- 717 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
NEDİM
I.BÖLÜM
Hayatın o soğuk ve rutubetli bir gecesinde yapayalnız kaderine terk edilmiş olarak ellerinin ve saçlarının üzerindeki doğanın armağanı olan ve ömrünce nedenini hiç sorgulamadığı kılları titrerken umutsuzca bulundu.
Daha yaşamının nedenini bilmezken yalnızlığın, üşümenin, aç kalmanın ne olduğunu ona hayat hiç acımasızca darbeyi vurup perişan bir hale getirmişti… Kaldığı harabenin ne olduğunu anlayabilmesi için başka yerlerin varlığını bilmesini gerekliydi; fakat o yaşamının dönüm noktasına kadar hiçbir mekan görmemişti bu sebeple de kendi hayalinde halinden memnun ve mutluydu. Sol elini yumruk yaparak tıpkı bir anne şefkatinin yumuşaklığında önce sağ sonra sol gözünü ovuşturarak tüm vücudundan uyku halini atmak istercesine gerinerek uyandı.
Harabenin tavanında bulunan koca delikten ayın güneşi andırır ışığı küçük nedim’in kara gözlerini tıpkı denize düşmüş bir inci parlaklığını vererek sanki nedim’in kara kaderini kendince haykırarak isyan etmekteydi, nedim bu görüntü karşısında bir anlık da olsa içinin ısındığını hissetti ama bu ısınma çok sürmemişti ay da ışığı da onu herkes gibi kaderiyle baş başa bırakmayı hiç tereddütsüz hemencecik gökyüzünün karanlığında kaybolarak nedim’den hem kaçmış hem de istemeyerek de olsa nedim’e bazı şeyleri düşündürtmüştü: “Herkes bir gün karanlığa gömülüp kaybolacak!” diye haykırarak hıçkırıklar içinde gözlerinin pınarlarından incilerini dökmeye başlamıştı.
Anne! ... Baba! ... Neredesiniz? Neden herkes kayboldu? …
Niçin benim dostum, arkadaşım yok diye uzun süre uzun soluklu sorular sorarak bir süre ağlamasına devam etti.
Bir an sustu ve sessizliğin içinde sessizliği dinleyerek hızlıca kapıya koştu ve kapının kırık olan sağ tarafından dışarıyı gözlemleyerek biraz da korkarcasına tedbirlice dışarıdan kendisinin görünmemesi için kafasını sağ tarafa vücudunu sol tarafa gizlemeye davetsiz olarak harabe yuvasına bir misafir geldiğini gördü ve misafirine yaklaşarak iyice süzdükten sonra bir an aynada kendi gözlerini görür gibi tüm vücudu tir tir titremeye başlar ve heyecanla kalakalır.
Karşısındaki bir çift kara göz de onun gözlerini gözlerinin içinde bulunca nedime olanlar nedimenin vücudunun her tarafını daha şiddetli bir sıtma geçirenin ki gibi titredikten sonra yutkunarak ince tiz sesiyle minnoşşş! Minnoşşşşş! Diye kaçan yavru kedisini aradığını belirtmek istercesine seslendi. Bu ara da nedim halen kırık kapının arkasındaki delikten hiç ses çıkarmayarak daha da sessizleşmişti fakat nedim’in az önce korkudan ve soğuktan hızlı çarpan kalbinde anormal bir değişiklikle korkunun yerini inanılmaz tarif edemediği bir huzur ile güvenin yanında aşırı bir şekilde kalbinin ritimleri daha hızlanarak soğuktan kalan üşümenin yerini hızla tüm vücudunu ateş kaplamışçasına yanmaya başladı, bu inanılmaz bir şeydi nedim kendisinde gerçekleşen değişimlere hiçbir anlam veremezken birden aklında şimşek gibi bir düşünce parlayıverdi ve “ben öldüm mü” diye içinden geçirerek elleriyle kendi vücudunu yoklamaya başladı ve tekrar içinden “hayır bu bir ölüm değil öyleyse bir hayal ya da düş görüyorum” diye yineledi kendi kendine.
Yaramaz bir çocuğun annesinin yumağını alıp karıştırdıktan sonra balkondan aşağı atışına benzer bir şekilde apansız bir pamuk yumağı gökyüzünden yeryüzüne düşmüş ortalığı sis kaplamıştı.
Devamı gelecek . . . :)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.