UYAN EY İNSAN!UYAN...
Ömür teknesinde son yolculuk bileti duruyor avuçlarımızda bütün denizler olduğundan daha sakin şimdi. ARTIK GİTME ZAMANI MAVİ DÜŞLERİMİZİN ARDINDAN. Hayat her zaman korkunç, acımasız, adaletsiz yalanlarına kanmıyorum artık. Gözlerimi doğaya, gökyüzüne dikip tabiatın, hayatın güzellikleri, mucizeleri karşısında insan denen mahlûkatın nankörlüğüne iç geçiriyorum. İnsan değilmi ki aklı, duyguyu, eylem gücünü bedeninde barındıran ve sonra bunu bir zehir gibi dışarı akıtan. Savaşların sorumlusu insan değilmi diyalog yoluyla çözüm yolundan kaçan silaha sarılıp bir ülkeyi, bir halkı kendince savaş hakkı diye cezalandırıp katleden, kendi kurallarını kabul ettirmeye çalışan. İnsan değilmi ki Asker’inin, Halk’ının eline silahı tutuşturan insanı insana vurduran. Silahı üretende kullananda insan değilmi. Hep hayatın adaletsizliğinden yakınırız. Birileri mutludur sevmeyi, sevilmeyi, hayatın sunduğu güzellikleri yaşamayı bilip değerlendirdiğinden. Birileri mutsuzdur sevmeyi, sevilmeyi bilmediğinden hayatın sunduğu güzellikleri görmeyip olumsuz baktığından, yaşadıklarının yâda ona yaşatılanların sorumlusu olarak hayatı gördüğünden. Oysa insandır değilmi mutluluk
yada mutsuzluk olgusunu yaşatan. Kimileri bir ekmeğe bile muhtaçken kimileri değilmi ki yatlarla, arabalarla, özel uçaklarla dolaşan. Sokakta yatmak zorunda kalan insanları umursamadan katlarında, dairelerinde, villalarında sıcacık uyuyup yoksulun muhtaç kaldığı bir ekmeği bile elinden alma hesapları yapıp zenginliklerine zenginlik eklemek isteyenler, ülkenin bir bölümünü cazibe merkezi haline getirmeyi amaçlarken bir bölümünü mahrumiyete teslim edenler bu kurulu düzen değilmi adaletsizlik ve bunun sorumlusu yine insan değilmi... Bedenimizi çağa uydurmak adına radyasyonla, alkolle, uyuşturucuyla, sigarayla zehirliyorsak bundadamı hayatı suçlayacağız. Peki, hiç düşünüyor muyuz bizim kendimize verdiğimiz zarar yetmiyormuş gibi birde bizden sonraki nesile nasıl bir yaşam kalitesi sunacağız. TEKNOLOJİ ÇAĞINDA YAŞIYORUZ hayatımız çok kolaylaştı ama artık nefes almakta bile zorluk çekiyoruz. Soluduğumuz havanın bile düşmanı gibiyiz. kömürle termik santrallerle baz istasyonlarıyla zararlı kimyasallarla doğanın dengesini bozuyoruz, ve bunun karşılığı olarak doğa gökyüzü isyan ediyor. Bize, küresel ısınma erozyon çölleşme deprem olarak geri dönüyor. Kâğıdı yırtıp atmak ve yakmak için ağacı feda ediyoruz, güzel görünmek, güzel kokmak için ozon tabakasını deliyoruz. Yeryüzünü yaşanmaz hale getirdiğimiz yetmiyormuş gibi birde kömürle, radyasyonla, zehirli kimyasallarla gökyüzünü yok etmeye çalışıyoruz. Teknoloji sayesinde artık dünyanın öbür ucuna gitmek bile en fazla bir günümüzü alıyor, bunun yanında salgın hastalıkları da bir ülkeden başka bir ülkeye getirmekte kolaylaşıyor. Ve işin en kötü tarafı hepimiz bunların farkındayız ama çözüm üretmektense savunmamız hazır hayat şartları bunu gerektiriyor. Bizler insan olarak neslimizi tüketiyor ve suçu ise hayata atmakta buluyoruz. Mavi düşlerimiz düş olarak kalmasın bu son yolculuğun ardından. Hadi artık EY İNSAN AYAĞA KALK, UYUMAK İÇİN ÖNÜNDE KOCA BİR SONSUZLUK VAR... At gözlüklerini, egolarını bir tarafa bırak ve insan olduğunu hatırla bu hayat şansı sana mutlu ve iradeli bir yaşam sürmen için verildi, düşünme kabiliyeti olan tek canlısın sen, mavi, yeşil, insan, canlı, tabiat yok olmadan.
UYAN EY İNSAN UYAN...