- 1560 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
izin ver yanına kıvrılayım
Öylece durup bana bakıyorsun dağınık yatakta. Alışık değilim ben, seni böyle kıpırtısız görmeye. İki dakika dinlenmek için uzansan bile, döner dururdun bomboş kanepede. Oysa şimdi, ellerin bile kıpırdamıyor…
Sen gittikten sonra ben…
Eski fotoğrafları karıştırıyorum ara sıra. Fotoğraftaki gülümseyen yüzünde, parmaklarımı gezdiriyorum usulca. Öpüyorum sonra; fotoğraftaki seni ve birkaç damla yaş süzülüyor gözümden, avuçlarımın içindeki sana. Birden bire aklıma geliveriyor; ne çok kızardın ağlamama. Özür diliyorum sonra; binlerce defa özür… oysa sen özür dilememe de kızardın; hem de çok…
Ağlama derdin bana; ne olursa olsun sakın ağlama. “Bir damla gözyaşı bile yakışmıyor melek yüzüne. Gözünden akan bir damla yaş, yüreğimi dağlıyor. Kurban olayım, ağlama.” Sonra “Özür dileme benden.” derdin, “sakın özür dileme;” “beni sevdiğin için, benden özür dileme”….
Tutardın sonra kocaman ellerinle omuzlarımdan sıkıca ve titreyen dudaklarınla alnıma bir buse konduruverirdin. Derdin ki bana; “Gitmem gerek biliyorsun.” Bu defa, sen özür dilerdin; gitmek zorunda olduğun için… işte o anda; haykırmak gelirdi içimden, hıçkıra hıçkıra ağlamak… gitme deyip boynuna sarılmak… diyemedim, ağlayamadım, haykıramadım. Sana, “gitme; yanımda kal.” diyemedim. Gözyaşlarımı yüreğime akıtıp, yumruklarımı sıktım hep. İçimden bastım küfrü, lanet olası kadere; ayıpsa ayıp diyerek.
Biliyordum, gitmeye mecburdun. Sen de istemezdin; beni bir başıma, çaresiz, yapayalnız bırakıp gitmeyi. Elinde olsaydı eğer; bir ömür yanımda olurdun, biliyordum ve susuyordum. Yanımdayken bile susuyordum sana işte… Peki, sen yokken ne yapacaktım ben?
İşte bu yüzden usulca kalkardım koynundan ve seni izlemeye başlardım; ay ışığında sessizce. Dokunmak isterdim sana, ama; korkardım ya uyanırsan diye… dokunmadan, dokunamadan izlerdim seni. Ağlardım işte o zaman; nasıl olsa uyuyorsun, görmezsin ağladığımı diye. Hıçkırıklarımı boğazıma düğümleyip ağlardım; baş ucunda oturarak…
Gidişinin…
Düşüncesi bile deli ediyordu beni… Uykularım kaçıyordu aklıma geldikçe… gecenin bir körü kalkıp bir paket sigarayı ciğerlerime doldurmama yetiyordu. Gidişin, beni benden alacaktı; artık bende, ben diye bir şey hiç olmayacaktı…. Senden sonra, ben de olmayacaktım…
Ve gittin…
Farkındayım; sen gittikten sonra, senin istemediğin bir çok davranışı yapıyorum ve bunlar için yine senden özür diliyorum. Öyle suçlayıcı bakıyorsun ki bana duvardaki çerçeveden, bakışlarımı kaçırıyorum sürekli senden. Ne desen, ne söylesen haklısın çünkü; sana verdiğim hiçbir sözü tutamadım ben, tutamıyorum işte… Ne olur! Öyle bakma bana, ne olur… ben çok özledim seni…
Sen gittikten sonra ben…
Sürekli uyumak istiyorum; uyumak ve bir daha uyanmamak istiyorum. Rüyalarımda gidermeye çalışıyorum sana olan hasretimi, rüyalarımda dindiriyorum; sürekli çağlayan özlemimi. Hiç gülmeyen bu yüzümü, ancak rüyalarımda güldürebiliyorum. Rüyalarımda; sarılıyorum sana sımsıkı, kokunu çekiyorum içime… öyle çok, öyle çok çekiyorum ki; nefesimle içime çektiğim seni; günlerce, aylarca içimde; yüreğimde tutmak istiyorum. Aldığım bir yudum nefesi vermek istemiyorum, şu kahrolası dünyaya. Sımsıkı tutuyorum ellerini, sımsıkı… uyandığımda ise kayıp gidiyorsun ellerimden, bir yıldız gibi. Her rüyanın sonu kabuslara çıkıyor, her gecenin sonu karanlıkla bitiyor; zifiri karanlıkla. Güneş, her güne katran karası doğuyor; sen gittikten sonra.
Sen gittikten sonra ben…
Hiç ayık gezmiyorum artık. Meyhaneler, yeni mekanım oldu. En ücra ve en karanlık köşelerini seçiyorum gecenin. Kimseler görmesin istiyorum ağladığımı, kimseler bilmesin istiyorum. İçiyorum, ağlıyorum… şişeler, birer birer boşalırken gözyaşlarım daha da coşuyor sanki. O an, yaramaz bir çocuk gibi oluyorlar; söz dinletemiyorum onlara. Bulutların içinden; bardaktan boşalırcasına yağan yağmura, kafa tutuyor gibi akıyorlar sanki…
İşte o an…
Sen çıkıp geliyorsun karanlığın koynundan. Öyle bir bakışın var ki bana, hesap soruyorsun sanki. “Hani ağlamayacaktın, hani ben gittikten sonra bırakmayacaktın kendini. Dimdik ayakta duracaktın hani. Bu kadar mı acizdin? Tek başına yaşatamaz mıydın bu büyük aşkımızı? Benim, ardımda bıraktığım güçlü kadına ne oldu?” diyerek bağırıp çağırıyorsun. Ardı arkası kesilmeyen sorular soruyorsun sert bakışlarınla, ama; bir yaz yağmuru gibi çabucak geçiyor öfken…
Yanı başıma oturuyorsun sonra. Parmaklarınla, akan gözyaşlarımı siliyorsun. Başımı, göğsüne sıkıca bastırıp; geçti diyorsun usulca “geçti, bak yanındayım artık.” “Hiç gitmeyeceğim.” “Bırakmayacağım seni.” diyorsun. Saçlarımı okşuyorsun. Sımsıkı sarılıyorsun bana, sımsıkı… Titreyen ellerimle, yüzüne dokunuyorum; gerçek misin hayal mi... O an, bildiğim en gerçekten daha gerçeksin…
Sonra; bir kadeh de sen istiyorsun, bana eşlik etmek için. Hıçkırıklarla sallanan bu masa, şen kahkahalarla neşeleniyor o zaman. İnsanlar, tuhaf tuhaf bakıyor yüzüme. Bu kadar ağladıktan sonra, neden şimdi böyle gülüyor diye düşünüyorlar. Sanki deliymişim gibi, bakanlar bile oluyor ama; aldırmıyorum onlara. Bilmiyorlar ki; benim yüzümün ancak seninle güldüğünü, bilmiyorlar ki; gülen gözlerimin tek sebebinin sen olduğunu.
Güneş doğuyor sonra; ufukların ardından kasıla kasıla. Sanki doğuşu; marifetmiş gibi. Gülen yüreğime, zehirli bir hançer gibi saplanıyor sanki. Sonra “bak, nasıl parçaladım mutluluğunu” der gibi salınıyor gökyüzünde. Birden bire aralanıyor karanlık. Gözümün önünde bütün gerçekler, olanca çıplaklığıyla yatıyor. Dizlerimin bağı çözülüyor, çakılıyorum sanki oturduğum sandalyeye. Kalkıp kaçmak istiyorum, gitmek istiyorum oradan bir an önce; kimsenin beni bulamayacağı, güneşin hiç doğmadığı bir yere…
Sürünüyorum…
Ellerimle kazdığım toprağa kadar, sürünüyorum. Avuç avuç üzerine attığım toprağı, tekrar kazmak istiyorum. Olmuyor,,, üzerine attığım her toprak; gözyaşlarımla betonlaşmış sanki, ulaşamıyorum sana. Titreyen ellerimin gücü yetmiyor, sana ulaşmaya. Yetmiyor gücüm, seni oradan çekip çıkarmaya. Yetmiyor…
Çaresizce, uzanıyorum yanına; aramıza giren toprağa aldırmadan. Sarılıyorum sana sımsıkı, ama; üşüyorum. Kara toprak soğuk, çok soğuk. Sen de üşürsün…
Ne olur! izin ver; yanına kıvrılayım…