Kırmızı Papuçun Hikayesi
Her yaşanmışlık izler bırakır insanın yüreğinin derinliklerinde. Ben de böyle bir iz taşıyorum. Çıplak, minik ayaklarıyla küçük bir öğrencim basmıştı yıllar önce.
Bir Mayıs öğleden sonrası dersim bitmiş okuldan ayrılıyordum. Bahçede 6. sınıflardan bir grup öğrenci oynuyordu. Erkekler top peşinde koştururken kızlar ip atlamayı tercih etmişlerdi. Bir an durdum, onları izledim bir müddet. Ne bitmez tükenmez bir enerji biz de böyleydik değil mi? diye geçirirken aklımdan gözüm Fatma’nın ayaklarına takıldı. Fatma taşların üzerinde zıp zıp zıplıyor ve üstelik bunu çıplak ayaklarla yapıyordu. Şaşırmıştım Seslendim…Geldi Fatma.
- Yavrum neden ayakların çıplak ayakkabın yok mu senin? Daha sorumu bitirmemiştim ki Fatma koşmaya başladı bir taraftan da olmaz olur mu öğretmenim hem de kırmızı diye bağırıyordu. Elinde bir çift kırmızı papuçla geldi.
- Bakın babam bayramda aldı üç bayramdır istiyordum.
- İyi ya yavrum peki neden ayağında değil? Canın yanmıyor mu taşlardan?
- Yansın varsın hocam, bayramda yırtık ve eski ayakkabılarla gezmek daha çok yakıyor canımı
İçimde derin bir acıyla saçlarını okşamaktan başka hiçbir şey yapamadım. Ve o gün bu gündür her kırmızı papuç gördüğümde yüreğimde bir yer sızlar.
İçlerinde Fatmalar olacak mı bilinmez ama bildiğim şu ki onlara ulaştırılacak her bayramlıkta gülecek yüzleri. Ne ayakları ne de yürekleri acıyacak artık...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.