Ölüm Melekleri
13.08.2003
Yürüdükçe yakınlaşmak ne güzel olurdu... Yürüdükçe uzaklaşıyorum senden. Durduğun yeri göz kararı biliyorum.
Bir an elini uzatıyorsun tutmak için, sonra pişman olup vazgeçiyorsun. Aklım karışıyor söylediklerinle, ben söyleyemediklerini duymak istiyorum. Yüzüne bakıp duruyorum, yüzün her an daha da yitiriyor anlamını.
Bulutlar geçiyor gözlerimden, ha yağdı, ha yağacak... Bıçak sırtında gibiyiz senle ben.
Uzaktan geliyor gülüşün. Gariptir, hatıramda kalan en aydınlık şey, o şen kahkahan. Bölük pörçük bir duygu karmaşası, bir çift edepsiz söz ve geri dönüşü olmayan bir veda... Hepsi o gülüşün ardında öylece kalakalmış.
Salkım saçak olmuş bir yüreğe, yağmur yağsa da bir, yağmasa da... Ben çoktan ezberlemişim ayrılık türkülerini.
İşte yine sahnedeyim.
Perde kapanmıyor hiç, sanki sonsuza dek alkışlanacağız, yüzlerine baktığım insanlar, bilmiyor aklımdan geçenleri. Rolümü ustalıkla oynuyorum. Senin kalabalıklarda olduğunu bilmek hoşuma gidiyor, ama hüzünle dolusun bu akşam. Hüzün, yüzünden akıp, yüreğine değiyor. Ellerin birbirine kenetledikçe, çözülmek ister gibisin. Her hücren seni yalnızlıklara çağırıyor, gülüşlerin gerçeklikten çok uzak.
Gitmek istediğinde beni alkışlamak için kalma. Çocukluğumuzda ki gibi, her düştüğünde seni kaldıran biri yok. Lime lime ediyorsun senden arttırdıklarımı, yetmezmiş gibi, senide kurtarmamı bekliyorsun. Bencilsin!
Gülen gözlerin ölüm meleklerine göz kırpıyor. Ter içinde kalıyor ruhum, artık nereye gideceğimize karar ver.
Bıçak sırtında olmak, yürümek karanlıklarda önünü göremeden, suçsuz beyinleri kavuşturamadan özgürlüğüne, suçlamak doğduğumuz için bizi doğuranları... Artık ayrılık çanları çalıyorsa, çanları susturmak için hiçbir sebebimiz yok, ilk elveda senin dudaklarında yeşerdi, sonuncusu, benimkinde...
Şaheserlerin sekizincisi; sen benindin. Dünya seni bilmese de olur.
Bu gece, seni bırakıyorum!
Talan Ayşe Kanca