- 1597 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HIZLA BOZULAN KÜLTÜRÜMÜZ
Hepimizin ortak derdi, kanayan yarası (bu konuda duyarlı olanları kastediyorum) yozlaşan, hızla bozulan kültürümüz…Şahsen benim en büyük tasalarımdan biri….
Kültür bir milletin maddi-manevi değerleri olduğuna göre, yani; bir milletin bütün sanat faaliyetlerinin, inançlarının, örf ve adetlerinin, anlayış ve davranışlarının hepsi olduğuna göre, bizi anlatan, bizi ifade eden hayat tarzımız, sergilediğimiz yaşayışımızdır kültür.
Kültürümüzün yaşaması için, kaybolmaması için gelecek nesillere çok sağlam bir şekilde, ciddiyetle ve özenle aktaracağımız, bırakacağımız en büyük mirasımızdır.
Türk kültürü bütün cihana asırlarca damgasını vurmuşken, ne yazık ki bugün hızla bozulmakta. Avrupa özentisi, hele hele TV denen siyah kutu evlere girdikten sonra dünyayı evlerimizin içine sokan, her türlü olumsuz ve çirkinliği evlerimizin içine sokan bu kara kutu kadar, bugünkü basınımız da bu hususta günah sahibidir.
Eskiden, büyüklere hürmet, saygı, küçüklere şefkat, sevgi en önemli öğretimizken (hala ilkokullarda okunuyor) ne yazık ki, icraatımızda göremiyoruz.
Kültür ilk önce aileden alınır. En basiti; Türklerde babadan oğula geçen bir isim koyma kültürü vardı. Ama, son senelerde babaların isimleri, dedelerin isimleri beğenilmez oldu. Modern, çağdaş(!) olduğu sanılan bir sürü isimler ortaya atıldı ve çocuklara bu isimler konuyor. Halbuki, dinimiz gereği de isim çok önemlidir.( Mahşerde her çocuk, konan ismiyle çağrılacaktır. Şayet çocuğun ismi kötü manaya gelen gayrimüslim ismi ise, mahşer halkı önünde isminden dolayı utanan çocuk,
`Allah beni doğuştan Müslüman olarak dünyaya gönderdi, sen neden bana kötü manaya gelen ismi koydun?` diye isim koyandan davacı olacaktır.
Resulullah (sav) güzel isim koymanın önemini şöyle açıklıyor: “Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse isimlerinizi güzel yapın.” )
Dil kültürümüz yozlaştı. Konuşulan lisan değişti; hatta bir örnek vereceğim: geçen gün bir mesaj geldi “Güzel Türkçemizin Seyiri” diye (aslında "Ahlakımızın Seyri" olmalı!). Çok yer almaması için burada sadece iki örneği alacağım.
Yıl: 1967
"Karşıma âniden çıkınca ziyâdesiyle şaşakaldım ve çok mütehassis oldum...
Nasil bir edâ takınacağıma hükûm veremedim, âdetâ vecde geldim.
Buna mukâbil az bir müddet sonra kendimi toparlar gibi oldum.
Cemâlinde beni fevkalâde rahatlatan bir tebessüm vardı...
Üstümü başımı toparladım, kendimden emin bir sesle:
`Akşam-ı şerifleriniz hayrolsun` dedim..."
Yıl: 2007
"Abi onu karşımda öyle görünce çüş falan oldum yani…
Oğlum bu is bizi kasar dedim, fena göçeriz dedim, enjoy durumları yani...
Ama concon muyum ki ben, baktım ki o da bana kesik..
Sarıl oğlum dedim, bu manita senin... `Hav ar yu yavrum?``
Ahlak bozulunca dil bozulmaz mı?!
Günümüzde mağaza ve dükkanlarda, işyerlerinde yabancı isim merakı da oldukça fazla… Sanki İstanbul’da çarşıda değilsiniz de yabancı bir ülkede çarşıdasınız! Türkçemize ne oldu ! Kelimelerimize ne oldu! diye zaman zaman şaşmamak elde değil! Türkçemizden mi utanıyoruz?! Kelimelerimizden mi utanıyoruz?! Yabancı isimleri almaya bayılıyoruz! Biz onlardan alacağımıza onlar bizden alsın. Onlar bize özensin. (Ama, önce dürüst olmalıyız. Çok dürüst olmalıyız. Yurt dışına bir ülkeye ihraç ettiğimiz meyve kasalarının üstüne iyisini, altına çürüklerini, kurtlularını doldurup yollarsak bize kim inanır, kim özenir!!)
Bizlere has ahlak kültürümüz vardır. Yiğitlik, kahramanlık üzerine kurulu olan temiz kalpli, korkusuz, inançlı, milliyetperver, adaletli ve namusuna düşkün, güvenilir olmak, misafirperver olmak en büyük özelliklerimizdendi..Eskiden derlerdi ki; “Söz senettir" Bugün bırakın sözü, imzalı senet’e, çek’e, imzaya güven duyulmuyor.
Misafirperverliğimiz zaten ayrı bir durum. Anadolu’da şükür hala öyle, gerçi büyük şehirlerde de tamamen kaybolmadı ama kaybolmak üzere…Bir eve bir misafir geldiği zaman en güzel ikramlar hazırlanırdı. Çok uzun seneler evlerimizde hep bir “Misafir Odası” olmadı mı! Neden? Misafir çok önemlidir, çünkü inancımızda da misafirin yeri ayrıdır. “Misafirin kalbi kıldan incedir” “Misafir on bereketiyle gelir, birini yer dokuzunu bırakır” gibi.Misafiri Allah c.c. gönderir diye öğretti büyüklerimiz. "Tanrı Misafiri"
Yiğitliğimiz, kahramanlığımız ki, asırlarca “Korkusuz Türk” diye cihana nam salmışız. Bugün gençlerimiz askere gitmemek için kırk türlü bahane bulma peşindeler.
Sanatımız deseniz yine aynı. Kendi müziğimizi, halk kahramanlarımızı, halk ozanlarımızı gençlerimizin yüzde kaçı tanıyor? biliyor? Türk halk müziğini, türk sanat müziğini dinlemekten sıkılan bir gençlik!!
Dün akşam bir konserdeydim, Türk Sanat Müziği konseriydi. Ne yazık ki salon tamamen dolmamıştı. Bir yabancı sanatçı ya da topluluk gelmiş olsaydı herhalde ayakta dinlemeye bile yer olmazdı!
Artık bayramdan ziyade tatil olarak değerlendirilen hızla bozulan bayramlaşmalarımızı mı desem! Öpülmeyen elleri mi desem! Saygı gösterilmeyen öğretmenlerimizi mi desem!! Bizler ilkokula giderken her pazartesi sabahı mendil ve tırnak kontrolü olurduk. Ne acıdır ki, şimdi ilkokullarda bile sigara v.s. kontrolü oluyor!!
Ben bu hususta çok dertliyim. Hep şunu söylüyorum Türkleri tek bir şekilde yenerler, tek bir şekilde zamanla ezerler, yok ederler, o da; ahlaki değerlerini , kültürünü, inancını zayıflatarak! Bunu da yavaş yavaş başarıyorlar.
Toplumları ayakta tutan ortak değerler vardır. Eğer toplum, bu değerlerini bilmezse, örf ve adetlerini bilmezse, geçmişine, tarihine, inancına, kültürüne sahip çıkmazsa geleceği de olmaz ve zamanla eriyip yok olup gider…
Aslında yazacaklarım çok çok fazla ama bu kadarla özetlemek istedim..
Sonsuz Saygılarımla..
YORUMLAR
saygıdeğer yazar kardeşim,hissettiklerimi yazmışsınız tebrik ediyorum.Bizler ayni dertten muzdaribiz.Dilimize,kültürümüze,sanatımıza sahip olmazsak çok bozuk bir gençlik yetişiyor.Dünyaya kendimizi değer yargılarımızla kabul ettirmemiz lazım,onlara benzeyerek değil.Teknolojide dünya devi Japonya hala kendi alfabe sini kullanıyor.(yazması okuması zor ve ters olmasına rağmen) Yazdıklarınızı destekliyorum
saygılar...Devam..