- 3072 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
ÇEŞME BAŞI
Çok eskiler demeyeceğim. 1970’li yılların başı. Yusuf’un başında kavak yelleri estiği zamanlar. Her evde çeşmenin, suyun olmadığı zamanlar. Köyün kenarında hafif çukurda bir çeşme. Gürül gürül buz gibi suların aktığı zamanlar. 2000’li yıllar o kadar uzak ki, hayal bile edilemiyor.
Yusuf, evin üç oğlanından en büyüğü, en irisi en güçlüsü. Suyu taşımak da onun işi. Akşamları kızların toplandığı çeşme başında su almak, onlardan birkaç kaçamak bakışı yakalamak ne büyük bir nimetti Yusuf için. Başında kasketi, üzerinde o zaman annesinin deyimiyle sakız gibi beyaz yakasız gömleği, siyah cepken yeleği, altında yamalı grileşmiş siyah potura benzeyen pantolonunun paçalarını önleri yavaş yavaş açılmaya başlamış çarıklarının bağcıkları dolanıyor. Ah o çarıklar yok mu, yaz da olsa yün çorapsız giyilmezdi, yakardı. Yakardı ayaklarını da Yusuf’un gıkı çıkmazdı. Öyle bilirdi. Alışmıştı. Tıpkı her akşam çeşmede su sırasını beklemeye nasıl alışmışsa, nasıl benimsemişse?..
İşsizlik, askerlik, tekrar işsizlik derken Yusuf, birden buluverdi kendini İstanbul’un göbeğinde. İstanbul, suyu hariç her şeyi güzel şehir, yutardı insanı. Yutardı da Yusuf’u neden yutmamıştı kimseler anlamadı. Gönlünün emrivaki olduğu yerlerden kopardı yüreğini Yusuf, getirdi paranın emrivaki olduğu şehirler şehrine. Yüreğini ortaya koydu paraya karşı, kimseler ne iş yaptığını anlayamadılar Yusuf’un. İstanbul burası, her sabah bakireler uyanır; gece ise hesabını vermeyeceği günahlarla uyurlardı. Yusuf da anlayamamıştı, aralarda bir yerlerdeydi ama İstanbul’un taşı ona altın oluyordu.
2000’li yılların başları. Küresel ısınma denen bir şeylerden bahsedildiğini duydu veya okudu Yusuf, televizyon ve gazetelerin magazin haberlerinin altlarına sıkıştırılmış küçük programlarında veya köşelerinde. Kendisini ilgilendirir mi, hiçbir fikri yoktu. Küresel ısınmayı, küresel sermaye gibi algılamaya çalışırdı, ne de olsa paraya hükmediyordu. Ta ki evinde suyun kesildiği beşinci güne kadar.
Üzerinde İngiliz kumaşından şıkır şıkır bir takım elbise, ayağında İtalyan Bologna marka ayakkabı, Siyah bir Alman Mercedes Sport otomobil, bir cebinde son model Finland Nokia cep telefonu ve diğer cebinde Amerikan Marlboro sigarası yine su sırasında. Çeşmeler de kalmadı artık, tarihimize sahip çıkamamanın derinliklerine gömüldüler gittiler. Tek farklılık sıra çeşmede değil de su tankerinin peşinde Yusuf. Bunca zenginliğine rağmen…
[ 12.08.2007 – b@ileys17 ]
YORUMLAR
Yasamin bizlere neler verdigi,yoklugun ve coklugun nelere mal oldugu bir hayattayiz,o an o sekilde simdi bu durumda yine yapan biz bunu düzeltecek olanda yine biz ...
Makalenizi okurken cok seyler cikardim kendimce, EN emlisiii HAYAT kaynagimiz SUSUZ bir hayat iSTEMIYORUZ
Yürekten cikan ,kalemle var olan yaziniz icin TESEKKÜRLER..