- 1007 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
ACIYI DİNDİREN ACI
Boş veriyor Birol, karışık ve geren düşüncelere. Kuran’ın Türkçesini okumaya başlıyor kaldığı yerden. Başucundaki diğer kitap Abdulkadir El Geylani’nin SOHBETLER’i. Birol yıllarca en saflık, affedersiniz esnaflık yapmıştı. Hayatta devletten maaş aldığını hatırlamazdı. O hep çalışıp çabalamış, vergi ödemiş, işçi çalıştırmış sigorta ödemişti. Az kazansada helal ile haramı gözetmişti. 1998’ de başlayan büyük krizde işleri kötülenmişti. 1988’ de İzmit’e yerleşir. Artık bir araba fabrikasında işçidir.
Bir gece yarısı yatağından mahşeri gürültülerle uyandı. Tahtalar kırılıyor, duvarlar dökülüyor, eşyalar çalkalanıyordu. Yer ayakların altından ileri-geri kaçıyordu. Cam kırılmalarını büyük patlama sesleri bastırıyordu. 45 saniye sonra iki çocuğunu karanlıkta eşyaların altından el yordamı ile bulup zorlukla dışarı çıkıyordu. Yaşadıkları büyük 1999 depremiydi. Akrabalarını aramaya koyulmuştu herkes. Görünürde çok zayiat yoktu. Cami minaresi bir taksinin üzerine yıkılmış, duvarlar çatlamış ve sıvaları dökülmüştü. Yalınız bütün eşyalar zarar görmüştü. Birol’un amcasının kömürlüğü yıkılmıştı. Elektrikler kesikti ve artçı sarsıntılar devam ediyordu. O gece kimse ne eve girebildi nede sabaha kadar uyuyabildi. Birol’un iş servisi sabah 6-30 da geldi. İşler süresiz tatil edilmişti. “Derinceye indin mi?” diye sormuş ve kendisi devam etmişti şoför; rampadan aşağı her iki apartmandan biri yıkık, pek çoğu da yanıyor. Can pazarı yaşanıyor siz uyuyun.”
Bu kötü haberi alan aşağıya seğirtiyordu. Hasarı az olanlar kendilerini unutmuş yıkık ve yanan binalara dalıyordu bir can kurtarırız umuduyla. Asker, çocuk, yaşlı, kadın-erkek fedakârca elinden geleni yapıyordu. Sevinç de yaşanıyordu acı da. Yollar tıkanmış, telefonlar çalışmıyordu. Hiç çıkmamıştı ama yağmacılara karşı vur emri bile çıkmıştı. Bir ay gönüllü enkazlara giren Birol, geleceğini düşünerek resmi rakamlarla 36000 kişinin öldüğü deprem bölgesinden Ankara’ya döndü. İnsanoğlunun zayıflığını daha iyi kavramış ve zayıf olmanın ıstırap veren hallerini yaşamıştı İzmit’te. Acıyı teskin eden acıyı tatmıştı. Eşi Suzan da aynı acıları yaşamıştı.
YORUMLAR
"Kul azmazsa mevlasi bela vermezmiş"
İnternette bazen Japon videolarını izliyorumda azma konusunda ellerine su dökemeyiz mazallah. Ama adamlara 9'luk depremler ninni geliyor.
Harbi "azma"ları bir kenara koyalım, acaba bina yaparken kumdan, demirden, çimentodan çalmak, fay hatlarının çelik çomak oynadığı arazileri tarım alanı olarak kullanmak yerine yerleşime açmak, haddinden fazla kat çıkmak birer "azma" biçimi sayılabilirmi? Acaba!
Allah yinede böyle belalarla imtihana çekmesin bizi, Amiin.
99 depremi, bir kaç unsuruyla içimize oturan ne büyük bir teessüftü..
Bahsettiğiniz üzre kimileri eşini dostunu, kimileri can bağı komşularını kaybetti bu depremde..
Kaybeden sadece müsbet insanlık değildi, deprem hırsızları olarak telâkki edebileceğimiz hırsız müteahhitler de kaybettiler..
Neyi? Sermayelerini mi? Hayır; Allah-ü Teala karşısında kulluklarını..
Halklar arasında insanlıklarını..
Bu itibarla biz de sizin yazınıza dayanak bir şiir yazmıştık Bekirce saflarında..
Adı: Deprem Zannedilen İbret..
Evet.. 99'da bizim de Başkent'te kısmi yaşadığımız deprem korkusu sizin bu nezih yazınızda bir vakıa olarak karşımıza çıkıyor..
Hassas yüreğinizden kopup gelen ibretlik sesler itibariyle sizi tebrik ediyorum..
..Ve o günlerde rahmet-i Rahman'a ulaşan canlara da rahmetler diliyorum..
Selâm ve dualarımla kardeşim..
Anlattığınız hikaye şimdi şuanda gözlerimde canlandı. Ben Bolu' da oturuyorum. O depremi biz de yaşadık ama o şiddette değil tabii ki. Onu yaşamak, o korkuyu tatmak farklı bir duygu. Allah bir daha da yaşatmasın dilerim. Zaman öyle bir ilaç ki bir an geliyor herşey unutuluyor. Sadece kaybedilenlerin üzüntüsü yürekten hiç çıkmıyor. Allah bir daha göstermesin. Tebrik ediyorum sizi.
oğlum depremi.... düzcede yaşadı.... küçük oğlum askere giderken abime uğrayıp gideyim demişti.....onlardan haber alana kadar yaşam benim için durmuştu......o büyük felaketi tanrım insanlığa bir daha yaşatmasın...harika bir anlatım çok güzeldi tam puan...kutluyorum...saygılar...
1999 depremi nasıl unutulur ki Engin bey. Ben hamileydim ve bir iki gün içinde doğum yapacaktım. Kayınvalidemlerden hiç bir haber alamamnın acısını yaşamışık. Onlar Yalova'da idi ve binlerce insan kayıp ve binlerce de vardı. İnsanların feryatları çınlatıyordu tüm evreni adeta.
Deprmden iki gün sonra doğum yaptım ve eşim Yalova'ya ulaştığında ailesi iyi idi ama artık oturacakları evleri yoktu.
Beni o günlere götürdü yazınız. Ülkem bir daha hiç bir felaket yaşamasın. Kutluyorum kaleminizi ve saygılar yüreğinize
güzeldi begenerek ve üzülerek okudum.
doga afetleri karsisinda insanoglu hic bir sey yapamaz evet acizdir.
yinede yikik o enkazlar altinda bir can kurtarmanin garip sevinci yasaniyordur.
Allah yasatmasin bir daha deprem felaketlerini ülkemize.
yüreginize aglik
saygilarimla