye birden bire hücum ettiler.”Herkes ellerini başının üzerine koysun şöyle duvara boydan boya sıralanın bakalım”dediler.Bir kişiden sustalı bıçak çıktı.Onu alıp götürdüler.Giderken de,içlerinden biri, “burası mimli yer.Burayı boş bırakmaya gelmez.Belki bir dahaki gelişimizde gominist falan yakalarız” dedi.Evet,işte böyle.Sahi ya abi,gominist nasıl bir şey ya?Gorkunç mu,yoksa insan falan mı yer?Garsonun bu konuşmaları,tecrübeli ocakçı başını tedirgin etmişti.Biraz da bıyık altından alaycı bir gülümseyişle,bulunduğu yerden sesini yükseltti:
- Oğlum,şu çayları al da yandaki esnafa götür bakalım.Daha yaşın genç.Zamanla öğrenirsin neyin ne olduğunu..
Dursun,ocakcıbaşının konuşmasıyla belleğini toparlayarak sabahleyin evden ayrıldığı andaki yapacağı işin özünü anımsadı,ocakçı başına yanaştı:
- Ağabey, Kızıl dere köyünün minibüsleri ne zaman gelirler?
- Bir saat sonra. Kimi bekliyorsun?Bu sorusunun altında gizemli bir şüphecilik yatıyordu.Dursun da bunun farkındaydı:
- Eski muhtarın oğlu Ali’yi .
- Onu nerden tanıyorsun ki?..
- Hapiste beraberdik…
- Ocakçı başının tedirginliği geçmişti. Aliyi çok iyi tanıyordu.Aynı köydendi.Dursun ise ilk kez görüyordu.
- Ali, bugünlerde şehre pek inmiyor.Onu görmek istersen köyün minibüsleriyle köye gitmelisin.Yine de belli olmaz,belki gelebilir.Biraz beklemen lazım.
- Teşekkür ederim.
Ocakçı başı, servis yapılacak çay bardaklarını doldurmaya başlamış,dikkatini kendi işine vermişti.
Bir saat sonra Dursun, arkadaşı ile birlikte çaylarını yudumluyor, diğer taraftan da ayrılık hasretlerini gideriyorlardı.Dursun,hapisteki şakacı görünümüne bürünerek,arkadaşına takılmadan edemedi:
- Kardeş, altında traktörün var, tarlaların var;ek.biç,ye.Yarı köy ağası sayılırsın.Ne işin var senin siyasetle,solculukla,komünistlikle.Kapitalist adam…
Ali, Dursun’un abandonelerine alışıktı. Onun ruhsal yapısını hapis yıllarında iyice beynine yerleştirmişti.Birbirleriyle uyum içerisindeydiler.Birlikteliklerinde hiç kavga etmemişler aralarına nifak girmemiş,arkadaşlıkları güzelce devam etmişti.”Arkadaşımın huyları hiç değişmemiş” diye düşündü.Ardından da bıyık altından da hafifçe gülümsedi:
- Benim maddi olarak hiçbir varlığım yok. Babamın ırgatıyım, onun kölesiyim.İlk baş kaldırımı, savaşımı babama vermiş olacağım.Ne acı değil mi…
Birlikte kahkahayla gülüştüler. Dursun, çok geçmeden dilinin altındaki baklayı çıkardı.Kafasında tasarladığı mısır satma planını bütün çıplaklığı ile anlattı.Ali,kendisine yönelik bu yardımseverlik istemine tepkisiz kalmadı.Bilakis göğsü kabardı,bir başka böbürlendi,gözleri sevinçle doldu:
- Her şeyi senin emrine sunuyorum, dostum. Bu altımdaki traktör,köydeki mallar,tarlaların tamamı senin hizmetinde.Korkma sen.Şaka söylemiyorum.Boş yere sakın gülme ha.Babama karşı evin içerisindeki aile fertlerini örgütler;devrim yapar,onun ağalığını yıkarak senin planlarını gerçekleştiririz.Yine gülüştüler.Dursun arkadaşının göstermiş olduğu içtenlik karşısında duygulandı.
Aynı günün ikindi vakti, köye dönüş hazırlıkları tamamlandı.Köye dönecek köylüler,şehirden bütün ihtiyaçlarını karşılamışlardı.Minibüs,traktör köylüleri sırtlarına alarak Niksar’dan ayrılıp köyün yolunda yarışa tutuştular…
Ali’nin kullandığı traktör, asfalt yoldan ayrılıp, köyün toprak yoluna sapat sapmaz yerden yükselen toz bulutları, dalga dalga yayılıp,römorkun üzerindeki köylülerin üzerine siniyordu.Güneş,aheste aheste tepelerin ardındaki gizemli kayboluşuna hazırlanıyordu.Traktör,çukurlara dalıp çıkıyor,tümseklerin üzerinden sıçrıyor,hedefine doğru korkusuzca ilerliyordu.
Römorkta birbirlerine sıkışmış olan kalabalıktan cılız bir ses,toz bulutlar arasında kırık bir plak gibi cızırdıyordu:
Abum abum,gız abum
Sebebim sensin abum
Öğretmene varamadım
Naylon çorap giyemedim
Garyolada yatamadım
Sebebim sensin abum
Şu Niksar’a varmalı
Öğretmeni bulmalı
İnsan sevdiğine varmalı.
Türkü, toz bulutları içerisinde dalgalanıp tekrar römorktakilerin üzerine un beyazlığıyla çörekleniyordu. Traktörün şoförlüğünü üstlenen Ali, biraz önceki türküye inat haykırmaya başladı:
Oy dere kızıl dere
Böyle akışın nere
Bizde hal mı bıraktın
Sana can vere vere…
Köyün minibüsü Ali’yi çoktan sollayıp köye neredeyse yaklaşıyordu…O ise hala toz duman içerisinde debelenip duruyordu.
Akşam yemeğinde Ali, arkadaşı Dursun’u aile fertlerine tanıştırıyordu:
- Hapishane arkadaşım, can yoldaşım, zor günlerimin yılmaz destekçisi.Dursun.Tanıştırma faslı bile Ali’nin kendine özgü içsel davranışlarıydı.
Yemek sonrası kısa da olsa tatlı ve samimi bir sohbetin içerisindeydiler.Ali’nin babası,sözü dönüp dolaştırıp toplumsal hareketlere getiriyordu:
-İster sağ, isterse de sol akımlar olsun bireysel hareketlerden, terörizmden hiçbir sonuç alınamaz.
(DEVAM EDECEK)