- 1346 Okunma
- 19 Yorum
- 0 Beğeni
BİR ANNE
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Gözlerini açtı, korka korka. Işığı yaktı. Saate baktı, 03.30. Sabahın, henüz olmamış saati. “ Yine mi? “ diye söylendi. “ Uykuya dalalı, daha ne kadar oldu ki? “ Son günlerde, sürekli, aynı saatte açılıyordu, gözleri. Sanki, gizli bir el dürtüyor, duyulmayan bir ses “ Uyan “ diye fısıldıyordu, kulağına.
Sesi, sadece kendisinin duyabildiği, o sesi tanıyordu. Aklında, bir yerlerde, o sesin sahibi ile, bitirmedikleri bir hesaplarının olduğunu da biliyordu. Sanki, “ Gel “ diyordu. “ Gel de hesabımızı kapatalım. “
Bunun olacağını biliyordu. Biliyordu çünkü, kendisini çok iyi tanıyordu. İntikamdı istediği. Öfkesini, tam olarak, çıkartamamış olmaktı. Canını yakmıştı. Canı yanmadan, huzur bulamayacağını, çok iyi biliyordu.
.../...
Kızının yanında ilk gördüğünde, gözlerine baktığında, tüyleri ürpermişti. Tıpkı tehlikeyi hissettiğinde, tüylerini kabartan, kediler gibi. Bu çocuk, tehlikeliydi. Sonra kızına baktı. O’na bakarken yakaladı, kızını. Yapabileceği hiçbir şey olmadığını, o an anladı.
Yalnız kaldıklarında “ Nasıl buldun, anne? “ dedi kızı. Bir an ne diyeceğini bilemedi. Ters bir şey söyleyip, tepki vererek kızını, daha çok ona doğru itmekten, korktu.
“ Daha ilk görüşüm. Kesin bir şey söylemek istemiyorum. Haksızlık yapmak hiç istemiyorum. “ dedi.
“ Sen böyle söylüyorsan, içine sinmeyen bir şeyler var demektir. “
“ Uzak dur. Sadece, uzak dur. “
Uzak durmadı. Duramadı.
.../...
Bütün gün ayakta durmaktan, tabanları ağrıyordu. Tanımadığı, kaprisli insanların, sadece müşteri oldukları için, haklı görmesi gereken isteklerini, yerine getirmeye çalışmıştı. Ve tüm bunları, evine, eşine yansıtma lüksüne sahip değildi. En ufak bir sızlanma, hemen işine yöneliyor ve aynı nakarat başlıyordu “ Sen kaşındın. “ Her zaman ki gibi, sofrayı hazırladı. “ Yemek hazır. “ diye seslendi. Herkes oturmuş, bir kızı yoktu ortada. “ Hadi kızım, seni bekliyoruz “ dedi. Sonunda, kızı geldi ama bir gariplik vardı. Hiç sesini çıkartmadan, herkesin, yemeğini koydu. Bir yandan da kızındaki garipliğin ne olduğunu, bulmaya çalışıyordu. Tam oturmuş yemeğe başlayacaktı ki, anladı. Gözlerini kaçırıyordu, sürekli. Başı önünde, olmadık bir şekilde sessizdi. Tekrar baktı kızına. Polar kazağını giydiğini, fark etti. Fermuarı, sonuna kadar çekilmişti. Oysa evleri, çok sıcaktı. Sabırla, yemeğin sonunu bekledi. Eşine ve oğluna belli etmemek için, sustu. Yemek bitip herkes kalkınca, kızına “ Gel içeri “ dedi. Odaya girdiler. “ İndir fermuarı “ O an nasıl olup ta bayılmadığını ya da kendini kaybedip bağırmaya başlamadığını, sonraları, çok düşünmüştü. Kızının boynu, mosmordu. Çenesinin altına gelen kısımda, morarmış, üç parmak izi vardı. Yatağa çökerken, “ Anlat “ diyebildi, sadece.
Gün içinde, ayrılmak istediğini söyleyince, okul çıkışı, karşısına dikilmişti. Önce, yere itip, tekmelemiş sonra da boğazını sıkmaya başlamış. Çevreden koşan esnaf, kızını zor almış, elinden. Bir taksiye bindirip, eve göndermişlerdi.
“ Sakin olmalıyım “ İlk düşündüğü, bu olmuştu. Oğlunun, duymaması gerekiyordu. En deli kanlı zamanındaydı. Öğrenirse, çok kötü şeyler olabilirdi. Eşi, kızına çok düşkündü. Bu manzarayı görmeye, kalbi dayanmazdı.
“ Önce, bunu kimse bilmeyecek. İkimiz, halledeceğiz. Seni uyardığım halde, beni dinlemedin. Böyle bir olay yaşamış olmana, çok üzüldüm. Ama bu olay yüzünden, ağabeyinin, geleceğini karartmaya, hapislerde, peşinden koşmaya, hiç niyetim yok. “
Kızına baktı. Sel gibi, sessiz yaşlar iniyordu gözlerinden. O kadar zayıf, o kadar narindi ki. Hemen fırladı, yerinden. Tüm sevgisi ile sarıldı. Yaprak gibi titriyordu. Yaşadığı, travmayı atlatabilmesi için, kızgınlığına değil, sevgisine ve anlayışına ihtiyacı vardı. Annesine ihtiyacı vardı. Gözyaşlarını sildi, elleriyle.
“ Ben seni, bir damla yaşını akıtmadan, büyüttüm. Hiçbir şey, hiç kimse, senin bir damla göz yaşından daha değerli değil. Bunu sakın unutma. Sen, güçlü bir genç kızsın. Böyle bir olayı yaşayıp da ayakta kalmak, her babayiğidin harcı değil.”
“ Güvenini kaybettim. “
“ Hayır, kaybetmedin. Şimdi sana, eskisinden daha çok güveniyorum. Ve içim, hiç olmadığı kadar, rahat, artık. “
Kızının, ıslak, soran gözlerine baktı.
“ Sevginin, ne olmadığını, öğrendin. Ve zarar gören, sadece bedenin. “
Elini, kızının kalbinin üstüne koydu.
“ Burası, hiç zarar görmedi. Orada neysen, hala o sun. İşte benim güvendiğim de, orada ki kızım.“
.../...
Sonrasında, çok güvendiği bir dostu ile bağlantıya geçmiş, uzun uzun neler yapabileceklerini, konuşmuşlardı. Hayatında, tanımayı hiç düşünemeyeceği, insanlarla tanışmış, fikirlerini almıştı. Zarar görenin, çocuğu, üstelik genç bir kız olduğunu duyunca, küplere binmişlerdi. “ Sen, sadece ne yapılmasını istediğini söyle “ demişlerdi.
Çok düşünmüş, aklında türlü senaryolar üretmiş, hangisinin içini rahatlatacağına, karar verememişti. Kendi canı yandığı kadar, hatta daha fazla, yansın istiyordu, canı.
Sonra, onun da bir annenin evladı olduğunu, düşündü. O anneye, kıyamadı.
“ Allah’a havale ediyorum “ dedi. Cevabını bekleyenlere.
.../...
Işığını kapatırken, yedi yıldır tek duası haline gelmiş, o cümleyi mırıldandı:
“ Allahım, sana havale ediyorum. En doğruyu yapacağına, inanıyorum. “
Eser Aslanlı
izmir
YORUMLAR
Güne düşmeyi fazlasıyla hakketmiş bir eser okudum
usta kaleminizden tebrikler
Selamlarım vede tam puanım sayfanızda Allaha emanet olun..yudumyunus
Eser Akpınar
Eser hanım her yazınızı hiç kaçırmadan okuyorum biliyorsunuz ama yıl başından bu gün kadar miğren ağrımın tutması nedeni ile bazı yazıları kaçırdım ama iyi ki bu yazı güne düşmüş. Gerçi düşmese de okurdum mutlaka.
Yazınızı okuduğumda bir an kendimi ve annemi gördüm yazının içinde. Annem bana" kızım kararlarını kendin veriyorsun ve biz buna saygı duyuyoruz ama şunu unutma, ne kadar karararı kendin vermiş olursan ol eğer bir sorun yaşayıp ben gelmek istiyorum dersen kapım sonuna kadar açıktır"
Bu sözler sanırım evlatlar için güvenin ve sevginin temelini oluşturuyor. Kutluyorum kaleminizi ve sevgiler yüreğinize
onurumsun tarafından 1/3/2010 6:50:59 PM zamanında düzenlenmiştir.
Eser Akpınar
Geç kalmanın üzüntüsü içindeyim. Harika ve ders verir nitelikteydi yazı.
Annem de zorda kaldığında dediği cümledir "Allah'a havale ediyorum" Ne güzel bir cümledir o; beddua etmektense.
Sonsuz sevgilerimle...
Eser Akpınar
geç kaldım dedim ama güne damgasını vurduğu için çok sevindim....hakeden anlatımı hoş uslup akıcı..bu kalem güzel olan herşayi fazlasıyla hakediyor.....analık kolaymı....eser hanım... en zor olanı yapmış...başarılı olduğunada eminim....sevecen yüreği öfke kontrolunü halledince sonuç güzel .....kontrolde hiç şüphesiz üstündedir....tebrikler
Sevgi Eser Hanım, yazınızı birkaç kez okudum ve durup düşündüm. Ben de bir anneyim ve böyle olaylar benim de içimi acıtıyor. Sizin yerinizde ben olsaydım ne yapabilirdim? Bu soru hep beynimi kemirdi. Olayları anlatış ve kaleme alış şeklinize hayranım. Sizin kaleminizi seviyorum. Güne düşen güzel bir yazı. Tebrikler. Sevgilerimle...
güzel bir konuya değinmişsiniz, ve günün yazısı seçilmişiniz, tebrikler. ben şahsen sorunun çok çok daha derinlerde olduğunu, bireysel çabalarla çözülemeyeceğini düşünüyorum. toplumsal bilinç ve hassasiyet olmalı bu konularda. günümüz Türkiye medyası gençliği bir uçurumun kenarına çekmek istiyor sanki. dünya geneli bu konuda daha zavallı durumda ve eminim çok yakında devlet eliyle tedbirler alınacak bu konuda.
tekrar tebrik ederim,
edebiyatla kalın...
saygılarımla...
iki kız çocuğu da ben yetiştiriyorum,
eninde sonunda bu tarz bir olayla bende karşılarım
Allah hep iyilerle karşılaştırsın evlatlarımızı
Güzeldi anlatım ve konu
Ayrıca güne gelmesi sevindirdi beni
kutlarım Eser Hanım
saygılarımla
Eser Akpınar
HAYIRLI GECELER BEN ANNE DEĞİLİM AMA YAZINIZI OKURKEN İNANIN DUYGULARINIZI YÜREĞİMDE HİSSETTİM EVLAT YETİŞTİRMEK O KADAR İNCE DİKKAT İSTEYEN BİR YOL SEVGİ OLACAK İLGİ OLACAK YAZDIĞINIZ GİBİ BU ANLAMLI GÜZEL YAZINIZI GÖNÜLDEN KUTLARIM SEVGİLERİMİ BIRAKTIM KUCAK DOLUSU GÜLLERLE
Eser Akpınar
Eser Akpınar
Ben, öncelikle, özür dilemek istiyorum. Sayfa da bir eleştiri karmaşası yaşandığının farkındayım. Bu yeni düzene alışmak, biraz zaman alacak gibi. Sayın Ansızın'a durumu ilettim. Umarım en kısa zamanda bir çözüm üretilir.
Konumuza gelirsek. Ebeveynler olarak, çocuklarımızı, hangi tehlikeden koruyacağımızı şaşırmış durumdayız. Birinden korusak, bir diğeri çıkıyor karşımıza. Sevgili Engin'in dediği gibi, en önemli tuzak, uyuşturucu.
Kızım, Ekonomi Üniversitesi ni bitirdi. İzmirliler bilirler. Ticaret Odasının açtığı özel üniversite. Durmadan takpteydim. Gözlüyorum, çantasına bakıyorum, hissettirmeden. Harçlığını kısıtlı veriyorum, daha fazla talep edecek mi? diye bekliyorum. Sonunda anladı tabi ki ve bana " Anne, boşuna çırpınma. Uyuşturucu kullanmıyorum. Kullanmayacağım. Ama şunu bil ki kullanmak istesem çok kolay bulurum. Çünkü okulun bahçesinde bile içiyorlar. Haplar, havada uçuşuyor. Ama ben kullanmıyorum ve kullanmayacağım. "
Ve sevgili Suskunadam, " İstisnalar kaideyi bozmaz " demişsiniz ya, inanın konuşsanız da, bazen, değişen bir şey olmuyor. Çok sevdiğim bir dostumun, çok sevdiğim bir sözü vardır " Yaşanan, yaşanması gerektiği için, yaşanır " Ne kadar antenleriniz açık olsa da, ne kadar cinsellik dahil her konuda açık olsanız da, bir şeylerin yaşanmasının önüne geçemiyorsunuz. Acıtan yanı, çocuğunuzun zarar görmesi ve bunu sevdiği için görmesi.
O çocuğu, Sevgi'ye nasıl inandırırsınız, bir daha?
Her genç, zamanı geldiğinde, Sevgiyi de cinselliği de yaşayacaktır. Hormonların kuralı bu. " Tanrı, iyilerle karşılaştırsın " Duamız bu olmalı.
Sevgiler, hepinize.
Bir kaç kez yorumsuz gittim buradan. Nedenleri, niçinleri, sonuçları düşündüm...
Bir kaç yıl önce bir tanıdığımın kızı aynı olayı yaşamıştı. Anne de babaya söyleyememişti. Kızın abisi de yoktu. Çare ürettiler. Polise gitseler, polis sürekli yanında olamayacaktı kızın. Diğer bir tür güçlere başvursalar, ellerini verip kollarını kaptırmaktan korktular. Okula söyleseler, idarenin sadece okul sınırlarında etkisi olurdu.
O an gördüğüm; şiddeti bir kişi yapıyor, bir dolu kişi o bir kişiyi nasıl engelleyebileceğini bilemiyordu.
Başka türde, zarar vermeden, sadece gözdağı verme kararı aldı aile. Sadece uyarıldı. Gülümseyerek hem de, şiddete başvurmadan. Ve olay kapandı.
Aslında bana göre olay kişinin durdurulma yöntemi değil sadece. Ya da sadece bu olmamalı. Bu gibi olay sadece Türkiye'de de değil. Beni düşündüren asıl konu, kızlarımız neden birini sevemez? Neden sevdi mi ayrılamaz? Ayrılmaya kalkışırsa neden bu tür bir şiddete maruz kalır?
Birkaç ülke dışında genel olarak kızlarımıza, kadınlarımıza sevme hakkı vermiyoruz. İşin garibi, bir zamanlar kendisi de sevdalar çeken anne de kızının sevmesine isyan ediyor. Kendisi başka kadını, başka kızı sevebilen baba da kızına ya da kızkardeşine "Asla!" diyebiliyor.
İnsanlarımız yetişme çağındaki oğluna, kızına sevgiyi anlatsa, cinsel konularda bilgi verse, sakınılabilecek şeyleri konuşsa şu olaylar asla olmaz. Ama bunu da hiç kimse yapmaz. Hiç kimse derken, "İstisnalar da kaideyi bozmaz."
Güzel bir günün yazısı idi bence...
Saygılar...
TunçAY
ama bunların da bu sorunu çözeceğini düşünümüyorum.
Çocuklarımız da bizler gibi deneme yanılma yoluyla doğruyu bulacaklar.Canları çok yanmadan olması bütün dileğimiz.Yazınız etkileyiciydi.Başarılar,saygılar
Engin Tatlıtürk
Dışarıda binlerce sinsi tuzak var. Esrar ilköğretim okullarına kadar sirayet etmiş.
Bazı şeyler deneme yanılma ile öğretilemez. Geri dönüşü imkansız hatalar vardır hayatta.
Bizler yine de ürkütüp, isyan ettirmeden hayat tecrübelerimizi paylaşmalıyız çocuklarımızla.
Merhametsiz aşağılık güruhlar can acıtmıyor can alıyor artık.
Saygı ve selamlar.
Sevgili Kurtoviç, Memur' a cevap : Uzaktan davulun sesi ne hoş gelir. Ne kolaydır, eleştirmek. Kız zaten çocuğu istemediği için yedi dayağı. Ad çıkmak ne demek? Bir yanlışı mı var, sevmekten başka? İşte sizin bu zihniyetiniz yüzünden olmadık adamlar devlet oluyor, başımıza.
Anne ben olsam, aynen böyle der. Bir de çantayı indirirdim memurun kafasına.
Görüşünüz için çok teşekkür ederim. Saygılar.
...çok üzülmüştü.Öfkesiyle kızına olan sevgisine harmanlıyor,tarif edemeyeceği cezalar düşüyordu aklına.Kızına gerektiği ve inandığı gibi ,sevgi ile yüklediği güveni vermiş,onu sarmalamış,yüreğini ısıtmıştı.İlk fırsatta karakola gitti.Meramını anlatacak,savcılığa başvuracak burasının bir "Çadır Devleti" olmadığını gösterecekti o...
Memur onu dinledi mi,dinliyormuş gibi mi yaptı anlamadı.Bomba gibi sözleri kulaklarında yankılandı:
-Ama hanımefendi,siz de sahip çıkın çocuğunuza değil mi?Kızınız istemese neden rahasız etsin delikanlı?
Ne desin di,demekten geçip nasıl düşüneceğinde dondu.Nasıl bir ölçüyle,ne söyleyeceğini tartmaya çalışırken,devam etti memur:
-Benim de kızım var.Şikayetçiyseniz hemen hazırlayalım dilekçeyi.Sonra "adı çıkacak",daha çok üzülecek kızınız...
Eeee! der gibi yüzüne baktı memurun.Kendi canı yandığı kadar, hatta daha fazla yansın istiyordu, canı.
Sonra onunda bir annenin evladı olduğunu düşünüp avuttu kendini.O anneye kıyamadı.
-"Allah'a havale ediyorum!" dedi.
Memur sevindi.Karakoldan çıkarken,"cık,cık,cık" yaptığını görür gibi oldu.
Affınıza sığınarak sürdürdüm öykünüzü.Anlamaya çalıştım.Ne yapardım? diye düşündüm.Sizin gibi ben de,sıraladığım ne yapardım? ların yerine , böyle kapattım öykünüzü.
Selam ve saygıyla.
Eser Akpınar
Anne ben olsam, aynen böyle der. Bir de çantayı indirirdim memurun kafasına.
Görüşünüz için çok teşekkür ederim. Saygılar.
Eser Akpınar
Anne ben olsam, aynen böyle der. Bir de çantayı indirirdim memurun kafasına.
Görüşünüz için çok teşekkür ederim. Saygılar.
kurtoviç
Öncelikle ,Türkiye'miz "Çadır Devleti" haline getirilmiştir.Çadır devleti "Kanuna göre düzen değil,düzene göre kanun" demektir.Örneklemeye gerek görmüyorum,ilgilenmiyor olabilirsiniz.
(Belirttiğim gibi affınıza sığınarak) Öykünüzü başka bir yerden sürdürürken;Çağdaş,Laik,Demokratik"Atatürk" cumhuriyetinde yaşadığını düşünen ve inanan bir annenin,doğal refleksle karakola gitmesini,karakolda ise;
Memurun elinde,sözünde,tutumunda "Çadır Devleti" nin ta kendisini gördüğünü,çaresizlikten"Allah'a havale " ettiğini
kurgulayarak sürdürdüm.
Olmadık adamları devlet yapan "Benim gibi zihniyetler" değildir.
Anlatamadığımı ve yanlış anlaşıldığımı düşünüyürum.
Sayfanızda rahatsızlık vermeyeceğime emin olabilirsiniz.Bu nedenle özür dilerim.
Saygıyla...
Eser Akpınar
Yazımdaki : "Memur' a cevap : Uzaktan davulun sesi ne hoş gelir. Ne kolaydır, eleştirmek. Kız zaten çocuğu istemediği için yedi dayağı. Ad çıkmak ne demek? Bir yanlışı mı var, sevmekten başka? İşte sizin bu zihniyetiniz yüzünden olmadık adamlar devlet oluyor, başımıza." paragrafın tamamı memura söylenmişti. " Sizin bu zihniyetiniz " tanımlamasına konu olan " siz " deki gizli özne, "memur" du. Siz yani değerli site dostu "kurtoviç" değil.
Böyle yanlış bir anlamaya sebep olduğum için, tekrar özür diliyorum. Ve kabulünü rica ediyorum. Saygılar.
Çoğumuzun kız yada erkek evladı var. Bu konu herkesi ilgilendiriyor.
Benim her ikisi de var.
Daha bir ilgi ile okudum.
Çok güzel yazıydı. Akıcı ve bilgilendirici.
Pekiyi çocuklarımızı hayata hazırlarken bu konuları hiç konuşuyor muyuz onlarla?
Tavsiye ve uyarılarımız oluyor mu?
Olmalı bence.
En değer verdiğimize süre ayırmalıyız. Güzümüz üzerlerinde olmalı. Sıkmamalı ama başı boş da bırakmamalıyız.
Saygılar.
Güne damga vuran bir yazı.
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum. Saygılar.
Etkilendim...
Canımı yakan, her türlü davranışın sahibini, Allah a havele ettim her zaman.
Kendine değer vermeyen ,kendini sevmeyen insanlar tehlikeli olabilir,onlara verilecek en güzel cevap hiç muhatap olmayıp Allah a havale etmektir...
Saygı ve sevgilerimle