- 1180 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
İKİNCİ BAHAR
Benim çocukluğum, inanılmaz güzel ve keyifli geçti. Bunu da her ortamda, büyük bir gururla, söylüyorum. Öyle muhteşem insanların arasında büyüdüm ki, onlardan öğrendiklerimin, yüzde birini bile öğretemedi, hayat bana.
Biz, şimdiki gençler gibi, değildik. Aptallık derecesine varan, saflığımız ve masumiyetimiz vardı. Ama ben, şimdiki gençlere de hayranım, bunu da belirtmek isterim.
Evlediğim zaman, oldukça gençtim. Nikah işlemlerim, yaşım tutmadığı için, annemin imzası ile yürütüldü. Ekim ayında yaşımı doldurdum, Kasım ayında, kendi imzam ile, evlendim.
Oğluma hamileyim. Doğum gecikti. O sıralar, Ege Üniversitesi’nde, çalışıyorum. Mediko-Sosyal de ki doktor “ Artık rapor veremeyeceğim, haberin olsun “ dedi. Kendi doktoruma gittim. Hastanede olduğu saate, randevu verdi. Arkadaşımla bekliyoruz. Genç sayılabilecek, bir doktor geldi, yanımıza. “ Ne oldu, bir sorun mu var? “ dedi. Durumu anlattım. “ Ne zaman hamile kalmış olabilirsiniz? “ dedi. Arkadaşıma baktım, “ Ne diyor? “ dedim. “ Hangi tarihte hamile kalmış olabileceğini, soruyor “ dedi. Ben, ciddi ciddi, “ Duvara çentik mi atmam lazımmış? “ dedim. Arkadaşım, gülmekten yerlere düşerken, doktor kızarak uzaklaştı. Dokuz ay, yirmi bir günde doğdu oğlum.
Doğduğunda, on dokuz yaşım biteli, altı ay olmuştu. Evleneli de, henüz, iki yıl bile olmamıştı.
Evliliğin kendi sorunları, çocuk ve benim büyüme sancılarım arasında, günler, su gibi akıp gitti. Bu arada kızım doğdu. Yaşım, yirmi dört. Şimdi, yirmi beş yaşındaki, kızıma “ Senin yaşında, ben, iki çocuk annesiydim “ diyorum. “ Sen öyle tercih etmişsin ( daha farklı bir kelime, aklımın kıtlığı ile ilgili, ama onu yazmayayım ), ben ne yapayım? “ diyor.
Yaş oldu, otuz. Aman, bana bir ağır geldi ki, sormayın gitsin. Sanki, hayatımda, kocaman bir defter kapandı. Otuz bir oluncaya kadar geçen süreyi, hiç, hatırlamak bile istemiyorum. Sonrasının, nasıl geçtiğini de fark etmedim, zaten.
Şimdi, oldu elli. Bir hafta sonra, elli bir demeye, başlayacağım. Ve ben, hayatımda hiç olmadığım kadar, mutluyum, yaşımdan dolayı. Ne güzelmiş, ne rahatmış, elli yaşında olmak. Bilseydim, inanın, arada hiç oyalanmaz, koşa koşa gelirdim, bu yaşlara.
Hayattan alacağını almış, vereceğini vermişsin. Detaylar, hiç umurun değil. Yaşını, aklında değil, çenende yaşıyorsun. Bir konuşma rahatlığı, sormayın gitsin. Hani çocuk öyle bir yaşa gelir ki, sırası gelir, çocuk, sırası gelir yetişkin olur.? İşte öyle bir durum, söz konusu. İşine gelmedi mi? “ Yaşlıyım “ de, çekil kenara. Tepen mi attı? “ A! Ben, daha yaşlanmadım “ de, çık üste.
Oğlum ve gelinime bakıyorum. Çocukları, Allah ömür versin, bir yaşında. Ne ipe, sapa gelmez şeyler yüzünden, didişip duruyorlar. Çocuk uyumadı, sorun. Sinemaya gidemediler, sorun. Sen baktın, ben baktım, sorun. Onlar didişirken, ben gülüyorum, daha büyük sorun. E saçma geliyor, ne yapayım? Vallahi bir şey demiyorum. Ağzımı bile, açmıyorum. Seyredip, gülüyorum. O yıllarda ki, Ben geliyor, gözümün önüne. Ne saçma, sapan şeylere, canımı üzmüşüm. Ah! Kafam.
Kızım, daha yola adım bile atmamış. Onun sorunları, bambaşka. Aradın, aramadın. Gittin, geldin. Ayrıldın, barıştın. Bana soruyor. Önce “ Aman, salla gitsin “ diyorum. Sonra hemen toparlanıyorum. “Eser, delirme, çocuk sana ciddi bir şey sordu, ona göre yanıtla” diyorum. Artık, arabayı bana kullandırmıyor. Yanında otururken bile, verdiğim tepkilere bakıp “ Anne, bir de seni karakollardan toplamayalım “ diyor.
İnanın, elli yaş, tam anlamı ile ikinci bahar. Ruhun huzur bulduğu, muhteşem bir dönem. Ayakların, en sağlam bastığı, yaş. Hayatla işinizi bitirdiğiniz, zaman dilimi. Hayat bitti demiyorum, dikkatinizi çekerim. Yaşadığımız sürece, hayat bitmez. Hayatla, hesaplaşmanız, bitiyor. Dostça, el sıkışıyorsunuz. Karşılıklı, özür diliyorsunuz. Temiz bir sayfa, açıyorsunuz..
Elli yaşınıza geldiğinizde, hayatın esprisini, keşfediyorsunuz.
Candan Erçetin’in yeni albümü çıktı, Kırık Kalpler Durağında. On bir numaralı şarkısı, harika. Bu günlerde, evde, sürekli o şarkıyı dinliyorum. Bağıra bağıra da, eşlik ediyorum. İsmi, Bahar. Şarkıyı dinlemek ve sözlerini okumak isterseniz ki, dinleyin, vereceğim adresi tıklayın.
www.guncell.com/candan-ercetin-bahar.html
"Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum
Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar"
Tabi ki, ben elli yaşımda olduğum için, bahar..:-)))
Eser Aslanlı
izmir
YORUMLAR
"İnanın, elli yaş, tam anlamı ile ikinci bahar. Ruhun huzur bulduğu, muhteşem bir dönem. Ayakların, en sağlam bastığı, yaş. Hayatla işinizi bitirdiğiniz, zaman dilimi. Hayat bitti demiyorum, dikkatinizi çekerim. Yaşadığımız sürece, hayat bitmez. Hayatla, hesaplaşmanız, bitiyor. Dostça, el sıkışıyorsunuz. Karşılıklı, özür diliyorsunuz. Temiz bir sayfa, açıyorsunuz.."
Ben buraya aldığım parağrafı kırk yaşımı aştığım zaman söylemiştim sevgili Eser hanım. Ama görüyorum ki aynı sözü elli yaşımda da söyleyeceğim. Çünkü şu an kırk üç yaşımda ikinci baharımı yaşadığımı hissediyorum inanaın.
Yine güzel bir yazı idi. Sevgiler yüreğinize.
Sabah sabah gülümsettiniz,iyi de geldi.Canım çalışmak istemiyordu bugün.Sevinmeli mi,üzülmeli mi? "Didişmeye devam" ediyorum hayatla.Bir arkadaşım 40'tan sonra yılların daha hızlı geçtiğini söylemişti.Kenara çekilmeyi özlüyoruz belki de.Ben 43 yaşındayım,oğlum 14 ve yolum uzun...Ama ben de bir gün "işime geldiği gibi" konuşacağım.
Güzel bir yazı okudum.
Selam ve saygıyla...