Güneşim...
Başımı duvara yasladım ve o soğuk duvarlarda aradım yaşadıklarımın tesellisini.ve bütün gün yaşadıklarımı anlattım.o kadar soğuk ki…mesafelere sitem ettim;sen yoksun!sonra kızdım,kırıldım sana;sesin yok!halbuki senden istediğim çok şey değil;bi sesini duyur yeter.
Mesafeler gibi sen de mi sözümü dinlemez oldun?o mesafeler sevmez beni.ben kısalsın isterken uzadıkça uzadı yollar ve zaman!zaman da bir mesafe değil mi?istediklerine ve sevdiklerine ulaşacağın zamanla şimdiki zaman arasında bir mesafe yok mu?ve mesafe…senle ben arasında mesafe yok mu?var!bazen ben koyarım bu mesafeyi,bazen sen…bu sessiz bir mesafe.benim canımı yollardan ve zamandan daha çok acıtan!oysa ben öylesine muhtacım ki sesini duymaya…adımı söyle bana.söyle ki ben,ben olmaktan çıkıp başka dünyalara gideyim.sadece adımı söyle yeter!
Beni bana hissettir,sonra benden al götür!öyle sıkıldım ki aynı yerlerde,aynı şeyleri,aynı bedende,aynı yaşta yaşamaktan!çünkü senle yaşamayı öğrendim bir kere!sensiz olunca insanlar aynı,zaman aynı,mekan aynı,ben aynıyım.sen varken zaten yok diğer insanlar.ve zaman kaygan seninleyken,mekan hep farklı.zaten sen varsan her mekan,her zaman ve her insan güzel.ve ben…ben yaramaz bir çocuk,heyecan dolu bir genç kız,aşk ve tutkuyla bağlı bir kadın oluyorum;yani değiştikçe değişiyor yaşım,duygularım,tavırlarım.seninle yaşamak öylesine güzel ki…rengarenk…ve ben karanlıkta kaldım senden uzakta;korkuyorum!senin sıcaklığın yok hiçbir şeyde;üşüyorum!yaşamak istediğim dünyanın güneşisin sen;bana renkleri ve sıcaklığı veren.doğ dünyama ve hiç batma lütfen.