- 1479 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Gecenin Gözleri
Soğuk bir Ocak akşamı…Cumartesi gününün rahatlığı var caddelerde, sokaklarda.Cumartesi günü çalışanlar, iş saatlerinin bitip,bir an önce evlerine varma telaşında.Ocak ayına göre oldukça yumuşak bir hava.Lodos, fırtına şeklinde esiyor, panjurlarda sert ıslıklar çalarak.Evlerde ışıklar tek tük yanmaya başladı.Gecenin karanlığı, koruyucu bir anne gibi, şehrin üzerine indi.
İçlerinde kimlerin yaşadığını bilmediğim yüzlerce,binlerce ev.Gecenin, pırıl pırıl gözleri gibi,yine ilgimi çekiyor.Bir an hayalimde çocukluğumun,soğuk karlı Ocak akşamları canlandı.Fatih camiini bütün haşmetiyle gören oturma odamızın camında ,işten dönecek olan babamı bekliyorum.Cam buharlaştıkça elimle çeşitli resimler çizip,yine bugün olduğu gibi, hatırıma gelen düşüncelerle oyalanıyorum.O ışık yanan evlerde acaba nasıl insanlar yaşıyor?Kalabalık,çocuklu ,çocuksuz ,mutlu,mutsuz…sevgi dolu insanlar mı birbirine gülümsüyor,yoksa aksi,huysuz,sarhoş babalarından korkan ürkek çocuklar mı? Hasta yatağında inleyen insanları mı barındırıyor o ışıklı odalar,yoksa dertsiz tasasız mutlu insan kahkahaları mı deliyor gecenin karanlığını.
Mutlu çocukluğum onlu yaşlarıma kadar sürdü. Sevgi ile büyütülmüş ,evin iki kız çocuğundan ilkiydim.O yaşlarda üzüntü keder nedir bilmiyordum.Sonraki birkaç yıl içinde babamın rahatsızlığı , ardından üç yıl kadar sonra vefatı,hayatın acı yüzüyle çok erken tanışmama sebep oldu.
Annemizin sevgi ve şefkati, yine de mutlu bir gençlik dönemi geçirmemizi sağladı.Babamızın yokluğuna rağmen.Öfff…nerelere gittim.Halbuki anlatmak istediğim, akşam olup perdeleri her kapatışımda aklıma üşüşen, şehrin pencerelerinde sarılı beyazlı, sönük parlak ışıkların bana çağrıştırdığı insan portreleri.Mutlu, hüzünlü,çocuklu, çocuksuz kimler yaşar şu koskoca İstanbul’da.Geçim sıkıntısıyla bunalıp üzülenler mi?Gurbete yolladığı eşine hasret gelinler mi? Ya da askere gönderdiği oğlunu özleyen analar mı?Dert mi kaynıyor ocaklarda, hasret mi?Sabah çocuklarına yedirebileceği yiyeceği kazanmanın peşinde aile baba ve anaları mı? Arzum, bütün ışıklı evlerin içleri de huzurlu, sakin ;birbirini çok sevip sayan,akşam yemeğinde bütün aile ferlerinin ,yemek masasında, gülümseyen gözlerle toplandığı yuvalar olması.
Bizim evimizdeki uyum ve huzurun, sevgi ve hoşgörünün şu an baktığım,gecenin gözleri gibi bana bakan ışıklı pencerelerde olmasını diliyorum yüce Rabbimden;panjurları indirirken.
Soğumaya başlayan şu Ocak akşamı,evsiz barksız çocuk ve büyüklerin sokaklarda, soğukta,açıkta kalmadığı, insanların ağız tadı ile, sevdiklerine gülümseyerek baktığı bir hayat.İnşallah bu dileğim yalnızca temennide kalmaz.Ailemizi, çocuklarımızı,komşumuzu tanıdık,tanımadık herkesi sevelim.Ülkemizin,bu sevgi, saygı ve beraberliğe her zamankinden çok ihtiyacı var.
YORUMLAR
Harikaydı. Evet her tüten ocakta kimbilir neler yaşanıyor. Dert ve üzüntü tütmesin kimsenin evinden.. Çok dileklerinize katılıyorum. Harika bir resim ve anlatım. Çok ama çok beğendim. Sevgilerimle..
handan akbaş
"Öfff…nerelere gittim."
Hep öyle olur zaten. Nerelere gider insan farkında olmadan, İstanbul'da yaşamak zaten "hüznün" kendisi, ne kadar da her şey güllük gülüstanlık olsa da. Fakat "hüznün" bu kadar yakıştığı bir başka yer yoktur sanıyorum.
Hüzün dolu, bir o kadar da güzel bir yazı
Tebrikler, saygılar, selamlar
handan akbaş
o sevgi dolu akşamlarda dostlarla yapılan sohbetler sizin yazınız kadar lezzetli.kafadengi hayata bakış açıları aynı
hani popüler bir deyimdir,elektrik konumları zıt olmayan ,hayattaki tek istekleri çevrelerindeki herkesi hoş tutup,
yapabildikleri her güzelliği asla esirgemeyen insanların sohbetlerine doyum olmaz.
sizin gibi.sayfanıza sevgilerimi selamlarımı ve saygılarımı bırakıyorum.BİR e emanetsiniz.....