MÜSVEDDE AŞKLAR KARIN AĞRISI YAPAR...
‘Boşa geçirdiğimiz zamanlar’ diye adlandırırız çoğu zaman; istediğimiz anı yakalayamadığımızda… Bir kâğıt parçası gibi buruşturup atmak isterken aşklarımızı; yakalanırız arkadaşlarımıza, dostlarımıza… Rüya görmek için kafamızı koyduğumuz yastık; bizim için nisyan yeridir artık… Unutmak pek mümkün olmasa da yaşadığımız karın ağrısından uzaklaşmış oluruz. Bu seferde kâbustan kurtulmak için uyanmaya çalışırız fakat unutmaya çalıştığımız aşkların tam ortasında buluruz kendimizi…
Bazen sorar insan kendi kendine “Biz unutmak için mi yaşıyoruz hayatı?”.
Hayır, tabi ki…
Hep hatırlamak için okuduk; esaslı kelimeleri…
Sevdiğimizin kulağına fısıldamak için ezberledik; en güzel şiirleri…
Yaşanacak güzel şeyleri çocuklarımıza anlatmak için unutmamaya gayret ettik…
Yaşanan karın ağrısını bile hoş bir anı olarak kaydettik hafızalarımıza…
Ve her defasında ‘azap’ kelimesini ‘acı’ anlamında değil; Arapçadaki gibi ‘azp’ yani ‘lezzet’ manasında kullandık…
Sevdiğimize duyduğumuz aşkı bir şeref bildik; biz… Sustuk… Sustukça büyüttük…
Ama arkasına iki kelime bağlamaya çalıştık; kördüğüm olduk…
Biz hep karın ağrısı yapan aşkları seçtik; müsvedde olsun da istemedik…
Her karın ağrısı çektiğimizde ‘heyecandandır’ dedik; lakin biz heyecana yenik…
Ve her ‘-di’li geçmiş zaman ‘-mış’lı geçmiş zaman olarak döndü bize…
Biz, buruşturulacak hiç bir aşkın öznesi olmak istemedik…
Ne zaman ıslak imzalı bir aşk yaşamak istesek; fotokopisi çekilmiş aşklar yaşadık…
Düne ait, ‘bugün’ yaşar olduk.
Dünün esaretinde yaşadığımız her ‘bugün’ yarınımızı terk etmemize neden oldu…
Ve biz her nedene bir ‘hoşça kal’ dedik…
Taner YAPKU
1 Ocak 2010 Cuma
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.