- 1201 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
HAYATIN P/İÇİ...(13)
Havada ki kasvet iyice germiş, yağmurlu havaları sevmeme
rağmen bulunduğum yerden ayrılmış olmak sarsmıştı beni. Biliyordum ki asıl mesele yer değil, ardımda bıraktığım nsanlardı. Bir yandan bunları düşünmek istemiyor, diğer yandan da kendime kızıyordum. Düşünmekten tutun da eyleme kadar hep bir gecikme içindeydim, hep bir erteleme. Oysa ertelediğim benim randevumdu hayatla olan ve hiç anlamadığımsa böylesinin neden işime geldiğiydi.
Yine de tek yapamadığımdı kendimi kandırmak ve ben bu yolculuğa artık kendimi ertelememek adına kararlar almak için çıkmıştım. Ne kadar yaşanacak zamanımız olduğunu bilmeden nedendi bu ertelenmişlik. Bunca cılız birikimin içinde bir de kendimi ötelediğim duygusu rahatsız ediyordu beni. Çalınan kapılarımı açmanın, hayata açılan kapılardan ise dalmanın zamanı gelmemiş miydi? Ufak sayılmazdım, hatta orta yaş diye adlandıranlar bile vardı. Otuz beş demeye şunun şurasında ne kalmıştı ki. Ne güzel söylemişti şair.
“Yaş otuz beş yolun yarısı eder
Dante gibi ortasındayız ömrün
Delikanlı çağımızdaki cevher
Yalvarmak yakarmak nafile bugün
Gözünün yaşına bakmadan gider.”
—Ne çok severim.
Sıcacık ve güven veren bir ses tonuydu ama neden böyle demişti sesin sahibi olan yanımdaki bayan?
—Affedersiniz… Anlayamadım!
—Şiiri diyorum, Cahit Sıtkı Tarancı.
Gülümsüyordu. Bense şaşkınlık içinde zoraki gülümseyerek,
—Özür dilerim. Sanırım yüksek sesle düşündüm.
Gülümsemesi biraz daha belirginleşerek,
—hayır hayır. Rahatsız olduğumu düşünmeyin sakın. Aksine çok hoşuma gitti. En azından yol boyunca konuşacak bir şeyimiz var,
İsterseniz elbet.
Ne kadar yumuşaktı sesi ve oldukça düzgün bir Türkçesi vardı. Bu durum biraz rahatlatmıştı beni. Neden bu kadar gerilmiştim ki. Çok doğal fakat asil duruşluydu, ensesinde topladığı saçlarına fazlaca ak düşmüş, yaşını olduğundan fazla gösteriyordu. İlk oturduğum anda da fark etmiştim bunu, her şeye rağmen çok güzel bir kadındı.
—Kimden kaçıyoruz? Umarım bu kaçış kendimizden değildir.
Kendimi bu denli ele veriyor olmam sinirimi bozmuştu. Hem kendimden kaçmıyordum ki ben, aksine kaçanları yakalamaktı derdim.
Bakışlarındaki mana biraz daha derinleşerek,
—özür dilerim, sizi tedirgin etmek için söylemedim. Bir an kendimi görür gibi oldum sizde ve heyecanlandım, mazur görün lütfen.
Yüzündeki pişmanlığı sezebiliyordum. Benim yüzümden üzülmüş olması beni de üzmüştü.
—Sanırım kabalık ettim istemeden, bir kaçış değil ama yine de böyle bir hal içinde olduğumu nasıl anladınız?
Gözlerindeki yeşil birden aydınlanmıştı.
—Bakışlar! Dedi.
—Bakışlara hükmedemeyiz. Bizi ele veren tek yerdir gözlerimiz.
—Sanırım haklısın bayan.
Diyerek onun fikrini onayladım ve gülümseyerek.
—Bu arada tanışalım mı? Ben Asya, içimden bir ses yol arkadaşlığınızı seveceğimi söylüyor. Her zaman biraz önceki gibi aksi değilimdir.
Küçük bir kahkaha atarak,
—Aksi olduğunuzu düşünmedim ki, sadece yersiz bir saklanışa tanık oldum ve yeterince saklanamadığınızı gördüm. Ben de Vildan.
Diyerek ekledi.
—Ben de anlaşacağımızı düşünüyorum. Sizinle yolculuk keyifli geçecek.
—Çok naziksiniz, umarım sizi yanıltmam, kendime döndüğüm zamanlar çok olur.
—Tahmin edebiliyorum.
Gittikçe merak uyandıran bir tavrı vardı Vildan Hanım’ın. Yaşanmışlıklarına dair tuhaf bir merak belirdi içimde.
—“Boş ver yaşı başı…
Gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?
Şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan,
sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver?
Koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını,
gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama
gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna.
Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda,
ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında,
bırak aksın yollarına.
Yağ geç, yık geç, kimse inanmazsa inanmasın.
Sen inan yüreğine”
Buğulu bir sesti, çok da güzel okuyordu.
—Sever miyiz can Yücel’i
—En sevdiğim şiirlerinden biri
diyerek birkaç dize de ben okumuştum.
—Boş ver be yaşı başı, kim tutar seni kim,
kendi yüreğinden başka kim?.
Aklını al da öyle git,
ister bir duvara, ister bir od aya, ister kıra
bayıra vur da git.
Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle
bırakmadıkça birine.
O biri de gelir gerçekten istediğin oysa
seveceksen ve öleceksen uğruna...
İlk defa bu kadar keyifli bir yol arkadaşına rastlamıştım. İyi ki otobüs yolculuğunu tercih etmiştim uçaktan vazgeçerek. Vildan Hanım’ın da keyif aldığını görebiliyordum bakışlarından.
—Anlatmak isterseniz dinlerim genç bayan. Yol arkadaşlığı terapi gibidir. Sizinle ilgili olayların şahitliğini yapmadan, sizinle ilgili hiçbir şey bilmeyen birine içini dökmek. Belki de yolculuk bitince bir daha hiç görmeyeceğiniz bir yüz. Bu nedenle anlatmak rahatlatır insanı.
Düşündüğümde ne kadar haklı olduğunu gördüm. Eğer karşındaki kişi dinlemeyi bilen biriyse anlatmaya değerdi aslında.
—Birileriyle paylaşmış olmanın verdiği rahatlık sadece, yoksa elbette ki adınıza yapabilecek bir şeyim olduğuna inandığımdan değil Asya hanım.
Garip bir çekimi vardı. Konuşurken onu incelediğimi fark etmesin diye bazen gözlerimi kaçırıyordum üzerinden. Yolculuk boyunca benimle miydi yoksa aralarda bir yerlerde inecek miydi, merak ediyordum. Yolculuk süresince kalsın istiyordum. Bir şekilde konuşmam gerektiğini düşünüyordum. İstem dışı bir soru olmuştu.
—Nerelisiniz Vildan Hanım?
—Bunu merak ettiğinizi sanmıyorum genç bayan ama yine de söyleyeyim, İzmir. Şimdi biraz kendinizle kalmalısınız, konuşmak istediğinizde devam ederiz.
Diyerek gülümsüyordu. Sözlerinde sitem seziyor, yüzünde bunu göremiyordum.
—Lütfen bağışlayın. Sohbete alakasızlığımdan değil bilakis sizinle sohbeti çok sevdim fakat ne diyeceğimi o an bilemediğimden. Oluşan boşluk dolsun istedim.
Üzgündüm, kendisini kırdığımı düşünüyordum ki,
—Üzülmenize gerek yok, kırılmadım.
Sanırım beni rahatlatmak için söylüyordu, gittikçe bayan hakkında merakım artıyordu. Yüzünü çok hafif bir iki makyaj kalemi ile hareketlendirmiş lakin çizgilerine bilerek hiç dokunmamış gibiydi. Üzerindeki siyah triko elbise olduğundan daha zayıf görünmesini sağlıyor. Omuzlarına attığı el örmesi zarif bir şalsa sadeliğine biraz hareket katıyordu. Parmağındaki yüzük ve onunla takım gibi duran kolyesi dikkatimi çekmişti. Çok eski bir zamana ait olduklarını düşünmüştüm, “çok da değerli olmalılar” diye geçirdim içimden.
—Bazen susmak iyidir genç bayan. Gereksiz bir konuşma ile büyütecek olduğunuz açığı kapatır. Bazen çok şey anlatır çünkü susmalar. Bunu size sizden daha çok yaşamış biri olarak söylemeliyim, sakın sözlerime kırılmayın.
Yüzüne vuran kırık tebessümde “anne” sıcaklığı sezmiştim. Bu arada muavin ilk servisini yapmış ve kahve ile kek ikramında bulunmuştu. Kahveleri yudumlarken yolculuğumun sebebinden başlayarak biraz Ömer’den, biraz da Suat’tan bahsetmiştim. İçimdeki kargaşayı durdurmak ve sağlıklı bir karar almak adına yalnız kalmak istediğimi anlatmış bunun için yaptığım ve süresini bilmediğim tatil planından söz etmiştim. Bütün dikkatiyle beni dinliyordu. Ben sözüme bir nokta koymuştum ki,
—Yine söylüyorum, bunun hala bir kaçış olmadığına mı inanıyorsunuz? Bunlarla o insanlardan ayrılmadan da baş edebilirdiniz diye düşünüyorum. Size karşı “güçlü birisi olduğunuz” gibi garip bir kanaat oluştu bende. Yine de bazen yalnız kalmak güzeldir, tamamen yabancılaşmak. Sadece bu anlamda isabetli bir karar vermişsiniz, yoksa bu yolculuk sizin fikrinizi değiştirmeyecek, bunu biliyorsunuz. Soruyorum size genç bayan, “Suat’tan vazgeçmek” gibi bir kararla döneceğinize inanıyor musunuz?
Vildan Hanım konuştukça kendisine hak veriyor fakat yine de kendime geçerli sebepler yaratmaya çalışıyordum. Aklım iyice karışmış, yanlış karar aldığım düşüncesi beni rahatsız etmeye başlamıştı. O kadar haklıydı ki sözlerinde. Neden böyle bir düşüncesizlik yapmış ve bu kadar fevri davranmıştım ki…
—Bazen bizi çağıran duygular çevrenin ve içinde bulunduğumuz şartların elbiselerini giyerek çıkarlar karşımıza. Biliyorum ki uzun zamandır “dost” gözüyle baktığınız kişiyi olduğu yerden alıp hayatınızın başka bir odasına yerleştirmek sizi rahatsız ediyor fakat düşününce bunun farkına varacaksınız. Sizi rahatsız edenin onun yeni odası olmadığını. Çıktığı odanın boş kalma ihtimali olmasın sakın sizi bu denli sıkıntıya sokan.
Uslu bir çocuk gibi O’nu dinliyor, tespitlerini hayranlıkla izliyordum. Konuşurken sanki kendinden bahseder gibi samimi ve yakındı olaylara. Doğru olabilir miydi, hiç bu boyuttan bakmamış ve bu itirafı kendime yapmamıştım. Otobüsten inip geri dönmek gibi korkunç şiddette bir istek belirdi içimde.
—Bence de yapmalısınız. Bu erken bir yolculuk kararı olmuş.
—Gerçekten böyle mi düşünüyorsunuz?
—Siz düşünmüyor musunuz genç bayan? Kararınız yanlış olmasa bunu düşünür müydünüz?
Belli belirsiz bir tebessümle onay işareti vermiştim. Yolculuğa çıkalı 4 saat olmamıştı oysa ve ben ilk durakta inmeyi düşünüyordum.
Vildan Hanım izin isteyerek önündeki kitabı okumaya başlamıştı. Bense dışarıyı seyre dalmıştım. Camdaki buğudan dışarısı görünmüyordu. Çantamdan çıkardığım kâğıt mendille camı silip yeşilin terk ettiği cansızlığı seyrettim bir süre. Her şey nasıl da çıplaktı; toprak, ağaçlar, dağlar…”Üşümüyorlar mı ki” diye çocukça bir soru geçti içimden cevabını bildiğim ve o an Suat düştü aklıma. İçimin ılıdığını, gözlerime bir ateşin oturduğunu hissettim. O’nu görmek arzusu gittikçe kalabalık yapıyordu yüreğimi. Evet, bu adamı hayatımda istiyordum. Hala “seviyorum” diyememek ürkütüyordu beni. Sanırım alışacaktım.
Vildan Hanım’ın yardımıyla yine bir hiç zamandan düşüvermiştim hayatın içine doğru.
sevgi kaya
devam edecek...
YORUMLAR
Her sayfayı okudukça hayran kalıyorum bu akışa. Olayları öyle güzel bir hale sokup da anlatıyorsun ki şaşırıyorum açıkçası. Hani Asya gitmemeli ve dönmeli demiştim yine ısrar ediyorum ama bunu istediğimde zayıfça kendi kendine geri dönmeliyim demesi saçmalık gibi geldi bana ve işte burada sebep uyandırma gayreti içinde olman muhteşem bir tablo veriyor okurun gözlerine. Burası bende yürek oluyor da neyse işte..
Ciddi ciddi bu sayfada bu söylediğime daha bir odaklandım ve sadece teknen bakıyorum Suat olsa belki başka bakardım da yok işte ne edelim :))Olsa dükkan senin :))
İnanıyorum ki ve harbi harbi inanıyorum ki kaleminde istikrar olursa ve sen bunu isteyerek yazacağım ve bitireceğim diyorsan muhteşem bir eserin olacaktır. Bunlar deneme sadece diyelim bu haliyle elbette değil ama bu bitince bir de has prof. gözüyle tekrar bir süzgeçten geçirirsen mükemmel olacak aha da yazıyorum buraya altına da en mühürlüsünden kalıcı bir imza.
Merakla devamını bekliyorum ..
Sevgimdesin.