- 1807 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Mükemmel KADIN!
“Mükemmel bir kadın” söylemini işittim ve itaat ettim.
Mutlu etmeyi kutsal bir vazife bildim.
Kadın, öylesine kusursuz ki,
Kusursuz olmalı ki… Olmalıydı ki…
Hayal etmesi bile imkânsız…
Kadın evlerin temel taşı, güzelliğin, fedakârlığın, hoşgörünün, zerafetin baştacı. Kadın, yaşamın getirdiği zorluklara var gücüyle göğüs gererek, aile ve düzen arasında bir köprü işlevini görür.
Hazıra alışmış erkek beyinleri derler, toplar, şekil verir. Gecesini gündüzüne katarak geleceğe yatırım yapanların en önde gelenlerindendir; yetiştirdiği çocuklarına ahlaki değerleri, insan sevgisini, saygıyı, hoşgörüyü, dürüstlüğü, doğruluğu, vesaire, ilk o aşılar. Aile-Evlilik kurumunun üzerinde gördüğümüz her eser kadının imzasını taşımakta.
Arsız nefisleri memnun etmek ne mümkün, hayat dipsiz kuyu dolmak bilmez…
Yaşam koşulları ne olursa olsun, kadın, zayıflıklarını güçlü yanlarının ardında gizler, aktif, mutlu bir yaşamda zayıflıklara yer yoktur! Emek vardır! Emek vermeden, bedel ödemeden mutluluğu yakalayamayacağını bilir…
Hayat denilen bu telaşlı koşuşturmada son sürat koşan, kendini unutmuş kadınlar! Her geçen gün artmakta olan değerinizin, kadınlık değerinizin bilincinde olun ve değer verin, değer görmek için öncelik verin kendinize, kendinize değer verin!
Ben hayat denilen, dublörsüz kamera karşısına çıktığım bu sahnede, rollerimi karıştırmıştım. Sahi ben bu sahnede kaç rol edinmiştim?
Mükemmel bir iş kadını, mükemmel bir eş, mükemmel bir ev kadını, mükemmel bir evlat, mükemmel bir anne. Mükemmeli yakalamak hayat felsefem olmuştu, aheste yürümeyi çoktan unutmuş, dörtnala koşar gibi koşuyordum bir bilinmeze…
Mükemmel bir kariyerin ardından mükemmel bir mevkide çalışmak nasip olmuştu, huşu içinde birikimlerimi, emeklerimi yönetime teslim ederek ruhumu mutlu ediyordum. Enerjik adımlarla evimin yolunu tutup, mükemmel ev kadını kimliğimi giyiniyorum. Eşimi mutlu etmeye, annelik görevlerimi eksiksiz yerine getirmeye çalışıyordum. Evlat olduğumuda aklımdan çıkarmıyor, her fırsatta büyüklerime hürmette kusur etmiyordum. Her dalda karnemdeki not: Pekiyi, hiç zayıfım yoktu.
Mesai saatim sınırsız, herkesten önce kalkıp, herkesten sonra yatıyorum.
Mimari çizgim hep ayni, her gün ayni duvarları örüyorum, ertesi gün ördüğüm duvarların hepsi yıkıldığından, yeniden aynı yerden örmeye başlıyorum.
Ev ev değil adeta bir müze, son rütüşler yapılır, her şey yerli yerinde, derli toplu, temiz, herşey gönlümce. Mükemmel bir ev kadını olmanın keyfini çıkarmak isterken oturduğum yerde sızıp kalıyorum.
Annelik mükemmel bir duygu, öylesine kutsal, tüm gerçek övgüleri hak ediyor. Yaradan bu ayrıcalığı kadına bahşetmiş, belki de bu yüzden, kadın başarılı olmaya koşullamış kendisini. Hayatı hata, Annelik hata kaldırmıyor… Çocuğunun en ufak yaptığı bir hata, anneliğinde bir eksiklikmiş gibi, kadının kendini kusurlu saymasını sağlar. Bağıra bağıra, feryat edercesine özür diler eşinden, çocuğundan, annesinden, kim bilir daha kimden…
Kadın acıların reçetesi, kadın uyumaz, kadın yorulmaz, kadın acıkmaz, kadın daralmaz. Sahi kadın nasıl yaşar?
Mükemmelliğin tik-tak-tik-tak yapan çalar saatinin pili zayıflamaya başlamıştır ama kadın farkında bile değildi. Bunalım çanları çoktan çalmaya başlamıştı ama duyana! Kadın duyamaz, o unutmuş kendini…
Bu bendim, hem de ben değildim. Mükemmel olmak uğruna zamanla ümmi oldum. Ben artık hiç bir şeye yetemez oldum. Bilirdim ki Rabbim taşıyamayacağı yükü kullarına yüklemez. Bu yükü ben yüklenmiştim.
Hastalığıma depresyon dendi, birçok kadında görülen, bilinen, tedavisi mümkün bir rahatsızlık. Doktor hastalığımın teşhisini koymuştu koymasınada ben yaşadığım rahatsızlığın adını bir türlü koyamamıştım. Tek bildiğim: bünyem, ruhum, sistemim tıkandı ve çöktü.
Nice zaman sonra gözlerimi açtım, günaydın dedim aydın bir güne,
duru, berrak, güneşli bir güne. Başarının tadını çıkarırcasına, kadınlık, annelik, iş kadını, ev kadını hepsi el elede yaşayabiliyormuş.
Ortamı bulandıran “Mükemmellik”di!
Umudu kesme umuttan, umutlar ummadığın kadar yakında olabiliyormuş.
Ne kadar mükemmel olursan ol, kimseyi memnun etmen imkansızdır.
Kendi değerimin farkına vardım ve nihayet “Ey mükemmellik sen çekil aradan” dedim.
Hayatın bir kaç yüzünü bir arada yaşadım, tufandan sonra gelen aydınlık ruhumu yeşertti, bugüne bin şükür.
Hayatın aynı anda hem bu kadar acımasız ve ürkütücü, hem de böylesine mutluluğun damarlarımda dolaşıp baş döndürücü olabileceğine tanıklık etmek düştü benimde payıma, “Teşekkürler” Yaradanıma…
KAYIP YALDIZ
YORUMLAR
Bir yerde okumuştum. Şimdi nerede okudupum tam olarak hatırlayamıyorum ama aynen şunu yazıyordu.
"Kadın kendi gücünün farkında olmuş olsaydı, hiç bir zaman dayak yemez, horlanmaz, küçük düşürülmez, bir şey için kimseden izin almazdı" diye.
Galiba bu söz çok doğru. Kadın kendi gücünün farkında değil, Eğer farkında olmuş olsaydı hiç bir zaman kadın hakları diye bir söylem ortaya çıkmazdı inanaın. Çünkü kadın her zaman toplayıcıdır her alanda.
Güzel bir yazı idi. Saygılar yüreğinize
Bizler, bir noktada yanlış yapıyoruz. Öz benliğimizi, kendimizi, hayatın, yaşamın dışında bırakıyoruz. İnsan, bir tercih yapar. Tercih yapan insanın, seçenekleri var, demektir. Yaptığımız tercihle, diğer seçeneklerden vaz geçmiş oluruz. Eğer doğanızda, yapacağınız her hangi bir şeyi, olduğu kadarı ile değil, olması gerektiği kadar yapmak varsa, aksi davranmak zaten elinizden gelmez.
Aynı çıkmazlara düştüğümde, kendime şu soruyu sorarım : " Yeniden başlasam, herşeye, farklı mı olurum? " Yanıtım her zaman " Hayır ". Çünkü ben bu'yum. Yine aynı tercihi yapar, yine aynı süreci yaşar, yine zamanı geldiğinde " Pas " derim. Hayatımın akışını başka yöne çeviririm.
Sorun dediğim şeyin kaynağı " Ben" olduğum sürece süreç de, sonuç da değişmez.
Sevgiler, yüreğinize.