VİZYONA GİREN FİLMİMİZ; Er Ryan'ı Kurtarmak!
’’Bir kuşak düşünün, işgâl altında doğmuş, gün be gün işgalin her türlü vahşetini yaşamış, ailesi sürekli baskı altında tutulmuş, annesinin ağlamalarına şahit olmuş, yüzünü bile göremeden babasını hapishanelerle birlikte tanımış, işsizlik, çaresizlik içinde büyüyen bir kuşak.
Elinde direnecek hiçbir silâhı yok. Tanklara, toplara, füzelere karşı ne yapsın bu kuşak. Tek çıkışı canlı bomba olmakta buluyor. Bu acı bir gerçek. Ölüm hiçbir şekilde savunulmaz. Bu eylemler esaret altına alınmış bir halkın çırpınışıdır. Başka bir şey değildir. Dünyaya bir mesajdır. Elinden yaşama hakkı alınmış bir halkın, bakın ben de varım, yaşıyorum, buradayım haykırışıdır. Bu bir çığlıktır. Bu bir çırpınıştır. Filistinli 100 yıllık bir kavganın içinde, bu mücadele bir yaşam biçimine dönüştü. Önce İsrail çetelerine, sonra İsrail Devleti işgâline karşı 100 yıldır süren mücadele, farklı bir kültür oluşturdu. Bu kültür etrafında çok sağlam bir aile kurumu örgütlendi. İşgâl bu bağı daha da sağlamlaştırdı.
Benim iki çocuğum var: Biri kızım Dilek, diğeri oğlum Fatih. Bizim her zaman bavulumuz hazır durur. Nereye ne zaman tayinimizin çıkacağı belli olmaz. Biz çok çektik. Halâ işgâl ve baskı sürüyor. Filistin halkının ikinci intifadası sürüyor. Ama barış gelecek. Bu şanlı dünya tarihine bakın, diktatörlükler, işgâller kaç yıl sürmüş? Hepsi yıkılmış. Hepsi geri çekilmiş. Biz sabırlı bir halkız. O zaman Yahudiler’i bile o inanılmaz acılar çeken Filistin halkı koruyacaktır.
Barış olacak. Bu nihai bir sonuçtur. Ama bugün, ama yarın, Filistin onun ve toprağı için nasıl savaştıysa, yarını inşa etmek için de savaşacaktır. Barışa kadar, topraklarımızı alıncaya kadar Filistin Devleti’nden son Siyonist çekilinceye kadar savaşacağız.’’
Bu anlatılanlar, Filistin’in Ankara Büyükelçi Yardımcısı Fayez Khalil’e ait. Ki bu şerefli Fayez, çocukluğunu dili tutulmuş büyüklerinin ‘Yadud! Yadud!’ kekemeliğinin sebeblerine akıl yora yora geçirmiş. Ve onlardan sirayet eden tarifi imkânsız ve hiçbir insanlığa sığmayacak acıları da beraberinde yaşamış.. Bunları da sonradan kütüphanemdeki Tarihin Tanığıyım isimli kitabında ebedileştirmiş.. Afyon’da Yunan’ın gencecik gelinleri kazığa çaktığını, Kars’ta Rus işbirlikçisi Ermeni’nin halkı sırtından vurduğunu, Çanakkale’de İngiliz’in aydın bir nesli yok ettiğini, Maraş’ta Fransız’ın Sütçü İmam’ın çocukca yüreğini kurşunladığını dinlediğim İstiklâl Gazi’lerimden bana miras, ecdadımın acılarını yaşadığım gibi.. Biz; Fayez Khalil ile bir nev’i kader birliği ettik ve halâ da etmekteyiz..
Yüzyıldır Nemrut üstü yakılan, Firavun üstü Firavun’ca, Musa’nın izleri sürülen, Neron’un aslanlarının sürek avını iştahla sürdürdüğü, intifada ve kıyam beldesi Kudüs’ün çemberindeki Filistin ve Filistinliler, zalimleri İsrail’lilere her türlü silâh ve imkân desteği verilirken, kendileri ambargoya maruz kaldılar. İslâm Dünyası’nın, biteviye cüretsiz tavırları sürdüre sürdüre yalnız bıraktığı Filistin’de, akan kan ne yazık ki kan emici vampirlerin iştahına denk gelemedi. Binlerce Er Fayez’i katleden Siyonistler, bir tanecik Er Ryan’ı kurtarmak için Filistin’i kana boyamakta ve bu kör, sağır, vurdum duymaz, pısırık, korkak, insafsız ve daha nice zelil ifadelerin muhatabı İslâm Dünyası da, bağırıp çağırsa da, bu ’Er Ryan ı Kurtarmak’ filmini ancak seyretme acizliğinde…
Yazık!...
Filistin’li diplomat Fayez Khalil’in parantez içi cümlelerle anlattığı Filistin’de, elbette bu işgâle karşı savaş, son Siyonist çekilinceye kadar sürecek. Filistin halkı yalnız bırakılsa da, İsrail her türlü desteği almış olsa da sürecek. İman gücünün, inanca işleyemeyen silâhları susturacağı güne dek sürecek..
Lâkin, yazık ki, bu Dünya’da her zulüm devam ediyor da, AB, Haçlı İttifakı kurmuş olmakla İslam’ı uyuttuğu gibi İslam’ın aklını da almış bulunuyor. İslâm Birliği’ni kurdurmamak adına ’AB’ye alırım, ama!’ bahanesi ile Filistin’i yalnız bıraktıran birliğe engel bir yana, Sevr’i canlı tutan sinsi gayesine dayatmalarıyla hayat kazandırıyor.
Keşke Er Ryan’ı Kurtarmak filmini seyretmek yerine diplomat Fayez Khalil’in ’Tarihin Tanığıyım’ kitabını okuyabilseydik.. O zaman daha çok kahrolur ve utanırdık. Yüzyıldır ezile ezile neredeyse toprağını kaybetme noktasına gelen Filistin’in utancıyla kahrolmak da bir intifada olurdu.
YORUMLAR
Çok hararetli ve iştahla ve de inançla kaleme alınmış güzel bir yazı.
içeriği keşke biraz daha evrensel olabilse ve yansız, insanca bakabilseydi olaya.
bizim sorunumuz bu.
gerçekleri bilmiyoruz.öğrenemiyoruz.
hep dolduruşlardayız
başımızı kuma gömüp
çok şey bildiğimizi sanarak birbirimizi dolduruşa getirmeye bayılıyoruz.
yazı çok hamasi. eski ve yanıltıcı söylemler.
ama ne yapabilirsin ki, bize hep böyle söylediler.
sevgili kardeşim ÜLKEMİZİN MESELELERİ, FİLİSTİN MESELESİNDEN DAHA VAHİM GÖRÜNÜYOR BANA.
oraları ve olayların iç yüzünü iyi bilmek gerek.
fark şurda:
ÇOK YAYGARA, PROPAGANTA YAPARAK -İÇTEN VE DIŞTAN BİRİLERİ -BİZİ VE DE DÜNYANIN BİZ GİBİ SAF İNSANLARINI KANDIRARAK TARAFTAR TOPLAMAYA ÇALIŞIYORLAR.
ASIL MASUM VE MAZLUM İNSANLARIN SESİ BİLE DUYULMUYOR.
bunu an lamak için insan kendi çevresine bile baksa yeterli.
saygılar sunuyor, hassasiyeti kutluyorum.
büyükharman
bekirce
bizim yazımız size genel bir muhasebe gereğini söyletti.
Sizin genel bir insani muhasebe isteğiniz ise bize derin bir tefekkür âlemini yansıttı..
Ki bu dünya adeta bir meseleye çare bulamadan öteki meselelerin makaraya sarıldığı bir uçsuz bucaksız yuvarlak nesne..
Bu itibarla Filistin yerine, Filistin muvazenesinde ülkemzin numune Filistinliklerini yazmak gibi bir taleb ile hatırladığımız nokta yukarıdaki hâl oldu.
Ama, şu husus çok önemli; Filistinr gibi mazlumiyetinden kan dökmeye ve can hederine mecbur bırakılmış bir ülke kim ne derse desin beni cidden hırpalıyor.
Osmanî bir adalet ile meseleye baktığımda, bugünkü İsrail için şunu demeye çalışıyorum.
Ecdadım; 1-Onları niçin Endülüs'ten bu yana İspanyol zulmünden taşıdı?
2-Niçin Tekfurlar gibi zalimliğini sürdürüp de Söğüd mecrasının burnundan getirmedi?
Azizim, bu mesele çok derin.
Ve biz bu derinlik içinde serinlik salıncağındayız..
Selam ve dualarımla
Engin Tatlıtürk
Yeni meselelerin ortaya çıkması çözümlenememiş meseleleri yazanları ve dillendirenleri hatalı mı yapar?
Eger insanlar aldatılıyorsa sen çok ve KRAL ÇIPLAK de de seni de kutlayalım.
Böyle bir yazıya övgü yazmak pohpohçuluk mu oluyor.
Kendime sitem var diye düşündüm.
Ben toplumsal yazılara 10 numara veriyorum beğenirsem ama ne kadar güzel olursa olsun diğer sanat yazılarına 8'i geçmiyor puanlarım.
Bu da çevreme duyarlılığımı gösterir sanırım.
Saygı, sevgi ve selamlar gönderirim.