- 1123 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
HAYATIN P/İÇİ...(8)
Eve geldiğimde vakit sabaha yaklaşıyordu. İçimde tuhaf bir heyecan vardı ve bunun sebebini düşünmek bile istemiyordum. Sadece o heyecanı yaşamak ve o sıcaklığı hissetmek arzusu içimi korkunç bir şekilde dolduruyordu. Birden şimşek gibi çaktı beynimde bir soru. "Yarın Suat’ı görünce nasıl davranmalıydım?"
Bunlar hesabına düşülen durumlar değildi nazarımda ve ben o kadar karışıktım ki.
"Ne yani… Şimdi Suat… Nasıl ya…?" ve bir o kadar şaşkın...
Evet! Aklım gerçekten karışıktı. Bu durumun uzun zamandır var olduğunu söylemesi kendimi enikonu sorguya çekmemi ve “acaba” sorusunu kendime defalarca sormamı gerektirdi. Bunları düşünmek için çok vaktim olacaktı nasılsa. Şu anda içinde bulunduğum keyfi bozmanın bir anlamı yoktu. Kendime çokça şaşırıyor fakat hiç bir şey de yapmıyordum. Uzun zamandır aradığını bulan biri gibiydim. Hani çok sevdiğiniz ve çok önemsediğiniz birinden aldığınız bir hediyeyi kaybedersiniz de delice ararsınız ya her yerde. Her an bulacakmışsınız gibi gelir ama hiç bulamazsınız. Bilinçaltında sürekli gözünüz onu arar.İşte öyleydi durum. O kaybedilen değeri bulmuş gibiydim. On beşlik kızlar gibi bir heyecan bir heyecan. Hayatımdaki tüm olumsuzluklar değerini yitirmiş gibiydi. Sanki bu enerjiyle her şeyin üstesinden gelebilirdim.
Bir duş aldım ve hemen yatağa uzandım. En geç 9.00 da ofiste olmalıydım çünkü. Dün akşama doğru bir müşteri aramış ve yarın sabah için randevu almıştı.
“Nasıl yatarsanız öyle kalkarsınız, kötü düşünceleri kovun uykuya dalarken aklınızdan” derdi annem ben çocukken. Sanırım haklıydı. Zaten o hep haklıydı ve her söylediği çıkıyordu. Uyandığımda, o kadar az uyumama rağmen dinç oluşum buna işaretti. Erken de kalkmıştım. Bunu değerlendirmeli ve kendime güzel bir kahvaltı hazırlamalıydım. Çok zamandır yapmıyordum bu iyiliği kendime.
—Günaydın Yusuf, günaydın Züleyha…
Bunlar benim balıklarımdı. Kendimi çok yalnız hissettiğim bir anda almıştım onları ve mesken edindikleri fanusu. Önce onları doyurmalıydım ki sıra bana gelmeliydi. Kaloriferleri erken yakmış olmalıydı bugün Şevket Efendi. Oldukça sıcaktı çünkü evin içi ve ben yatarken giymiş olduğum şortlu pijama takımını çıkarma ihtiyacı hissetmemiştim. Genelde üşürdüm oysa. Yoksa akşamdan kalma pozitif enerji her şeye olumlu bakmamı mı sağlıyordu.
Mutfağa geçerek masanın üzerine yiyemeyeceğim kadar kahvaltılık çıkardım. Aşağıya inip ekmek almak istemediğimden dünden kalma bir iki dilimi hemen makinede kızarttım. Çayı ofiste içerim diyerek meyve suyunu tercih ettim. Kahve suyunu koymayı da ihmal etmemiştim bu arada.
Sabah haberleri bile canımı sıkamamıştı bugün. Uzun zamandır hiç bu denli iyi hissetmemiştim kendimi. Ara sıra yüksek sesle Yusuf ve Züleyha’yla bile konuşuyordum. Kahvaltıdan sonra hemen üzerimi giyinip çıkmıştım. Bugün dışarıda pek işim yoktu ve olanları da çocuklar hallederdi nasılsa. Bu sebeple de arabayı almak istemedim. 10 dakika içinde ofisteydim.
—Günaydın Asya Hanım.
—Günaydın Zeynep. Arayan var mı kızım? Bu arada Recep Bey geldi mi?
—Hayır, Asya Hanım. Recep Bey henüz gelmedi fakat sizi bankadan aradılar. Notunuz masanın üzerinde.
—Teşekkürler Zeynep. Çay alabilir miyim bu arada?
—Hemen getiriyorum efendim.
Müşterinin işi uzun sürmüş ve bir iki banka işlemi de öğleden sonraya kalmıştı. “Benim gitmeme gerek yok” diye düşünerek bir personel ile banka işlemlerini hallettim. Evde bazı ihtiyaçlar bitmişti, alış-veriş şarttı. Bu nedenle erken çıkmalıydım ofisten. Yine de biraz vaktim vardı sanırım. Gelen maillere bakmamıştım bugün. Onlara göz gezdirip bir iki arkadaşla kısa soluklu iletileştim. Gün rutin bir şekilde ömrünü tamamlamıştı yine. Tam çıkmak üzereyken telefon çaldı. Arayan Figen’di. Beklediğimiz filmin geldiğini ve bu akşam sinema yapıp yapamayacağımızı sordu.
—İkimiz mi Figen?
—Hayır canım. Haberi Suat verdi ve elbette Mert de var. Haber bekliyorlar. Ne diyorsun?
“Hayır” demeyi düşünüyordum aslında ama
—Elbette Figen, neden olmasın. Televizyon başında uyuklamaktan iyidir.
Dedim.
—Tamam, o zaman. Ben ikinci seansa biletleri ayarlıyorum. Önce yeni açılan yerde yemek yeriz, olmaz mı?
—Anlaştık, beni geçerken ofisten arayın, eve geçmem artık.
—Olur canım. Görüşürüz birazdan.
Dedi ve telefonu kapattı. Benim alış-veriş işi yarına kalmıştı anlaşılan.
Suat’ın birkaç gün gözükmeyeceğinden o kadar emindim ki, şaşırmıştım doğrusu. Bu akşamki programda O’nun parmağı olduğunu düşünüyordum nedense. Mert’in gelişi de şaşırtmıştı beni. Pek sevmez gibi duruyordu bu tarz etkinlikleri. Her yapılan programa katılmayışından çıkarıyordum elbet bu sonucu. Beraberce düzenlenen iki ya da üç programdan birinde görürdük kendisini. Evlenince nasıl anlaşacaklardı bilemiyorum.
Mert, Figen’in nişanlısıydı. Figen çok eski bir arkadaşımdı ama Mert nişandan sonra katılmıştı aramıza. Sanırım bir yılı aşkın bir zamandır bizimleydi. Ailesi yurtdışındaydı. Ailesiyle örtüşememiş ve ihtisasını Türkiye’de yapmıştı. Doğu hizmeti sırasında tanışmışlardı Figen’le. Figen göz doktoru, Mert ise dalında oldukça iddialı bir anestezi uzmanıydı. İşinin akademik tarafıyla daha çok ilgileniyordu. Nasıl uyuşabildiklerine hayret ediyordum bazen. Figen ne kadar eğlenceye düşkünse Mert de o kadar okumaya meraklıydıve oldukça dingin bir yapısı vardı. Bazen Figen’in hasbelkader doktor olduğunu düşünmüşümdür. İşinde ne kadar iyi olursa olsun kendini bu alanda yenilemeyi sevmiyordu. Mert’in ısrarlarına dayanamayan Figen nihayetinde “evet” demişti ve bu yaz düğün yapacaklardı. Figen’e kalsa daha çok uzardı bu iş ya.Korkuyordu çünkü evlilikten.
Ben böyle gereksiz düşünceler içindeyken yine bir telefon. Arayan Suat.
—Merhaba canım. Nasılsın bugün?
—Teşekkürler Suat. Olmam gereken kadar iyiyim sanırım. Sahi nereden çıktı bu akşamki program?
—Bilmem, şu an için başka bir bahane yaratamadım açıkçası.
—Peki, bu bahanenin gerekliliğine inanıyor musun ya da bir getirisi olacağına?
—İnan bilmiyorum fakat tepkini de hesaplayamıyorum. Sanki dün gece olanlar seni görme hakkımı elimden almış gibi bir süreliğine de olsa ama benim seni görmem gerek. Yoksa sabah olmaz bana.
Neden böyle düşünmüştü ki? Sıklıkla görüşsek de her gün bir araya zaten gelemiyorduk ve ben olumsuz bir tepki de verememiştim açıkçası dün gece. Her şey onun lehine işlemiş gibiydi. Kendini cezalandırma yoluna gitmiş gibi bir hali vardı.
—Saat kaçta çıkarız Suat?
—Sanırım 19.00 uygun olur. İkinci seans 21.00 de başladığına göre bu arada biz de yemek yemiş oluruz.
—Öyle mi ya! Keşke eve geçseydim, hiç düşünemedim ben zaman olayını. Saat henüz 17.00’i geçiyor. Desene daha çok buradayım.
—Geleyim mi? Kahven de vardır senin şimdi.
—Gel vallahi, biraz laflarız kahveleri içerken.
Sesindeki sevinç o kadar belliydi ki, gelmesini söylemekle büyük bir iyilik yapmıştım sanki. Hâlbuki cesaretli bir adamdı. Nasıl bu kadar zayıfı oynardı, anlamıyordum.
—Tamam bebek. 5 dakikaya oradayım, görüşürüz.
Yanıtımı beklemeden telefonu kapattı. Birden paniklemiştim. Şu halimi bana anlatsa biri inanmazdım açıkçası. Hemen kendime çeki düzen vererek rujumu tazeledim. Gün boyu okuyamadığım tüm gazeteleri önüme aldım ve kapatmış olduğum msn yi de açtım. Neler oluyordu bana. Sözüm ona gelişiyle ilgilenmiyor gözükecektim. Ama yalandı. Elim ayağım birbirine dolanmıştı.
—Zeynep, işini bitirdiysen çıkabilirsin kızım. Biraz daha buradayım, ben kapatırım ofisi.
—Peki, Asya Hanım, bir isteğiniz var mı?
—Kahve suyu için ısıtıcının altını açarsan sevinirim.
—Hemen Asya Hanım. İsterseniz servis için kalayım.
—Teşekkürler Zeynep, ben hallederim. Suat Bey gelecek zaten, yabancı değil.
Bu arada kapı çalınmıştı. Gelen sanırım Suat’tı.
—Merhaba güzel kadın. Ben geldim. Nasılmış bakalım benim sarhoşum?
Espriye aynı dille cevap verdim.
—Ooo! Hoş geldin Eros… Benden iyilik de sen nasılsın bakalım?
—Bak bu iyi haber işte. Ben iyi değilim çünkü.
—Neden peki?
—Bunları konuşmasak…
—Ne zaman konuşacağız peki bu sonraya atılan birikmişleri?
Bu arada kahveyi hazırlamak için mutfak bölümüne geçmiştim.
—Özür dilerim Suat, şu kahveleri hazırlayıp geliyorum hemen. Kızı gönderdim de…
Diye içeriye yüksek sesle bağırmıştım beni duyması için.
—Ne bağırıyorsun o kadar? Sağır mıyım ben?
Arkamı döner dönmez Suat’a çarptım. Peşimden mutfağa sessizce gelmiş olmalıydı. Birden yine o sahnenin içinde buldum kendimi.
Göz göze gelmiştik. Nefesimin sıklaştığını hissediyordum ve Suat’ında aynı durumda olduğunu göğüs kafesinin inip çıkışından sezebiliyordum. Benden uzundu çünkü ve göz hizam bunu fark etmemi kolaylaştırıyordu. O kadar yakındım ki, küçük bir hamle ile dudaklarına dokunabilirdim. Ve bunu deli gibi istediğimi fark ettim. İçimden bir ses “haydi” diyordu. “şimdi”.
Suat benden önce davranarak bir elini belime dolayıp bütün gücüyle bedenimi kendine çekerken diğer eliyle de başımı kaldırarak dudaklarımla buluşmuştu bile. Bedenimde deprem oluyordu sanki. Kendimi tamamen olayın akışına kaptırmış ve Suat’ın bu eylemini karşılıksız bırakmamıştım. Küçücük hamle beni nasıl da kendimden etmişti ve ben “Kadın Asya” olarak karşısına çıkmıştım.
Bu öpüşmenin hiç masum olmadığını ve bir noktada devamının geleceğini biliyorduk. Bu tutku muhakkak zamanını kollayacak ve bulduğu anda bizi rahat bırakmayacaktı. İkimizde yetişkin insanlardık ve ne istediğimizi biliyorduk. Böyle bir ilişki liseli âşıklarınki kadar masum kalmayacaktı. Oysa aşkın tensel boyutunu hiç yadırgamamış hatta tensel birliktelikte aşkın gücüne inanmıştım her zaman. Şimdi bunu bir suçmuş gibi düşünerek hareketin masum olmadığını söylüyordum kendime. Suat’a uzun zamandır hayatımda verdiğim yer düşündürüyordu bunu bana. Güç bela kendimi ondan ayırdığımda mutfak tezgâhına tutunmak zorunda kaldım.
Bir şeyler yapmalı ve bu durumu geçiştirmeliydim. Arkamı dönerek kahveleri hazırlamaya koyulmuştum ki elimden tutarak beni yeniden kendine doğru çekti. Bu sefer daha masumdu hamlesi. Yüzümü ellerinin içine alıp önce alnıma hafif bir öpücük kondurdu ve sonra beni içine sokmak istercesine göğsüne bastırdı. O bilmiyordu ki ben her göğsüne saklandığımda içimde fırtınalar kopuyordu. “işte yine o koku”. Aklımı başımdan almaya yetiyordu sanki ve ben bu kokuda boğulabilirdim. Sımsıkı sarılmıştım ben de. Hiç tükenmesin istediğim bir zaman dilimiydi. Elimde sihirli bir değnek olsa zamanı şu an durdurabilirdim. Parmaklarının saçlarımda gezmesi, kondurduğu küçük öpücükler… Bir anda dünyamı değiştirmişti Suat.
Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum. İkimizde biraz sakinlemiştik. Artık birbirimize, hatta gözlerimizin içine gülerek bakabiliyorduk. Nihayet ben kahveleri hazırlayabilmiştim ve çalışma salonuna geçmiştik. Bütün bunlar dün gece yaşanması gerekenlerdi bekli de fakat Suat kendisine ciddi derecede saygı duyan biriydi. Alkolü buna alet etmek istememişti sanırım.
—Bu anı ne zamandır beklediğimi biliyor musun?
Konuşan Suat’tı.
—Nasıl gizledin bunu bunca zamandır Suat? İnanması o kadar güç ki.
—Zamanla bebeğim, zamanla. Merak etme, her şeyi en başından anlatacağım sana. Bana biraz zaman ver lütfen. Bunu yapmış olmak bile benim için ne kadar önemli , bilemezsin.
—Tamam canım. Bu konuda sen anlatıncaya kadar soru sormak yok. Zaten kendimi anlamaya çalışmaktan seni anlamaya fırsat bulamıyorum dün geceden bu yana.
—Biliyor musun, en büyük sürpriz bu oldu. Tepkinle bana dünyaları bağışladın.
—Yani diyorsun ki, bana cesaret verdin, öyle mi?
—Böyle düşünmediğimi biliyorsun. Kaldı ki verdin diyelim, bunu yapmış olman çok mu kötü? Hem sen bu tür şeyleri takıntı yapar mıydın ki? Şimdi neden böyle düşünüp beni üzüyorsun?
—Amacım seni üzmek değil Suat. Bir şeyleri anlamaya çalışıyorum. Sen de takdir edersin ki bu yeni konuma alışmak çok da kolay olmayacak ikimiz için.
—Biliyorum kadın. Ama hatırlayamadığım kadar uzun bir zamandan beri seni sevdiğimi ve bu anı beklediğimi de biliyorum. Sen de bunu unutma olur mu?
Figen’in telefonuyla şimdilik bu konu burada noktalanmıştı. Mert ve Figen aşağıda bekliyorlardı çünkü. Suat’a ne kadar belli etmek istemesem de yabancı olduğum ya da unuttuğum diyelim biz buna, hiç gitmesin istediğim bir duygu vardı içimde ve ansızın bir sağanak gibi yağıyordu dün geceden bu yana.
SEVGİ KAYA
devam edecek.....
YORUMLAR
Akşam kahvesine gelebildim ancak:)))
Bu bölüm oldukça sıkı ,bastırılan duygular açığa çıkarılıyor özümsenerek bu aşk adına güzel bir gelişme,Suat sağlam bir duruş sergiliyor zekice davranıp sinema organizasyonu yapması hoş sağlam zemin üzerinde ilerlemeye kararlı gibi aslında avantajla başlıyorlar aşka birbirlerini çok iyi tanımalarını diyorum gerçi bazen dezavantaja da çevirebiliyor bu durumu hayat yaşattıklarıyla iki ucu açık bir durum kanımca.Bakalım Figen ve Mert bu hikayenin yardımcı karekterleri mi olacaklar figürasyonlukla mı kalacaklar?Bir an ne düşündüm biliyor musun Sevgi niye bu kadar ertelemişler bu aşkı ?Acaba ayrı ayrı yarım kalmışlıklar mı var?Ya da bitirilmemişlikler mi?Asya kadar karışığım anlayacağın,Asya'yı daraltıp bunaltıp uzağa göndermeyi düşünüyor muşsun ya,Bodrum Gümbete gönder olur mu:)))kafası karışığı sarsa sarsa çözüyor:)))
Hani vakti olsa benim komşu kızının çıktısını alacağım oku bunu diyeceğim kritiğini yap ama öyle yoğunki İLTİCA adlı yeni bir roman yayınladı imza günleri ve dizi/film senaryosu yazıyor Avşar filme çok yoğun yakalarsam boş bir vaktini okutacağım.Ben ciddi anlamda beğendim.Başarı çıtan göğe değsin emeğin heba olmasın inş.Sevgimle.
Dip not:Bağlılık yaptı bağımlılıktan korusun rabbim inş.:)))
Pes doğrusu..
Şaşkın mıyım bilmiyorum ama yüzümün şeklini görmen lazım daha ne diyeyim.
Ama kötü oldu biliyor musun Havin arada gelir artık sana;
" ablam bak hele falıma ne görünüyor yolda"
diye :))
Görebiliyorum inan nasıl adımlandığını bu eserde ki bunun için ille de roman olsun - ister çamurdan olsun :))) - diyorum. Zamanla bakalım ne olacak ama Asya gitmesin bir yerlere bence hani şimdi olmamalı önce bi daralt sonra yolla :))
Merak ve heyecanla beklemekteyim.
Sevgimle.
hoş gelmiş havinimmm...hoşluk getirmiş..
at bir beşlik de falına bakayım...hee ne dersin..açılmaz şimdi bu fincan...:)))
önce dileğin kabul olsun diyelim güzellik...sonrasında şöyle bir döşenelim..:))
üç vakit mi desem, beş vakit mi desem ... bir kısmet var havinim..ortalık ana baba günü..bir kalabalık bir kalabalık...
ve senin için sızlamakta çok derinlerden gelen bir halle. kimseye diyemediklerinle boğuşur durursun kaç zamandır...:)) bu arada devlet kapısı var havinim..hadi hayırlısı...ciddi bir işe el atacaksın ve halledeceksin Alah'ın izniyle..makam, mevkii seni bekliyor...:)) kim tutar seni..:))
hmmm..unutmadan..yolculuk nereye güzelim..onca işin arasında bir de bunu planlamaz mısın..şaşarım sana...:)))
neyse..fazla açık etmeden...:))) kaçayım ben...haaa.unutmadan..tabakta yırtınan bir kalp çıktı haberin olsun..alma artık ahını...sal yakasını....)))
sevgiler canım...öptüm seni..
çalışma için dediklerini aklımda tutacağım..yelpazenin açısını geniş bırakmam her yöne açabilirliğini elde tutmak için canım..inan ne yana açılacağını ve nasıl gelişeceğini bilmediğim için..zamanla daraltacağız ama şimdi değil...taşlar biraz oturmalı ve durumlar biraz daha kesinlik kazanmalı...
şimdilik iyi böyle..benim hareket alanım geniş şu anda..ve istediğimi yapabiliyorum..ama şu ağızda daraltırsam ömrü çok kısa olur...:))
teşekkürler canım...sevgimle...
iyi bak yüreğine..
Sevgi Kaya tarafından 12/25/2009 12:24:32 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bak söz bir kere çıktı kaleminden kapadım fincanımı dök beni buraya zira Asya kadar yolsuzum şu anda :)))
Ve dizinin yine en can alıcı sayfası oldu bu da. En çok ciddi ciddi en çok dikkatimi çeken ne biliyor musun ki roman olsun dememin de sebebi bu inan. Ayrıntıyı anlatabilmen çok güzel. Hayır yani alt tarafı bir kahve içecekler maşallah titaniğe gidip geldim o sahnede:)) Bu da kaleminin gücü ki sanırım hatta sanrıyı da bir kenara atalım en büyük hayran adayınım...
Ve kalemin kim olduğuna dair de hiç fire yok bastona ramak kaldı ama bir adamı böyle anlatamam herhalde :)) Ve kişilikleri hakikaten okuyucunun aklına hiç zorlamadan alabildiren bir kalemin var. Kusura bakma ama sen ne dersen de ben buna roman dedim bile :)) ki söyledim bunu yarım bırakırsan Havin devamını getirir haberin ola ama yerinde olsam yapmam bunu zira Havin daha bir deli adamları yıldızlara değdirip salar aşağı :)))
Sinema kelimesini gördüm de tam bir yıldır gideceğim deyip hatta gün verip planladığım sinema hasreti düştü aklıma gider miyim acaba gerçi böyle giderse gidemem ama Asya şanslı Suat maşallah yaptı mı yapıyor.
Şimdi gelelim seyre. Suat'ta çok şey var yani anlattıklarına bakılırsa buradan çok pencere açılabilir ki artık bu heyecanı da biraz beklemeye alalım başka heyecanlar çıksın sinema sonrasındaki günler biraz farklı olsun. Ne bileyim o avukat tekrar arasın Asya'da bir şeyler olsun Suat şimdi kalsın ama asıl bomba Suat'da patlasın. Hatta aklıma da ne geldi biliyor musun ? Dedim ki bir ara biz bunu imkansız bir aşk hikayesi mi yapsak hoş medeni gayet de normal hayatları olan iki kişinin arasına bizim töreleri yerleştiremeyiz ama yine de sen uyduları geniş açılı tut. Ama nolursun aradaki sevgiye toz kondurma. Hani kavuşamama olmalı ama Leyla Mecnun, Kerem Aslı ya da Xece Siyabend gibi olmalı. Yani sevsinler de kıyamet kopsun ziyanı yok okuyucu olarak buna dayanabileceğimi düşünüyorum. Gerçi bunu Sevgi kalemine demek ne derece doğru bilemiyorum çünkü vur dedik mi öldürebilen bir kalem :)) Ama inanıyorum ki bu harika bir eser olacak. Hatta mükemmel olacak en azından yemin olsun ki benim bir kız çocuğum olsa bunu okutturacağım erkeğe okutmam ne işi var :)))
Sonra okurkenki halim fenaydı. İnan gülmekten hal oldum Allah'tan henüz tenha buralar ha diyeceksin ben ne anlattım ki de gülüyor Havin sonra diyeceğim ki ben mutlu olanı gördüğümde kan içinde olsam da mutlu olurum ağlayanı gördüğümde bulutlarda olsam da inmeyi biliyorum işte buradaki Suat heyecanı aynen kalbimde yerini aldı. Asya kafasına karışmıyorum karışık oralar biraz hatta o da çok kilitli ve bu da işe gelir bence. Yani yelpazeyi öylesine geniş tutabilirsin ki zaten aklına kalemine de inancım güvenim sonsuz biliyorum ki bu çok güzel bir şekilde noktalanacak.
Ve yine konuş konuş uzattım lafı sözü kapatalım şimdi ama üzülüyorum yarın okuyamayacağım :(((sabahtan yokum akşama kadar seminerde sadece aklım sadece bunda kalır eminim ama neyse keşke yarın değil de pazar olsa :)))
Unutmadan fincanım soğudu ki üstüne yüzüm koyanlardanım...
Daim olsun kaleminin zerafeti ve kuvveti.
Sevgimle.
**Havin_** tarafından 12/25/2009 11:41:05 AM zamanında düzenlenmiştir.
hoş geldin Hülya..güzel bir gün dileklerimle canım..
biraz hareketlendirelim dedik ortalığı kızıştırmadan önce:)))
ne demek..öğleden sonra da yaparız bir kahve faslı...bizim içinde iyi olur valla...dinlenme molası...)))
bence de uzun soluklu olacak..öyle duruyor...araya girenler, gelenler gidenler ve gidilecek yerler .....
yavaş yavaş şekillenmeye başlıyor kafamda..mesela ilerki bölümlerde Asya'yı gönderebiliriz biraz uzağa..kendini arasın ve bulsun diye...çok karışık kafası çünkü ve bunların ışığında Suat'ı biraz üzecek gibi durmakta...:)))
bakalım..göreceğiz.....
öpüldün...
:))
Bu gün kalabalığız ,dialoğlar ,Figen,Mert...Geleceğim Sevgi ,cimcimem akşam mızmızlık yaptı dersimiz sabaha sarktı bitirelim okula bırakayım onu geleceğim öğleden sonra,eh artık sabah kahvesini değil de öğlen kahvesini içerim bu defa:)))Sormadın ya şekerli lütfen ,bol tarafından:)))...Sevgimle....
Dip not:Dün Asyayı irdeledim aşk hayatına dair Elif Şafak romanı durumuna hiç uygun değil miş öyle bir aşk var mıy mış?Bu uzun soluklu olacak roman yani:)))
Eş:)Hülya tarafından 12/25/2009 7:12:11 PM zamanında düzenlenmiştir.