- 1404 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YÜKSELİR Mİ RUHUN, EY RUHUM RUHUMA
Bulmayı düşünmeden, bulmayı ummadan, bulma umudunun heyecanını ve gerilimini duymadan arayışların ardına takılması insanın, garip ve tüketici…
Değil mi ?
Bilinçsizce, gayesizce, belirsiz yöntemlerce adımlanan her adım daha büyük belirsizliklere yol aldırmaz mı insanı ?
Nereye gideceğini ve nereye gitmek istediğini bilmeyen insanın nereye gittiğinin ve nerde bulunduğunun olur muydu ehemmiyeti ?
Bilincimizi, duyularımızı, aklımızı, idrakimizi, arzularımızı, beklentilerimizi, düşümüzü ve hayâllerimi tıkayan ve sonunda kapatan nelerdi hayatımızda ?
Neler bulabilirdi ?
Geçirilen geceleri, günleri, haftaları, ayları ve yılları, gerilerde kalmış tek bir geceye benzeten neden hangi nedendi ?
Ve hangi nedenler olabilirdi ?
İnsan hayatını anlam yoksunu ve yoksulu kılan nedenşerin ardında nasıl bir anlam, varlığını görünür kılmaktaydı usulca ve sessizce ?
Bir tüy hafifliğinde ve yavaşça sinemize düşen kar tanesi, nasıl bir kar topuna, ardından ezici bir çığa dönüşür hızla ?
Nasıl?
Dört duvar arasına sıkışan bir mahkûmun durumuna nasıl benzer uçsuz yerin ve göğün arasındaki insanın durumu ?
Ruhunun uzunca karanlığında yüreğine geçirilen prangalarla, hislerine geçirilmiş zincirlerle ve dağlanmış kalbiyle, bir kara bulut gibi büyüyen ve koyulaşan sıkıntısıyla ve ıstırabıyla nasıl taşır insan zindanını içinde ?
Ve insan nasıl hapseder kendini, zindanına kendince ?
Nasıl yitirir göz bebeklerindeki ışıltıyı ve nasıl yitirir aydınlığını ?
Ve bazı anlar insan güneş ışığına boğulmuş tozlu sokaklarda, göz kamaştırıcı ve baş döndürücü kalın karlar üstünde, yağmurun yıkadığı ve ıslattığı yerin yüzünde yalnızlık duyguları boğazına düğümlenmiş halde neden yürürdü bir bilinmeze durgunlukla ve masumca…
Serseri düşüncelerin yanında ve ardında neden serserileşir yürüyüşü insanın ?
Neden âvareleşir sersemce ?
Neden kahreder insanı, gördüğü her görüntü, duyduğu her ses ve dinlediği her kelime ?
Neden üzüntüsüne üzüntü, sıkıntısına sıkıntı ekler sinsice ve sessizce ?
Neden içine büzülür ve kapanır insan, neden yalnızlığının derinliklerine savrulur ?
Gürültülü kahkahaların, o taşkın ve atılgan davranışların, nihayetsiz hareketliğin karşısında, somurtkan ve sırıtkan bir küsküne nasıl dönüşür insan ansızın ?
Dalından düşen sarı bir yaprak, yere değen yağmur damlası, bir çocuğun gözlerinden süzülen bir damla gözyaşı zayıflığını haykırır lisanınca insana ?
Neden çelişkili, tutarsız, tatsız ve vefasızdır herkes ve her şey o an ?
İlginin, şefkâtin, sevginin ve merhametin çevrelediği huzurun, saadetin ve sükûnetin çevresinden nasıl uzaklaşır insan bir anda ?
Başkalarının hayata tattırdığı azabın, üzüntünün ve haksızlığın intikamını hayat, en masum ve en günahsız insanlardan mı alıyordu adaletsizce ve haksızca ?
Neden hırpalanır, örselenir, yaralanır, ezilir, kırılır, dağılır, yıpranır, yorulur ve bütün mağlubiyetiyle yaşardı insan ?
Neden ?
AGATHE, UÇTUĞU VAR MI RUHUNUN ARA SIRA,
BÜYÜLÜ, MAVİ, DERİN VE IŞIL IŞIL YANAN,
BAMBAŞKA DENİZLERE, BAMBAŞKA SEMALARA,
ŞU KAHROLASI ŞEHRİN SİMSİYAH HAVASINDAN ?
AGATHE, UÇTUĞU VAR MI RUHUNUN ARA SIRA ?
[ CHARLES BAUDELARIE ‘İN ŞİİRİNDEN ALINTIDIR. ÇEVİRMEN : SAİT MADEN ]