- 1659 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
İSMET İNÖNÜ'YÜ ANARKEN
OTUZALTINCI ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE
İSMET İNÖNÜ’YÜ ANARKEN
Dr. Sadık Özen
Bugün 25 Aralık, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı, onun ilke ve görüşlerini paylaşan, onunla kader birliği yapan ve soyadını ondan alan en yakın dostu, dünyanın sayılı siyaset adamlarından İsmet İnönü’ nün 36. ölüm yıldönümü.
İnönü’yü iyi anlatabilmek ve iyi tanıtabilmek için makaleler yetmez. Bunun için kitaplar yazılması gerek. Yazılanlar da var. Ancak, Cemal Süreyya Aydemir, aile fertleri ve kendi anıları dışındakilerin çoğu ne yazık ki objektif olarak kaleme alınmamış. Kasıtlı olarak, kötüleme amacı ile yazılmış, uyduruk, yalancı ve düşmanca duyguların ürünü.
Hele aralarında tarihçi geçinen biri var kı, yaşadığı sürece İnönü’ye karşı büyük bir husumet içinde oldu. Kendi karalamaları yetmiyormuş gibi, maalesef diğer birçok yazara da örnek teşkil etti. Bu müfteri yazar, maalesef, bu büyük insanın ölümünden sonra bile yakasını bırakmadı.
Şuna kesinlikle inanıyorum ki, dünya siyasetçileri arasında, İsmet İnönü en çok ihanete uğramış insandır. Öylesine ki, zaman zaman ona ihanet eden siyasiler arasında, en yakınında olanlar bile yer aldılar. Sonunda, Atatürk’le birlikte kurdukları uzun yıllar hizmet ettiği ve yönettiği partiden istifa etmek zorunda kaldı.
İnönü, özellikle Cumhurbaşkanı olduktan sonra çok haksız eleştirilere uğradı. Kendisini “Milli Şef” ilan etmekle, paralardan Atatürk’ün ismini kaldırmakla, Amerika ile ikili ilişkileri başlatmakla, ülkeyi diktatörce yönetmekle, 27 Mayıs İhtilali’ni körüklemekle, Adnan Menderes ve arkadaşlarını idam ettirmekle suçlandı. Bu suçlamalarda bulunanlara, maalesef bir zamanlar mefkure arkadaşı olanlar bile katıldılar.
Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren, kendilerinin de içinde bulundukları ve sorumluluklarına ortak oldukları 27 yıllık dönemde yaşanan her türlü olumsuzluğu İsmet İnönü’nün üstüne attılar ve onu “27 yıllık müstebit” olarak vasıflandırdılar.. Ortaya atılan iddialardan; para-pul dışındakiler hariç, diğerlerinin tümü haksız iddia ve iftiralardan ibaret olup tam 60 yıldır devam ettiriliyor. Bu ne kadar büyük bir kindarlıktır yarabbi !. Kendi yapılarında olmadığı için, bu değerli insanı kabrinde bile rahat yatırmamaya çalışıyorlar.
İsmet İnönü’ye atfedilen suçlamalar içinde gerçek olan iki şeyden biri;para-puldan Atatürk resimlerinin kaldırılarak, kendi resimlerinin konulmasıdır. İkincisi de kendisini “Milli Şef” ilan ettiği ithamıdır. Büyük bir Atatürk hayranı ve demokrasiye inanmış ve bu eleştirileri önemseyen biri olarak, bu konuları mümkün olduğunca araştırmaya çalıştım. Araştırmalarım arasında ulaştığım en büyük kaynak; Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi İnkılap Tarihi Kürsü Başkanı Sayın Prof. Dr. Yavuz Ünsal vasıtasıyla ulaşabildiğim bilgi ve belgeler olmuştur. Bu bilgileri kısa bir özet halinde sunuyorum.
TBMM’nin 11.9.1957 günü yapılan 91.oturumunda, İsmet İnönü kendisine yöneltilen eleştirilere karşı meclis tutanaklarına geçen şu konuşmayı yapmıştır.
“Bir de parada ve pulda resim meselesi vardır.Her partici bunu benim Atatürk’le münasebetim için kullanmak ister. Bu bir nazariye meselesidir. Nazariye şudur: Bişr devlette para ve pul Devlet Reisi’nin adına basılır. Böyle devletler vardır. Bu usulü takip etmeyen devletler de vardır. Biz bu usulü takip eden devletler arasında idik. İmparatorlukta para*pul padişah adına basılırdı. Cumhuriyeti kurduğumuz zaman , halk tarafından Cumhurbaşkanı padişahtan daha kudretli bir adam zannedilirdi. Atatürk’le bu mevzuda hassastık. Milletin reyi ile başa geçmiş olan Cumhurreisi’nin, eski hükümdarın Devletin başı olarak haiz olduğu bütün haklara malik olduğunu hukukta ve şekilde göstermek lazımdı. Atatürk bu fikirde idi. Onun içindir ki, kendisi hayatta olduğu halde paraya da pula da onun resmini bastık. Eğer sağ olan adamın paraya ve pula resmini basmamak, adını yazmamak Cumhuriyet’te adet olsaydı, Atatürk zamanında da ölülerden, pullarımıza ve paralarımıza resmini basacak hesapsız ad bulunurdu.”
Bu konuda, bugün yapılan yorumlarda İsmet İnönü suçlansa da, o günün koşullarında, Atatürk’ün ölümü ile, gerek cumhuriyete, gerekse cumhuriyeti kuranlara karşı olanların, önlerine yeni bir fırsat doğmuş olabileceği düşünüldüğünde; İsmet İnönü’nün bizlere ters gelen bu uygulamasında haklılık payının olabileceği kanısına varılabilir.
Milli Şeflik meselesine gelince; bu konuda 10.05.1946 tarihinde yapılan CHP Büyük Kurultayı tutanaklarının 401.sayfasında, İsmet İnönü’nün şu konuşması ter almaktadır.
“Büyük Kurultay tek dereceli seçim için karar verdikten sonra, benim ‘Değişmez Genel Başkan’ vasfım üzerinde de bir karar alınmaya davet olunacaktır. Bu konuda benim teklifim şudur; Her büyük seçimden önce, Büyük Kurultay partimizi seçime götürecek olan başkanı tayin etmelidir. Arkadaşlarımın bana muhabbetlerini bilirim. Ancak, bir büyük partinin çalışmasında birinci derecede tesirli olan adamın, yine parti tarafından değiştirilmesi imkanının esas olarak kabul edilmesini, gelecek için iyi bir teminat olarak görürüm.”
Aynı tutanakların 404.sayfasında ise İsmet İnönü’nün şu sözleri yer almaktadır.
“……Ben. daha geniş müddetli ve yetkili bir devlet reisi olmak tekliflerine karşı koyacağım. Bunu benden sonra geleceklerin işi sayarım. Benden sonra geleceklere de bugünkü tertibin bünyemize uygun olduğunu söylemekte ısrar ederim”
……..Ben ölünceye kadar CHP’nin üyesi olarak kalacağım.“ demiştir.
Sanırım bu belgeler, İsmet İnönü’ye karşı yapılan iki ciddi ve önemli eleştiriye, yine aynı derecede ciddi ve önemli birer kanıt olmuşlardır.
Yazıma, “İsmet İnönü kimdir ?” sorusuyla başladım. Nedeni, genç kuşakların onu iyi tanıyamamış olmaları ve önceki kuşaklar tarafından yanlış bilgilendirilmeleridir. O dönemlerin çocuğu, genci ve orta yaşlı bir bireyi olarak; doğru ve gerçekleri, genç kardeşlerimle paylaşmak istiyorum. Bu konuda o kadar çok yalan söylemlerde bulunuldu ki, bunların arasından doğru ve gerçek olanları ayıklayıp, gençlerimizi bunlara inandırmak son derecede zordur. Bazı siyasiler, aydınlar ve tarih yazarları tarafından, bu büyük insan hakkında, kasıtlı olarak; yalan, yanlış ve hatta düşmanca senaryolar üretilmeye devam ediliyor. Ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “İkinci Adamı” olarak, ülkemize büyük hizmetlerde bulunmuş bir zata çamur atanlar Allah’tan bile korkmuyorlar.
(Devamı var)
Bu ölüm yıldönümünde; kahraman bir asker, iyi bir diplomak ve önemli bir devlet büyüğü olan İsmet İnönü hakkında daha geniş ve ayrıntılı bilgiler sunmak istemiştim. Ama ne yazık ki bunu yapamadım. Çünkü onun hakkında o kadar çok bilgi ve belge var ki... Kolay değil, savaş meydanlarından siyasete kadar uzanan, dolu dolu yaşanmış tam seksen dokuz yıl. Yazdıklarım uzadıkça uzadı ve ölüm yıldönümünde yazılacak bir makalenen sınırlarını aştı. Yazımın başında İnönü’yü anlatabilmek için kitaplar yazmak gerekir demiştim. Aynen öyle oldu ve o’nun hakkında bir kitap yazmaya karar verdim. İnşallah bir dahaki ölüm yıldönümüne yetiştirebilirim.
Şimdilik bu kadarı ile yetiniyorum. Rahat ve huzur içinde yat Büyük İnönü !.. Dostlarının düşmanlarından çok daha fazla olduğunu bil ve müsterih ol. Aziz hatıran kalplerimizde sonsuza kadar yaşayacak. Saygılarımla...
Not: Kitabımın adı, "İNÖNĞ’NÜN GENÇ ARKADAŞLARI" olacak.
YORUMLAR
Sayın Fırat Seda,
Yaşınız kaç bilmiyorum. Benim İnönü hakkındaki değerlendirmelerim, ona husumet duyanlarıdan dinlediklerim değil, bizzat gördüklerim ve bildiklerime dayalıdır. O dönemin sıkıntı ve mahrumiyetleri içinde büyüdüm. Ama o güünün koşullarında yaşadıklarımızın zorunluluktan kaynaklandığını düşünerek teselli bulmaya çalışırdık. Bu nedeenle İnönü'den şikayet etmek yerine ona daha çok sarıldık. Eğer o olmasaydı, bugün ne siz ne de ben hayatta bile olmayabilir veya bir emperyalist devleti boyunduruğu altında yaşıyor olabilirdik.
Büyüklerinizin ülklemizin neresinde yaşadıklarını ve nelere maruz kaldıklarını bilmiyorum. Birtakım haksızlıklara uğradıkları kesin. Yerel olarak bazı hatalar yapıldığı bilinmektedir. Benzeri şeyler bugün de söz konusudur. Ama bir ülkede yaşanan büytün olumsuzlukların faturası tek başına o ülkenin devlet baişkanına çıkarılabilir mi? Böyle bir şey insafsızlık olmaz mı?
İnönü!yü onun diktatörlüğü devrinde CHP'ye yamanıp dünyalık toplayanlar minnetle anar sözleriniz külliyet yanlıştır. Örneğin ben büyük bir İnönü hayranıyım ve bu büyük devlet adamını harzaman sapgı ve minnetle anıyorum. İnönü veya çevresinden nemalanmam söz konusu değil. Sahip olduğum herşeyi kendi çabalarımla ve şerefimle, alın teri dökerek kazanmadım. Hiç kimsenin yağcısı ve yardakçısı olmadım. Sizi, İnönü hakkındaki çirkin söylemlerinizi geri almaya davet ediyorum. Bunu yapmadığınızda size iade edeceğim.
Dilerim yazdıklarım birazcık olsun gerçekleri anlamanıza yardımcı olur. Devlet büyüklerimize ve bu vatana hizmet etmiş insanlara saygı duymukla yükümlü olduğumuzu düşünüyorum.
Göndermeyi esirgediğiniz sevgilerle...