- 568 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİZDEN SÖYLEMESİ
İnsan genç ve kuvvetli olduğu zamanlar, dünyayı tek başına tutup kaldıracağını sanıyor. Yaşlandığında veya hastalandığında ise ne kadar aciz ve güçsüz olduğunu bazen anlıyor, bazense eski günlerine yeniden dönebilecekmiş gibi hayal ediyor ve istiyor..
Şöyle bir geriye yaslanıp, geçen hayatımızı gözlerimizin önünden geçirelim. Kaç dostumuzu nerelerde bıraktık. Kaç tane sevdiğimizi kara toprağın altına bırakıp gözlerimiz yaşlı mezarlıktan tekrar işimize gücümüze döndük. Kaç canımız gibi sevdiğimizin üzerine toprak attık. Onu Münkir ve Nekir ile baş başa bıraktık. Elimize kalemi ve kağıdı alıp alt alta bir yazalım ne kadar uzun bir liste olduğuna sizde şaşıracaksınız!
Başımıza ölüm geldiğinde veya bir gencin öldüğünü gördüğümüzde onunla ilgili neler hatırlayıp, anlattık ve neleri çarçabuk unutup, dünya gailesinin içinde kaç dostumuzun kalbini kırdık, umursamadan, kendimize hak vererek…
Ölüm aklımıza geldiğinde;”Dünya yalan.”deyip yinede üç günlük dünya için hangi günahları sırtlanıp, hangi veballerin altına girdik. Konu menfaatlerimiz olduğunda ölümü ve mezarlığı unutuverdik.
Evet, dünya yine aramıza girdi, dünya yine bizlerin arasını açtı, bazen küstürerek, bazen de ölümle, bazen de üç kuruşluk dünya menfaati için veya kırılası enemiz için!
Yıllar önümüzden su gibi aktı, yıllar yılları kovaladı, sakalsız yüzümüz simsiyah sakalla büründü, sonra saçımıza ve sakalımıza aklar düştü, ama biz yine ders almadık. Hep yarına dair hesaplar yaptık. Karnımızda yarınlara ait binlerce niyetler ve arzular bir birini takip etti.
Geceler boyu ya geleceğe dair planlar yaptık, ya da elde ettiklerimizin hesabımızın içinden çıkmaya çalıştık. Elimizde geleceğe ait senetler varmış gibi. Hâlbuki etrafımıza baktığımızda pek çoğumuzun ya eşini, ya çocuklarını, anasını babasını kaybettiğini görmedik, ya da görmek istemedik.
Gözlerimiz hep dünyaya ait nimetlerin peşinden gitti, bizden varlıklı olanların parasını pulunu sohbet ve kıskanma konusu yaptık; Günde üç öğünden fazla yiyemeyeceğimizi bile- bile ve üzerimizdekilerden başkasının bizim olmadığını bile-bile.
Acılarımız, sıkıntılarımız geçtiğinde hiçbir zaman geriye dönüp bakmadık, hatırlamadık, unuttuk. Bütün iyilikleri kendimizden, kötülükleri ise başkalarından bildik. Başkalarını suçladık, kendimizi göklere çıkardık, meziyetlerimizi insanlara anlata anlata bitiremedik.
Bize nimetleri vereni hatırlayıp şükür etmek yerine, her varlığı ve her yükselişi kendi marifetimiz sandık, bunların bir imtihan veya lütuf olduğunu anlayamadık. Veya anlamak istemedik.
İşte vakit geldi. İşte Azrail kapımızda, bağrımıza çöktü, dönüş yok, geriye bir nefes bile dönmek yok. Kimimiz camide veya namazda kimimiz, içki masasında veya mal kavgasındayız.
Aklımız başımızdan alınmadan, yetkimiz Azrail’e verilmeden ne yapacaksak yapalım, zamanı ve önümüzdeki imkânı değerlendirip, hazır olmamız gerekene hazır olalım. Bizden söylemesi…
Mustafa Göktekin
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.